14 Şubat 2014
Sayi: KB 2014/07

Greif Direnişi, sınıf hareketinde eski ile
yeninin mücadelesidir!
Gelecek ve özgürlük mücadelesinde sonucu...
İşgalci Greif işçileri:
“Emeğimiz ve onurumuz için, kölelik zincirlerimizi kırıyoruz!”
“Zaferimiz işçi sınıfı adına kazanım olacaktır!”
“Buz kırılmış, yol açılmıştır!”
“Ölmek var dönmek yok!”
“DİSK yüzünü işçilere dönmelidir!”
Karaca-Narin Triko’da direniş!
AKP de gitsin,
düzen de yıkılsın!
Demokrasi paketleri
kervan olup geliyor
Oy istiyorlar...
Seçim yılı ve devrimci sınıf çizgisi
Toprağın belediyeleştirilmesi
ve belediye sosyalizmi
V.İ.Lenin
Sömürgecilikle mücadele BM’nin değil ezilen halkların işidir!
NATO işgali Afganistan’da ölüm saçıyor
Dünyada işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor
Suriyeli kadınlar
bataklığa sürükleniyor!
Devrimci politika ve örgütlenme ilişkisi
Devrim Okulları’nın
son dersleri
Sömürü düzeninde “insan” olmak
ya da olamamak!
“AKP için sonun başlangıcı oldu!”
“Sınıf savaşımına hazırlık yapacağız!”
Greif işçisi emeği ve onuru için ‘İŞGAL’de...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NATO işgali Afganistan’da ölüm saçıyor


11 Eylül saldırılarını bahane eden ABD emperyalizmi, 7 Ekim 2001’de Afganistan’ı bombalamaya başladı. İngiltere’nin desteği ile başlayan saldırı ve işgal, Türkiye dahil tüm NATO üyesi devletlerin suça ortak olmalarıyla daha da vahşi bir hal aldı. 13. yılında devam işgal, şuana kadar yıkım ve ölümden başka bir sonuç yaratmış değil.

Bu uzun işgal yılları boyunca Afganistan’ın birçok bölgesi enkaza çevrildi. Ölümün kol gezdiği ülkede, NATO orduları ile (dönemin Sovyetler Birliği’ni Afganistan bataklığına çekecek savaşı başlatmak için CIA tarafından imal edilen) Taliban güçleri arasında devam eden savaşın faturasını ödeyen Afgan halkı, 2001’den beri iki ateş arasında bulunuyor. Bir tarafta “modern vahşi” NATO orduları, öte tarafta “ilkel vahşi” Taliban güçleri…

Taliban güçlerinin işgale karşı direnmeleri haklı ve meşrudur. Ancak Afgan halkının işgale karşı öfkesini güç devşirmenin olanağına çeviren bu kökten dinci hareket anti-emperyalist olmadığı gibi, savaş ağalarının yönetiminde halka zulüm eden bir “haydutlar çetesi” olarak iş görüyor.

İşgalin ağır bedelini halk ödüyor

Emperyalist işgale destek veren Birleşmiş Milletler (BM), pek çok yerde olduğu gibi, Afganistan’da da ABD ve NATO’nun suçlarına ortak olmuştur. Buna rağmen, sivil ölümlerin çetelesini tutarak, timsah gözyaşları dökmeye de devam ediyor.

BM’nin Afganistan’daki kıyımla ilgili hazırladığı son rapor, katledilen sivillerin sayısında büyük bir artış olduğunu ortaya koydu. Geçen günlerde açıklanan BM raporuna göre 2013 yılında öldürülen ve yaralanan sivillerin sayısında bir önceki yıla oranla yüzde 14’lük bir artış gerçekleşti.

BM Afganistan’a Destek Misyonu (UNAMA) tarafından hazırlanan rapora göre, 2013 yılında 2 bin 959 sivil katledildi, 5 bin 656 sivil ise yaralandı. Raporda, 2012’ye kıyasla, geçen yıl çocuk ölümlerinin % 34, kadın ölümlerinin ise % 36 arttığı belirtildi.

2013’ü, “2009 yılından bu yana en çok kadın ve çocuğun katledildiği yıl” olarak kaydeden BM raporu, çatışmaların giderek yerleşim bölgelerine yayıldığına, yani sivil halkın ayrımsız şekilde katledilmeye devam edeceğine de dikkat çekiyor.

