16. Geleneksel İTÜ Şenliği...
Kitlelerden kopukluk ve
icazetçi zihniyet kırılmalıdır
16. Geleneksel İTÜ Şenliği bu yıl 2-9 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. Bu yılki şenlik bir çok zayıf yönüne rağmen toplamında olumlu bir havanın yaratılabildiği asgari düzeyde başarılı bir etkinlikti. Olumlu ve olumsuz yönleriyle İTÜ için tüm yılın birikiminin ve sonucunun yansıdığı bir şenlik oldu.
Şenliğin örgütlenme süreci
Şenliğin örgütlenme aşamasında geçen seneden kalma tartışmalar ve siyasetler arası çekişmeler geciktirici bir etki yarattı. Şenliğin hemen 1 Mayıs sonrasına denk gelmesi ve şenliği örgütleme tartışmalarına çok geç başlamış olmamız, ciddi bir sıkışma yarattı.
Geçen senelerden kalma ortak tespit, şenliğin kitle çalışması ayağının eksik kaldığıydı. Bu sorunun giderilmesi için kitleye açık şenlik toplantılarının alınması, şenlik toplantısı duyurularının çok yoğun bir şekilde yapılması, fakültelerde masalar açılması gerekiyordu. Ama bunlardan hiçbirisi tam anlamıyla yerine getirilemedi. Gerçek anlamıyla bir kitle toplantısı yalnızca bir kez alınabildi, onun da duyuruları çok cılız bir şekilde yapılmıştı. Doğal olarak bu zaaf katılımı da belirledi. Bu da şenliğin hem tüm işlerinin sol çevrelere kalmasına, hem de kitleden kopuk bir çalışma olarak yürümesine sebep oldu.
Şenlik programı ve ana talepler
Şenlik programında öğrenci muhalefetinin temel gündemlerinin işlenmesine ve insanların ilgisini çekecek etkinliklerin yapılmasına özen gösterildi. Şenliğin ana gündemi "YÖK yasa tasarısına ve emperyalist savaşa hayır!" olarak belirlendi. Hafta sonu hariç her gün için birer panel örgütlendi. 3 Mayıs Cuma günü Ortadoğu ve emperyalist savaş, 6 Mayıs Pazartesi 3- kapı 3 kilit ve F tipleri, 7 Mayıs Salı günü anadilde eğitim, 8 Mayıs günü ise paralı eğitim sorunu işlendi. Tüm bunlara canlı katılımın sağlanamamış olması ise, şenliğin kitle çalışması ayağının sorunlu olduğunun bir göstergesiydi.
Şenlik alanında akşam yemekleri ortak bir şekilde hazırlandı. Temizlik, malzeme alımı, afiş asımı gibi işler ortak bir şekilde örgütlendi. Fakat bu ortaklaşma sürecinde de çeşitli sorunlarla karşılaşıldı. Gerek ortak yapılan etkinliklerde, gerekse de kolektif ruhu yaşatmayı amaçladığımız bir dizi iş bölümünde gerekli özveri ortaya konulamadı.
Şenlik boyunca genç komünistler ve etkinlikleri
Tüm bu eksikliklerine karşın genç komünistler olarak şenlik alanını kolektif bilincimizi geliştirmek ve geniş katılımlı teorik tartışmalar yapmak amacıyla oldukça etkin bir biçimde değerlendirdik. Öncelikle belirlediğimiz birkaç konuyla ilgili görev dağılımı yapıldı.
İlk tartışma konusu olarak belirlediğimiz Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlar şahsında partili kimlik ve devrimci yaşam konusu üzerine tartıştık. Tartışmanın oldukça verimli geçmesi sebebiyle daha sonraki günlerde konu üzerine çadır sohbetleri ve tartışmaları yapmaya devam ettik. Bazı günler 30-35 kişiyle yaptığımız bu etkinlikler, katılan arkadaşlarımız tarafından oldukça olumlu karşılandı.
