YTÜde bir dönemin ardından...
Önderlik iddiasının gerçekleştiği
bir üniversite
Geçmiş yıllara nazaran çok daha planlı ve örgütlü bir çalışmanın ortaya konulduğu YTÜde, diğer üniversitelerde olduğu gibi, 11 Eylül saldırılarından sonra yaygın bir şekilde ABDnin Afganistan müdahalesini konu eden yoğun bir propaganda ve ajitasyon çalışması yürütüldü.
Platformlara doğru ilk adım
Genç komünistler dönemin ortalarına doğru YÖK yasa tasarısı gündemli kampanyamızın ilk adımı olarak yoğun bir afiş çalışması yaptılar. Kullandıkları anketlerle sorunu öğrenci gençliğe taşıdılar. Anketler ve bildiriler aracılığı ile öğrencileri toplantılara katılmaya çağırdılar. Yapılan ilk toplantının ardından somut hedeflere dayalı bir eylem ve birliktelik hattı kuruldu. Bu çalışmalar kurulacak platformun ilk adımını oluşturdu. Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenciler adıyla başlayan çalışmamızla, ilk elden güçlü bir propaganda-ajitasyona yönelen, sorunu öğrenci gençliğin gündemine sokmaya çalışan bir pratik süreç içine girdik. Yaptığımız afişler, forumlar ve bildirilerde bu kaygıyı gözettik.
8 Martta alana YÖKsüz bir üniversite, kadının sömürülmediği bir dünya istiyoruz/Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenciler pankartı ile çıktık. Bu çıkışın organizasyondan kaynaklı eksikleri olsa da, platform güçleri üzerinde moral motivasyon açısından oldukça anlamlı olduğu söyleyebiliriz.
Platform çalışması, araç ve yöntemler
Platformumuz, başından itibaren diğer gündemlere yabancı kalmamış, soruşturmalar, emperyalist savaş ve YÖK yasa tasarısını öğrenci gençliğin ve kendisinin temel gündemi saymış ve bültenlerinde söylemlerinde bu bakış açısı ile hareket etmiştir. Diğer gündemlere dair vurguların afiş ve bildiri düzeyinde eksik kalması bizim için bir dezavantaj oluşturmuş, fakat teknik aksaklıklar ve hızlı gelişmeler nedeniyle bu eksiklik ortaya çıkmıştır. Platformumuzun kendini deklare etmesinin ardından hızla toplantılara devam edilmiş, çeşitli şenlikler organize edilmiş, eylemler yapılmış ve 1 Mayısa çıkışımız organize edilmiştir. Platform sürekli farklı yöntemlerle kitle ile bağlarını güçlendirmiştir. Bu noktada bültenler çok etkili ve yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Platformun gelişme süreci
Platformun ortaya çıkardığı güçlerin öğrenci gençliğin en duyarlı ve ileri güçlerinden oluşu ise çalışmalara ayrı bir hava katmıştır. Bütün platform çalışanları sürece müdahale eden, tartışan sorumluluk alan bireyler haline gelmişlerdir. Üniversitede yaşanan diğer gelişmelerde (faşist saldırılar, emperyalist savaşa karşı eylemler) platform çalışanları en önde saf tutmuş ve inisiyatif kullanmışlardır.
Bugün gelinen nokta platformlar için geleceği tartışma sürecidir. Geçmişten ders alan bunu tartışmaları ile içselleştiren platformlar bundan sonrada çalışmalarını ve hatlarını kendileri çizeceklerdir.
Platform çalışmasının içinde aktif olarak yer alan genç komünistler, platform çalışması yapılırken kendi siyasal çalışmalarını da aksatmamışlar, her türlü gündemde en ön safta örgütleyici ve ilerletici olmuşlardır.
Siyasal, akademik ve yerel gelişmeler
ışığında genç komünistler
Kürt gençliğinin anadilde eğitim talebi de tam bu süreçte öğrenci gençliğin gündemine girmiştir. YTÜ de platform tartışmalarından önce birlik çağrısında bulunulmuş ve bu birlik çağrısı ışığında bir örgütlülük oluşturulması önerilmişti. İlk elden birlik çağrısına sıcak bakan genç komünistler, daha sonra bir iç tartışma süreci yaşamışlar; birliklerin böyle tepeden kurulamadığını, alttan gelen tepkiyle ortak çalışmalarla kurulan birlikteliğin anlamlı ve işlevli olacağı sonucuna varmışlar ve böylece söz konusu birlik girişiminden çekilmişlerdir.
Biz birlik tartışmalarından çekilmeden önce, Yurtsever Gençlik birlik tartışmalarına katılmış ve kendi kampanyalarından bahsetmiş; Sizin bizim kampanyamıza bakış açınız, bizim birliğe bakış açımızı belirleyecek diyerek dayatmacı bir zihniyet sergilemiştir. Bu nedenle de genç komünistler Yurtsever Gençlikle bu süreci tartışma şansını yakalayamamıştır.
Verilen dilekçelerin arkasında yalnızca 8 kişi durmuş ve sonuçta bunlar da okuldan bir dönem boyunca uzaklaştırılmışlardır. Genç komünistler de soruşturma terörünün ardından hiç vakit kaybetmeden Yurtsever Gençlikle dayanışma içine girmiş ve soruşturma eylemlerinde yerini almıştır.
Tüm dönem boyunca genç komünistler süreçlerin ana bileşeni olmuş, çalışmalarını sistemli ve aksatmadan sürdürebilmişlerdir. İsrailin Filistine müdahalesinden sonra açığa çıkan emperyalizm karşıtlığını politika konusu yapmış bildiri ve afişleri ile sürece müdahale etmişlerdir.
