31 Ağustos 2007 Sayı: 2007/34(34)

  Kızıl Bayrak'tan
   İşçi sınıfı saldırıları meşru-militan
mücadeleyle karşılamalıdır!
  Gül Cumhurbaşkanı oldu, düzenin krizi sürüyor...
Hak ve özgürlükler sınıf
mücadelesiyle kazanılabilir!
Grev hakkı sermaye medyasının
hedef tahtasında!
Liberal sol için bir pusula ya da islami
demokratik faşizmin işçi sınıfı ile imtihanı / II
Yüksel Akkaya
Toplu görüşme oyununda sona gelindi...
  Siyonizm destekçilerinin ikiyüzlülüğü!
  Sermayenin saldırılarına karşı taban inisiyatifini geliştirelim...
  Seçimler ve yeni dönem/3
Dinsel gericiliğin güçlenmesinde dış etkenler
  Anayasa değişikliğinin perde arkası
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu’yla iş cinayetleri üzerine konuştuk…
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Texim işçileri mücadeleyi yükseltiyor!
  Tarım işçilerinin sömürü ve baskıya karşı
örgütlenmekten başka yolu yok!
  4. Mamak Kültür-Sanat Festivali başarıyla gerçekleşti!
  Gerçek barış, sosyalizm uğruna
savaşılarak kazanılır!
  Kürdistan’da AKP’nin oyları
neden yükselişte?
M. Can Yüce
  İdeolojik ve ekonomik zorun konsantrasyonu: Özelleştirmeler
Volkan Yaraşır
  Dünyadan...
  Bir-Kar Gençliği temsilcisi ile konuştuk...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Toplu görüşme oyununda sona gelindi...

Mücadele fiili-meşru hatta devam etmeli!

Bu yıl 6.’sı gerçekleşen görüşmelerde hükümet kamu emekçilerine yine sefalet zammı dayattı. Kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesini geriletmenin bir aracı olarak devlet tarafından kurulan kontra sendika Kamu-Sen ile sermayenin sözcüsü Gül’ü kırmızı halılarla karşılayan işbirlikçi Memur-Sen’in katıldığı görüşme oyunu hükümetin saldırılarını meşrulaştıran bir zeminde yürütüldü. 6. oturumda hükümetin gelecek yıl için öngördüğü yüzde 2+2’lik sefalet ücretini her iki sendika da hoşgörü ile karşıladı. Memur-Sen “son sözü hükümet söyler” derken Kamu-Sen “masadaki görüşmeleri herhangi bir biçimde etkilemek” istemediklerini ancak “mutabakat zaptı imzalamayı” arzuladıklarını ifade etti.

Özetle her ikisi de misyonlarına uygun davrandılar. Dahası her iki konfederasyonun Genel Başkanı da ücretler, denge tazminatları, yan ödemeler gibi konularda yaşanan sorunların “Kamu Personel Rejimi yürürlüğe girdiğinde ortadan kalkacağını” ifade ederek, devletin işgüvencesini gaspeden, esnek çalışmayı dayatan, performansa göre ücretlendirmeyi öngören saldırısına bugünden sundukları onayı dile getirdiler. Böylece devletin elini büyük oranda rahatlattılar.

KESK ise bu yıl toplu görüşme masasına oturmadı. Geçen yılki masadan kalkma gerekçelerinin geçerli olduğunu ifade ederek, masaya oturmak için hükümetin grevli-TİS’li sendika hakkını tanımasını koşul olarak öne sürdü. Bu yıl da masayı terkederek sokakları ve alanları dolduracağını ilan etti. 6 yıldır süren ve herbiri bir öncekini tekrar eden toplu görüşme aldatmacasının 5. yılında nihayet bunun bir oyun olduğunu anlayan KESK’in bu tutumu herşeye rağmen olumludur. Ancak bu oyunu bozmak için tek başına masadan çekilme tutumu yetmemektedir. Zira kamu emekçilerinin hak ve taleplerini masaya sıkıştıran, mücadelesini yasal zemine hapseden anlayış değişmediği sürece sonucun da değişmeyeceği açıktır. Anlaşılması, dönülmesi ve ders çıkarılması gereken yanlış budur.

