30 Ekim 2009
Sayı: SİKB 2009/42

  Kızıl Bayrak'tan
  “Açılım süreci”nin
ölü doğma ihtimali güçleniyor…
  Hezeyana dönüşen “Kürt açılımı”
“Açılım” eşliğinde
devlet terörü sürüyor
25 Kasım uyarı grevine hazırlanalım!
25 Kasım’a doğru şube ve işyerlerinden yansıyanlar...
  Entes güncesinden...
  Kent AŞ işçileriyle dayanışma eylemlerinden...
  Sınıf hareketinden...
  Gençlik çalışmasının güncel sorunları
  Gençlikten...
  İşçilerle konuştuk...
  Honduras halkının cunta
karşıtı direnişi sürüyor!
  NATO Savunma Bakanları’nın Bratislava Toplantısı…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden
  Sermaye, meslek odalarını denetimi altına almak istiyor...
  EMO “Yetkin, Yetkili ve Uzman Mühendislik Kavram ve Uygulamaları Kurultayı” düzenledi
  “Demokratik Türkiye ulusu”
hakkında birkaç söz -I-
M. Can Yüce
  Hrant Dink davasında kontrgerilla hukuku
işlemeye devam ediyor…
  Hasta tutsaklara özgürlük!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hrant Dink davasında kontrgerilla hukuku işlemeye devam ediyor…

Hrant Dink cinayetine ilişkin bir sürü belge ve bilgi ortalığa saçıldı. Cinayet öncesinden başlayarak Hrant Dink’in katledildiği sürece kadar katliamın devlet tarafından bilindiği ortaya çıktı. Tüm bunlar olup biterken Hrant Dink’in öldürülmesini izleyen sermaye devleti, mahkeme sürecinde de benzer bir tutum sergiledi.

Hrant Dink davasında red ve inkar anlayışı mahkeme süreci boyunca öne çıktı. Zira koruma ve kollama görevi ancak inkarcı yaklaşımla sağlanabilirdi. Mahkemede ifade veren sanıklar, Hrant Dink’in öldürüleceğine dair istihbarat bilgisini dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz’e ilettiklerini, onun konuyu kapattığını öne sürmüşlerdi. Sanıkların ifadeleri üzerine dönemin Trabzon İl Jandarma Komutan Albay Ali Öz, İstihbarat Şube Müdürü Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız, aynı birimde görevli astsubaylar Gazi Günay ve Hüseyin Yıldız ile uzman çavuşlar Önder Araz ve Hacı Ömer Ünalır hakkında da soruşturma izni verilmişti. Buna rağmen Hrant Dink’in katledilmesine göz yuman, destek veren katiller ifade vermeye gelmiyorlar. Mahkeme başkanı da aylardır Ali Öz ve diğerlerinin mahkemeye gelmemelerine göz yumuyor.

Kontrgerilla devletinin kirli icracılarından biri olan Albay Ali Öz, işlediği suçların aynı zamanda devletin suçları olduğu bilinci ve rahatlığıyla hareket etmektedir. Bundan dolayıdır ki, bugüne kadar mahkemeye gelip ifade bile vermemektedir. Devletten aldığı güçle pervasızlığını sürdürmektedir.

Kontrgerilla hukukunun temel kaygısı sermaye devletinin “yüksek menfaatleri”nin korunmasıdır. Kontrgerilla hukuku, sermaye iktidarına bağlı, devletin, burjuva politikacıların, polisin, katliamcıların emir ve kumandası altındadır.

Buca, Ümraniye, Ulucanlar, 19 Aralık, Gazi vb. sayısız infaz davaları, katliamcıların kontrgerilla hukuku tarafından nasıl aklandığının en açık göstergesidir. Kontrgerilla hukuku, faşist sermaye devletinin katliamlarını, işkencelerini, gözaltında kayıplarını vb. suçlarını aklamada ve meşrulaştırmada güvendiği en temel araçlardan birisidir.

Bu düzende hukuksuzluk kökleşmiştir. Ülkemizdeki yargı, hukukun savunucusu, adaletin uygulayıcısı değil, sömürü ve zulüm politikalarının yürütücüsüdür. O devlete karşı Hrant Dink örneğinde olduğu kişilerin, işçi sınıfı ve emekçilerin hakkını korumaz. Onun tek işlevi, işçi ve emekçilere karşı sermaye iktidarının korunmasını sağlamaktır. Bunun içindir ki, işkenceler, infazlar, kayıplar, kontrgerilla, Susurluk, JİTEM gibi konularda, savcılar, hakimler, mahkemeler kör, sağır ve dilsizdir.


