Adalet Bakanlığı tarafından 1997 yılında projelendirilen F tipi cezaevlerinin yakında bitirileceğinin açıklanmasıyla beraber konu kamuoyunun sıcak gündemine girmiştir. Toplum sağlığından sorumlu bir meslek grubunu temsil eden odamızın, projenin sağlık üzerine etkileri konusunda kamuoyunu aydınlatması görevidir. Bu amaçla odamızda yapılan çalışmalar ve F tipi cezaevi incelemelerinin (Kandırada inşa edilen F tipi cezaevi, odamızda oluşturulan bir heyet tarafından gezilerek incelemelerde bulunulmuştur) sonuçlarını öncelikle üyelerimizle paylaşmayı uygun gördük. Elinizdeki bu broşür, konuyla ilgili mesleki birikimimize ek olarak, başta İnsan Hakları Komisyonumuz olmak üzere odamız bünyesinde yapılan çalışma, inceleme ve gözlemlerin sonuçlarını içermektedir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi içeren bir dosya, yine İnsan Hakları Komisyonumuzca hazırlanmaktadır. |
Sonuçlar
Tabip Odamız, cezaevi koşullarındaki olumsuzluklardan kaynaklanan sağlık sorunları ve tutuklu-hükümlü yurttaşlarımızın sağlık haklarının korunarak geliştirilmesi konusunda uzun yıllardır çalışmalar-sağlık taramaları yürütmekte, görüşlerini açıklamaktadır:
F tipi cezaevlerinin varolan sorunları çözmeyeceği, üstüne üstlük yeni ve daha büyük sağlık sorunları yaratacağı bilimsel bir gerçektir.
Hazırlanan projede insan unsuru bulunmamaktadır. Konu sadece güvenlik sorunu olarak algılanmakta ve cezaevi binasından başlayarak tam bir izolasyon hedeflenmektedir. BUNLAR TARTIŞMASIZ BİÇİMDE HÜCRE TİPİ CEZAEVLERİDİR. Oysa bizlere tıp biliminin öğrettiği bir konu da; toplumsal bir varlık olan insanın izolasyonunun insanı kişiliksizleştireceği, ağır psişik ve fizik bozukluklar yaratacağıdır.
F (hücre) tipi cezaevi mekanlarından kaynaklanan ek sağlık sorunlarının yanında asıl sorun olarak kişinin izolasyonunun yaratacağı sağlık sorunlarını görüyoruz.
F (hücre) tipi cezaevlerinde sosyal devlet ilkesinin temel gereği gözardı edilmiştir. Sosyal devlette yurttaşların sağlığının korunup geliştirilmesi sorumluluğu devletindir. Cezaevinde de bulunsa tüm yurttaşların sağlık hizmetlerinden en üst düzeyde yararlanma ve sağlıklı olma hakkı bulunmaktadır. Sosyal devlet ilkesine 1980li yıllardan bu yana uygulanan politikalarla oluşturulan yıkım, bu projede kendini hücreler biçiminde göstermektedir.
F (hücre) tipi cezaevlerinde kişinin sağlığının korunup geliştirilmesi ilkesi bulunmamaktadır. Tam aksine kişinin yalnızlaştırılması, kişiliksizleştirilmesi, bedeninin ve belleğinin esir alınması hedeflenmektedir. Bu cezaevleri en temel insani değerlere aykırıdır. Bu projeden vazgeçilmezse kaçınılmaz sonuç; onarılamaz ağır ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarıdır.
F (hücre) tipi cezaevleri tutuklu ve hükümlülerin sağlığını ve güvenliğini yalnızca cezaevi görevlilerine bağımlı kılmaktadır.
Oysa tutuklu ve hükümlülerin birbirleriyle dayanışma içine girebildikleri mevcut sistemde dahi pek çok insan hakları ihlallerinin yaşandığı, çeşitli gerekçelerle tutuklu ve hükümlülerin yaşam haklarının ortadan kaldırıldığı düşünülürse, tutuklu ve hükümlülerin birbirinden izole edilecekleri F (hücre) tipinde bu açıdan ciddi tehlikeler söz konusudur.
F (hücre) tipi cezaevleri fiziksel ve ruhsal sağlık açısından ciddi sakıncalar içermektedir. Tüm bu nedenlerle bu cezaevleri insan sağlığına ve insan haklarına aykırıdır.
Önerilerimiz:
F (hücre) tipi cezaevlerinin inşaatları derhal durdurulmalı, bu projeden kesinlikle vazgeçilmelidir.
Hükümet ve Adalet Bakanlığı, kamuoyundan yükselen demokratik tepkileri şiddet yoluyla bastırmak yerine bunlara kulak vermelidir.
Bu yılın Ocak ayında cezaevleriyle ilgili olarak yürürlüğe konulan üçlü protokolde yer alan hekimlik ve sağlıklı yaşam hakkıyla bağdaşmayan maddeler (muayene sırasında güvenlik görevlilerinin odayı terk etmemesi, açlık grevlerine grevcilerin isteği dışında müdahale vb.) diğer tüm anti-demokratik maddelerle birlikte yürürlükten kaldırılmalıdır.
En kısa zamanda cezaevi yönetimi esaslarıyla ilgili yeni bir yönetmelik, ilgili meslek kuruluşlarının da katkılarıyla hazırlanmalı, yönetmelikte barolar, tabip odaları gibi konuyla doğrudan ilgili kuruluşların yetkileri resmen belirtilmelidir.
Cezaevlerindeki sağlık sorunlarının çözümü ve her yurttaş gibi cezaevlerinde bulunanların da sağlıklarının korunup geliştirilmesi konusunda İstanbul Tabib Odasının her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bildiriyoruz. Cezaevi sağlık sorunlarının tespiti ve çözümler için hükümetlerden bağımsız meslek örgütlerinin, bu arada tabip odalarının hazırlanacak bir yönetmelikle yetkili ve söz sahibi kılınması; pek çok sağlık sorununu azaltacak, böylelikle ülkemize yakışmayan insan hakları karnemizdeki kırık notlar dış baskılarla değil kendi çabalarımızla düzeltilebilecektir.
Hiçlik
1943te Nazi kamplarında izolasyonda kalan Stefan Zweig, yaşadığı tecrit koşullarını şu şekilde anlatmaktadır:
Esasen tarif edilemez bu durum 4 ay sürdü. Yalnızca 4 ay, yazmak oldukça kolay; bir rakamdan fazla değil. Kolayca söylenebiliyor; dört ay, sadece dört harf. 15 dakika içerisinde dudaklar sürekli aynı şeyi ifade ediyor:
Dört ay! Hiç kimse tasvir edemez, ölçemez, gözlemleyemez; bırakın bir başkasını, insanın kendisi dahi bir boyutsuzluk içerisinde. Uzun süren izolasyonu hiç kimse anlatamaz, onun insanı nasıl yiyip bitirdiğini, nasıl tamamen tahrip ettiğini açıklayamaz. Yalnızca yatak, masa, lavabo, duvar kağıtları ve sürekli suskunluk içerisindeki bir hiçlik; hiçlik ve hiçlik... Sana bir kez bile bakmaksızın yemeği kapının altından içeriye iten hep aynı gardiyan... İnsanı çıldırtmaya kadar götüren, bir hiçliği kuşatan sürekli aynı düşünceler... |