KHK üzerinden saçma bir hukuk tartışması süredursun, 23 Ağustosta toplanan MGK Türkiyede geçerli hukukun ne olduğunu bir kez daha gösterdi. Generaller emretti, ertesi gün hükümetten belediye grevlerine yasak kararı çıktı. Generaller emretti, hükümetten Kıbrısa bir kez daha el uzatma kararı çıktı. Generaller emretti, KHK krizi çözüldü. Kamu emekçi hareketine saldırının her türlü aracı kutsandı.
Türkiyede geçerli hukuk asker hukukudur. Asker hukukunda mantık aranmaz, emir demiri keser. Bu hukuku en fazla içselleştiren siyasilerin başında Ecevitin geldiği artık sır değil. O zaten yıllardır kendi partisini de bu hukuk çerçevesinde yönetiyor. Hükümetteki icraatı da üstten gelen emirlere kusursuz itaat, alta karşı en katı kışla nizamnamesi uygulama yolunda olmuştur. Hükümeti meclisin de cumhurbaşkanlığının da üstünde görmesinin yolaçtığı son devlet krizi Ecevitin emirkulu zihniyetiyle asla çelişmiyor. Yerelde hükümete müdahale edebilecek tek gücün MGK olduğunu biliyor, herkesin de bilmesi ve kabul etmesini bekliyor. En küçük farklı görüntüye dahi tahammül edemiyor. Hiçbir özgünlüğü-dolayısıyla aykırılığı-bulunmayan ağzı var dili yok cumhurbaşkanı Sezeri bile, devlet düşmanlarına destek vermekle suçlayacak kadar kendini kaybediyor.
Ecevitin önünde hazırola geçtiği ikinci gücün İMF olduğu biliniyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin vatana ihanet açık suçlamasına rağmen İMFye böylesine açık biatın cesaretini nereden alıyor dersiniz? Elbette ki emir-kumanda zincirini çok iyi öğrenmiş olmasından. Global kapitalizmin gereği, tüm kapitalist dünyada yönetimlerin en tepesinde emperyalist tekeller oturmaktadır. Tüm kapitalist ülkelerde yerel yönetimler, emperyalizmin uluslararası merkezlerinin taşeronudur. İMF ve Dünya Bankası emreder, bağlı devletler uygular. Bu gerçek kavranmadığı sürece, çok milliyetçi ve laik ordunun neden belediye grevlerine yasak koyduğu anlaşılamaz. Aynı şekilde, hukukun üstünlüğü abidesi haline getirilmeye çalışılan cumhurbaşkanı Sezerin, gerçekte emperyalizmin orman kanunlarının üstünlüğüne hiçbir itirazının olmadığına da...
Son gelişmeler, kapitalist sınıfın toplumu yönetme erkini nasıl ve hangi amaçla kullandığını tüm çıplaklığıyla sergilemektedir. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin azami sömürüsü üzerinden azami kârın elde edilmesi için baskı ve zulümde hiçbir hukuk, hiçbir sınır tanımamak. Türkiyede her renkten burjuva siyasetin bu altın kuralı yeterince kavradığı ve özümsediğinin kanıtı ise son koalisyonun yapısı ve uyumudur. Sosyal Demokrat DSP, muhafazakar ANAP ve faşist MHP koalisyonu, son otuz yılını neredeyse tümüyle koalisyon hükümetleriyle geçiren Türkiyenin en uyumlu hükümeti olmuştur. Onları böylesine kaynaştıran-aynılaştıran bir tek etken vardır: İşçi sınıfı ve emekçilere karşı sermayenin ortak çıkarları.
İşçi ve emekçiler de artık bir sınıf olarak davranmayı öğrenmek zorundadırlar. Şimdi, topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş, belediyedeki grev yasağına karşı örgütlenmelidir. Belediye işçileriyle eylemli ve tam bir sınıf dayanışması için görev başına...