ARSIVANA SAYFA
 
26 Ağustos '00
SAYI: 31
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Saldırı bir kez daha tüm sınıfadır
"Bu grev sokakta bitirilecek"
"Hakkımızı alıncaya kadar mücadele edeceğiz"
Kimya Teknik grevi üzerine
EXSA işçisi patronun ayak oyunlarını boşa çıkarıyor
Hacıbektaş Şenlikleri’ne yönelik saldırı ve direniş
Hacıbektaş Şenlikleri’nde başarılı çalışma
KESK yönetimi KHK saldırısı karşısında tam bir acz içinde
Tarımda yıkım sürüyor, tepkiler büyüyor!
Depremin yıldönümünde medyanın timsah gözyaşları
Hücre saldırısına karşı emekçilere sesleniş!
İstanbul Tabib Odası’nın F tipi üzerine...
Bu tutumlarla siz burjuva demokratları bile olamazsınız!
Esnek üretim saldırısı ve işçi sınıfının görevleri
F tipi (hücre) karşıtı mücadelemizin dayandığı eşik
Fehriye Erdal koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır!
Sermayenin kölelik zincirlerini ve hücre duvarlarını parçalayalım!
Katiller sürekli karşılarında yeni Habipler ve Ümitler görecekler
EXSA işçilerine mektup ve çağrı
Özünde gerici olan bir kampanya üzerine
Onu vururlarken insan soyunun yüreğini hedeflemişlerdi
Mücadele Postası
 



 
 
Kimya Teknik grevi üzerine


Baki Atik
(Kimya-Teknik temsilcisi)


Son 20 yılın en uzun ve hala bitmeyen Kimya Teknik grevimiz her zamanki gibi arkadaşlarımızın inançlı kararlılığı ile dörtyüzlü günlere doğru emin adımlarla yaklaşmaktadır. Greve çıktığımız o ilk günlerdeki coşku ve heyecan tabii ki yok gibi. Ama arkadaşlarımızın kararlılığı, bugüne dek bir tek fire vermeden sürdürmekte olduğumuz mücadeleden belli olmaktadır. Geride bıraktığımız bir yılı aşkın zamandır grev çadırımızda yaşadığımız olumlu ve olumsuz bir çok deneyimlerimiz olmasına rağmen, bunlar bizim için güzel bir deneyim oldu diyebiliriz. Sürdürmekte olduğumuz sendikalaşma mücadelemiz sınıf adına gerçekten takdir edilecek, yıllarca anlatılacaktır. Bundan sonra yaşanacak olan grevlerde ve direnişlerde örgütlülüğümüz dillerden düşmeyecek gibi görünmektedir.

Yaşadığımız olumsuzluklara gelince. Greve çıktığımız 11 Ağustos ‘99’dan hemen sonra, 17 Ağustos ‘99’da yaşadığımız deprem neticesinde bir anda gündemden düşmemiz; bunun ardından, bu kez cezaevleri olayları ve bir sürü olumsuzluklar neticesinde basın ve medyadan uzak kalmamız, grevimizin uzamasının nedenlerinden biridir diyebiliriz. Grevimizi bugüne kadar kamuoyuna duyurabilmemiz için, elimizden geldiğince yapılan bütün mitinglerde, yapılan basın açıklamalarında ve bizleri ziyarete gelen siyasi partilerimizden ÖDP, İP, SİP, EMEP, HADEP, CHP’nin düzenlemiş oldukları şenliklere, toplantı ve panellere katılarak, onlarla devamlı ilişkide olduk. Bu arada, bugüne kadar kendi oy verdiğimiz partilerin ne kadar emekten yana olduklarını da tüm açıklığı ile görmüş olduk.

