Aşağıdaki deklarasyon İspanyalı bir öğrenci grubunun eğitimde neo-liberal saldırılara karşı başlatmış oldukları kampanyanın manifestosu niteliğindedir. Metni Avrupadan 47 kurum ve 180nin üzerinde tüzel kişi imzalamış bulunmaktadır.
Eğitim ve uluslararası öğrenci birliğinin Sevilla gösterisi hakkında forum:
Eğitim satılık değildir!
Yaz döneminde protestoları Avrupada yayın!
Öğrenci harçları, bütçe kesintileri, yeniden düzenleme, özelleştirme, demokratik hakların kırpılması... Tüm Avrupa ülkelerinde eğitim süratle değişiyor. Eğitim politikalarının değişmesini biz de istiyoruz; ancak Avrupa Birliği ve üyeleri tarafından dayatılan neo-liberal değişikliklerle değil.
Neden eğitim sisteminin değişmesini istiyoruz?
İngilterede eğitim potansiyel yatırımcılar için 25 milyon sterlin, ABDde ise 700 milyon dolar değerinde. Tüm dünyadaki eğitimin değeri ise trilyonlarla ölçülüyor. Öne sürülen argüman şu:
Eğer ülke eğitim sistemini piyasaya açarsa, ekonomik kriz aşılacak ve diğer ülkeler karşısında daha rekabetçi olabilecek. Bu sadece İngilterenin düşüncesi değil, aynı zamanda ABnin politikası ve eğitim sisteminin değiştirilmesinin de temel nedeni. Eğitim büyük bir hızla şirketler için insan kaynağı olurken, aynı zamanda büyük işletmelerin kendi ihtiyaçlarına göre planladıkları bir alana da dönüşüyor.
Avrupada yeni yasalar
Almanyada eğitim harçları kapı arkasında kararlaştırılıyor. Harç olarak adlandırılmayan ama fiilen harç gibi alınan pek çok katkı-ücret mevcut. Berlinde öğrenciler dönem başına üniversite yönetimine 50 Euro katkıda bulunuyorlar. Bazı eyaletlerde ise 13 dönemden fazla okuyanlar harç ödemek zorundalar. Temmuz 2001de yüksek mahkemelerden biri bunun yasal olduğuna karar verdi. Politikacılar hala bunun harç olmadığını söyleseler de, verilen karar Almanyada öğrenim harçlarının varlığının göstergesidir. Almanyanın genelinde öğrenim harcı uygulaması ise bir zamanlama sorunu gibi görünüyor. Özerk-otonom olduklarını göstermek için üniversiteler devlet desteğinin yanında farklı kaynak arayışındalar. Sponsorluk artıyor. Şu anki gelişmeler yapılan değişikliklerin amacının sadece ekonomikdeğil aynı zamanda öğrencilerin disipline edilmesi gibi bir yöne da sahip olduğunu gösteriyor. Artık belli bir sürede okulu bitirmeyen öğrenciler okuldan atılabilecekler.
Avusturyada hükümet geçen sene öğrenim harcını uygulamaya koydu. İngilterede artan sayıda yüksek öğrenim ve iş temsilcisi, harçların tekrar düzenlenmesiyle eğitimin tamamen özelleştirilmesini açıkça dile getiriyorlar. İngiliz hükümeti ise ilk defa okulların özelleştirilmesi gerektiğini savundu. İtalyan hükümeti okulları ve üniversiteleri özelleştirmeyi planlıyor. Hollanda Eğitim Bakanı Hermans GATSın büyük destekçilerinden. İspanyada hükümet yeni bir yasayı görüşüyor. Bu yasayla üniversiteler yeniden düzenlenerek katı işletme kritelerine göre yönetilecek. Ayrıca üniversitelerde bir yönetici sınıfın oluşmasına izin verilecek ve üniversitelerin kendi kendilerini finanse etmeleri özendirilecek, yani üniversiteler özel kesimden para koparmak için rekabet edecek.Popüler Partinin şu anki lideri kapitalist ve muhafazakar sağ-kanat politikalarının uygulanması için baskı uyguluyor.
Danimarkada parlementoda çoğunluğa sahip yeni neo-liberal hükümet önümüzdeki üç yıl içinde eğitime ayrılan payı %15 azaltmayı düşünüyor. Aynı dönemde 6000 yeni öğrenci (Danimarka için büyük bir rakam) herhangi bir ek katkı sunulmaksızın eğitim sistemine dahil edilecek.
