7 Aralık 2007 Sayı: SİKB 2007/47(47)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sermayenin asgari ücret oyunu başladı…
  Kürt sorununu ABD de, işbirlikçi sermaye devleti de çözemez!..
PKK’nin Kürt sorununa ilişkin yeni “çözüm anahtarı”!..
Telekom grevinin öğrettikleri....
Oylanan ve seçilen senin geleceğindir;
geleceğine ve Türk–İş’e sahip çık!- Yüksel Akkaya
TİB 2. Tersane İşçileri Kurultayı’na hazırlanıyor!
  Dine, gericiliğe ve simgelerine karşı
tutumumuz üzerine
  İşçi partisinin din karşısında tutumu
V. İ. Lenin
  Sosyalizm ve Din
V. İ. Lenin
  “Yalanlarınızı da alın gidin!”
  BMİS Genel Kurulu’na doğ
  Putin AKKA’yı askıya alan parlamento kararını onayladı…
  Dünyadan...
  “Çözüm Deklarasyonu” ya da “Demokratik Özerklik” mi, yoksa teslimiyet platformunun tekrarı mı? - M. Can Yüce
  Kasım ayında tüm yayın dönemimizin
en yüksek rakamları...
  Yeni bir mevzi: Kartal İşçi Kültür Evi Derneği açıldı
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

SSGSS tasarısı yeniden gündemde...

Sağlımız ve geleceğimiz için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!

3 Aralık günü DİSK’in çağrısıyla biraraya gelen ve içerisinde sendikaların, meslek örgütlerinin bulunduğu 14 örgüt “Sağlımızdan ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz!” şiarıyla bir toplantı düzenledi. Toplantıya düzen partilerinden CHP, MHP ve DSP temsilcileri ile DTP temsilcileri de katıldı.

Sendika ve meslek örgütleri toplantıda sermaye hükümetinin “sosyal güvenlik reformu” adı altında pazarlamaya çalıştığı saldırının ayaklarından biri olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı (SSGSSKT) hakkında düşünce ve görüşlerini ifade ettiler.

Tasarı önceki yasama döneminde yasalaşmış ancak anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilmişti. AKP hükümeti iki kez ertelenen yasada 1 Ocak 2008 tarihinden önce değişiklik yapmayı hedefliyor. Özel sağlık kuruluşlarının itirazları nedeniyle yasanın üçüncü kez 1 Temmuz’a ertelenebileceği ifade ediliyor.

Sermaye iktidarının yasayla amaçladığı açık ve net: Sosyal güvenlik hakkını gaspetmek, emekliliği imkansız hale getirmek ve aylıkları düşürmek, sağlık hakkını özel sağlık kuruluşlarına açarak piyasanın insafına terketmek.

Toplantıda saldırının amacı, kapsamı ve içeriği hakkında uzun bilgilendirmeler yapan sendika ve meslek örgütleri hükümetten, “düşünce ve önerilerinin dikkate alınarak yasada yeralması”nı talep ettiler. Öncesinde yapılan çağrıda da toplantının amacı şöyle tanımlanmıştı: “Sosyal güvenlik ve sağlık alanında yapılanlar konusunda halkı bilgilendirmek ve Parlamento’da bulunan milletvekillerine, talep ve isteklerimizi doğrudan anlatabilmek için...”

Toplantıyı düzenleyenler, sermayeye uşaklıkta yarışan, emekçilere yönelik saldırılar sözkonusu olduğunda aynı programa sahip olan düzen partilerinin vekillerinden medet umarak, emekçilerin hak ve taleplerini kazanmak için hükümeti masa başında uzlaşmaya çağırarak saldırıyı püskürtmek yönünde bir irade ve iddialarının olmadığını göstermiş oldular. Zaten temennilerin dışında toplantının sonucunda somut bir mücadele ve eylem programı da çıkmadı.

Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iptal ettiği bu yasayı yeni düzenlemelerin ardından “eşitlik ilkesine aykırı” olduğu gerekçesiyle bir kez daha iptal edeceğini iddia etti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi “Yasa taslağının emekliliği ortadan kaldırdığını, sağlık hizmetlerini paralı hale getirdiğini ve sosyal hizmetleri sağlık tekellerine emanet ettiğini“ söyledi ve “Toplumsal tepkimizi en iyi şekilde Ankara meydanlarında dile getirmeliyiz” dedi.

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ise “ilk olarak yasanın geri çekilmesini, ikinci olarak da 70 milyonun sağlık ve sosyal güvenliği ile ilgili olarak yapılacak çalışmalara halkın katılmasını sağlamak” gerektiğini söyledi. 12 Aralık’ta yasaya karşı alanlara çıkma çağrısında bulundu. “Eylemler, toplantılar, basın açıklamaları, halkı bilgilendirme sonunda da üretimden gelen gücümüzü kullanarak bu yasayı engelleyebiliriz” dedi.

Benzer bir konuşmayı TTB Başkanı Gençay Gürsoy da yaparak, 12 Aralık günü Yunanistan’da benzer bir yasaya karşı genel greve çıkılacağını ifade etti ve o gün eylem yapma çağrısında bulundu.

