19 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/38

Sınıf mevzilerine, direnişe!
Gerici çeteler ve polis İşçilerin Birliği Derneği’ne saldırdı
Mücadele mevzilerimizi koruyacağız!
“Anadilde eğitim hakkı” talebine saldırı
Saldırılara karşı okulları mücadele alanlarına dönüştürelim!
Tetikçi katiller
21 yıldır korunuyor
AKP iş güvenliği eylem planını açıkladı
İşçi katili devlet!
Şov sürüyor, işçiler ölüyor!
İŞKUR işçileri hakları ve gelecekleri için Ankara’da!

Maden işçisine işsizlik sopası

MİB MYK Eylül toplantısı

Emperyalist saldırganlık ve savaşın alanı genişletiliyor
Filistin halkına
İsrail zorbalığı
Abbas İsrail’in Lahey’de yargılanmasını engelledi
Lear işçileri saldırılara karşı bakanlığa yürüdü!
Kapitalizm ve gençlik
DGB faaliyetleri
STFA EML’de Oğuzhan için eylem ve anma
“Yürüyüşümüz ve adımlarımız hızlanıyor!”
Pandora'nın televizyonu
Ulucanlar'da
devrimci irade
kazandı, devrim kazandı!
Zindanlardaki hak ihlalleri devam ediyor!
Hayat boşluk tanımaz!
Van elinde bir öksüz havası Dağlı sevdaların kentli kavgası: Ruhi Su
Kavganın sürdüğü her yerde NERUDA ve şiiri yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ulucanlar'da devrimci irade kazandı, devrim kazandı!

 

İçeriye hakim olamadan dışarıya hakim olamayız” diyordu 15 yıl önceki başbakan Bülent Ecevit, ABD’ye, efendisinin karşısında süklüm püklüm durmaya gitmeden önce. Sözlerin tetikçisi Ecevit’ti ama silahın namlusu sermaye sınıfının elindeydi.

26 Eylül 1999’da Ulucanlar Hapishanesi'nin çatılarındaki katiller, “30’a kadar yolu var”, diyerek yapacakları katliamın boyutunu ifade ediyorlardı. Ulucanlar Hapishanesi'ne koğuş işgaline son vermek için değil, katletmek için gelmişlerdi. Katliam kelimenin tam anlamıyla vahşiceydi. Ümit yoldaş, Abuzer Çat, Zafer Kırbayır'la birlikte çatıdan açılan ateş sonucu ilk katledilenler arasındaydı. Buna rağmen Ümit yoldaşın vücudunda darp izleri vardı. Yani ölümsüzlüğe ulaştıktan sonra tekmelenmişti. Bu, katillerin kiniyle açıklanamaz. Diğer hapishanelerdeki tutsaklara ve emekçi sınıflara karşı uygulanan yıldırma politikasının bir parçası olarak gerçekleşti bu vahşet. Korku ve yılgınlık yaymak istiyorlardı.

Fakat katiller, katlettiler ama amaçlarına ulaşamadılar. Komünist ve devrimci tutsakların direnişi, katliamcı sermaye sınıfının amacına ulaşmasına izin vermedi. Ulucanlar Hapishanesi'nde tutsakların ölüme halay duran destansı direnişi, hapishanelerdeki bütün tutsakların yüreğine, ölümsüzleşen yoldaşların acılarından çok, direnişi işledi. 1 yıl sonra, 19 Aralık’ta, yoldaşlarımızın yüreklerimize işlediği direnişle karşı durduk katillere. Ve ON’lar gibi biz kazandık. Bizimle birlikte devrim kazandı.

Dostun da, düşmanın da gördüğü bir gerçeklik var; bizler için esas olan Ulucanlar Katliamı değil, Ulucanlar Direnişi'dir. Teorik bir çözümleme yapmadan 19 Aralık’ta hissettiklerimi anlatayım. Saldırı başladığı andan itibaren Ulucanlar’da ölümsüzleşenler, özellikle Habip yoldaş, deyim yerindeyse, beni hücrelerime kadar direnişle kuşattılar. Sadece 19 Aralık’ta değil, bütün ÖO Direnişi süresince böyle oldu. Ölümsüzleşme deyiminin, kulağa hoş bir tını veren bir söz olmayıp, somut bir gerçeklik olduğunu gördüm. Kendim için söylediklerim, bütün tutsaklar için de geçerli. Yani Ulucanlar direnişi katilleri yendi.

Dışarıda ise Ulucanlar Direnişi'nin etkisi en net olarak Haziran Direnişi’nde görüldü. Hapishane özgülünde en görkemlisiydi, Ulucanlar Direnişi. Hapishanelerde yaşanan bütün direnişlerin yansıması vardı, Haziran Direnişi’nde. Denizler’in idam sehpasına tereddüt etmeden yürüyüşleri, Mahirler’in Kızıldere’deki direnişleri, İbrahim Kaypakkaya’nın ser verip sır vermeyen direnişi Haziran Direnişi’nde yansısını buldu. Türkiye’de yaşanan en görkemli direnişe, devrimciler öncülük edemediği halde, devrimci atmosferin hakim olması, bu direnişlerden bağımsız ele alınamaz. Ölümü göze alarak, direnmek, ölümle sonuçlansa bile, gerçek anlamda bir kazanımdır. Ulucanlar’da komünist ve devrimci tutsakların iradesi galip geldi, devrim kazandı.

ON’ları anmak, ON’ları yaşatmakla mümkün. Devrim davasını büyüttüğümüz oranda ON’ları yaşatırız.

M. Kurşun

 

 

 

 

 

ON’lardan biri olan komünist önder Habip yoldaş yaşıyor!

