7 Aralık 2007 Sayı: SİKB 2007/47(47)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sermayenin asgari ücret oyunu başladı…
  Kürt sorununu ABD de, işbirlikçi sermaye devleti de çözemez!..
PKK’nin Kürt sorununa ilişkin yeni “çözüm anahtarı”!..
Telekom grevinin öğrettikleri....
Oylanan ve seçilen senin geleceğindir;
geleceğine ve Türk–İş’e sahip çık!- Yüksel Akkaya
TİB 2. Tersane İşçileri Kurultayı’na hazırlanıyor!
  Dine, gericiliğe ve simgelerine karşı
tutumumuz üzerine
  İşçi partisinin din karşısında tutumu
V. İ. Lenin
  Sosyalizm ve Din
V. İ. Lenin
  “Yalanlarınızı da alın gidin!”
  BMİS Genel Kurulu’na doğ
  Putin AKKA’yı askıya alan parlamento kararını onayladı…
  Dünyadan...
  “Çözüm Deklarasyonu” ya da “Demokratik Özerklik” mi, yoksa teslimiyet platformunun tekrarı mı? - M. Can Yüce
  Kasım ayında tüm yayın dönemimizin
en yüksek rakamları...
  Yeni bir mevzi: Kartal İşçi Kültür Evi Derneği açıldı
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Oylanan ve seçilen senin geleceğindir; geleceğine ve Türk–İş’e sahip çık!

Yüksel Akkaya

Türk-İş 55 yıllık hayatında 20. Olağan Genel Kurulu’na hazırlanmaktadır. Türk-İş Genel Kurulları bir sendikal politika hattı belirlemekten çok, genellikle bir “yönetici seçme”, koltuk kapma genel kurulları şeklinde geçer. Kuşkusuz, bunda Türk-İş’in bağlı sendikalar karşısındaki durumu da etkili olur. Türk-İş, aslında “koordinasyon” görevini bile yerine getirmekten aciz, merkezi müdahale gücü zayıf, yöneticilerine sadece “statü” sağlayan, “itibar” sağlayan, başkanını “milletvekili” adayı yapan bir üst örgütlenmedir. Böyle olduğu için Almanya’daki DGB, Avusturya’daki ÖGB kadar etkili olamaz bağlı sendikalar üzerinde. Mali kaynakları açısından üye sendikaların aidatlarına bağlı kalan Türk-İş’in yönetimini de etkili, güçlü sendikalardan çok, “parası” olan sendikalar belirler. Böyle olduğu için de olağan dönemlerde Türk-İş yönetimi mücadelesi, bu sendikaların “bilek güreşine” döner.

“Hükümet sendikacılığı”nın literatürüne önemli katkıda bulunmuş olan Türk-İş, bu kez aynı politikayı benimsemiş olan ve hükümet nezdinde oldukça itibarlı olan Hak-İş ile de rekabet etmek zorunda kalmıştır. Bu kongre, bir bakıma Hak-İş ile yarışacak bir yönetim seçme Genel Kurulu da olacak. Kuşkusuz, yarış hükümete daha yakın olmak için olacak.

Türk-İş Genel Kurulları, az-çok, döneminin işçi hareketinin düzeyini de yansıtır. Bunun en “iyi” örneği 1989-1992 dönemi sonundaki Türk-İş Genel Kurulu’nda yaşanmıştır. İşçi sınıfının yükselen hareketi karşısında tutunamayan “eski” sendikacılık ve temsilcisi olan yöneticileri, “yeni” bir iddia ile ortaya çıkanlara yerini terketti. Denilebilir ki, Türk-İş Genel Kurulları’ndaki en radikal “politika” ve “yönetici” değişiminin yaşandığı Genel Kurul, 1992 yılındaki 16. Genel Kurul olmuştur. “Bahar eylemleri” ile güvenini kazanmış olan işçiler, delegeler, bir kez olsun ağzına “işçi sınıfını” almamış olan eski yönetime karşı tepkisini “DEĞİŞTİR” haykırışı ile dile getirmişti. Beklentisini ise, Genel Kurul’da “işçi sınıfı” kavramını ağzına alanlara, bu kez “BİRLEŞTİR” diye haykırarak ortaya koymuştu. Kuşkusuz, oldukça akıllı olan sendikacılar, zaman için de dipten gelen bu büyük “öfkeyi” yumuşatarak, zamanla, Türk-İş’i bildiğimiz Türk-İş’e çevirmekte çok mahir davranmıştır. Öyle mahir davranmıştır ki, şimdi 1992 öncesi Türk-İş’ini aratacak hale getirmiştir.

Tüketim çılgınlığının arttığı, reel ücretlerin düşürüldüğü bir dönemde borçlanmayı tek çıkar yol gösterenler, işçi sınıfını eli kolu bağlı hale getirmişlerdir. Öyle olduğu içindir ki, Türkiye işçi hareketi tüm zamanların en etkisiz, en hareketsiz zamanını yaşamaktadır. Oysa, özelleştirmeler, işten atmalar, işçi aleyhine çıkarılan yasalar, emeğin sömürüsünün arttırılmasının had safhada olduğu bir dönemde Türkiye yeni bir Bahar Eylemleri’ni yaşamalıydı. Olmadı!.. Olmadı, çünkü, hükümetler ve sermaye cephesi ile en uyumlu ilişki geliştirildi; kurullara yönelik harcanan çaba, sınıfın çıkarları söz konusu olduğunda hiç hatırlanmadı. Türk-İş yönetimi bir sosyal kontrol örgütü olarak, sosyal diyalog vb. adlar adı altında işçi sınıfı adına değil, sermaye cephesi adına hareket etti.

