8 Haziran 2007 Sayı: 2007/22(22)

  Kızıl Bayrk'tan
   Devrimci mücadele çağrısını gür sesle
yükseltmenin zamanıdır!
  Polis terörüne yol veren yasa meclisten geçti…
BDSP bağımsız devrimci sosyalist adaylarını açıkladı...
“Sınır ötesi operasyon” tartışmaları
Rant kavgası nedeniyle DYP-ANAP birleşmesinin sonu geldi!
Dinar’da ortaya saçılan pislik!
  Düzen partileri söylemde bile asgari ücretin adını anmıyorlar...
  ÖSS’ye ve geleceksizliğe karşı Liselilerin Sesi yükseliyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Ne seçim, ne meclis, ne Amerikancı-İMF’ci kokuşmuş düzen partileri!.. Çözüm işçilerin ve emekçilerin devrimci ücadelesinde!..
  BDSP’nin seçim çalışmalarından.
  G8 protestolarından...
  G8 günlüğünden...
“Direniş verimlidir!”
  Artık örgütlenme zamanı / Mumia Abu-Jamal.
  Lübnan’da çatışmalar devam ediyor!
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır / III - M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmet Arif’i anma etkinliklerinden...

ŞİKE: “Devrimci sanatçıları unutmadık!”

3 Haziran günü Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’nde devrimci sanatçılarımızdan Nazım Hikmet, Ahmet Arif ve Orhan Kemal’i anma etkinliği gerçekleştirdik. Etkinlik açılış konuşmasıyla başladı. Ardından bir arkadaşımız komünist şair Nazım Hikmet için yazılmış “Altın dişler ve çelik mermiler” yazısını okudu. Daha sonra devrimci şairlerin yaşamlarını anlatan metinler okundu. Şiir grubu sunduğu programla etkinliğimize coşku kattı.

Yapılan konuşmalarda işçi sınıfının ve komünizmin sanatçılarının eserleri ile mücadeleye katkı sundukları ifade edildi. Devrimci sanatçılarımızın eserlerinin bugün de büyük ilgi gördüğü, ancak düzenin kirli ellerinin onlara da uzandığı dile getirildi. Komünist sanatçılarımızın miraslarını yalnızca biz komünistlerin sahiplenebileceği vurgulandı.

Kavgamızın devrimci sanatçılarını, onların devrime ve işçi sınıfına malolmuş eserlerini unutmadık, unutturmayacağız.

Şakirpaşa İşçi Kültür Evi/Adana

Nazım Kayseri’de anıldı

Daima ezilenlerin, haksızlığa karşı dövüşenlerin yanında yer alan komünist şair Nazım Hikmet, 3 Haziran günü Kayseri İşçi Kültür Evi’nde anıldı.

Etkinlik Nazım şahsında tüm devrim ve sosyalizm şehitleri için saygı duruşu ile başladı. Yapılan konuşmada, Nazım’ın yaşadığı hayata, hayatın getirdiklerine karşı tarafsız kalmadığına, toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmayı, işçi sınıfını ve emekçileri aydınlatmayı bir görev kabul ettiğine, onun durduğu tarafın idealleri uğruna mücadeleye girenlerin tarafı olduğuna vurgu yapıldı. Kaderini işçi sınıfıyla birleştiren Nazım’ın, şiirleri ve yazılarıyla bu kimliği ortaya koymaktan geri durmadığına, zorlu günler yaşamasına rağmen umudunu ve inancını koruduğuna dikkat çekildi

Nazım’ın vatandaşlıktan çıkartılmasına ve uzun yıllar boyunca yasaklı kalmasına rağmen şiirlerinin ve mücadelesinin sonraki kuşaklar boyunca dilden dile dolaştığı belirtildi Yaşamının büyük bir kısmı hapislerde ve yurtdışında geçmesine, ölümünün üzerinden 44 yıl geçmesine rağmen, egemenlerin korkusunun bugün de devam ettiği üzerinde duruldu.