 

 

Sanatçı ve aydınlardan Ceylan Önkol ile ilgisi suç duyurusu...

Aralarında Cengiz Alğan, Ebru Şeremetli, Eren Keskin, İlkay Akkaya, Lale Mansur, Leman Yurtsever, Mehmet Demir, Roni Margulies, Yıldız Önen, Zeşhep Tanbay, Gülsüm Cengiz, Ayşe Demirbilek, İrem Aksu, Meletm Ozal, Berkem Baltaş, Yusuf Çetin, Bülent Turan, Sait Ozan Kaya, Nursel Çevgör, Hüseyin Güngör, Adnan Özyalçıner ve Berk Bağcı’nın da bulunduğu çok sayıda sanatçı ve aydın, Ceylan Önkol ile ilgili savcı, İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay yetkileri hakkında suç duyurusunda bulundular.

23 Ekim günü Sultanahmet Adliyesi önünde bir araya gelen aydın ve sanatçılar adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Açıklamada, savcının gitmeye korktuğu Lice’ye gittiklerini, Ceylan’ın mezarının bulunduğu Yayla Köyü’ne gidip ailesiyle görüştüklerini ve olayın tanıklarını dinlediklerini ifade etti.

Tanbay, sadece savcı hakkında değil; gerekli soruşturmayı başlatmayan ve kamuoyuna tatmin edici açıklama yapmayan İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay yetkilileri hakkında da suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi ve açıklamanın ardından suç duyurusu gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 


Kayıp yakınları: “Artık yeter!”

İHD İstanbul Şubesi ve kayıp yakınlarının, kayıpların bulunması ve sorumluların yargılanması talebiyle Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri buluşmaların 239.’su 24 Ekim günü gerçekleştirildi.

Kayıp yakınlarının bu haftaki buluşmasında; 5 Ekim 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Lütfiye Kaçar’ın dosyası açıldı.

Basın açıklamasını, İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu adına Selda Ercan okudu. Ercan yaptığı açıklamada, 1959 Manisa doğumlu Lütfiye Kaçar’ın, devlet tarafından sosyalist kimliği ile bilindiğini, bu nedenle gözaltına alınarak, işkence gördüğünü ve tutuklandığını söyledi. Kaçar’ın cezaevinden çıktıktan 2 yıl sonra 5 Ekim 1994 tarihinde gözaltına alınarak kaybedildiğini ifade eden Ercan, “Mücadele” gazetesini arayan ve kendisini “Yılmaz” olarak tanıtan bir kişinin, “Lütfiye Kaçar elimizde, şu anda askıya alındı, kendisine işkence yapılıyor, yarın parçalarını toplarsınız” dediğini söyledi. “Ailesinin, avukatlarının ve İnsan Hakları Derneği’nin resmi mercilere yaptığı tüm başvurularda yanıt aynıydı; “Biz almadık, bizde yok” diyen Ercan, 15 yıldır ailesinin Ercan’ı aradığını belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 


 

Mamak İşçi Kültür Evi’nin
9. mücadele yılı kutlandı

Mamak İşçi Kültür Evi’nin 9. mücadele yılına girmesi 25 Ekim günü etkinlikle kutlandı.

Etkinlik başlamadan önce kurumun önüne gelen polisler “sizin güvenliğinizi sağlamaya geldik” diyerek kendi durumlarını meşrulaştırmaya çalıştılar. Ancak polislerin tutumu protesto edildi ve polisler kapının önünden kovuldu.

Devrim ve sosyalizm şehitleri anısına yapılan saygı duruşu ile başlayan etkinlikte ilk olarak Sincan Kadın Hapishanesi’nden sınıf devrimcilerinin İşçi Kültür Evinin tarihçesine değinen sözleri aktarıldı. Ardından İşçi Kültür Evi adına konuşma yapıldı. Konuşmada İşçi Kültür Evi’nin 8 yıldır hiç soluğu kesilmeden bu günlere kadar geldiğine, her türlü baskıya rağmen mücadelesinde hiçbir geri adım atmadığına değinildi. Ayrıca Kent A.Ş. işçilerine yapılan faşist saldırı kınandı ve işçilerin saldırıdan kaynaklı etkinliğe katılamadıkları dile getirildi.

Konuşmayı şiir dinletisi ve İşçi Kültür Evi’ni anlatan belgesel gösterimi izledi. Daha sonra Yavuz Canpolat ve Zeynep Karababa ezgilerini Mamaklı emekçilerle paylaştı. Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğu’nun devrimci ezgilerinden sonra serbest kürsü bölümüne geçildi. Serbest kürsü bölümünde mücadele çağrıları yapıldı.

Etkinliğe 50 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Mamak