Kendisine olan güveni, geleceğe olan umudu kırılmış/kırdırılmış bir işçi sınıfının karşılaşacağı durumun ne olacağını son on yıl çok açık olarak gözler önüne sermiştir. Bu nedenle, Türk-İş üyesi sendikalar, bu sendikalara üye işçiler, delegeler geleceklerine sahip çıkmak için bu genel kurulda yerlerini almak zorundadır. AKP’ye yedeklenmiş bir Türk-İş, daha da kara günlerin habercisi olacaktır.

Unutmayalım ki, Türk-İş’in harcında 1946 sendikacılığı vardır, 1967’de DİSK’i yaratan birikim vardır.

Şimdi, bir kez daha “DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR” demenin zamanıdır.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Yıkım yasalarını durdurmak, yağmaya son vermek için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: İşten atmalara son vermek için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Yoksullaştırmaya karşı çıkmak için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Güçlü bir işçi hareketi yaratmak için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Gaspedilen hakları geri almak ve yeni kazanımlar elde etmek için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için.

“DEĞİŞTİR” ve “BİRLEŞTİR”: Kendimize güven duymak, geleceğimize umutla bakmak için.


 

‘Yıpranma!’mak için yürüdüler...

İstanbul’da farklı basın kuruluşlarında çalışan basın emekçileri Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne gerçekleştirdikleri yürüyüşle meclisten geçirilmek istenen ve zorlu mücadeleler sonucunda emekçilere tanınan yıpranma hakkının gasp edilmesini protesto ettiler. Basın emekçileri yürüyüşte; “Emeğin onuru sendikalı olmaktır!”, “Yasa güvencesindeki haklarımızdan asla fedakarlık etmeyeceğiz!” dövizleri taşıdılar ve yıprandıklarını belirten kokartlar taktılar.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın çağrısıyla gerçekleştirilen eylemde basın emekçileri “Yıpranma hakkımız gasp edilemez!/ TGS” pankartını açtılar. Yürüyüşe; DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, KESK’e bağlı sendikalardan Haber-Sen, Türk-İş’e bağlı sendikalardan bazıları, siyasi partiler ve çok sayıda yazar katıldı.

Yürüyüş boyunca; “Direne direne kazanacağız!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Yıpranma hakkımız gaspedilemez!”, “Meclis yıpratma yeri değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atan farklı gazete ve basın organlarından basın emekçileri yoğun stresli ve riskli çalışma ortamında yıpranma haklarının gaspedilmesine karşı “yıpranmama!” kararlılığını gösterdiler.

Basın emekçileri yürüyüş boyunca düzen güçleri tarafından katledilen Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe gibi muhalif gazetecilerin katledilmesini protesto ettiler.

Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında ise basın emekçilerinin yıpranmadığını iddia edenlere cevaben, Uluslararası Çalışma Sözleşmesi’ne ve İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresi 45 saat olarak belirlenmesine rağmen kendilerinin 6 gün boyunca 60 saat çalıştıkları söylendi.

Basın emekçileri 2007 Taksim 1 Mayıs’ında yaşanan devlet teröründen de paylarını alanlar arasındaydılar. Açıklamada; “biz yıpranıyoruz; savaşta ve çatışmada hedef oluyor, polis şiddetine uğruyor ve her türlü risk altında çalışıyoruz!” sözleriyle gazetecilerin maruz kaldığı saldırılar ifade edildi. Açıklamada; patronların SSGSS’de yapılacak değişiklik ile her ay yaklaşık olarak 1 milyon YTL’yi ceplerine indirme amacında olduklarının altı çizildi.

Basın açıklamasının okunmasının ardından konuşan TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, çabaları sonucunda R.Tayyip Erdoğan’ın Çalışma Bakanlığı’na yasada düzenleme yapılması gerektiğini söylediğini vurgulayarak çıkartılmak istenen yasanın tüm toplumu ilgilendirdiğini ifade etti. Yasada yapılacak olan değişikliklerin kazanım olacağını söyleyen İpekçi, sürecin takipçisi olacaklarını ve eylemden kaçmayacaklarını dile getirerek konuşmasını noktaladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti adına söz alan Orhan Erinç ise çıkartılmak istenen yasanın dayanışma içinde engelleneceğine olan inancını vurguladı.

Yürüyüşe destek veren DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de kazanılmış hakların gasp edilmesine karşı her türlü desteği ve mücadeleyi vermeye hazır olduklarını söyleyerek TGS’nin yanında olacaklarını belirtti.

Eylem; son olarak Haber-sen adına Mehmet Demir’in söz almasıyla sona erdi. Haber-sen üyeleri eylemde; “Emeğimiz onurumuzdur, yaşasın sınıf dayanışması!” pankartını açtılar.

TBMM Başkanlığı’na 28 Kasım 2007 tarihinde sunulan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik öngören tasarı, sigortalı çalışanların 30 yıldır bir hak olarak kullandıkları “Fiili hizmet süresi zammı” nı ortadan kaldırıyor. Fiili hizmet süresi zammı basın emekçilerine 1977 yılında çıkartılan 2098 sayılı yasa ile tanınmıştı.

Eylemin ardından gazeteciler; TBMM Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a göndermek üzere hazırladıkları dilekçeyi Galatasaray Postanesi’nden gönderdiler.

Yüzlerce basın emekçisinin katıldığı yürüyüşe, gazetemiz Kızıl Bayrak da destek verenler arasındaydı.

Kızıl Bayrak/İstanbul