Burjuvazinin Nazım’ın mücadeleci yanını, komünistliğini unutturmaya çalışarak sadece aşklarını, yurt sevgisiyle dolu yönlerini öne çıkarttığı söylendi. Oysa onun unutulmaması ve unutturulmaması gereken yanının komünistliği olduğu vurgulandı.

Nazım’ın şiirlerinden bestelenmiş şarkı ve türkülerle devam eden anma etkinliği, coşkulu bir havada sona erdi.

Kızıl Bayrak/Kayseri


İzmir Çam-Der: Devrimci sanatçılarımızı andık

Komünist şair Nazım Hikmet ölümünün 44. yılında İzmir Çamlıkule Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği’nin (Çam-Der) düzenlediği bir etkinlikle anıldı. Etkinliğe 60 kişi katıldı.

Etkinlik sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için şehit düşenlerin anısına saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasında yaşamıyla, kimliğiyle, yeni bir dünya yaratmak için verdiği mücadeleyle, bıraktığı devrimci kültürel mirasla Nazım Hikmet’in ayrılmaz bir bütün olduğu vurgulandı. Nazım’ın yanısıra yine Haziran ayında kaybettiğimiz Ahmet Arif ve Orhan Kemal’in de devrimci kimliklerine vurgu yapıldı. Sömürü ve talan düzeninin biz işçi ve emekçilere dayattığı yoz kültürü parçalamak için devrimci kültürün ve sanatın taşıyıcıları olan sanatçılarımıza hak ettikleri değerin verilmesi gerektiği dile getirildi.

Açılış konuşmasının ardından üniversiteli bir arkadaşımız Ahmet Arif’in “Anadoluyum Ben” isimli şiirini okudu. Ardından Nazım Hikmet’in ‘Tanya’ şiirinden esinlenerek Çam-Der’in kendi bünyesinde hazırladığı tiyatro oyunu sergilendi. Etkinliğe katılanların ilgiyle izlediği oyun “Bu sömürü devam ettikçe Tanyalar hiç bitmeyecek” vurgusuyla kitle üzerinde büyük bir etki yarattı. Oyun sonrasında Nazım Hikmet’in “Yaşama dair” ve “Vatan haini” şiirleri bir işçi arkadaşımız ile bir liseli arkadaşımız tarafından okundu. Nazım’ın şiirlerinden bestelenen şarkılarla devam eden etkinlik, “Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala” isimli sinevizyon gösterimi ile sona erdi.

Çam-Der/İzmir


Burjuva düzende bir hayatın bedeli 820 YTL!

Kadınlara dönük her türlü eşitsizliğin, baskının ve şiddetin yaşandığı burjuva düzeninde töre ve namus cinayetlerine kurban edilen kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Yasalarca da herhangi bir güvenceye alınmayan bu hayatların katilleri burjuva düzeninin yasaları tarafından korunuyor, hafif cezalarla affediliyor ve nice kanın dökülmesine göz yumuluyor. Cezalar trajikomik bir biçimde takside dahi bağlanabilirken, asıl katiller sokakta geziyor!

Diyarbakır’da ailesinin zoruyla nişanlandığı kişinden ayrıldığı için kardeşi tarafından bıçaklanan, yaralı haldeyken babası tarafından kurşunlanarak öldürülen 24 yaşındaki Neşe Özel’i yaralayan kardeşi E.Ö. 820 YTL para cezasına çarptırıldı. Baba Faruk Özel ise henüz bulunamadı. Genç kızın mezar taşına “Aile namusuna leke getirdiği” gerekçesiyle sadece adı yazıldı, soyadı ise yazılmadı.

Diyarbakır’da geçen yıl babası tarafından istemediği biriyle nişanlanan, ardından nişanı bozduğu için, “Aile namusuna leke getirdiği” gerekçesiyle önce 17 yaşındaki kardeşi tarafından defalarca bıçaklanan, ardından babası tarafından kurşunlanan Kız Meslek Lisesi Mezunu Neşe Özel’in ismi de töre cinayetine kurban giden kadınlar arasına katıldı. Neşe Dicle Üniversitesi’ne sevkedilirken yolda yaşamını yitirdi.

Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan E.Ö., tutuksuz yargılandığı duruşmaya katılmadı. Savcı, toplanan delillere göre, sanığın bıçakla ablasını yaraladığı, yaraların vücutta bulunduğu yer ve bıçaklama sayısı dikkate alındığında suçun adam öldürmeye teşebbüs olmadığı, kasten yaralama niteliğinde kaldığından, sanığın bir yıl hapsini istedi.

Mahkeme, olay tarihinde 15-18 yaş grubunda olan sanığı, ablasını kasten yaralamaktan ve ekonomik durumu göz önüne alınarak 6 eşit taksitte ödenmek üzere 820 YTL para cezasına çarptırdı. Mahkeme, sanığın olumsuz davranışlarda bulunmaması, yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkeme heyetinde kanaat oluşması nedeniyle lehine olan bütün hükümlerin uygulanmasına, hakkında hapis cezası verilmesine yer olmadığına oy birliğiyle karar verdi. Kızını tabancayla öldüren baba Faruk Özel ise, halen yakalanamadığı için yargılanamadı.


“Öldürmeyi reddetmek suç değildir!”

5 Haziran günü İngiltere, Yunanistan, İtalya, ABD ve Türkiye’de “Vicdani retçilere ve savaşmayı reddedenlere zulmetmeyi durdurun!” başlığıyla yapılan eylemlerin Türkiye ayağı Galatarasay Lisesi önünde gerçekleştirildi. Vicdari Ret Platformu üyeleri, öldürmeyi reddetme hakkının ve vicdani reddin tanınmasını istediler. “Türkiye, vicdani retçileri görmemekte ısrar ediyor!” pankartının açıldığı eylemde, pankart üzerinde vicdani retçileri savaşmayı reddenleri simgelemek amacıyla kafasını kuma gömmüş devekuşu fotoğrafı kullanıldı.

Platform adına yapılan açıklamada, 1995 yılında vicdani reddini açıklayan Osman Murat Ülke’nin, gördüğü işkence ve baskıların ardından AİHM’in 2006 yılı kararıyla Türkiye’yi 11 bin Euro tazminat ödemeye mahkum ettiği belirtildi. Mehmet Tarhan, Halil Savda, ve Mehmet Bal’ın vicdani ret taleplerinin kabul edilmesi istendi.

Eylemde; “Savaş’ın insan kaynağını kurutun!”, “Ya sev, ya sev, ya sev!”, “Şiddeti reddetmek haktır, Halil haklı!” dövizleri taşındı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

30 yıl 30 gün sonra 1 Mayıs...

Reflex Eylem Grubu, 1 Mayıs 2007 Taksim eyleminin amatör kamera kayıtlarından oluşan görüntülerini toparlayarak, 31 Mayıs akşamı “30 yıl 30 gün sonra 1 Mayıs” başlıklı bir gösterim gerçekleştirdi.

1 Mayıs’ın ardından çalışmalarına başladığı gösterimi izleyiciyle buluşturan REG’in etkinliği 31 Mayıs akşamı MMO İstanbul Şubesi Bodrum Katı’nda gerçekleştirildi. Gösterimin yapılacağı salonu alışılmışın dışında düzenleyen REG aktivistleri, salonun farklı noktalarına projeksiyon makineleriyle İstanbul’un farklı yerlerindeki 1 Mayıs görüntülerini yansıttılar. Taksim, Beşiktaş, Okmeydanı, Kabataş-Dolmabahçe, Kazancı’daki 1 Mayıs kutlama ve eylemlerini farklı perdelerde gösterildiği etkinlikte 1 Mayıs gününü anlatan fotoğraflar da sergilendi.

Reflex Eylem Grubu’nun gösterimleri 2-3 Haziran tarihlerinde yapılan iki gösterimin ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

ESP Bilderberg toplantısını protesto etti

ESP İstanbul’da yapılacak olan Bilderberg toplantılarını 2 Haziran günü gerçekleştirdiği açıklama ile protesto etti. “Emperyalist küreselleşmeye ve işgale karşı yaşasın halkların birleşik mücadelesi!” pankartının açıldığı eylemde yapılan açıklamada, bu toplantılara uluslararası silah tekelleri, finans oligarşisi ve kurmaylarının katıldığı vurgulandı.