KESK olumlu bir tutum almıştır ancak buna uygun bir pratik sergilemekten, mücadeleyi alanlarda ve işyerlerinde örgütlemekten uzak kalmaya devam etmiştir. KESK yetkiyi kaybedince masadan kalkmıştır ama aklı masada kalmıştır. Yüzünü alanlara ve işyerlerine döndüğünü iddia eden KESK’in son bir yıllık pratiği bunu göstermektedir. Sürecin başında “Toplu görüşmelere katılmıyoruz! Onları bir kez daha masalarıyla başbaşa bırakıyor, yüzümüzü işyerlerine ve sokaklara çeviriyoruz!” diyen KESK, 5 yıldır bu masalın bir aktörü olduğunu unutmuştur.

Oysa özünde sorun masada oturmakta ya da masadan kalkmakta değildir. Asıl sorun militan bir mücadele programını rehber edinmemekte ve hak alıcı bir mücadeleyi pratikte örgütleyecek araç, yol, yöntem ve mekanizmaları yaratmamaktadır. Masada kalmak ya da masadan kalkmak buna bağlı olarak taktik bir sorundur. Dişe diş bir hak alma mücadelesi örgütlendiği, işyerleri eylem alanlarına çevrildiği, alanlar kuşatıldığı koşullarda KESK’in masada oturup oturmadığının bir önemi de kalmayacaktır.

Devlete geri adım attıracak tek güç kamu emekçilerinin militan mücadelesinden başkası değildir. Bu güç harekete geçirilemediği sürece kaybeden kesim emekçiler olmaya devam edecektir. Yapılması gereken, bir an önce bu yanlıştan dönmek, geçmişin özeleştirisini yapmak ve yeniden fiili-meşru mücadele hattını yükseltmektir.

Bir yandan “yüzümüzü işyerlerine ve sokaklara çeviriyoruz” derken diğer yandan yönetici kademeleriyle sınırlı eylem programı çıkarmak tutarsızlıktır. Bir yandan “haklar masa başında oturarak değil, sokak başlarında mücadele ederek kazanılır” derken diğer yandan öncesi olmayan ve sonrası devam etmeyen eylem takvimi oluşturmak ve kamu emekçilerinin mücadelesini üç günlük yürüyüş programına sıkıştırmak samimiyetsizliktir. Bir yandan “grev hakkının önünde yasal bir engel yok” derken diğer yandan hükümetten grev hakkını bahşetmesini beklemek ciddiyetsizliktir. Bir yandan Kamu-Sen ve Memur-Sen’i devlet güdümlü sendika ilan ederken diğer yandan onlara masadan kalkma ve “grev” çağrısı yapmak çelişkidir.

Açıktır ki, kontra ve işbirlikçi sendikalar devletin kendilerine biçtiği misyonla hareket etmektedirler. Eğer bu kirli işbirliği bozulmak isteniyorsa, “grev” çağrısını tabana yapmak ve tabandan örgütlemek gerekmektedir. Kamu-Sen ve Memur-Sen’in üyelerini etkileyecek ve harekete geçirecek, onların masadan kalkmasını ve emekçilerin mücadelesinin önünde sürüklenmesini sağlayacak basınç ancak bu şekilde yaratılabilir.

Zira militanlık boş söylemlerle yaratılmamaktadır. Fiili-meşru mücadele geleneği geçmişi yad etmekle canlanmamaktadır. Grev temennilerle örgütlenmemektedir. Tüm bunların hayat bulması için KESK’in bir an önce işyerlerine ve kamu emekçilerine gitmesi, kamu emekçilerinin güncel ve somut taleplerini her türlü araç ve yöntemle adım adım örgütlemesi gerekmektedir. Grev hakkı ise grev yapılarak kazanılmalıdır. Bunun için de “grev”in propagandif söylemden çıkarılması ve somut olarak örgütlenmesi için harekete geçilmesi gerekmektedir.

Tüm bunları kamu emekçileri hareketini yoran ve güçten düşüren reformist anlayışların yapması mümkün değildir. Zira kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesini 4688 sayılı yasaya hapseden, iktidar hedefi olmayan, uzlaşmacılığı ve “birarada yaşamı” temel ilke edinen reformistlerin iddia ve iradesi bu gücü gösteremez. İşyerindeki emekçiye güven ve güç verecek, yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak güç devrimci kamu emekçilerinin irade ve çabası olacaktır. Yeter ki devrimci özne kendine gelsin ve hareketin önderliğine soyunsun. Bugünün en temel eksikliği ve yakıcı ihtiyacı budur.


