Karaçalma ve iftira, çürüme ve iddasızlaşmadır!..
Güneşi balçıkla sıvamaya kimsenin gücü yetmez!
Devrimci-demokrat olduklarını söyleyen, ancak politik platformlarından bağımsız hareket ederek hiç de böyle olmadıklarını kanıtlayan arkadaşlara yanıt verme gereği duymasak da, bazı suçlamalara açıklık getirmeyi devrimci bir sorumluluk olarak görüyoruz.
1. Çabalarımızla öğrenim döneminin başında yapılan toplantıda bizim amacımız, başlatacağımız YÖK yasa tasarısına karşı faaliyeti en geniş kitleye yaymak ve ortak hareket edilebilmesini sağlamaktı. Toplantıda YÖK yasa tasarısı burjuva basında bile yer almışken katılan çevrelerin bir kısmının bundan hala haberdar olmadıkları, saldırının boyutu ekseninde bir bakış ve bilgiden yoksun oldukları ortaya çıktı. İki hafta bekledikten sonra biz faaliyetimize Ekim Gençliği olarak başladık. Üniversite etrafına afişlerimizi yaparak tüm kesimlerin bu tasarıdan haberdar olmalarını sağladık. Ardından arkadaşlar da ortak hareket etme noktasında kararlarını verdiler. Ancak ortada ne bir platform ne de bir imza vardı. Bültenin imzasız olarak hazırlanması bunu açıkça gösteriyor. Bir oluşumdan, bir platformdan bu yönlü önerilerimize rağmen uzak duruldu.
2. Dekandan izin alma yöntemi dönemsel olarak kullanılabilir bir yöntemdir. Ancak kampanyayı bunun üzerine kurmak, bunu çalışmanın olmazsa olmaz koşulu haline getirmek ve ona endekslemek ne kadar devrimci bir tutumdur?! Faşist provokasyonu boşa çıkaran, dekanın izni değil çalışmanın gücü ve sorunun yakıcılığıdır. Broşürün dağıtımına gelince... Broşür ortak yazıldı. Hazırlandı. Aradan 10 gün geçti. Bu süre içinde toplantı çağrılarımıza yanıt alamadık. Tasarının mecliste görüşüleceği 3 Nisan tarihinden beş gün önce broşürü hazırlamak için oluşturulmuş komisyonun aldığı karar üzerine 200 adet broşür okul bahçesinde, yalnızca biz değil isteyen her öğrenci tarafından dağıtıldı. Oldukça güzel, anlamlı tepkiler aldık. Ne var ki "Devrimci-demokrat-yurtsever" arkadaşlar, sorumuzluklarını bastırmak, korkularını ve kaygılarını gizlemek için bizi sorumsuzlukla suçladılar.
3. Bir öğrencinin TMŞ ekiplerince yolda alınıp emniyete götürülmesi-bırakılması, toplam süresinin yarım saat olduğu, gözaltı bile sayılmayan bir saldırıdır. Ancak oldukça etkili bir taktiktir. Nitekim burada, kendini bir şekilde tanımlayanlar üzerinde, büyük bir basınç oluşturmuştur. Hiçbir devrimci faaliyet düzenin gözünden kaçmaz ve sistem hiçbir devrimci faaliyetin üzerinden atlamaz. Hele ki, yeniden bir hareketliliğe ivmelenen öğrenci gençliğin suskunluğu parçalamak için bir adımsa söz konusu olan. Bizler tüm olacakları bilerek, irade göstererek çalışmalarımızı sürdürürüz. Polis korkusu, soruşturma korkusu, okuldan atılma korkusuyla hareket edemeyiz. Bu türden korkuları olanların gideceği yer aşikardır: Önce düzenin icazet alanı...
4. Bizim nasıl politika yaptığımız Kırşehirde dost-düşman herkes tarafından bilinir. Biz politik kitle çalışması yaparız, yoksa kişiler ve kendi dar çevremiz üzerinden kısır bir oyalanma değil. Böyle bir kampanyayı salt kendimize mal etme gibi dar ve faydacı bir hedefimiz olsaydı toplantı çağrısı yapmaz, hiçbir toplantıya katılmazdık. Planlarımız doğrultusunda hareket ederdik, kampanyanın gündeme getirdiği gerçek ihtiyaçlar doğrultusunda değil.
5. Biz nereye, ne için özeleştiri vereceğimizi biliriz. Politik platformlarından haberi olmayan ya da işine gelmeyen, düzenin yarattığı kafalarındaki korku hücreleriyle hareket edenlere verecek ne özeleştirimiz var ne de hesabımız...
***
Biz bize yöneltilen bazı dayanaksız suçlamalara açıklık getirdik. Aşağıdaki sorulara ilgili çevrelerin açıklık getirmesi gerekir:
- Okulda broşür dağıtmak için dekan bir yana, emniyet müdürlüğünden izin alma fikri devrimcilere yakışır bir fikir midir?
- Kampanyaya ne pahasına olursa olsun devam edeceğimizi söylememiz üzerine "Dekana gidip, kampanyayı bitirdiklerini, devam edenlerin kendileri olmadığını" söylemek bir tür ihbarcılık, düzen kuvvetlerine yaranma ve yamanma değil midir?
- Bizim bu kampanyaya devam edeceğimiz ve bu dar, ciddiyetsiz kişilere bu koşullarda imza teslim etmeyeceğimizi belirtmemiz üzerine fiili şiddet gösterilerinde bulunmaları neyin ifadesidir?
- Devrimcilerin yürüttüğü bir çalışmanın sonucu "Kampanyayı sessiz-sedasız bitirme girişimleri" mi olmalı?
- Bu kampanyada objektif olarak platformlarına uygun hareket eden bizim dışımızda iki yapı vardı: Biri İmralı güneşi ışığında karanlığa gömülen Yurtsever Gençlik, diğeri reformizmin batağında debelenen ve şimdiye kadar hiçbir yerde görmediğimiz Emek Gençliğiydi. Kendini Devrimci Demokrasi, Atılım, Ekmek ve Adalet okuru olarak tanımlayanlar ise kişisel kaygılarını dile getirmekten çekinmeyen Emek Gençliğinin arkasına sığınmayı seçtiler.
Bir basın açıklamasının altına Devrimci-Demokrasi okuru imzası dahi atamayan, dekan bir yana Emniyetten izin alınması gerektiğini söyleyen, her gün bir önceki günü tersine çeviren söylemlere ortaya çıkan biri, Devrimci Demokrasiyi ne şekilde sahipleniyor, nasıl adına konuşma inisiyatifini gösteriyor? Sormak bize düşmez belki ama işte sormuş bulunuyoruz.
Emek verdiği broşürü dağıtmayı dahi göze alamayan, bir çalışmanın sorumluluğunu da taşıyamaz. Devrimci öğrenciyim diyerek kolay yolla sıyrılabileceğini düşünenler yanılıyorlar.
Bizim yapabileceğimiz tek şey ise; arkadaşlara en azından "savundukları" platformların bakış açısı ile bakmalarını önermek olacaktır.
|