Eylem boyunca “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”, “Yaşasın halkların birleşik mücadelesi!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Emperyalizm yenilecek direnen halklar kazanacak!” sloganları aıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

“Susurluk hukuku sürüyor!”

Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği üyeleri, 4 Haziran günü Taksim Tramvay Durağı’nda, 7 Aralık 2006 tarihinde kurumlarına yapılan polis baskınları sonucu tutuklanan ve 7 ay geçmesine rağmen yargı önüne çıkarılmayan üyelerinin yargı önüne çıkarılması ve serbest bırakılması talebiyle bir açıklama yaptı.

“Yozlaşmaya karşı mücadele ettikleri için tutuklananlar serbest bırakılsın!” pankartının açıldığı eylemde, 7 ay önce tutuklananların yargı önüne çıkarılmaması “hukuksuzluk” olarak nitelendirildi. Eylemde “Komplolarla tutuklananlar serbest bırakılsın!”, “Komploları boşa çıkardık, çıkaracağız!” sloganları atıldı. “Uyuşturucu çeteleri serbest, karşı çıkanlar tutuklandı!”, “Fuhuş yaptıranlara karşı çıkanlar tutuklandı!”, “Komplolarla tutuklananlar serbest bırakılsın!” yazılı dövizler taşındı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


“Munzur onurdur onuruna sahip çık!..”

Tunceli Dernekleri Federasyonu (TUDEF), 5 Haziran Dünya Çevre günü vesilesiyle çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyor.

3 Haziran günü saat 12.30’da Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelen kitle, ‘Başka bir enerji mümkün, başka Munzur yok!’ pankartı ve ‘Geleceğimiz için Munzur’uma dokunma!’, ‘Küresel şirketler Munzur’dan defolun!’, ‘Munzur’da 8 baraja, dünyada G-8’e karşıyız!’ ve ‘Hilmi Güler istifa!” dövizleri açtı.

Yürüyüş boyunca ‘Munzur özgürdür, özgür akacak!’, ‘Munzur onurdur, onuruna sahip çık!’, ‘Munzur’da baraja hayır!’, ‘Munzur’a uzanan eller kırılır!’ sloganlarını atan 250 kişilik kitle Taksim Tramvay durağına kadar yürüdü. Burada basın açıklamasına geçilmeden önce ‘Dersim dört dağ içinde’ türküsü söylendi.

Basın açıklamasını TUDEF adına Munzur Vadisi ve Çevresini Koruma Kurulu üyesi Hasan Şen yaptı. Yapılan açıklamada, küresel iklim değişikliği karşısında hükümetin Kyoto Protokolü’nü imzalamadığı, alınması gereken önlemlerin vatandaşın sırtına yıkıldığı ve Munzur’da baraj yapılması durumunda binlerce yıllık tarih ve kültürün yok edileceği ifade edildi. Şen, askeri operasyonlarla yüzlerce hektarlık ormanların yakıldığını vurguladıktan sonra ‘Sağlıklı çevrede yaşama hakkı, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince kamu yararına aykırı olan bölgemizdeki altın madenlerinin faaliyetlerine, baraj yapımına ve orman yangınlarının çıkarılmasına hemen son verilmelidir’ dedi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

“Tutuklananlar serbest bırakılsın!”

Ezilenlerin Sosyalist Platformu, 5 Haziran’da, 8 Eylül tarihinde çeşitli illerde yapılan baskınlar sonucu tutuklanan 23 kişi için istenen toplam 3 bin yıl cezaya ilişkin bir açıklama yaptı, tutuklananların serbest bırakılmasını istedi. Taksim ESP Bürosu’nda yapılan açıklamada, 8 Eylül 2006 tarihinde tutuklananların dava dosyaları hakkında 9 aydır gizlilik kararı bulunduğu ve hazırlanan iddianamede toplam 3 bin yıl ceza istendiği ifade edildi. Tüm işçi ve emekçilere çağrı yapılarak, 23 gazeteci ve yazarın duruşmasına katılması istendi.

Kızıl Bayrak/İstanbul