Kamu emekçileri sermaye devletinin oyununa gelmemelidir!..

Grev hakkı grev yaparak kazanılır!

Devletle kamu çalışanları arasındaki görüşmeler sürerken, devlet temsilcisinin “grev ve TİS hakkı” vermeyi düşündükleri gündeme taşındı. Çalışanla ilişkisini efendi-hizmetkar “görgüsü” çerçevesinde tutmaya özen gösteren sermaye devletinin, böyle bir konuyu kendiliğinden gündeme getirme ihtimali düşük. Ama öte yandan, grev ve TİS gibi, her emekçi için temel, vazgeçilmez ve 150 yıllık kazanılmış hak kapsamındaki “demokratik” haklar umrunda olmayan, masadaki devlet güdümlü sendikaların konuyu gündeme getirmesi ise nerdeyse imkansız.

Fakat, sendika hakkını söke söke almış olan kamu hareketinin başlıca sloganlarından biri de grev ve TİS hakkının vazgeçilmezliğiydi. Taban açısından bunun halen de böyle olduğunu sermaye devleti de bilmektedir. Bu görüşmelerde kendi dayatmalarını daha kolay kabul ettirebilme amacı taşısa ve dil ucuyla söylense de, konuyu devletin dile getirmiş olması, bu nedenlerle daha mantıklıdır.

Diğer yandan sermaye devleti mücadeleyi dizginleyecek planlar yapma ve uygulama konusunda son derece deneyimlidir. Sadece kamu emekçilerinden örnek verecek olursak; dişe diş bir mücadeleyle çoktan kullanılmaya başlanmış olan sendika hakkını yasal çerçeveye büründürme adına, grev ve TİS gibi en temel işlevini budamış, bunu da “sendika hakkı veriyorum” adı altında kamu emekçilerinin sendikalarına “yutturabilmiş”tir. KESK cephesinden tarihinin en büyük hatası da, bu kanatları kesilmiş kuş misali sözde sendika hakkını kitlesine kabullendirmek için uğraşmak olmuştur. Kitlenin beklentisi tam tersi olduğu halde... Mücadelenin o günkü seyri içinde, KESK, bu yasal saldırının geri püskürtülmesine, grev ve TİS hakkının kabul ettirilmesine yoğunlaşmış olsaydı, pekala başarma ihtimali vardı.

Sonuç kitlede, hem yıllar süren zorlu mücadelenin boşa gittiğine dair hayal kırıklığına, hem de tutumu nedeniyle KESK’e ve sendikalarına karşı güvensizliğe yol açmıştır. Başlangıçta nerdeyse tek temsilci konumundaki KESK’in, ilerleyen yıllarda hızla kan kaybetmesi ve gelinen noktada, devletin lütfedip oturduğu görüşme masasının dışında kalması, onun bu tutumlarından ayrı değerlendirilemez. Fakat bu sürecin KESK yöneticileri tarafından gereği gibi özeleştiriye tabi tutulduğunu da, ne yazık ki göremiyoruz.

Devlet önce “sendika hakkı veriyorum” adı altında grev ve TİS hakkını gaspetmişti. Bugünkü görüşmelerde dile getirilenlere bakıldığında, pek yakında da, “TİS hakkı veriyorum” adı altında işgüvencesini gaspetmeye çalışacaktır. Kamu emekçileri tarafından, daha başlangıçta “devlet güdümlü” etiketini yemiş olan masadaki sendikaların, böyle bir kirli oyuna gönül rızasıyla alet olması yadırganacak bir tutum değildir. KESK ise masada değildir. Masa dışında dile getirdiklerine bakıldığında da, daha ziyade ücret sorunlarıyla uğraştığı, bu temel haklarla çok fazla ilgili olmadığı gözlemlenebilmektedir.