Fransada üniversite reformu devletin eğitime verdiği desteğin azaltılmasını ve üniversitelerin özelleştirilmesini amaçlıyor. 1998de Attali raporu, Anglo-Sakson ülkelerinde olduğu gibi kolejlerin paralı hale getirilmesini öneriyordu. Böylece bir kamu hizmeti olan eğitim tahrip edilebilecek. Bu rapor 3-5 ve 8 yıllık eğitim sonunda verilecek yeni bir diploma sistemini de öngörüyor. Bir önceki eğitim sekreteri Claude Allegrenin 3. Binyıl üniversitesi geliştirme planı ve şu anki eğitim bakanı Jack Langin yapmış olduğu düzenlemelerle raporun önerileri uygulamaya konuldu. Fransada öğrenci boykotları bu açık pazar mantığına yöneldi ve herkesin hakkı olan kaliteli eğitim için öğrenciler ayağa kalktı. Öğrenci boykotları Kasım-Aralık 1998 ve Mart 2001de yoğunaştı.
Brükselin Fransızca konuşulan üniversitesinde öğrencilerin büyük bir kısmı dil dersi için para ödüyor. Sadece sınava girmek için ücret ödenmiyor. Belçika hükümeti eğitimi hiçbir zaman özelleştirmeyeceğini ilan etti. Bunun anlamı devlet üniversitelerinin her zaman diploma vereceğidir. Pratikte üniversiteler şirketlere ücretli ders verme izni verebiliyor. Öğrenciler şirketin verdiği dersi para karşılığında alabiliyor, sınavlarına ise üniversitede ücretsiz girebiliyorlar!
İrlandada öğrenim harcı 3000-4000 Euro arasında kararlaştırıldı. Türkiyede hükümet GATSa hazırlık yapmak için yeni bir yasa önerdi.
Avrupalı Sanayiciler Toplantısı (ERT)
Avrupada kamu eğitiminin özleştirilmesini gerektiren reformlar yavaş da olsa gündeme konuldu. ERTnin baskısıyla, Avrupa Komisyonu konuyu gündeme aldı. Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin de bunu yapma olanağı var. Her altı ayda bir ERT Avrupa Birliği ile toplantılar yapıp öncelikleri belirliyor. 1999dan beri bu baskı grubunun başkanlığını Anglo-Dutch şirketi Reed-Elseveirin Başkanı Morris Tabaksbolt yapıyor. Morris Tabaksboltun amacı eğitim ve internet hizmetlerinde dünya lideri olabilmek. ERT aynı zamanda DTÖdeki gelişmeleri izlemek üzere dış ekonomik ilişkilerle ilgilenen bir grup kurdu. Bu grup BP-Amoconun Başkanı ve GATTın son genel direktörü Peter Sutherland tarafından yönetiliyor. Bu baskı grubunun yapmayı istediği şey açık:
Eğitimin sorumluluğu endüstriye (piyasaya) verilmeli ve eğitim ekonomi için bir servis alanı olarak düşünülmeli.
Ulusal eğitimin tamamen ortadan kaldırılması da düşünülmüyor. Neo-liberal ekonomik modele göre kâr getirici alanlar özelleştirilmeli. Zarar edici alanlar vergi mükellefleri tarafından finanse edilmeli ve bu nedenle devlet hala belli bir role (vergi toplayıcı erk, ...) sahip olacak.
OECD şöyle yazıyor: ... kamu sektörünün tek rolü hiçbir biçimde kâr getirmeyecek olan piyasalara girmek olmalı...