Şenliğin 1 Mayıs sonrasına denk gelmesi nedeniyle, bu tartışmalar için yeterli bir ön hazırlık yapamamıştık. Tartışmalar bu eksikliğin etkilerini içinde barındırsa da herkes açısından oldukça olumluydu.
Şenliğin son günü ve çarpık bakış açıları
Kapanış günü şenliğe çok yoğun bir ilgi vardı. Yaklaşık 2000 kişi kapanış etkinliğine gelmişti. Bu kadar insanı diğer etkinliklerimize çekememiş olmak, şenliğin başından beri taşıdığı zaafların doğal bir uzantısıydı.
Bir diğer sorun ise, son gün masalar üzerinden yaşanan tartışma oldu. Şenliğin örgütlenmesinde yer alan siyasetlerden üçü ( İYÖ-Der, İstanbul Öğrenci Koordinasyonu, SDH) masa açılmaması gerektiğini, şenliğin zaten kitlelerden kopuk bir noktada yürüdüğünü, bu masaların daha olumsuz bir hava yaratacağını söylediler. Partizan Gençlik, Özgür Gençlik, Yurtsever Gençlik ile birlikte Ekim Gençliği olarak biz de böyle bir tutumun yanlış olacağını, bizim kendi araçlarımızın meşru olduğunu, kitlelere fırsat bulduğumuz her yerde bu araçlarla ulaşma yolunu tercih edeceğimizi belirttik. Üstelik şenliğin kitlelerden kopuk olması orada açılacak dergi masaları ile belirlenmiş bir sorun değildi. Bu şekilde çözülecek bir sorun da değil. Daha önce sıraldığımız sebepler yüzünden kitlelerden kopuk bir şenlik yaşamıştık, yoksa siyasi kimliklerimiz yüzünden değil.
Saatler süren tartışma sonrasında dergi masalarının açılması, ama masalara kitap konmaması gibi tuhaf bir karar çıktı. Bu karara katılmamakla birlikte daha fazla tartışmayı uzatmayı gereksiz gördük, fakat esasında önemli bir hata yapmış olduk. Karşı görüşte olanlar, kitap stantının açılmaması için gerekçe olarak, toplatılmış kitapların olabileceğini öne sürmüştü. Oysa bizim, devletin yasallık sınırlarını değil kendi meşruluğumuzu temel alarak davranmamız gerektiğini söyleyebilmemiz ve kabul ettirebilmemiz gerekiyordu.
Kapanış gününden bir gün önce yapılan bu tartışma bir uzlaşma yaşanmadan bitmişti. Kapanış günü şenlik başlamadan önce, Ekim Gençliği olarak, Özgür Gençlik ve Partizan Gençlik ile beraber alınan kararın yanlış olduğunu ortaya koyduk ve tekrar bir toplantı talep ettik. Bu talebimiz, şenliğin işleri bahane edilerek, Koordinasyon ve İYÖ-DER tarafından geri çevrildi. Bu tutumun kendi meşruiyetimizi kendi ellerimizle yok etmek demek olduğunu bu çevrelere anlatmaya çalışsak da, söylediklerimizi anlamamakta direttiler. Sonuçta bu gerici, legalist ve reformist tutumun bir parçası olmayacağımızı söyleyerek ortaya konulan bu tutumu teşhir edeceğimizi belirttik.
Devrim için ödenen bedellerin bir sonucu olarak kazanılmış ve yıllarca süren mücadelelerle bugünlere kadar gelenekselliğini koruyabilmiş olan bu şenliğin hala yapılabiliyor olmasında ne düzenin çizdiği icazet sınırları belirleyicidir, ne de bu icazetçi düşünüş ve davranış üzerinden oluşan "meşruluk" anlayışı. Bugün hala bu şenlikleri ve daha birçok şeyi yapabiliyorsak, bu meşruluğu yaratan tam da devrimci mücadelenin kendisidir.
