Hücre tipi saldırısına karşı yürütülen faaliyet çerçevesinde oluşturulan platformların yerelliklere doğru yayıldığı bir dönemde, yaklaşık 3,5 aydır oluşturulmuş olan Maltepe ve Kartal Platformları ortak bir basın açıklaması düzenlediler. Böylece merkezi eylemliliklerin yanında sokak eylemlerinin yerelliklere doğru taşınması noktasında önemli bir adım atılmış oldu. İki platformun da hem bugüne kadar yürüttükleri faaliyet, hem de son basın açıklaması süreci, kendileri için olduğu kadar hızla oluşturulan başka yerel platformlar için de belli önemli deneyimler içeriyor.
Başlangıçtan beri işçi ve emekçilere doğrudan seslenmeyi öne çıkaran komünistler, bu platformların da bu amaca uygun bir tarza sahip olması için çaba gösterdiler. Bu platformlar çerçevesinde, hücrelere hayır deme noktasında pazarlıksız bir duruş sergileyen her güçle bir araya gelmeyi zorladılar. Ama öte yandan, kiminle nereye, ne kadar yürüyebilecekleri noktasında da gerçekçi oldular. Fakat bunu asla bu konuda belli yapısal zaaflar taşıyanların daha ileriye çekilmesi noktasında çaba harcamamanın gerekçesi yapmadılar, yapmayacaklar. Çünkü bu platformları kendi güçlerimizi aktive etmenin bir aracı olarak değil, kendi dışımızda bulunan güçleri ileriye çıkarmanın bir zemini olarak gördüler. Çok bileşenlilikten kaynaklı olarak, ilkeli olmak kaydıyla, gösterilmesi gereken esneklik noktasında tereddüt etmediler. Burdan doğan boşlukları da, kendi bağımsız faaliyetleriyle doldurmaya çalıştılar. Faaliyetlerini platformun çerçevesiyle sınırlamadılar.
Maltepe Demokrasi Platformu daha önce de vardı. Ancak daha önce faal olmayan platform, hücre saldırısı gündemli olarak aktifleşmeye başladı. Devrimciler bu platforma bu süreçte dahil oldular. Platformun ilk toplantılarında neler yapılabileceği üzerinde duruldu. Daha önceki yazılarımızda aktardığımız gibi, platform 150den fazla kişinin gerçekleştirdiği bir panel düzenlemiş, Murat Dilin cenazesine çağrı yapıp katılmıştı. Platform, mahallelere dayanan 5 ayrı çalışma komitesi oluşturmuştu. Platform; Devrimci Demokrasi, TUYAB, ÖMP, Atılım, Kızıl Bayrak, ÖDP, SİP, HADEP, EMEP, DSİP, CHPden oluşuyordu. Panelin arkasından, Kartalda ortak bir basın açıklaması ve öncesinde bir bildiri dağıtımı gündeme geldi. Yaklaşık 5000 bildiri dağıtıldı ve Kartal Meydanındaki basın açıklaması da gerçekleşti.
Platformdaki devrimci basın başından itibaren ortak bir tutum geliştirme noktasında pozitif bir tutum aldı. Mümkün olduğu kadar kısır tartışmalardan platformu korumaya çalıştı. İlk sorun bildiri yüzünden yaşandı. Uzun tartışmalardan sonra ÖDP, içeriğine katıldığı halde dili yüzünden bildirinin dağıtımına katılmayacağını söyledi. Aynı toplantıda HADEP de ÖDPyle aynı tutumu paylaştığını söyleyip çıktı. HADEP ilk toplantı dışında diğer toplantılara zaten katılmamıştı. Platforma katkısı bununla sınırlı kaldı. CHP, dilini beğenmediği halde dağıtıma katılacağını söyledi.