Toplantıda en anlamlı vurguyu TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Soğancı yaptı: “Şimdi artık sermaye talepleri ile yola çıkan siyasi iktidardan ‘Bu yasayı yeniden düzenleyin” sözü ile talepte bulunmak yeterli değildir. Şimdi bu talebin gerçekleşmesi için mücadele etmek zamanıdır. TMMOB, tüm emek ve meslek örgütleri, örgütlü örgütsüz tüm yurttaşları ile bu yıkımın durdurulması için mücadele etmeye kararlıdır... Ortaklaştırılan görüşlerimiz doğrultusunda hareket ederek bu yıkım mutlaka engellenmelidir.” dedi.

Kontra sendika Kamu-Sen’in ise daha toplu görüşme sürecinde yasaya onay veren, hükümetin elini kolaylaştırmaya hazır olduklarını ilan eden açıklamaları hatırlanırsa söylediklerinin hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmuyor.

Özünde toplantıda kimin ne dediğinin de bir önemi yok. Zira “ilerici” söylemlere sığınan KESK ve DİSK gibi mücadele kaçkınlarından, Türk-İş, Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi işbirlikçilerden, TTB, TMMOB gibi konumlarından dolayı sınırlılıkları olan meslek örgütlerinden oluşan bu bileşenin hedefi “hükümeti önerilerini kabul etmeye zorlama”nın ötesine geçemiyor.

Nitekim geçen yıl tasarı mecliste görüşülürken DİSK, KESK ve TTB Mart ayına kadar uzanan parçalı, dağınık ve hedefsiz eylemler dizisine imza atarak günü kurtarmaya çalışmışlardı. Bugün de değişen bir şey bulunmuyor. Tek farkı bazı bileşenlerin merkezi bir eylemle tasarıyı “protesto” etmeye çağrı yapmalarıdır. O da sermaye hükümetine “basınç” oluşturmak, taleplerini “dikkate” almalarını sağlamak içindir.

Saldırı oldukça kapsamlı ve boyutludur. Milyonlarca işçi ve emekçinin gelecek güvencesi, sağlık ve sosyal hakkı tehdit altındadır. Böylesine kapsamlı bir saldırıyı karşılamak için de militan bir mücadele hattına ihtiyaç vardır. Bunun için öncelikle emek örgütlerine üye işçi ve emekçiler ortak talepler ve mücadele programı etrafında birleştirilmelidir. Mücadele bir yandan ortak talepler etrafında merkezi bir hatta birleştirilirken, diğer yandan kamu hizmet sektörlerinde hepsi aynı amaca hizmet eden yasa, yönetmelik, tasarı vb. saldırılara karşı işçi-memur ayrımı yapılmadan işyeri işyeri, sektör sektör tabana doğru yayılmalıdır. Yaygın ve etkili bir taban çalışmasıyla birlikte işçi ve emekçiler mücadeleye çağrılmalıdır.

Bu çerçevede SES, eksiklikleri ve yetersizlikleri olsa da, dönemsel bir mücadele programı çıkarmıştır. SES, SSGSS Yasa Tasarısı başta olmak üzere Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı, aile hekimliği uygulaması vb. saldırılara karşı bir hareket planı açıklamıştır. Geçmiş mücadele deneyimlerinden yola çıkarak SSGSS tasarısına karşı mücadeleyi KESK bütünlüğünde ve çağrıya yanıt verecek tüm örgütlerin katılımıyla geniş, kitlesel katılımlı bir mücadele gündemi olarak kavradığını ilan etmiştir. Ancak açıklanan eylem takvimi parçalı ve etkisiz olmanın ötesine geçememektedir.

SES; 27 Aralık’ta sağlıkta özelleştirmelere karşı hastane önlerinde basın açıklamaları yapılması, 4 Ocak’ta sağlık çalışanlarına lisans tamamlama hakkı talebiyle toplanan imzaların Sağlık Bakanlığı’na gönderilmesi, aile hekimliğine karşı illerde eylem ve mitingler yapılması, işgüvencesiz çalışanlar için “Kadrolu ve güvenceli çalışma istiyoruz!” talebiyle toplanan imzaların 10 Ocak’ta ilgili yerlere gönderilmesi, kampanyanın illerden sınırlı katılımlı merkezi bir eylemle 12 Ocak tarihinde Ankara’da sonlanması, 14 Mart’ta sağlık sektöründe yaşanan olumsuzluklara karşı ilgili meslek örgütleriyle birlikte ortak etkinlikler düzenlenmesi vb. kararlar almıştır.

Saldırı karşısında yapılması gereken açıktır. Tüm kamu sektörlerinde, çalışanlar arası hiçbir ayrım yapılmadan, yerelliklerin özgünlüklerini içeren ve işyerlerini eylem alanına çeviren bir hat planlanabilmelidir. Bu yerel eylemlilikler merkezi talep ve eylemliliklerle birleştirilmelidir. Birbirini besleyen ve aşan tarzda tabandan örgütlenen böylesi bir süreç “genel grev-genel direniş”i hedefleyebilmelidir. Ancak o zaman dağıtılan her bildirinin, takılan her kokartın, toplanan her imzanın, yapılan her basın açıklamasının, mitingin vb. bir anlamı ve önemi olur. Umutsuz işçi ve emekçi kitlelere bir heyecan, umut ve güven verilebilir. Geniş emekçi halk kitleleri harekete geçirilebilir.

İşçi ve emekçi kitlelerin, sınıf mücadelesinin ihtiyacı budur. Bu ihtiyacı dile getiren, devrimci bir iddia ve irade taşıyan tüm güçlerin ertelenemez görevi budur.