Umarız ki bu ve benzeri zaaflı tutumlar bir daha yaşanmaz. Ayrıca bu tartışmalar içerisinde İYO-DER ciddiyetsiz tutumlarını sürdürmekteydi. Bu tutumlar bize oldukça yabancıdır. Eğer bu siyaseti ciddiye alıp ortak bir şeyler yapıyorsak, bunun gerektirdiği ciddiyete uygun davranışlar beklemek hakkımızdır. Bu tutumlara devam edildiği koşullarda bizim de bu çevreyle olan ilişkilerimizi gözden geçirip değiştirmemiz doğal bir sonuç olacaktır.
Birçok sorunu bünyesinde barındırsa da İTÜ şenliği devrimci öğrencilerin yıllardır omuzladığı bir gelenek olarak yaşamayı sürdürüyor. Onu hatalarından arındırarak geleceğe taşımak ise biz genç komünistlerin ve samimi genç devrimcilerin görevidir.
KTÜde bahar şenlikleri ve piknik
Baharın gelmesiyle birlikte üniversitede rektörlüğün desteğiyle şenlikler yapılıyor. Kültürel değerlerden uzaklaşmanın ve yozlaşmanın bir yansıması oluyor bu şenlikler.
Biz buna karşılık, gençliğin kendi kültürel değerlerine sahip çıkmasını sağlamak amacıyla KTÜ YÖK Yasa Tasarısı Karşıtı Öğrenci Platformu olarak Emek Gençliği ve Yurtsever Gençliğinde katılımıyla üniversitemizde gelenekselleşen alternatif şenlik hazırlıklarına başladık. Daha öncesinde Ankaradaki YÖK yasa tasarısına karşı düzenlenen mitingten dolayı alternatif şenliğe gerekli hazırlığı yapamadık. Buna rağmen etkinliğimize yaklaşık 300 kişi katıldı.
Etkinliğimizin programında ilk olarak açılış konuşması vardı. Sonrasında davul zurna eşliğinde halaylar çekildi, Karadenize özgü halk oyunları oynandı. Arkasından şiir dinletisi ve YÖKün anti-demokratik uygulamalarını konu alan tiyatro gösterisi gerçekleşti. ÖGBlerin müdahale etmesine rağmen, platform çalışanlarının ve etkinliğe katılan insanların direngen tutumu sonucu etkinliğimizi gerçekleştirdik.
İki gün sonra platformun düzenlediği pikniğe katılım ise 150 kişi civarındaydı. İlk olarak açılış konuşması ve devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından çeşitli oyunlar oynandı.
Bu sırada platformun bileşenlerinden olan DÜKün açtığı pankart ve stand, insanların geziyi düzenleyenin kim olduğu noktasında çelişkiye düşürdü. Bir arkadaşımız bu konuyla ilgili olarak insanları aydınlattı. Fakat insanların bu konudaki düşünceleri pek olumlu değildi. Örgütsüz bireyler için, yapılacak şeyler üzerinden insanların bilgilendirilmesi gerektiği, ortak davranmanın daha doğru olacağı savunuldu. Bu tartışmalar yeni insanlar üzerinde olumsuz bir etki yarattı. Bunun üzerine DÜKlü arkadaşlardan pankartı indirmeleri istendi. Pankartın indirilmemesi nedeniyle olayın etkisi gezi boyunca sürdü ve gezide tam bir bütünlük sergilenemedi. Elbette bunda DÜKlü arkadaşların kitleden kopuk tavırlarının da etkisi vardı. Kitleyi ileriye taşımak için etkin bir adım olarak planlanan piknikte yaşanan bu olumsuzluk, t&uum;m devrimci siyasetlerin dönüp değerlendirmesi gereken bir olgudur.
Bu olayın ardından insanların toplanması ile şiir dinletisine geçildi. Oyun ve yemekten sonra tiyatro ve şiir dinletilerine devam edildi. Platform hakkında bilgi verilip platforma çağrı yapılmasından sonra gezi sona erdi.
Ekim Gençliği okurları/ KTÜ
|