Bolonya süreci ve GATS
Hollandada Başbakan Jorritsma (Liberal Parti lideri) üniversitelerin piyasa başarılarıyla (kendilerini iyi pazarlamalarıyla) değerlendirilmelerini önerdi. Onun söyledikleri Avrupalı eğitim bakanlarının Bolonya Deklarasyonu ve GATSın söylemleriyle uyum içinde. Avrupadaki okullar ve üniversiteler dönüştürülmeli... Böylece Avrupalı olmayan- girişimciler de bu alanda rekabet edebilecek. Almanyada eğitim sistemi neo-liberal düşünceler doğrultusunda yeniden düzenleniyor. (Bu düşünce merkezlerinden biri Bertelsmann grubuyla yakın ilişkisi olan Üniversite Geliştirme Merkezidir). Örneğin öğrenim yapısının herkese açık lisans eğitiminden dar bir kesimin aldığı lisansüstü eğitime dönüştürülmesi planlanıyor. Bu yapısal değişiklikle herkese yüzeysel-kalitesiz bir eğitim sunuurken, özel bilgi ve beceriler ise seçilmiş bir azınlığa sunulacaktır. Bunun anlamı eğitimimizi tamamlamak için daha fazla baskıya maruz kalacağımızdır. Tüm bunlar hoşnutsuzluğumuzun artacağına işarettir.
Bachelor/Master programı Bolonya sürecinin bir başlangıcıdır. Bu sistemle üniversiteler birbirleriyle kolaylıkla rekabet edebilecekler.
GATS
GATSa göre eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetleri alınıp satılabilir mallar haline getirilmeli. Şu anda eğitimin ve sağlığın liberazasyonu GATS şemsiyesi altında tartışılıyor. ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya GATS için eğitimle ilgili öneriler hazırladılar. Avrupa Birliğinin seçilmemiş hükümeti ve Avrupa Birliğine üye ülkeler adına Dünya Ticaret Örgütüyle görüşmelerde bulunan Avrupa Komisyonu da kamu sektörünün liberasyonunun sağlanacağını ifade etti. Avrupa Birliği halihazırda ilk, orta, lise, yüksek öğretim ve yetişkin eğitimini özel-kamu ortaklığına açmayı kabul etti. Ve eğitimle ilgili görüşmeler henüz sona ermediği için Avrupa Birliğinin daha da ileriye gitme riski var.
Komisyonun 2000e Doğru GATS adlı amaç bildirgesinde GATS iş dünyasının çıkarları için en önde gelen araç olarak tanımlanıyor. Eğitimin GATS kapsamında olması tüm dünyada her düzeydeki eğitimde özel girişimi yaygınlaştıracak (Ocak 2002de 144 ülke WTO -Dünya Ticaret Örgütü- üyesiydi). Dünya Ticaret Örgütünün Kasım 2001 Dakka-Katar toplantısında WTOya üye ülkeler; ülkelerin servis sektörlerini 30 Haziran 2002e kadar piyasaya açtıklarını bildirmeleri konusunda görüş birliğine vardı. Yeni katılan ülkeler içinse tarih 31 Mart 2003 olarak belirlendi. Servis sektörüyle ilgili görüşmeler, diğer görüşmelerde olduğu gibi, 1 Ocak 2005 tarihinde sonuçlandırılacak. GATS kuralları devletin servis sektörüne yaptığı deseği etkili bir biçimde engelleyebilecek.
GATSın temel iki kuralı var. Her iki kural da devletin servis sektörüne katılımını sınırlandırmak için düzenlendi. Ulusal davranış kuralına göre, hükümet anlaşmaya imza attıktan sonra yabancı yatırımcı karşısında yerel yatırımcıya (servis sağlayıcıya) öncelik verirse karşısında WTOyu bulacak. Bunun yanı sıra eğer hükümet GATSa imza atmışsa ulusal servis şirketlerine verdiği desteği ülkede faaliyet gösteren yabancı servis şirketlerine de vermek zorunda.
Bu kural eğitim sistemine de uygulanabilir. Tüm yatırımcılar kamu ya da özel devlet tarafından finanse edilir. Sonrasında bireylerin elit üniversite diye adlandırılan üniversitelere yüksek paralar ödeyerek bu yönelimi güçlendirmelerine izin verilebilir. Ya da ek bir para karşılığında ek hizmetler sağlanır. Bir başka deyişle GATS evrensel, eşit olarak yararlanılabilen, kamu tarafında sağlanan kaliteli eğitimden (belki hiç bir zaman sahip olmadığımız ama ulaşmak istediğimiz), öğrencinin sahip olduğu yetenek ve para ölçüsünde yararlanabileceği eğitim sistemine geçişi hızlandırmanın ötesine de geçebilir. Diğer önemli sorun üniversiteler, kamu ve özel okullar arasındaki rekabet kızıştıkça eğitim programlarını değiştireceklerdir. Özel kurumlar insanlara sadece büyük iş &ccdil;evrelerinin bilmesini istedikleri şeyleri öğretecekler. Devlet okulları ve üniversiteler de öğrenci kaybetmemek için onları izleyecek.