Kamu emekçileri sermaye devletinin aynı oyununa ikinci kez gelmemelidir. İlkinde zaten kazanmış oldukları sendika hakkını verme adına, sendika hakları ellerinden alınmıştı. Bugünkü sendikalara sendika demenin imkanı olmadığına göre, bunu böyle kabul etmek gerekiyor. Devlet bugün de, “dün gaspedilmiş haklarınızı veriyoruz” adına daha temel bir hakkı, işgüvencesini gaspetmeye hazırlanmaktadır. Bu süreç, tüm ücretli emekçilerin mücadele tarihinden süzülüp gelen bir dersi bir kez daha hatırlatıyor; hak verilmez alınır!

Kamu emekçilerinin yıllarca dilinden düşürmediği bu temel derse bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var. Bayraklara yeniden bu sloganı yazmanın, hak ve özgürlükler mücadelesi için alanlara çıkmanın zamanıdır!


 

KESK’in Ankara yürüyüşü...

“Direne direne kazanacağız!”

KESK, hükümetin toplu sözleşme ve grev hakkını tanımaması nedeniyle “İnsanca bir yaşam için toplu sözleşmeye yürüyoruz!” şiarıyla Ankara’ya yürüyüş başlattı. Yürüyüş 27 Ağustos günü saat 13.00’de Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda başladı.

Eylemde “KESK” ve “İnsanca bir yaşam için toplu sözleşmeye yürüyoruz!” pankartları açıldı. “Direne direne kazanacağız!”, “Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız!” dövizleri ve flamaları taşındı.

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı Yunus Öztürk açılış konuşmasını yaptıktan sonra, sanatçı Mehmet Gümüş ve Mor ve Ötesi grubundan Kerem Kabadayı birer konuşma yaptılar.

Daha sonra KESK’le dayanışmak amacıyla TTB, TMMOB, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi konuşmalar yaptılar.

En son KESK Başkanı İsmali Hakkı Tombul bir konuşma yaptı. Tombul şunları söyledi:

“Bugün Ankara’ya doğru yürüyoruz. Biz insanca bir yaşam için yürüyoruz. Biz bir kişinin ücretinin yoksulluk sınırında olmasını istiyoruz. Biz sadece ekonomik talepler için değil, yetmiş milyon yurttaşımız için uğraşıyoruz. Eğitimin ve sağlığın parasız olmasını istiyoruz, onun için yürüyoruz.”

Tombul’un konuşmasının ardından Bakırköy Özgürlük Meydanı’ndaki açıklama sona erdi.

KESK’li emekçiler buradan Hava-İş’le dayanışmak amacıyla yürüyüşe geçtiler. En önde KESK pankartı açıldı. Emekçiler trafiği kapatarak coşkulu sloganlarla sendikaya kadar yürüyüşe geçtiler. Kolluk güçleri yol boyunca iki kere barikat kurarak emekçilerin yürüyüşünü engellemeye çalıştı. Emekçilerin kararlı tutumu ve iradesi sonucu polis barikatları kolayca aşıldı. Emekçiler polis barikatına “Emekçiye değil çetelere barikat!” ve “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarıyla yüklendiler. Emekçiler yol üzerinde bulunan düzen partilerinden DSP ve CHP’nin göstermelik alkışlarına ilgi göstermediler.

Hava-İş’in önüne gelindiğinde alkışlarla karşılanan KESK’li emekçiler, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganıyla yanıt verdiler.

Tombul, Hava-İş’in önünde yaptığı konuşmada grev ve TİS hakkı için yürüdüklerini ve kimsenin bu yürüyüşü engelleyemeyeceğini söyledi. Ardından Hava-İş Örgütlenme ve Eğitim Uzmanı Munzur Pekgüleç yaptığı konuşmada mücadelelerinin onurlu bir şekilde sona erdiğini söyledi.

Eylem boyunca “Sadaka değil toplu sözleşme!”, “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”, “Toplusözleşme hakkımız grev silahımız!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık”, “İnsanca yaşam istiyoruz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” ve “Söz, yetki, karar çalışanlara!” sloganları atıldı.

Eyleme, Birleşik Metal-İş, Genel-İş, TTB, TMMOB, Dev-Sağlık İş, Nakliyat-İş, Tekstil-Sen temsilcileri, Ufuk Uras, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK Genel Sekreteri Musa Çam ile birçok sendika, sanatçı ve aydın destek verdi.