BM verilerine göre, NATO-Taliban savaşında 2009 yılından bu yana 14 bin sivil öldürüldü. Vurgulamak gerekiyor ki, bu rakamlar, buzdağının görünen kısmından ibarettir. Zira BM görevlilerinin, NATO savaş uçaklarının yağdırdığı bombalarla katledilen sivilleri kayıt altına almalarının koşulları bulunmuyor.

Gerçeği yansıtmasa da rakamlar, NATO işgalinin ağır bedelini Afgan halkının ödediğine işaret ediyor. İşgalci NATO güçleri halkın tepesine bomba yağdırarak toplu katilamlar yaparken, Taliban güçleri ise, kafa keserek kıyıma katılıyor. NATO güçleri, “Taliban savaşçıları sandık” diyerek hava bombardımanıyla katliamlarını gerekçelendiriyor. Taliban ise, şeriata aykırı davrandıkları gerekçesiyle, (Ağustos 2012’de şarkı söyleyip oynuyorlar diye 17 köylünün kafasının kesilmesi olayında olduğu gibi) katliam yapıyor.

Kukla rejim ABD’yi suçluyor

CIA fideliğinde yetiştirilip NATO’nun savaş uçaklarıyla Kabil’e taşındıktan sonra “devlet başkanı” koltuğuna oturtulan Hamit Karzai, son aylarda sivillerin katledilmesinden ABD’yi sorumlu tutmaya başladı.

Konuyla ilgili konuşan Karzai, “Biz yıllardır Afgan koylarında yapılan operasyonlarını durdurmasını istiyoruz, ancak ABD verdiği sözlere ve yapılmış olan ikili anlaşmalara önem vermeyerek, sivil bölgeleri bombalıyor ve sivilleri öldürüyor” dedi.

Konuyla ilgili konuşan bir Afgan hükümet yetkilisi de, ABD’den neden şüphelendiklerini anlatırken, Afgan sivillerin öldürüldüğü şüpheli saldırıların genelde Amerikan hava saldırılarında sivillerin hayatını kaybettiği saldırılardan sonra gerçekleştiğine dikkat çekti.

Taliban’la anlaşıp iktidarı paylaşmak için zemin arayan Karzai ve ekibi, emperyalist işgali destekledikleri ve bizzat işgalciler tarafından yönetime getirildikleri gerçeğini saklamaya çalışıyorlar.

İki ateş arasında…

Afgan halkı, 35 yıldan beri CIA ve Pakistan istihbaratı tarafından icat edilen köktendinci savaş ağalarının kuşatması altında bulunuyor. “Komünizme karşı cihat” adına savaşa sürülen bu ilkel çeteler, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra, birbiriyle iktidar savaşına tutuşarak, ülkeyi enkaza çevirdiler.

Afgan halkı, 2001’den bu yana ise hem emperyalist işgalin hem vahşi savaş ağalarının iki ateşi arasında bulunuyor. Bu süreçte toplumsal birikimlerini ve ilerici değerlerinin çoğunu yitiren Afgan halkı, yazık ki, bu acımasız/gerici kuşatmayı kırabilecek bağımsız devrimci bir alternatif yaratamadı. Zira uzun süreli savaş, bir yanda derin bir yozlaşma, öte yanda genç kuşakların yoğun göçünü beraberinde getirmiş, bu ise ülkenin toplumsal dinamiklerini yıkıma uğratmıştır.

Görünen o ki, işgalciler korumasındaki Karzai yönetimi ile Taliban’ın savaş ağaları, iktidar paylaşımı için zemin oluşturma çabalarına devam edecekler. Hemen olmasa bile, bu gerici güçlerin anlaşması kaçınılmaz görünüyor. Birbirleriyle savaşsalar bile, aynı sistemin, kapitalist/emperyalist sistemin parçasıdırlar ve koşullar oluştuğunda anlaşacaklardır. Bu da, Afgan halkının bir süre daha bedel ödemeye devam etmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.

Tarafı olmadıkları savaşlar dizisinin bedelini onlarca yıldan beri ödeyen Aftan halkının, bu vahim kuşatmadan çıkış yolu bulabilmesi, ancak emperyalizme, işbirlikçilerine ve Ortaçağ zihniyetini dayatan kökten dincilere karşı mücadeleyi geliştirmesi ile mümkün olacaktır.

 
§