Tüm bunların ötesinde GATSın en büyük tehdidi demokrasiye yöneliktir. Kararlar GATSın denetiminden geçtikten sonra, hükümetin servis sektörüne müdahalesi; ticarete burnunu sokmak olarak algılanıp, hükümet WTOnun yasal yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacak. GATSın anlamı şu: Eğer hükümet halkın sesine kulak verir ve halkın istediği değişiklikleri yerine getirirse, WTOnun yasal yaptırımlarıyla yüzyüze gelecek.
Ticari ve politik nedenlerden dolayı Avrupa Birliği şirketleri için başka ülkelere yüksek öğrenim satmak kolay olabilir. Fakat bunun sonuçları ağır olacak:
Avrupa Birliği Ticaret Komiseri Pascal Lamynin ifadesiyle Avrupa Birliği için sevis sektörü merkezidir. Dünyada birinci sıradayız. Dünya ticaretinin %26sı bizim elimizde. Servis sektörü Avrupa Birliği milli hasılasının 2/3 ünü oluşturuyor. Başka bir yerde de şunları söylüyor: Eğer biz yabancı marketlere giriş kanallarımızı geliştirmek istiyorsak, korumaya aldığımız sektörlerimizi bunun dışında tutamayız. Eğer büyük ideallerimize ulaşmak için gerekli kaynağa sahip olmak istiyorsak bu alanların tartışılmaya açılmasına izin vermeliyiz. ABD ve Avrupa Birliğinde bazı sektörler zarar görecek; fakat daha fazlası yarar sağlayacak ve ben hepimizin istediğimiz yere gittiğimizi bildiğini düşünüyorum. Alexa McDonough, Kanadanın Ulusal Demokrat Parti Başkanı GATS hakkında şunları s&oml;ylüyor: Tarihteki en büyük ekonomik ve politik güç transferi ... halk ve ulusal devletten çok uluslu küçük bir grup şirkete gücün devri.
Sonuçlar
1. Avrupada daha çok okul ve üniversite özelleştirilecek.
2. Öğrenim harçları uygulamaya konacak ya da alınan harçlar arttırılacak.
3. Sahip olunan para ölçüsünde iyi bir eğitim alınabilecek.
4. Öğrencilerin demokratik hakları gaspedilecek.
5. Şirketler tarafından ne öğrenip-ne öğrenemeyeceğimiz belirlenecek.
Biz eğitimi öğrenciler için istiyoruz, kâr için değil!
Biz eğitim politikalarının anti-demokratik kurumlar olan WTO, AB ve tekeller tarafından belirlenmesine izin verilmesini istemiyoruz. Öğrenciler, veliler ve öğretmenler nasıl bir eğitim istediklerine karar vermeli. Bizler bu gidişata dur demek için yerel ve uluslararası ölçekte harekete geçeceğiz. Çünkü bu saldırılar her yerde.
2002nin yaz dönemi için uluslararası kampanya!
Bizler 2002 yaz döneminde bu gelişmelere dur demek için kampanya başlatmayı öneriyoruz. Aralık 2001de Avrupanın farklı ülkelerindeki öğrenciler eğitimin özelleştirilmesine karşı gösteri, boykot ve işgal eylemleri gerçekleştirdi. Biz bu kısa kampanyanın doğru yolu gösterdiğini düşünüyoruz. Karar alıcılar, hükümet üzerinde baskı oluşturmayı ve farklı üniversiteler için alternatifler geliştirmeyi istiyoruz. Bu nedenle tüm öğrencileri eğitim ve kültür hakkındaki foruma ve uluslararası öğrenci gösterisi için 17-19 Mart tarihlerinde Salamance (İspanyaya) bekliyoruz. Ve yine tüm öğrencileleri 21-22 Haziranda Sevillada yapılacak uluslararası öğrenci birliği ve eğitim hakkındaki foruma davet ediyoruz. Bu süre boyunca biz İspanyadaki öğrenciler olarakeğitimin özelleştirilmesini durdurmak ve üniversitelerdeki demokratik haklarımıza sahip çıkmak için tüm öğrencileri yerel gösteriler düzenlemeye çağırıyoruz.
|