ARSIVANA SAYFA
 
26 Ağustos '00
SAYI: 31
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Saldırı bir kez daha tüm sınıfadır
"Bu grev sokakta bitirilecek"
"Hakkımızı alıncaya kadar mücadele edeceğiz"
Kimya Teknik grevi üzerine
EXSA işçisi patronun ayak oyunlarını boşa çıkarıyor
Hacıbektaş Şenlikleri’ne yönelik saldırı ve direniş
Hacıbektaş Şenlikleri’nde başarılı çalışma
KESK yönetimi KHK saldırısı karşısında tam bir acz içinde
Tarımda yıkım sürüyor, tepkiler büyüyor!
Depremin yıldönümünde medyanın timsah gözyaşları
Hücre saldırısına karşı emekçilere sesleniş!
İstanbul Tabib Odası’nın F tipi üzerine...
Bu tutumlarla siz burjuva demokratları bile olamazsınız!
Esnek üretim saldırısı ve işçi sınıfının görevleri
F tipi (hücre) karşıtı mücadelemizin dayandığı eşik
Fehriye Erdal koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır!
Sermayenin kölelik zincirlerini ve hücre duvarlarını parçalayalım!
Katiller sürekli karşılarında yeni Habipler ve Ümitler görecekler
EXSA işçilerine mektup ve çağrı
Özünde gerici olan bir kampanya üzerine
Onu vururlarken insan soyunun yüreğini hedeflemişlerdi
Mücadele Postası
 



 
 
Hücre saldırısına karşı emekçilere sesleniş!


İşçiler, Emekçiler, Gençler!
Yaşamımızın en ağır ve pervasız saldırılarıyla karşı karşıyayız. Hergün yeni yeni saldırılarla sofralarımızdan bir şeyler çalınıyor. Depremde kırk bin insanımızın katledilmesine göz yuman sermayenin kanlı iktidarı, bir de üstüne üstlük bunu fırsat bilerek mezarda emekliliği, tahkimi bir gecede meclisten geçirdi. 4 kişilik bir ailenin asgari geçim standardı 500 milyon olarak belirlenirken bizlere 86 milyonluk sefalet ücreti reva görüldü. Özelleştirmeler dizginsizce hayata geçirilirken, okullardan, hastanelere kadar her şey paralı hale getirilmekte. Milyonlarcamız işsizlikten, yoksulluktan kıvranır hale getirilirken açlık ve sefaletimiz her geçen gün daha da arttırılmaktadır.

Sermaye devleti bizleri daha çok sefalete mahkum eden saldırılarına son gaz devam ederken, bir yandan da biz açlık ordusunun hakkımızı aramak için ayağa kalkmasını engellemeye çalışıyor. Çünkü bizim gücümüzden korkuyorlar. Biz milyonlarcayız, onlar ise bir avuç asalak. Ekmekten-arabaya, şekerden-ayakkabıya kadar dünyadaki tüm güzellikleri yaratan bizler olduğumuza göre, istersek tüm yaşamı da durdururuz, onların asalak-sömürücü barbar düzenlerini başlarına çalarız. Sermaye devleti bu gerçeği yüzyılları bulan deneyimlerinden oldukça iyi bilmektedir. Bundan dolayı ki; bir yandan ekonomik-sosyal saldırılarını hayata geçirmeye çalışırken, bir yandan da terörle, işkence ile, katliamlarla, cezaevleriyle bizleri sindirip, korkutarak birleşmemizi, örgütlenmemizi, ayağa kalkmamızı engellemek istiyor.

Böylesi bir süreçte hücre (F) tipi cezaevlerinin hayata geçirilmek istenmesinin mantığı tam da budur. Devlet, hücre (F) tipi cezaevleriyle işçi-emekçilerin hak alma mücadelerinde, öncüleriyle, yani devrimcilerle birleşmesini engellemeye çalışmaktadır. Bizlerin emeği ve alınteriyle ayakta duran bu çürümüş düzene karşı,
Bu devletin amacı nedir,
bu acelesi niyedir,
hiç düşündün mü?


İşçiler, emekçiler, gençler!
Bizleri her geçen gün daha da yoksulluğa iten sermaye devleti, onlarca devrimci tutsağı vahşice katletme pahasına bir an önce hücre (F) tipi cezaevlerini açmak istiyor. Bu devletin amacı nedir, bu acelesi niyedir, hiç düşündün mü?

Kardeşler!
Hücre tipiyle yapılmak istenen yoksulluğumuza pranga vurup derinleştirmektir. Hücre tipiyle yapılmak istenen bizleri hak arama mücadelesinde destekleyen yol gösteren öncülük yapan devrimcilerden yalıtmaktır.

Toplumun en ileri en bilinçli kesimi olan devrimcileri teslim almak istiyorlar. Yalnızlaştırarak, katlederek, itirafçılığı dayatmak istiyorlar. İşçi sınıfı ve onun davasına ihanet ettirmeye çalışıyorlar.

