Çukurova Üniversitesinde bir dönemin ardından
Geçmiş dönemin birikimiyle geleceği kazanacağız!
Bir öğrenim yılını daha geride bırakmış bulunuyoruz. Gelecek yıla daha güçlü girebilmek ve tüm yılın kazanımlarını geliştirip bir takım dersler çıkartabilmek için, geride bıraktığımız öğrenim yılını değerlendirmek son derece önemlidir.
Çukurova Üniversitesinde bu yıl 6 Kasımla birlikte ayrıştırıcı bir süreç yaşandı. Burada 6 Kasım sürecinde yaşananlara tekrar değinmeye gereksinim duymuyoruz. Ancak şu kadarını söylemek mümkün; okuldaki parçalı tabloyu ve diğer devrimci siyasetlerin tavırlarını buradan başlayarak anlamak gerekir. 6 Kasım sürecinden başlayarak (orada bize karşı yapılan saldırıda Yurtsever Gençlikin yanında yer almak da dahil olmak üzere) Özgür Gençlik, Kaldıraç, YDG, yıl sonuna kadar hemen hemen her platformda Emek Gençliği ve Yurtsever Gençlik'le birlikte hareket ettiler. Bu da doğallığında üniversitede parçalı bir tablo yarattı.
Aynı zamanda söz konusu yapılar, Yurtsever Gençlik tarafından teslimiyetçi çizginin mantığı içerisinde sürdürülen Kürtçe eğitim kampanyasına da çalışmanın başından itibaren destek verdiler. Tüm bunlar, en azından bizim üniversitemiz şahsında, onları reformizme ve tasfiyeciliğe yıl boyunca biraz daha yakınlaştırdı diyebiliriz.
Kürtçe eğitim kampanyası 1050 dilekçenin rektörlüğe verilmesiyle bitirilirken, bunu hemen ardından süreci açılan soruşturmalar izledi.
Kürtçe eğitim kampanyasında bizim tavrımızsa şöyleydi: Kürt gençliğinin ana dilde eğitim talebi elbette sahiplenilmelidir. Fakat teslimiyetçi platform tarafından Kürtçenin seçmeli ders olarak görülmesi formülasyonuna darlaştırılarak ileri sürülen bu kampanya, bu güdüklüğü içinde bizim tarafımızdan destek göremezdi.
Bu yaklaşımı koşullayan bir diğer etken ise, teslimiyet cephesinin bu kampanyayı Kürt gençliğini kendi politik platformlarına yedeklemek için bir araç olarak değerlendirmesiydi. Kampanya üzerine devlet terörünün yoğunlaştığı süreçte biz de devletin terörist, baskıcı ve faşist kimliğini teşhir ettik. Soruşturmalarla birlikte gelişen süreçte, eylemli bir hatta mücadelenin geliştirilememesi, imzaların dahi arkasında durulamaması, öğrenci gençlik üzerinde devlet terörünün yarattığı korkudan çok daha öte bir güvensizlik yarattı.
Soruşturma terörünün ve teslimiyet platformunun devlet saldırısı karşısında imzalarını geri çekerek geri adım atmasının yaratacağı tahribat ve güvensizliği kestirmek zor değildi. Söz konusu olan Çukurova Üniversitesi gibi Kürt gençliğinin yoğun olduğu ve soruşturmaya hedef olan öğrenci sayısının 1000i aştığı koşullarda, sonuçta bu tahribat daha da derin oldu.
Bizse Ekim Gençliği olarak bu mevcut tabloyu değiştirme sorumluluğunun omuzlarımızda olduğu bilinciyle hareket ettik. Daha bir cüretli, ısrarlı, uzun soluklu bir kitle çalışması ile YÖK yasa tasarısına karşı başlatmış olduğumuz kampanya, bu tabloyu değiştirecek anahtardı.
Tabii ki yaratılan bu tahribat ve güvensizlik bizim yürütmekte olduğumuz yasa karşıtı kampanyayı da etkiledi. Platformlar üzerinden yürüyen kampanya çalışmamız soruşturmalar nedeniyle problemler yaşayabildi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen sistemli bir çabayla, etkin bir çalışma ortaya çıkarabildik. 1 Mayısa da bu çalışmalarımız üzerinden hazırlandık ve katıldık. Yasa karşıtı kampanyamız güvensizliğin hakim olduğu üniversitemizde toplam tabloyu değiştiremese de, önemli ve anlamlı bir etki yaratabildi.
Şimdi gelecek yıla hazırlanıyoruz ve bu yılın deneyimleri ve kazanımları üzerinden daha güçlü bir çalışmayı hedefliyoruz.
|