İP ve ADKF ile çıkan gerginliklerde bakış açısı olarak; İPin ve ADKFnin çalışma yapmasını engellemek geleneksel harekette eğilim olarak dururken, genç komünistler onlara karşı politik mücadeleyi savunmuşlar, fakat ani gelişen olaylarda da refleksif ve aceleci davranabilmişlerdir.
Bu süreçlerden çıkaracağımız dersleri ileriki çalışmalarımıza konu edeceğiz.
Sistemli bir faaliyet geleceği kazanmanın ilk adımıdır
Bir çok hareket 1 Mayıs sürecinden sonra tatile girerken, genç komünistler varoldukları platformlar sayesinde çalışmalarına okulun son gününe kadar devam etmişlerdir. 1 Mayısı 2 Mayısa taşımanın anlamını her defasında vurgulayan bizler bugün bunun eylemsel sürecini de yakalamış bulunuyoruz.
Genç komünistler sistemli bir faaliyet ve doğru tarzlarla kitlelere gidildiği taktirde nelerin başarabileceğini kanıtlamış oldu. Bu çok kısa sürede örülen nitelikli çalışmalar üzerinden genç komünistlerin önderlik boşluğunu doldurma iddiası da ete kemiğe büründürmüş oldu.
YTÜ de bu politik etkinin basıncı ile polis daha da saldırganlaşmış ve baskısını artırmıştır. Dönem dönem ÖGBler bile saldırganlaşmış, fakat tüm bu provokasyon çalışmaları boşa düşürülmüştür.
Genç komünistler YTÜde her sene bir önceki seneyi aşan çalışmalar ortaya koymuşlardır. Geleceği kazanmak sistemli ve doğru politikalarla önderlik boşluğunu doldurabilmek ancak genç komünistlerin başarabilecekleri bir şeydir. Bunun bilincinde olan komünistler yaz dönemine hızlı bir hazırlık içine girmişlerdir. Yaz döneminde de faaliyetimizin temel ekseni geleceği kazanma vurgusu olacaktır.
YTÜde Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformunun topladığı 1000 imza yapılan eylemle başbakanlığa yollandı...
YÖKe ve yasa tasarısına geçit vermeyeceğiz!
YTÜ Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu olarak YÖK yasa tasarısı geri çekilsin! talebiyle topladığımız imzaları, 29 Mayıs Çarşamba günü yaptığımız basın açıklamasıyla, YTÜ postanesinden Başbakanlığa postaladık.
Saat 12.30da alkışlarla eylemimizi başlattık. Orta Kantin önünde bir arkadaşımız konuşma yaparak çevredeki kitleyi etkinliğe davet etti. Ticarethane değil, üniversite istiyoruz! YÖK yasa tasarısı geri çekilsin yazılı pankartımızı açtıktan sonra alkışlarla alt bahçe, yemekhane ve Mimarlık Fakültesi önüne basın açıklamasının duyurusunu yaptık. Daha sonra sloganlarla kapıya doğru yürüdükten sonra YTÜ öğrencileri adına bir arkadaşımız basın metnini okudu.
Açıklamadan sonra tekrar Orta Kantin önüne geldik ve etkinlinliğimize burada da devam ettik. Sık sık sloganlarla kesilen konuşmalardan sonra Tiyatro Manga Nazım Hikmetin bir oyununu sergiledi. Oldukça ilgi gören oyundan sonra Grup Eksen türküleri ve halay parçaları ile kitleyi coşturdu. Daha sonra arkadaşlarımızdan iki tanesi toplanan binin üzerinde imzayı YTÜ postanesinden başbakanlığa postaladılar.
Eylem boyunca YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!, YÖK yasası meclisten geçmeyecek!, Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!, Çeteler mecliste öğrenciler hapiste!, Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!, YÖK yasası geri çekilsin!, YÖKe hayır! sloganları coşkulu bir şekilde atıldı.
Eylemin dönem sonu olması nedeniyle katılım beklenenin altında olsa da yarattığı etki bakımından oldukça anlamlı idi.
YTÜ Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu
Basın açıklamasından...
Yasa tasarısının meclisten geçirilmesine
izin vermeyeceğiz!
... Yeni YÖK yasa tasarısının içerdiği maddelere göre; biz öğrenciler müşteri, öğretim üyeleri ve profesörler tüccar, rektörler patron, üniversitlerimiz de ticarethane olarak tanımlanmaktadır. Bu yasa tasarısı geçtiği taktirde, üniversitelerimizin işleyişi tamamen sermayenin hizmetine bırakılmış olacaktır...
YÖK bir yandan üniversitelerimizi neo-liberal politikalarla sermayeye peşkeş çekerken, diğer taraftan da üniversitelerimizdeki bütün anti demokratik, gerici ve faşizan uygulamaların komuta merkezi haline gelmiştir.
Bütün bu anti-demokratik, gerici, faşizan uygulamaları ve son şekli YÖK yasa tasarısını protesto etmek için yapılan 18 Mayıstaki eylemde hiçbir mantıki gerekçe gösterilmeksizin beş arkadaşımız tutuklanmıştır. Bu tutuklamalar ve YÖK tarafından uygulanan baskılar, soruşturmalar ve yıldırma politikalarıyla amaçlanan, geleceğine ve üniversitelerine sahip çıkan biz öğrencileri susturmak ve üniversitelerimizi sermayenin hizmetine devretmektedir.
18 Mayısta Ankarada gösterilen kararlı duruş bizeler yol gösterecektir. Biz öğrenciler, geleceğimiz elimizden alacak, üniversitelerimizi A.Ş. haline getirecek bu yasa tasarısına karşı çıkacağımızı ve bu yasa tasarısının hiçbir koşulda meclisten geçirilmesine izin vermeyeceğimiz söylüyoruz...
|