UNUTMA! Hücrelere konulmak istenen bizlerin haklı mücadelesi ve bu mücadelenin öncüleridir. Sefalet ücretlerine, mezarda emekliliğe, özelleştirmelere hayır diyen işçilerin, grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı isteyen kamu emekçilerinin, paralı eğitime hayır; okulların kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz diyen öğrencilerin, işsizliğe hayır; herkese iş, çalışanlara iş güvencesi diyen milyonların mücadelesi ve haykırışıdır.

Hücre ölümdür!
Sessiz kalmak katliamlara suç ortaklığı yapmaktır!
Zindanlar boşalsın, tutsaklara özgürlük!
Hücre saldırısına karşı sokağa, eyleme!

sınıfsız-sömürüsüz, herkesin insanca yaşayabileceği bir dünya için mücadele veren devrimciler hücrelere konulmak istenmektedir. Devletin bunu başarabilmek için ise her türlü vahşet ve katliamdan geri durmadığı-durmayacağı çok açıktır. Ümraniye’de, Buca’da, Diyarbakır’da ve son olarak Ulucanlar ve Burdur’daki vahşeti hepimiz gördük. Ulucanlar’da devrimci tutsaklar akıl almaz saldırılara ve işkencelere maruz kalıp aileleri tarafından bile tanınmayacak hale getirilirken, 10 devrimci ise vahşice katledilmişti.

Hemen hemen hergün televizyonlarda, gazetelerde, bizlere lüks odalar, villalar gibi tanıtılmata olan hücreler, gerçekte devrimci tutsakları teslim almak, yalnızlaştırmak, kişiliksizleştirmek, itirafçılaştırmak için yapılan ölüm odalarıdır. Başkentin göbeğinde herkesin gözü önünde 10 devrimci tutsağı elini kolunu sallayarak katledecek kadar gözünü kan bürümüş olanların, tek kişilik hücrelerde neler yapabileceğini bir düşünün.

Kardeşler! Hücrelere konulmak istenen bizlerin haklı mücadelesi ve bu mücadelenin öncüleridir. Sefalet ücretlerine, mezarda emekliliğe, özelleştirmelere hayır diyen işçilerin, grevli -toplu sözleşmeli sendika hakkı isteyen kamu emekçilerinin, paralı eğitime hayır; okulların kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz diyen öğrencilerin, işsizliğe hayır; herkese iş, çalışanlara iş güvencesi diyen milyonların mücadelesi ve haykırışıdır.

Unutma! Hücre tipine karşı sessiz kalmak, sefaleti yoksulluğu kabullenmektir. Hücre tipine karşı sessiz kalmak çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakamamaktır. Hücre tipine sessiz kalmak insanlığımızı unutmak demektir. Hücre tipine karşı sessiz kalmak yeni katliamlara ortak olmak demektir.

Hücre tipi cezaevlerine karşı sokağa, eyleme!
Hücre ölümdür, girmeyeceğiz!
Devrimci tutsaklar onurumuzdur! Onuruna sahip çık!
Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük!





Hücre Tipi Cezaevlerine Karşı Birlik’ten eylem...

“Anaların öfkesi katilleri boğacak!”


Hücre Tipi Cezaevlerine Karşı Birlik, cezaevlerinde yaşanan katliamların unutulmadığını hatırlatmak ve Adalet Bakanlığı’nı bundan sonra yaşanacaklara karşı uyarmak amacıyla tabut ve kesik kol gönderme kararı aldı. Bunun üzerine TUYAB ve TAYAD’lı ailelerin organize ettiği ve diğer bileşenlerin de temsilci düzeyinde katıldığı bir eylem düzenlendi.

‘96 SAG-ÖO şehitlerinin resimlerinin olduğu 12 Tabut, kesik kol ve kefeni Adalet Bakanlığı önüne götürmek üzere 20 Temmuz günü saat 12:00’de Salıpazarı’nda birlik bileşenleri biraraya geldi. Yola çıkmadan önce basın açıklaması yapmak isteyen ailelere izin vermeyen polis, yol boyunca da ailelere baskı uyguladı. Mola vermelerine izin verilmeyen aileler, yine etrafları sarılı olarak geceyi bir dinlenme tesisinde geçirdiler.

Sabah tekrar yola çıkan aileler, Ankara gişelerinde durduruldu. Kimlik kontrolü yapılması üzerine bir ana arandığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Otobüsün aranmak istenmesine karşı aileler direndi ve izin vermedi. Uzun süre gişelerde bekleyen ailelere önlüklerini çıkarmaları ve temsilci seçmeleri halinde Ankara’ya girebilecekleri söylendi. Ayrıca Adalet Bakanı, eğer bu şekilde gireceklerse kendileriyle görüşebileceklerini iletti ve randevu saati verdi.

Fakat aileler amaçlarının Adalet Bakanı ile görüşmek olmadığını, hiçbir şekilde önlüklerini ve getirdikleri tabutları bırakarak şehre girmeyeceklerini belirtti. Uzun beklemenin ardından tabutları ve kesik kolu dizerek basın açıklamasını okuyan aileler, “Hücre ölümdür, izin vermeyeceğiz!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!” vb. sloganlar attı.

