19 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/38

Sınıf mevzilerine, direnişe!
Gerici çeteler ve polis İşçilerin Birliği Derneği’ne saldırdı
Mücadele mevzilerimizi koruyacağız!
“Anadilde eğitim hakkı” talebine saldırı
Saldırılara karşı okulları mücadele alanlarına dönüştürelim!
Tetikçi katiller
21 yıldır korunuyor
AKP iş güvenliği eylem planını açıkladı
İşçi katili devlet!
Şov sürüyor, işçiler ölüyor!
İŞKUR işçileri hakları ve gelecekleri için Ankara’da!

Maden işçisine işsizlik sopası

MİB MYK Eylül toplantısı

Emperyalist saldırganlık ve savaşın alanı genişletiliyor
Filistin halkına
İsrail zorbalığı
Abbas İsrail’in Lahey’de yargılanmasını engelledi
Lear işçileri saldırılara karşı bakanlığa yürüdü!
Kapitalizm ve gençlik
DGB faaliyetleri
STFA EML’de Oğuzhan için eylem ve anma
“Yürüyüşümüz ve adımlarımız hızlanıyor!”
Pandora'nın televizyonu
Ulucanlar'da
devrimci irade
kazandı, devrim kazandı!
Zindanlardaki hak ihlalleri devam ediyor!
Hayat boşluk tanımaz!
Van elinde bir öksüz havası Dağlı sevdaların kentli kavgası: Ruhi Su
Kavganın sürdüğü her yerde NERUDA ve şiiri yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Emperyalist saldırganlık ve savaşın alanı genişletiliyor

 

İnsanlık, dünya jandarması ABD’nin 11 Eylül’de dünya halklarına savaş ilan etmesiyle birlikte yeni bir emperyalist savaşlar dönemine girdi. Afganistan’ın işgali ise, emperyalist ve gerici savaşlar serisinin startı oldu. Bunu, Irak ve Libya’nın işgali izledi. Emperyalist ve gerici savaşlar serisinin şimdiki durağı ise Suriye’dir.

Görüldüğü üzere tüm işgal ve savaşlar Ortadoğu ve onu çevreleyen bölgede yaşanmaktadır. Ortadoğu, bünyesinde petrol ve doğalgaz gibi stratejik kaynakları barındırdığı için halihazırda dünya olaylarının ağırlık merkezidir. Öte yandan etnik, dinsel ve mezhepsel, değişik türden çelişki ve çatışmaların, emperyalist nüfuz mücadelelerinin, özellikle de, halklara yönelik emperyalist ve gerici müdahale ve savaşların ana sahnesidir. Aynı zamanda NATO denen savaş aygıtının dolaysız bir müdahale ve savaş alanıdır da.

Günümüzde başta ABD olmak üzere, emperyalistler tüm dikkatlerini Ortadoğu ve onu çevreleyen bölge üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Tek başına geçtiğimiz günlerde Galler’de yapılan NATO Zirvesi bunun yeni ve somut örneği olmuştur. Öyle ki, Almanya dikkatini Ukrayna sorunu üzerinde yoğunlaştırırken, ABD’nin başını çektiği emperyalist diğer güçler, zirve boyunca Ortadoğu ile yatıp kalkmışlardır. Nitekim, iki gün süren tartışmadan sonra zirveden çıka çıka Ortadoğu’ya acil müdahale kararı çıkmıştır.

Bu beklenmeyen bir şey değildi elbette. Ancak yeni olan, Ortadoğu’ya yönelik bu müdahale kararının şahsında, emperyalist saldırganlık ve savaşa bundan böyle hız kazandırılması, bunun alanının genişletilmesi ve bu müdahale için “uygun” bir bahanenin bulunmasıydı.

IŞİD: Emperyalist müdahale ve
savaşın günümüzdeki bahanesi

Emperyalist haydutlar kendi gerici müdahale, işgal ve savaşları için bahane bulmakta zorlanmamışlardır.

Şöyle ki: ABD ve batılı diğer emperyalistler bir dönem Sovyet işgalini bahane ederek Afganistan’a müdahale etmişlerdi. Afganistan’a ikinci işgal kararını ise Bin Ladin ve Taliban gericiliğini bahane olarak ileri sürdüler. Irak işgali, Saddam’ın, Libya ise Kaddafi’nin diktatörlüğü ile gerekçelendirildi. Hiç kuşkusuz tüm bu müdahale ve işgaller, mazlum halklara acilen ihtiyaç duydukları “Barışı ve güvenliği sağlamak” ve “demokrasi ve özgürlük götürmek” tiksindirici yalanları eşliğinde gerçekleştirilmişti.

İbret verici olan ve dikkatten kaçırılmaması gereken nokta şudur: Bin Ladin ve Taliban, ABD’nin eseridir. Saddam Hüseyin de ABD’nin adamıydı. ABD ve batılı emperyalist koalisyon çıkarları gereği ve çıkarlarına uygun davrandıkları sürece hepsini kullandı, bu gereklilik ortadan kalkınca karşısına aldı, onlara savaş açtı ve yok etti.