Konuşmalardan sonra, eylemin ikinci durağı olan Gebze’ye gidildi.

Trafiğin yoğun olması nedeniyle İstanbul yürüyüş kolunun katılamadığı Gebze eylemini Gebze’de bulunan KESK’e bağlı sendika şubeleri gerçekleştirdiler. Kocaeli’de yapılan yürüyüş ise İzmit Merkez Bankası önünde KESK pankartının açılmasıyla başladı. “İnsanca bir yaşam için toplu sözleşmeye yürüyoruz!” pankartı açan KESK yöneticileri KESK Kocaeli Şubeler Plaftormu bileşenleri tarafından alkış ve sloganlarla karşılandılar.

Sloganlarla İnsan Hakları Parkı’na yürüyen 200’ü aşkın kitle burada basın açıklamasını gerçekleştirdi. KESK üyesi emekçiler yürüyüş boyunca “Sadaka değil, toplusözleşme!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” sloganlarını attılar.

Eylemde KESK Kocaeli Şubeler Platformu dönem sözcüsü Bedriye Yıldızeli bir konuşma yaptı. Ardından KESK Genel Başkanı İ. Hakkı Tombul söz aldı. Tombul’un konuşması sık sık “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” sloganıyla kesildi.

Yürüyüşe SDP, ÖDP, EMEP, Halkevleri destek verdi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Bursa: “Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”

KESK yürüyüş kolu 28 Ağustos günü Bursa’ya vardı. KESK Bursa Şubeler Platformu bileşenleri saat 12.30’da stadyum önünde toplandı. Yürüyüş kolu alkış ve sloganlarla karşılandı. Daha sonra kortejler oluşturularak yürüyüşe geçildi.

Yürüyüş sırasında “İnsanca bir yaşam için toplu sözleşmeye yürüyoruz!/KESK” pankartı açıldı. Önde 30 kişilik KESK yöneticileri, arkasında yaklaşık 120 kişilik kortejiyle KESK Bursa Şubeler Platformu yer aldı. Eyleme Latin Amerikalı sanatçılar da “Latin Amerikalı sanatçılar KESK’in yanında!” ve “Hasta La Victoria Siempre!” yazılı dövizleriyle katıldı.

Yürüyüş boyunca “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!”, “Toplusözleşme hakkımız grev silahımız!” ve “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları coşkuyla atıldı. Ses aracından yapılan ajitasyon konuşmaları kitlenin coşkusunu daha da artırdı.

Yapılan konuşmalarda toplu görüşme süreci oyun olarak tanımlandı, diğer konfederasyonlara bu oyunun parçası olmayın çağrısı yapıldı. Kamu-Sen ve Memur-Sen’in tutumu kitle tarafından sıklıkla protesto edildi.

Osmangazi Metro İstasyonu önüne gelindiğinde KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul bir açıklama yaptı. Tombul, toplu görüşmenin sonunun önceden belli olduğunu, hükümetin kendi maddelerini dayattığını ve KESK’in bu nedenle masaya oturmadığını belirtti. Kamu emekçilerinin tüm zorluklara ve anti-demokratik yasalara karşı mücadelesine devam edeceklerini vurguladı.

Kızıl Bayrak/Bursa

 

KESK grev hakkı için Ankara’da!

Yürüyüş 29 Ağustos günü Ankara’da son buldu. Değişik illerden gelen yüzlerce emekçi Maltepe köprüsü altında buluşarak saat 12.00’de Kızılay YKM yönüne doğru yürüyüşe geçti. GMK Bulvarı’nı tek yönlü trafiğe kapatan emekçiler sık sık “Sadaka değil, toplu sözleşme!”, “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!” sloganlarını attılar. Alkış ve ıslıklarla devam eden yürüyüş YKM önünde son buldu. Burada yürüyüş kolunu bekleyen 200’e yakın emekçi ile buluşuldu. KESK adına İsmail Hakkı Tombul bir konuşma yaptı.