Ayrıca polislere Adalet Bakanı’nın emanetini gelip almasını söyleyerek tekrar otobüse bindi ve geri dönmek üzere yola çıktı. Yol boyunca hiçbir yerde durmalarına izin verilmeyen aileler, İzmit ve Gebze’ye de sokulmadı. İstanbul’a gece geç saatlerde dönülerek eylem tamamlandı.

Kızıl Bayrak/İstanbul





Ankara’da İstanbul eylemine destek...

Ankara TUYAB ve TİYAD’dan eylem


20 Ağustos günü İstanbul’dan Ankara’ya Adalet Bakanı uyarmak için yola çıkan TAYAD ve TUYAB’lı ailelerin, Ankara girişinde faşist devletin kolluk güçleri tarafından yolları kesilerek Ankara’ya girişleri engellendi. Bir süre turnikelerde bekletilen ailelerin İstanbul’a geri dönmesi üzerine Ankara TUYAB ve TİYAD, baskıları protesto etmek için 21 Ağustos günü saat 18:00’de Güven Park’ta bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında TUYAB ve TİYAD dövizleri açılırken, sık sık “Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Hücreler ölümdür, girmeyeceğiz!” sloganları atıldı.

Faşist devletin son bir haftada devrimcilere ve tutsak yakınlarına dönük saldırılarını anlatan basın açıklaması şu sözlerle bitirildi: Devletin ikna çabaları büyük bir aldatmacadan ibarettir. Devletin “ikna” diye bize sunduğu, Ulucanlar’da 10 devrimci tutsağın katledilmesi, Burdur ve Bergama cezaevlerindeki katliam girişimleridir. Devlet bir an önce bu tabutlukların yapımını durdurmalı, ailelerimiz üzerindeki keyfi baskılara ve saldırılara son vermelidir.

Kızıl Bayrak/Ankara





İzmir’de hücre karşıtı eylemler...


Hücre Karşıtı Platform’dan eylem
Bergama Cezaevi’nde yapılan saldırı süreciyle ilgili İzmir Hücre Karşıtı Platform tarafından 19 Ağustos günü Konak Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı. Eyleme yaklaşık 200 kişi katıldı. Eylemde “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Hücre ölümdür istemiyoruz!”, “Hücreler ölümdür izin vermeyeceğiz!” vb. sloganlar atıldı.

Mektup eylemi
İzmir İHD şubesi 18 Ağustos günü Cumhuriyet PTT’sinde milletvekillerine mektup eylemi gerçekleştirdi. Önce postane önünde basına mektup örneği okundu, daha sonra temsili düzeyde içeriye geçilerek 416 adet mektup gönderildi. Mektup örneği okunurken “Hücre ölümdür izin vermeyeceğiz!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganları atıldı. Genelde hücreye geçişin ön hazırlıklarını anlatan mektup metninde, özel olarak da Bergama’dan Buca’ya geçildikten sonra siyasi tutsakların durumu ve cezaevi yönetiminin saldırgan tutumu ortaya konmaktaydı. Mektup, MHP’li milletvekilleri ile Mehmet Ağar ve Hayri Kozakçıoğlu dışındaki tüm milletvekillerine gönderildi.

Kızıl Bayrak/İzmir





Buca Cezaevi’nde yaralılar
ölüme terkediliyor



Burdur, Bergama ve Buca cezaevlerinde bir ay içerisinde üç kez operasyon ve saldırıya maruz kalan tutuklu ve hükümlüler, bu kez de tedavi edilmeyerek “sessiz imha” ile karşı karşıya bırakılmışlardır. Bir çok tutuklu ve hükümlüde ciddi hayati tehlikeler içeren rahatsızlıklar olmasına karşın, dayatılan onur kırıcı aramalar nedeni ile doktora çıkılamamakta ve hastaneye gidişleri engellenmektedir.

Burdur cezaevinde 5 Temmuz’da yapılan işkencede ayağı kırılarak sol bacağı alçıya alınan Ali Metil, Buca Cezaevine girişte sedyeden indirilerek önce radyasyon tehlikesi arz eden X RAY cihazına yatırılmış ve daha sonra tek başına üç kat merdivenden çıkartılmış, kendisi koridorda sürüklenerek gelebilmiştir. Bu zorlamalar sonucu Ali Metil’in kırık bacağında sürekli ağrılar oluşmuş, ayak parmaklarında morarma, ödem, sertlikler oluşmuştur. Kendisinin tedavisinin yapılmaması durumunda kangren olma tehlikesi vardır.

Buca cezaevi 1. Müdürü Zeki Uzun’la tutuklu temsilcilerinin yaptığı görüşmede bu konu gündeme getirilmiş, 1. Müdür’ün “Ölürse ne yapalım. Dışarıda bir sürü insan ölüyor.” gibi bir mantıkla konuya yaklaşım gösterdiği tutuklu ve hükümlülerce ifade edilmiştir. Tüm kamuoyunu konuya duyarlı olmaya ve “sessiz imhaya” karşı durmaya çağırıyoruz.

Buca cezaevindeki tüm devrimci tutsaklar
23 Ağustos ‘00