Daha ilk andan itibaren ABD ve diğer emperyalistlerin dillerinden düşürmedikleri barış, güvenlik, demokrasi ve özgürlük sözlerinin, aşağılık birer yalandan ibaret olduğu açığa çıktı. Emperyalizmin, özellikle de silah tekellerinin sefil ve aşağılık çıkarları uğruna, onbinlerce insanın katliamdan geçirilmesi, milyonlarcasının yerinden yurdundan sürülmesi ve işgal edilen ülkelerin viraneye çevrilmesi… acımasız gerçek buydu.

ABD’nin ve onunla birlikte hareket eden batılı diğer emperyalistlerin Ortadoğu’ya müdahalesi için şimdi yeni bir bahane var: IŞİD.

Başını ABD’nin çektiği emperyalist koalisyon Galler’deki NATO zirvesinde, Ortadoğu’ya acil müdahale kararını alırken IŞİD’i gerekçe gösterdi. Gerekçelerini kabul ettirmek ve ona inandırıcılık kazandırmak için, IŞİD’i olduğundan da güçlü ve tehlikeli bir güç olarak sundular. IŞİD’in, sadece yakın zamanda kırımdan geçirdiği Şengal/Ezidi halkı için değil, tüm bir bölge halkları, hatta ve hatta dünya halkları için bir baş belası olduğunu, acilen tasfiye edilmesi gerektiğini, başta Ezidi halkı olmak üzere IŞİD adlı cinayet örgütünün boy hedefi yaptığı, Kürdü, Arabı, Süryanisi, Türkmeni, Müslümanı ve Hrıstiyanı ile bölgenin mazlum halklarının acil yardımlarını beklediğini ileri sürerek IŞİD’e karşı savaş ilan ettiler.

Tüm bu canhıraş çabaların başını ise ABD çekiyor. IŞİD’e savaş ilanı da dahil, NATO Zirvesi'nde alınan tüm kararlara damgasını vuran da ABD idi. Nitekim, Barak Obama IŞİD’e karşı bir müdahale planı da sundu. Bu planı hayata geçirmek için bir koalisyon kurulması çağrısı yaptı. Planı ABD’nin her dediğini anında destekleyen ve onursuzlukta başı çeken Polonya başta gelmek üzere on ülke onayladı.

IŞİD bahane, asıl amaç bölge halklarına
savaş ilan edilmesidir

IŞİD’in insanlık düşmanı bir cinayet örgütü olduğu bir gerçektir. Bugüne dek sayısız katliam yaptığı, büyük bir acımasızlıkla çocuk-kadın demeden oluk oluk kan akıttığı, savunmasız kadınlara tecavüz ederek para karşılığı sattığı, milyonlarca insanı yerinden yurdundan göç etmek zorunda bıraktığı ve sadece Kürt ve Ezidi halkının değil, bölgenin tüm kardeş halklarının baş belası olduğu gerçektir. Son Şengal işgali ve işgal sırasında gerçekleştirdiği katliam bunun en yeni örneğidir.

Ancak bir başka gerçek daha vardır, bu da IŞİD denen cinayet örgütünün ABD, batılı emperyalistler ve onların bölgedeki işbirlikçileri olan Türk sermaye devleti, Katar ve Suudi gericiliğinin eseri olduğudur. IŞİD emperyalist saldırganlık ve savaş batağında üremiştir. Onu bugüne dek besleyip büyütenler, kanlı ve acımasız icraatlarını finanse edenler, eğiten, barındıran, sınırlardan engelsizce geçişlerini sağlayanlar, Ortadoğu ve ön Asya’dakiler yetmiyormuş gibi, Avrupa’da cani devşirmelerine yardım edenler, emperyalistler ve başında dinci-gerici AKP’nin bulunduğu Türk sermaye devleti ile adı geçen bölge devletleridir. Bu emperyalist ve gerici devletler koalisyonu bugüne dek IŞİD’in adını dahi anmaktan özenle geri durdular.

Bu katliam çeteleri Suriye halkını katlederken, Rojava’ya defalarca saldırırken, hiç ama hiç seslerini çıkarmadılar. Musul’u işgal ettiklerinde de sessiz kaldılar. Şengal işgali ve tek bir gün içinde binlerce Ezidi kırımdan geçilirken de ABD, batılı devletler, Türk sermaye devleti, Katar ve Suudi gericiliği orman sessizliği içindeydi. Çünkü, IŞİD’le bu kadarı için anlaşılmıştı. Ne zaman ki IŞİD onların kırmızı çizgilerini ihlal etti, örneğin, Kerkük’e yöneldi, bir yandan Irak merkezine diğer yandan Güney Kürdistan’a ve onun kadim başkenti Erbil’e yöneldi, emperyalist koalisyon harekete geçti. Birdenbire IŞİD şeytan ilan edildi. Havadan IŞİD konvoyları üzerine bomba yağdırıldı. NATO zirvesi sırasında önemli bir gündem yapıldı ve IŞİD’e resmen savaş ilan edildi.