Tombul, konuşmasına kamu emekçilerinin 20 yıllık mücadelesini selamlayarak başladı. Önceki yıl olduğu gibi bu sene de toplu görüşme masallarını uzlaşmacılara bırakarak fiili-meşru mücadele yolunu seçtiklerini belirtti. Yıllardır haklı ve meşru talepleri için mücadele ettiklerini belirten Tombul, yaşanan baskılardan sözetti. Bir orta oyunu olarak nitelediği toplu görüşmelerde emekçilerin yıllarca bedel ödeyerek kazandığı hakların pazarlık konusu edildiğini söyleyerek Kamu-Sen ve Memur-Sen’i eleştirdi.

Kamu emekçilerinin Türkiye’de yaşayan 70 milyon için hizmet ürettiğini, ancak 70 milyonun insanca yaşam talebinin toplu görüşme masasında görmezden gelindiğini ifade etti. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in kamudaki ücret adaletsizliğine ilişkin yaptığı açıklamaya da değinerek, bunu “Kırk satır, kırk katır” örneğine benzetti.

Kamu-Sen ve Memur-Sen’e uyarıda bulunarak 20 yıldır mücadele ederek kazandıkları haklarının tartışma konusu edilemeyeceğini belirterek, ortak grev yapma çağrısında bulundu. Çankaya Belediyesi’nde eyleme yönelik bildiri dağıtırken yaşadıkları keyfi engellemelerden bahsetti. Bu sözler emekçiler tarafından “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıyla yanıtlandı.

Son olarak KESK’in mücadelesinin demokratik ve özgür bir Türkiye için olduğunu, insanca bir yaşam için mücadele ettiklerini söyleyerek herkesi mücadele etmeye çağırdı.

Tombul’un ardından kürsüye TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı çıktı. Soğancı sözlerine KESK’in mücadelesini selamlayarak başladı. KESK’in bu ülkenin yüz akı olduğunu vurguladıktan sonra, AKP eli ile Türkiye’de yaşanan kapitalist küreselleşme ile insani değerlerin teslim alındığını, ancak sol göğsün altındaki cevahiri kararmamış olanların mücadeleye devam ettiklerini belirtti. Soğancı’nın sözleri “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sözleriyle sona erdi.

Ardından DTP Van milletvekili Özdal Uçar kısa bir konuşma yaparak KESK’in mücadelesini selamladı. Emekli-Sen adına Veli Beysülen de sendikalarına yönelik kapatma davasının görüleceği 20 Eylül günü dayanışma çağrısında bulundu.

Eylem Grup Ninova’nın söylediği türküler ve çekilen halaylar ile sona erdi. Eyleme yaklaşık 700 emekçi katıldı.

Kızıl Bayrak/Ankara


 

24 Ağustos KESK eylemlerinden...

“Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız!”

“Toplu görüşme değil, toplu sözleşme istiyoruz!” diyerek toplu görüşmelerden çekilen KESK 24 Ağustos günü Türkiye çapında 17 ilde basın açıklamaları gerçekleştirdi.

İstanbul: “İMF değil emekçiler yönetsin!”

Taksim Tramvay durağında biraraya gelen kamu emekçileri “KESK” pankartı açtılar. “Eşitlik, güvenceli iş istiyoruz!”, “Eşitlik, indirimli ulaşım istiyoruz!”, “Eşitlik, tam zamanlı sigorta istiyoruz!”, “Eşitlik, hemen ücretsiz sağlık hizmeti istiyoruz!” ve “Toplu sözleşme için KESK’te örgütleniyoruz!” yazılı dövizler taşıdılar.

Basın açıklamasında, kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkını tanımayan, en temel sendikal hakların kullanılmasının önünde engel olan Bakanlar Kurulu’nun ‘toplu pazarlık’ sisteminin kabul edilemeyeceği belirtildi.

Eylem boyunca “İMF değil üretenler yönetsin!”, “Yüzdelik zam değil toplu sözleşme!”, “Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” ve “İşte sendika işte KESK!” sloganları atıldı. THY ve diğer sendikalarla dayanışmak amacıyla “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganı atıldı. Eyleme 100 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul

Bursa: “Zafer direnenlerin olacak!”