Nazımı TC vatandaşı yapmak ve tabelasını komünist olarak değiştirmek gibi pek ulvi gündemlerle uğraşan SİP ise, ilk toplantı sonrasındaki toplantılara katılmak ihtiyacı bile duymadı. Basın açıklaması gündemli toplantıya ÖDP ısrarla çağrıldığı halde gelmedi. Gerekçe olarak ise Kartaldaki tartışmaları gösterdi, fakat bunu gelip toplantıda ortaya koymak yerine dolaylı haber göndermekle yetindi. Böylece bağlı bulunduğu bir platforma gelip nedenlerini ortaya koyup tartışma sorumluluğundan kaçmış oldu.
Fırsat buldukça solun değer yargıları üzerinden vaaz verme eğilimini sık sık gösteren, solun demokratik olmayan kültüründen ayrıştığını söyleyen liberal tövbekar bayların bu tutumuna pek şaşırmıyoruz. Tam da sokak eylemleri noktasında gösterilen bu tutumun, iş yapmaktan kaçmak dışında bir anlamı ve izahı olabilir mi?
Ancak, solculuk iddiasını taşıdığı sürece, hiç kimsenin F tipi cezaevleri sorunundan kaçmasının mümkün olamayacağının da bu baylar tarafından iyi bilinmesi gerekir. Sorunun parti binasının önüne 3 pankart asmakla çözülmeyeceği açık olmalıdır. Bunlar bir yana, önceden karar verilmiş bir eylemden çekilirken gelip nedenlerini diğer bileşenlere aktarmak, medeni bir sorumluktur en azından. Yoksa solun birlikte iş yapma noktasında çocukça zaafları olduğu, herkesin yaptığı davranışlar noktasında özeleştiri mekanizmasını işletmesi gerektiği, karşılıklı sorumluluk duygusu vb. üzerinden söylenen onca vaazın samimiyet taşımadığını, kendi kitlesi bile çok geçmeden görecektir. Sonuç, içteki broşürler savaşına gömülen ÖDPnin Maltepe Şubesinin, F tipi noktasında CHPnin bile gerisine düşmesidir. Bu, utanç vericidir.
CHPnin panele ve bildiri dağıtımına olan katkılarını bir yana koyarsak, platformu ve onun faaliyetlerine güçlü bir katkı yapan tek yasal parti EMEP Maltepe İlçe Örgütü olduğunun altını çizelim. İşin doğası gereği, EMEPin diğer bileşenlere oldukça büyük bakış farklılıkları mevcuttu. Ancak EMEP temsilcileri sorumlu davranmış, genel olarak ortaklıkları ön plana çıkarmış, iş yapmak noktasındaki aldığı görevleri yerine getirmiş, son olarak biraz tereddüt yaşasa da basın açıklamasına da fiilen katılmıştır.
Maltepe Platformunun en önemli yanını yerel komiteler oluşturuyordu. Bu komiteler son dönemde biraz işlevsizleştirilmiştir. Ancak basın açıklaması dolayısıyla çok karşılığını alamasa da bir toparlanma yaşadı. Ama komiteler semtlerdeki bağımsız ileri güçlerin topladığı, hücre karşıtı faaliyet yürüttüğü bir zemin haline getirilemedi. Oysa bu, platformun hem işlevselliği, hem de amaçlarına ulaşması noktasında kritik bir halkayı teşkil ediyor. Platformu sol çevrelerin diplomasi yaptığı bir alandan çıkarmak da, komiteleri işlevli bir hale getirmekten geçiyor.
Kartal Demokrasi Platformunun mazisi ise aslında birkaç yılı aşıyor. Ne var ki, ancak belli bir gündemde yoğunlaşma olduğu zaman platform toplanıyordu. Nitekim hücre saldırısına karşı bir gündemle bir dönemdir bir araya geliyor. Önce bir panel yapma fikriyle yola çıkıldı. Kartal CHPnin son anda salonu vermekten vazgeçmesiyle ertelenen panelin, daha sonra büyük bir salonda yapılmasına karar verildi. Ancak orada da sorun çıkınca, önce Eğitim-Sende, sonra da ÖDPde yapılmasına karar verildi.