Hatırlanırsa Bin Ladin gericiliğine karşı da aynı senaryoya başvurulmuştu. Önce Bin Ladin üretilmiş, desteklenmiş ve kullanılmıştı. Bin Ladin kontrolden çıkınca, bu kez insanlığın başına bela biri olarak ilan edilmişti. Keza, Saddam bölgedeki güvenilir adamlarıydı. İran-Irak savaşı sırasında da desteklenmişti. Ne zaman ki Saddam onları aşarak Kuveyt’i işgale kalkıştı, köprüler yıkılıdı, Saddam’a savaş ilan edildi. Şimdi IŞİD’e karşı aynı senaryo sahneye konmaktadır. Yani, ABD ve suç ortaklarının IŞİD konusundaki tutumlarının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Sahnelenen tastamam, dünya ve bölge halklarının daha önce defalarca izlediği bir ortaoyunudur. Emperyalistlere ve gericilere özgü bir ikiyüzlülük örneğidir.

Bu arada bölge halklarının çektiği acılar ve yaşadıkları yıkımlar, emperyalistleri ve bölgedeki işbirlikçilerini zerrece ilgilendirmemektedir. Zaten, onların ülkelerini işgal edip viraneye çevirenler, barış, güvenlik, demokrasi ve özgürlük yalanı ile onları kırımdan geçirenler, yerlerinden yurtlarından edenler, bu bahanelerle onların yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el koyup yağmalayanlar bu aynı güçlerdir.

Emperyalizm halkların yaşadığı sorunların çözüm gücü değil, bizzatihi kaynağıdır.

Başında ABD’nin olduğu emperyalist koalisyonun IŞİD karşıtı politikası da geçicidir. Bilindiği üzere 11 Eylül sonrası Bin Ladin düşman ilan edilmişti. Ancak Bin Ladinciler her yerde vardılar. Libya’da, Irak’ta ve Suriye’de vardılar. Hala da varlar. Esasında IŞİD Bin Ladin’dir. İstenen sadece IŞİD’in belirlenen sınırlara dönmesidir. Gerisin geri Suriye sınırına çekilmesi ve orada iş görmesidir.

Emperyalist savaşın alanı genişletiliyor

Emperyalist koalisyonun IŞİD’e savaş ilanı yalandır, aldatıcıdır. ABD’nin IŞİD planı, esasında IŞİD’i Suriye üzerine yönlendirmekten ibarettir.

Diğer şeylerden arındırıldığında, ABD ve müttefiklerinin son NATO zirvesinde aldıkları en önemli kararlardan biri de, emperyalist saldırganlık ve savaşa hız kazandırmak ve bunu tüm bölgeye yaymaktır. Emperyalistler gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak, emperyalist ve gerici savaşı Suriye’ye kaydırmak istiyorlar. Fransa’nın çağrısı ile Paris’te yapılan konferansta dile getirilenler bunun inkardan edilemez kanıtıdır. Fransa başta olmak üzere, tüm katılımcılar açık biçimde savaşın Suriye sınırına kaydırılmasını savunuyor ve istiyorlar. Buna, Barzani de dahildir. NATO zirvesinin aynı zamanda Suriye ve haliyle de Rusya’ya bir meydan okuma zirvesi olarak nitelemek pek yanlış olmayacaktır.

ABD emperyalizmi sözde IŞİD’e yönelik hazırlanan savaş planına mümkün olduğunca en geniş katılımı hedefliyor. Burada amaç, sadece diğerlerini de kendi savaş suçlarına ortak etmek değildir. Esas hedef, emperyalist saldırganlık ve savaşı meşrulaştırmaktır. Bunu başarırsa eğer, bölge halklarını daha kolay aldatacağını düşünmektedir. Böylece bölgedeki varlığını meşrulaştıracak ve kalıcılaştıracaktır.

Ve son olarak, ABD ve batılı emperyalistlerin bölge halklarına yardım için bölgeye gittikleri aşağılık bir yalandır. NATO Zirvesi'nde IŞİD’e değil, başta direnen Kürt ve Filistin halkı olmak üzere, kardeş bölge halklarına savaş ilan edilmiştir. Galler’deki NATO zirvesinini özü ve özeti de tam olarak budur.

Son söz yerine…

Emperyalizmin bölge halklarına dayattığı bu tümüyle haksız, gerici ve emperyalist savaşa karşı koyabilecek yegane güç, Türkiye işçi sınıfının merkezinde olduğu, başta direnen Kürt ve Filistin halkı gelmek üzere, tüm kardeş bölge halklarının birleşik devrimci direnişidir.

Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı halkların birleşik, devrimci direnişini örmek ve büyütmek, günün en yakıcı görev ve sorumluluğu budur. Tüm imkanlar bunun için seferber edilmelidir.


 
§