Grevimizin ilk günlerindeki coşkusu ve sınıf dayanışması her geçen gün azalmakta ve son zamanlarda da tamamen kesilme noktasına gelmiş durumda diyebiliriz. Yaşanmakta olan direniş ve grevlerin sınıf dayanışmalarıyla ayakta duracağını çok zaman dile getirmiştik. Geçtiğimiz günlerde Fatih Ökçe ve Tuzla Tersane işçilerine ne kadar sınıf dayanışmasında bulunulduğunu gördük.

Son zamanlarda, İMF’nin diretmeleri sonucunda bugün biz emekçilerin haklarımızı sokakta aramaları neticesinde hükümeti ne derecede idare ettikleri apaçık ortadadır.

Belediyelerin de greve çıkmaları artık toplu grevlerin geldiğinin habercisi olsa gerek. Biz Kimya Teknik grevcileri olarak, greve çıktığımızdan bu yana örgütlülüğümüzü kazanmak için elimizden geldiğince sınıf adına gerekeni yaptığımızı sanıyoruz. Ne var ki, bugüne kadar sendikal örgütlerden gerektiği kadar dayanışmayı gördüğümüzü söyleyemeyiz.

Bundan sonra da grevimizi kazanım açısından elimizden geldiğince yapacağımız eylemleri daha da sıklaştırıp etkili ve ses getirecek biçimde kararlı bir şekilde organize edeceğiz.

Bizler bu eylemlerimizi sürdürdüğümüz sürece, içerisinde bugüne kadar bizleri destekleyen dostlarımızın yanında şu ana kadar bizleri ziyaret etmeyen kesimi de görmek istiyoruz.





SEKA direnişi ve sınıf dayanışması ihtiyacı


Devletin özelleştirme saldırısı, hızından ve pervasızlığından hiçbir şey kaybetmeden sürüyor. Bu saldırıyla özelleştirme kapsamındaki bir dizi işletmenin satışı tamamlanırken, onlarcasının tamamlanması için de saldırılar olanca hızıyla devam ediyor. Bunlardan biri de, özelleştirme süreci tamamlanarak Mopak’a 40 milyon dolara satılan Dalaman SEKA’dır.
Özelleştirilen diğer bir dizi işletme gibi, Dalaman SEKA da alanında tek olan bir işletme olma özelliğine sahip. Böyle bir işletmenin özelleştirilmesi için de, öncelikle onun zarar eden ve devlete yük olan bir işletme olduğunun kamuoyuna gösterilmesi gerekiyordu. Devlet özelleştirme kapsamına aldığı bütün işletmeleri, uyguladığı bilinçli ve planlı politikaları ile zarar eder hale getiriyor. Bunu da yüksek faizli borçlandırmalar, girdi fiyatlarının yüksek tutulması, ürün satış fiyatlarının düşük tutulması, özel sektör için maliyetinin altında satışlar, yeni yatırım ve istihdam ve teknolojik yenilenmenin yapılmaması gibi uygulamalarla yapıyor. Bütün bunları da kamuoyunun yanısıra, bizzat saldırıya maruz kalan işçileri bile bu aşağılık yalanlarla aldatmak, böylece saldırısına meşruluk kazandırmak için yapıyor.

Dalaman SEKA’nın 4.5 trilyonluk “zararı” bahane edilerek kapatılması kararı verilmişti. Halbuki her yıl 24 bin 414 kg selüloz Dalaman’dan diğer tesislere bedavaya veriliyor. Yalnızca bunun tutarı bile 4.8 trilyona ulaşıyor. Bunun kendisi bile devletin yalanlarını çürütmeye yetiyor.

Dalaman SEKA işçileri kapatma sürecindeki kararlı tutumlarını bu kez de takınarak satışa işyeri işgali ve mal giriş çıkışının durdurulması ile yanıt verdiler. Direniş, yeterli destek ve dayanışmayı henüz yaratmamış olsa da, kararlılıkla halen sürüyor.