Panel Kartal için başarılı sayılmayacak bir katılımla geçti ve hemen arkasından Maltepe ile ortaklaşa yapılacak basın açıklamasının çalışmaları başladı. Basın açıklaması için yapılan toplantıya da ÖDP, Hücrelere karşı birlik, mücadele, zafer! sloganı önerisini bahane ederek, eyleme katılmayacağını ifade etti. Sloganın nasıl bir birlik, nasıl bir mücadele, nasıl bir zafer sorularına cevap vermediğini ve ilkesiz bir slogan olduğunu söyleyen ÖDP temsilcisinin, ayrıca toplantıyı yönetirken; Maltepenin önerdiği 10 slogandan 6 tanesini seçerek, tamam bunlarda anlaştık, sloganlar bunlardır diye emrivaki bir tutum sergilemesi; Maltepenin sloganları için bunlar dışarıda pişirilmiş içeriye düşürülmüş sloganlardır gibi esnaf ağzıyla konuşması; özellikle devrimci basına ben sizin etiğinizi sınıyorum tarzında, platform temsilcisi adabına yakışmayan bir sürü haddini aşan laf etmesi, tartışmaları gergin bir ortama sürükledi.
Sonunda diğer bileşenler sloganda ısrar edip eylemi yapma kararı verdiler. SESin önerisiyle ertesi gün konuyla ilgili olarak bir toplantı düzenlendi. Toplantıda devrimci sosyalist basın temsilcileri, tartışmanın bir sloganın atılıp atılmaması noktasında kilitlenmesini, en azından öyle görünmesini olumsuz bulduklarını, bu noktada ÖDP temsilcisinin tahrik eden tutumları nedeniyle ısrarcı bir tutum sergilediklerini, sloganı geri çektiklerini, ancak ÖDPnin de gösterdiği tutumlar ve ettiği laflar üzerinden özeleştiri vermesi gerektiğini söylediler ve kendi özeleştirilerini yaptılar. ÖDP temsilcisi buna yanaşmadı. Ve ilk toplantıdaki tutumlarını sürdürdü.
Panel noktasında oldukça hevesli olan ve kendi parti binasında yapılması noktasında ısrar eden ÖDP Kartal Teşkilatının tutumunun da, açıkça alandan uzak durma çabasından başka bir şey olmadığı böylece ortaya çıktı.
Kartal eylemi, yerelliğin kendi özgün güçleriyle yapılmış ilk eylem. Yerel platformların İstanbulun işçi-emekçi bölgelerine hızla yayıldığı bir dönemde yapılmış olması da, son olmayacağı noktasında umut veriyor. Maltepede EMEP dışında tüm öteki yasal sol partilerin çekilmesine rağmen yaklaşık 200e yakın kişinin eylem çağrısına cevap vermesi önemli. Cezaevi sorununun tutsak yakınlarının sorunuymuş gibi algılanmasının etkilerinin sürdüğü bir ortamda, onlarsız yapılan Kartal eylemi, yerelliklere yayılan bir eylemlilik sürecinin başlangıcı olmasıyla amacına ulaşabilir.
Eylemin bugün Kartal halkı üzerinde bıraktığı anlamlı izlenim kendi başına yeterli değildir. Platformlar bugün, bu olumlu etkiyi hücre karşıtı bir güce çevirirken, öte yandan da bunu merkezi eylemlere sevkedebilmelidir. Bugün, en başta Hücre Karşıtı Birlik olmak üzere merkezi platformlara destek verilmeli, onların eylemlerine bütün yerel güçlerle katılınmalı, aynı zamanda merkezi platformların yerelliklerde eylem yapması noktasında basınç yaratılmalıdır. Hem yerel platformları, hem de merkezi platformları güçlendirmenin yolu buradan geçmektedir.