KESK Bursa Şubeler Platformu Çiçekçiler Parkı’nda yaptığı açıklamayla toplu görüşme oyununu protesto etti. Açıklamada, hükümete ve toplu görüşmelere katılan diğer konfederasyonlara görüşme oyununu daha fazla uzatmama çağrısı yapıldı. Hükümetin İMF’ye söz vermek yerine kamu emekçilerinin insanca yaşam talebini yerine getirmek için “toplu sözleşme” yapması gerektiği dile getirildi. Hükümetin grevli toplu sözleşme hakkını vereceğini ifade etmesinin aldatmaca olduğu belirtildi. Kontra sendikalar teşhir edildi.

Yaklaşık 50 kamu emekçisinin katıldığı eylemde “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Bursa

Tekirdağ: “Zafer sokakta kazanılır!”

Tekirdağ’da biraraya gelen KESK üyeleri Tuğlalı Park’ta basın açıklaması gerçekleştirdiler. “Direne direne kazanacağız!”, “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!”, “Sadaka değil toplu sözleşme!”, “İşte sendika, işte KESK!” sloganlarının atıldığı eylemde basın açıklamasını KESK adına Yapı-Yol Sen Genel Başkanı Bedri Tekin yaptı. Tekin yaptığı açıklamada “Kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkının tanınmadığı masaya oturarak kamu çalışanlarının aldatılmasına ortak olmayacağız!” dedi. TİS ve grev hakkının kullanımı için anayasa değişikliğinin gerekmediğini söyledi. Tekin buna örnek olarak Tüm Bel-Sen ve Yapı Yol-Sen’in AİHM kararlarını gösterdi.

Açıklamaya 70’i aşkın KESK üyesi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Ankara: “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”

Ankara’daki basın açıklaması saat 12:30’da YKM önünde yapıldı. MYK üyesi Hasan Hayır sözleşmenin gidişatı hakkında bilgi verdi. Toplu görüşme masasında yapılanın kazanılmış hakları tartışmaya açmak olduğunu belirtti ve görüşmeye katılmakta ısrar eden sendikaları eleştirdi. Eylemde “Toplusözleşme hakkımız, grev silahımız!”, “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” sloganları atıldı. Basın açıklamasına 100 kamu emekçisi katıldı.

Kızıl Bayrak/Ankara


Kocaeli: “Sadaka değil toplusözleşme!”

KESK pankartı arkasında toplanan emekçiler İnsan Hakları Parkı’na yürüdüler. “Devlet güdümlü sendikaya hayır!”, “Sadaka değil, toplu sözleşme!”, “İşte sendika, işte mücadele!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganlarını attılar.

KESK MYK üyesi Dilek Adsan; 10 gündür süren görüşme sürecinde kamu emekçileri ile ilgili herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini ve bundan sonra da edilemeyeceğini dile getirdi. Ardından eğitim fakültesi mezunu bir genç söz alarak, iş bulamama serüvenini anlattı.

Eylem, diğer sendikalara toplu görüşme masasını terketme ve birlikte grev yapma çağrısı ile son buldu. Coşkusuz geçen eyleme 200’e yakın emekçi katıldı.


Adana: “Grev silahımız!”

KESK Adana’da İnönü Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. KESK Adana Şubeler Platformu pankartının açıldığı ve yaklaşık 40 emekçinin katıldığı eylemde ilk sözü, KESK Adana Şubeler Platformu dönem sözcüsü Sinan Tunç aldı. Tunç konuşmasında hükümetin anayasal hakları tanımadığını ve bu yüzden masaya oturmadıklarını söyledi. Ardından basın açıklaması okundu.

Kızıl Bayrak/Adana


Kayseri: “Ücretli köle olmayacağız!”

Kayseri KESK üyeleri Eğitim-Sen Kayseri Şubesi önünde toplanarak AKP binasına kadar bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Burada yapılan basın açıklaması sırasında sık sık “İnsanca yaşamak istiyoruz!”, “Ücretli köle olmayacağız!”, “Sefalete teslim olmayacağız!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!” sloganları atıldı. Açıklamayı BES Şube Başkanı, KESK dönem sözcüsü Fatmagül Bayat yaptı.

Grev ve toplusözleşme hakkının istendiği eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı. Eyleme BDSP, Eğit-Der, İHD, PSAKD, EMEP, ÖDP de destek verdi.

Kızıl Bayrak/Kayseri