Sürecin Selüloz-İş cephesindeki durumu ise sendika bürokrasisinin benzer süreçlerdeki tipik tutumunun ötesine geçememektedir. Sendika bürokrasisi mücadelenin meşruluğundan yola çıkacağı yerde, burjuva yasalarına sığınma yolunu seçiyor. Bundan önceki benzer örneklerinde gösterdiği gibi, mücadeleyi burjuva mahkemelerinden medet ummaya endekslemek, mücadelenin daha başından kaybedilmesinin de kabulü anlamına geliyor.

Bütün bunlarla birlikte, uzunca bir süredir ileri bir boyutta sürdürülmesine rağmen direniş yalnızlaştığı sürece, başarı şansı da azalıyor. Güçlü bir destek ve dayanışmayı örmek, direnişin kazanımla sonuçlanmasında önemli bir etkendir. Direnişin halihazırdaki en önemli avantajı ise, işçilerin yakaladıkları birliktelik ve direniş kararlılığıdır. Fakat kendisiyle sınırlı kaldığı oranda ise bu avantajın kazanmaya yetmeyeceği de yeterince açıktır.

Öte yandan, saldırının topyekûn karakteri, tek mevziyle sınırlı bir karşı koyuşun başarı şansını da sınırlıyor. Bu da SEKA’nın direnişçi işçilerinin, en azından kendi iş kollarındaki diğer işletmelerin sürdürdüğü direnişlerle iyi bir koordinasyonunu gerektiriyor. Burada her işletmenin bulunduğu ili ve bölgeyi bir direniş mevzisi haline getirecek bir perspektifle hareket etmek özellikle önemlidir.

Bulunulan bölgenin ekonomik yaşamında önemli yerler tutan bu işletmeler, tam da bu özelliklerinden ötürü güçlü birer bölgesel direniş mevzileri haline getirilebilirler. Örneğin SEKA işletmelerinden birinin bulunduğu İzmit, bu potansiyele sahip bölgelerinden biridir. Bu yapıldığı oranda burjuva medyanın bilinçli bir tarzda görmezden gelen tutumu da boşa çıkarılacaktır. Böylece direniş ülke genelinde gündemleşerek destek ve dayanışma olanağını da arttırmış olacaktır.

Bütün bunların gerçekleştirilmesi için, SEKA işletmelerinin bulunduğu illerde inisiyatifi ellerine alacak olan direniş ve dayanışma komitelerinin oluşturulmasına girişilmelidir. Herşey topyekûn saldırıya cevaben sınıfın topyekûn karşı direnişi ve dayanışmayı ne oranda gerçekleştireceğine sıkı sıkıya bağlıdır. SEKA’nın kazanmasının yolu da buradan geçiyor.





Sınıf hareketinden kısa kısa...


21 Ağustos-
Kayseri: 9 Çinkur işçisi, 26 Kasım’da üretimin durdurulmasından sonra, kendilerine verilen kamuya yerleştirme sözünün tutulması için Ankara’ya gitti.

22 Ağustos- SEKA Dalaman işçilerinin de içinde bulunduğu Ortak Girişim Grubu işletmenin özelleştirilmesini protesto ve işletmenin kendilerine verilmesini talep etmek için Ankara’ya gelerek Türk-İş’i ziyaret etti.

23 Ağustos- İzmir Kemalpaşa-Armutlu beldesinde çalışan işçiler, işverenin işten atma ve ücretsiz izne çıkarma oyununu bozmak için işyerini terk etmeme eylemi başlattılar.

23 Ağustos- Antalya Havaalanı’nda trafik kontrol görevlilerinin eylemi sürüyor.

23 Ağustos- İstanbul Belediye işçileri grevin 8. gününde büyükşehir önünde 2500 kişilik bir eylem düzenlediler.





Merbolin Boya’da işçi kıyımı!


İzmit-Dilovası’nda kurulu bulunan Merbolin Boya fabrikasındaki taşeron işçileri, DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’na üye oldukları için işveren tarafından belirli aralıklarla gruplar halinde işten çıkarılıyor.