İsmet Kavaklıoğlu ağır işkencelerle katledileceği hamama götürülürken katillere bağırıyordu, ‘bunun hesabını vereceksiniz!’ diye. Devrim davasına bağlılığın en net ifadesi bu sözler.

ON’lardan biri olan Habip yoldaşta da aynı bağlılığı görürüz. Komünist önder olarak Habip yoldaşın en önemli özelliklerinden birisi, hiçbir zaman, hiçbir şey için yapamam, demezdi. Daha önce hiç yapmadığı karmaşık bir yemeği bile, ya direk yapmam derdi, ya da yapmaya çalışırdı. Ama asla yapamam demezdi. Devrim için yapılması gereken işlerde ise asla yapamam demediği gibi yapmam da demezdi. Habip yoldaşın bu özelliği devrim davasına sıkı bağlarla bağlı olduğunu gösterdiği gibi, kendine olan özgüvenini de gösteriyor.

Habip yoldaşın biz komünistlerin örnek alması gereken pek çok özelliği var. Ama bugün için onun özgüveni öncelikli olarak örnek alınmalı ve yaşatılmalı. Çünkü Ümit yoldaşla birlikte uğruna tereddüt etmeden ölüme yürüdükleri dava büyüdü, büyümeye devam ediyor. Öte yandan sınıf hareketi yükselme eğrisine girdi. “Yapamam” yüklemiyle kurulu cümleler bize uzak olmalı. Yoldaşların devrim özlemini yaşama geçirme eylemini yapmalıyız. Bunu yoldaşları da aşarak yapmalıyız.

 

 

 

 

@page { margin: 2cm } p { margin-bottom: 0.21cm; direction: ltr; color: #000000; line-height: 120%; text-align: left; widows: 0; orphans: 0 } p.western { font-family: "Lohit Hindi", serif; so-language: zh-CN } p.ctl { font-family: "Lohit Hindi" }

Katil polis cinayeti anlattı


İstanbul Okmeydanı’nda polis kurşunuyla katledilen Uğur Kurt’un ölümüyle ilgili devam eden yargı sürecinde yeni bir gelişme yaşandı. 22 Mayıs 2014 tarihinde Okmeydanı Cemevi bahçesinde bir cenazeye katılan belediye işçisi Uğur Kurt’u ateş ederek katleden polis Sezgin Korkmaz, gaz bombası kullanma olanağı olduğu halde tabancasını tercih ettiğini söyledi.

Savcılıkta ifade veren Korkmaz, cemevinde birinin vurulduğu söylendiğinde ise “terör örgütünün taktiği” sanıp inanmadığını belirtti. Korkmaz’ın olaydan 3 ay sonra 21 Ağustos’ta savcıya verdiği ifade çelişkileri ortaya koydu. 2014 yılı ocak ayında TEM’de çalışmaya başladığını söyleyen Korkmaz, boyalı gaz silahı olan FN silahını kullanmak için kurs aldığını Kurt’un öldürüldüğü güne kadar son 3 ayda toplumsal olaya müdahalede bulunan ekipler içinde yer aldığını anlattı.

Olay günü zırhlı akrep aracıyla gösteri yapan eylemcileri takip ettiklerini söyleyen Korkmaz, “Barçın Sokak’ta ilerliyorduk. Ben de olası bir duruma karşı FN silahı ile arkada hazır olarak beklemekteydim. Piyalepaşa Caddesi’ne çıkacağımız sırada aracın ön tarafında FN silahını kullanmak için açık bırakılan mazgaldan motolof içeriye düştü ve yanmaya başladı” dedi. Arkadaşlarıyla araçtan indikten sonra caddenin aşağısında yüzleri kapalı bir grubun molotofla kendilerine doğru geldiğini ileri süren Korkmaz, “Molotof atan şahsa ayak hizasını hedef alarak etkisiz hale getirmek amacıyla bir el ateş ettim” dedi. Korkmaz’ın ifadesi gaz bombası silahı ile beklediğini, buna karşın araca molotof isabet ettikten sonra gaz bombası atmak yerine tabanca ile ateş ettiğini ortaya çıkardı. Bulundukları bölgede cemevi olduğunu bilmediğini öne süren Korkmaz, vurulan birinin olduğu söylenmesine karşın ilkyardım için harekete geçmediklerini de anlattı. Korkmaz, olay yeri görüntülerinde ateş etmeye başlamadan önce birden çok polisin kendisine “Sıkma” diye bağırdığının görülmesine rağmen savcının sorusu üzerine, “Ateş ettiğim esnada civarda sivil kimse görmediğim gibi beni uyaran, bana seslenen kimse de olmadı” dedi.




Alınak 9. kez cezaevinde

 

Eski DEP Milletvekili ve avukat Mahmut Alınak, kesinleşen 14 aylık hapis cezası nedeniyle 16 Eylül’de cezaevine girdi.

Kars’ta, 2008 yılında bir polis memuruna hakaret ettiği iddiasıyla hakkında verilen 14 ay 17 günlük hapis cezası Yargıtay tarafından onanan eski Kars ve Şırnak Milletvekili Mahmut Alınak, Kars Adliyesi önünde basına açıklama yaptı. Alınak şöyle konuştu: “Bazıları bana derler ki, ‘Bu yaşta hapishaneye girmek ayıptır.’ Ben de diyorum ki asıl bu yaşta hapishaneye girmemek ayıptır. Çünkü biz yaşlılar hapishaneye girmezsek, bedel ödemeyi göze almazsak, gençlere ve gelecek kuşaklara karşı görevlerimizi yapmamış oluruz. Tarihe ihanet etmiş oluruz.”

Alınak, adliyedeki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Kars Açık Cezaevi’ne gönderildi.

 
§