11 Ağustos’ta başlayan işten çıkarmalar devam ediyor. Sendikaya üye oldukları için işten çıkarılanların sayısı 20’ye ulaştı. İşten atılan işçilerin fabrika önündeki eylemi 14 Ağustos’tan beri devam ediyor. Çıkarılan işçiler, işlerine geri dönene kadar eylemlerine devam edeceklerini ifade ettiler. Merbolin Boya’da çalışan 65 işçiden 42’si sendikaya üye olmuş durumda. Şu anda işlerine son verilen 20 işçinin eylemi sürerken, çalışan diğer işçiler üretimi düşük olarak devam ettiriyorlar.





Sendikalaşma sonucu işten atılmalar


Kristal-İş sendikasında örgütlenme çalışması yapan İzmir Oto Cam’da çalışan 20 işçi işten atıldı. İşverenin işten çıkarma girişimi işçilerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki tespitinin yapılması için başvurduğu sürece denk gelmesi açısından hayli anlamlı. İşveren sadece bununla da yetinmeyip işçileri tek tek odasına çağırarak, hakaret ve küfürler eşliğinde, sendikadan istifa etmeleri için baskı yapmaktadır. İşçilerin işten atılma nedeni olarak 17. madde gösterilmekte.

Kristal-İş sendikası İzmir Temsilciliği de bu engelleme girişimleri karşı, Bornova’da kurulu olan İzmir Oto Cam işletmesinin önünde 17 Ağustos günü bir basın açıklaması yaptı. TİS yetkisinin alındığı ve yasal olarak önümüzdeki günlerde sözleşme imzalanacak bir işyerinde böylesi yöntemlerle sendikal örgütlenmenin engellenmeye çalışılmasını protesto etti.





ARMATEX’te işçi kıyımı


İzmir Kemalpaşa’da ARMATEX tekstil fabrikasında Dokuma-İş’te örgütlenen 10 işçi işten atıldı, diğer işçiler ise zorunlu izne çıkarıldı. Fransız işverene ait ARMATEX fabrikasında işten çıkarılmalar üzerine Dokuma-İş sendikası tarafından yapılan basın açıklamasında şunlara yer verildi:

ARMATEX işçilerinin kararlılığı, Dokuma-İş öncülüğü ile birleşince bir hafta içinde sendikamızda örgütlendiler. İşçilerin önerilerini alarak Borçlar Yasası’nın 316-317. maddelerine göre hazırlanan sözleşme taslağını, işçilerin seçtiği temsilciler ile birlikte 21.8.2000 günü işverene götürdük. İşçilerin tercihine saygı göstereceğini belirten genel müdür, taslağı kabul etmek için avukatlarıyla inceleyip tekrar görüşebileceğimizi söyledi. Ancak bu görüşmenin hemen ardından oyunlara girişti. İşçilerin birliğini bozma,sendikaya karşı kışkırtma çabaları, sendika üyelerimiz arasında kısa sürede oluşan bağlılık sayesinde boşa düşürüldü. İşçileri kandırmayı başaramayınca 10 işçi kardeşimizi işten attı, diğerlerini de izine çıkardı...





Enerji sektörü aşırı kâr ve vurgun peşindeki tekellere peşkeş çekiliyor


Enerji Yapı Yol-Sen’de örgütlü BEDAŞ işçileri, 21 Ağustos saat 12:15-12:45 arası işyerlerinin önünde oturma eylemi gerçekleştirdiler. Oturma eyleminin sonunda bir basın açıklaması okundu. Bazı işçi sendikaları ve KESK temsilcileri eyleme destek verdi.

Eylem yerine “İşyerlerini terk etmeyeceğiz!”, “Taşeron çalışanları kadroya alınsın!”, “Keyfi tayinler durdurulsun!” pankartları asıldı. “KİT’ler bizimdir, bizim kalacak!”, “Söz-yetki-karar çalışanlara!”, “Taşeron işçisi köle değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” sloganları atıldı.