8 Haziran 2007 Sayı: 2007/22(22)

  Kızıl Bayrk'tan
   Devrimci mücadele çağrısını gür sesle
yükseltmenin zamanıdır!
  Polis terörüne yol veren yasa meclisten geçti…
BDSP bağımsız devrimci sosyalist adaylarını açıkladı...
“Sınır ötesi operasyon” tartışmaları
Rant kavgası nedeniyle DYP-ANAP birleşmesinin sonu geldi!
Dinar’da ortaya saçılan pislik!
  Düzen partileri söylemde bile asgari ücretin adını anmıyorlar...
  ÖSS’ye ve geleceksizliğe karşı Liselilerin Sesi yükseliyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Ne seçim, ne meclis, ne Amerikancı-İMF’ci kokuşmuş düzen partileri!.. Çözüm işçilerin ve emekçilerin devrimci ücadelesinde!..
  BDSP’nin seçim çalışmalarından.
  G8 protestolarından...
  G8 günlüğünden...
“Direniş verimlidir!”
  Artık örgütlenme zamanı / Mumia Abu-Jamal.
  Lübnan’da çatışmalar devam ediyor!
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır / III - M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi ve emekçi hareketinden...


Genel-İş 2 No’lu Şube Kurulu gerçekleşti

DİSK/Genel- İş Sendikası Anadolu Yakası 2 No’lu Şube 5. Olağan Genel Kurulu 2 Haziran günü gerçekleştirildi. Beykoz, Taşdelen ve Sarıgazi Belediyeleri’ne üye işçilerin katıldığı genel kurulda iki liste yarıştı. Genel kurul salonunda, “İşçiyiz haklıyız kazanacağız!”, “Her yerde sınıf kardeşliği!”, İşçi iradesine saygı istiyoruz!”, “Yaşasın Türkiye işçi sınıfının birliği!” pankartları yer aldı.

Saygı duruşunun ardından konukların konuşmalarıyla devam eden genel kurulda; Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, Genel-İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı Erol Ekici söz aldı. Ekinci emperyalizmin saldırılarına değindi. Sendikanın geçirdiği süreçlere ilişkin bilgi verdi. Sorunların temenniyle değil mücadeleyle aşılacağını söyledi.

Yer yer muhalif listeyle kürsü üzerinden yaşanan tartışmalar sendikal anlayış üzerinden değil 28 Nisan tarihinde yapılması gereken genel kurulun neden 2 Haziran’da yapıldığı üzerinden yürüdü. Başkan adaylarının konuşmalarının ardından oy kullanımına geçildi.

479 delegeden 306’sı oy kullandı. Seçim sonucunda Genel-İş Sendikası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir’in açık destek verdiği ve şube başkanlığı görevine devam eden Nevzat Karataş 272 oyla yeniden şube başkanlık görevine seçildi. Selamet Biçer’in listesi ise 33 oy aldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Danone-Tikveşli patronu yalan söylüyor!

Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olmak isteyen Danone-Tikveşli işletmelerinde patronlar sendikalaşmaya engel olmak istiyor. Bu durumu İstanbul ve İzmir’in merkezi noktalarında gerçekleştirdikleri eylemlerle protesto eden sendika ve işçiler, patronun yalanlarıyla karşılaştılar. Eylemlerden sonra yazılı açıklama yapan Danone-Tikveşli patronu “çalışma hukuku”na bağlı kaldıklarını, “işçilerin sendikay üye olmak hakkını engellemediklerini” vb. yalanlarını yayıyor.

Bu yalanlar karşısında bir açıklama yapan Tek Gıda-İş Yönetim Kurulu, patronların sendikal haklara saygılıyız ifadesinin gerçekle bağdaşmadığını söyledi ve bugüne kadar sırf sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten atılan üyelerinin isimlerini açıkladı. Patronun işçileri işten çıkarmakla yetinmediğini vurgulayan sendika yönetimi, TİS için gerekli olan çoğunluğu elde etmeyi engellemek amacıyla kapsam dışı personel sayısını yeni alımlarla artırarak, yetki sürecini baltalamaya çalıştığını dile getirdi. Bu uygulamanın yıllardan beri toplu sözleşme düzenine set çekme taktiği olarak sürdürüldüğünü söyledi.

“Kamuoyunun demokratik hassasiyetinin, böylesi çarpıtılmış ve içi boşaltılmış ifadelerle suistimal edilmesine izin vermemek; daha da ötesi, sosyal projelere katkıda bulunarak halka sempatik görünme çabalarının, aslında neyi örttüğünü açığa çıkarmak, bir başka asli görevimizdir” diyen sendika yönetimi, Danone-Tikveşli patronunu işçilerin toplu sözleşmeli çalışma düzenine saygılı olmaya davet etti.

Tahsildaroğlu patronu sendikalaşmayı engelliyor!

Çanakkale Bayramiç’te kurulu bulunan Tahsildaroğlu Süt Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. işçileri Tek Gıda-İş’e üye olunca patronun saldırısı ile karşılaştı. TİS hakkını engellemek amacıyla işçileri tehdit eden patron, şirketi muvazaalı bir şekilde bölerek ve yakınlarına devrederek yetkiye ilişkin çoğunluğun elde edilmesini engellemeye çalıştı.

Patron sendikaya üye olan işçileri yeni işyerine kendi rızalarıyla geçtiklerine dair belge imzalatmaya zorladı. İşçilerin sendikalaşmadaki ısrarı üzerine 10 kadın, 6 erkek işçinin sözleşmesi hiçbir hukuki nedene dayandırılmadan keyfi bir şekilde feshedildi.

Atılan işçiler fabrika önündeki eylemlerini sürdürüyorlar. İşçiler sendikalaşma haklarından vazgeçmeyeceklerini ifade ediyorlar.


Eğitim-Sen: “4/C statüsünde çalışanlar kadroya geçirilmelidir!”

Eğitim-Sen yaptığı açıklama ile, Türkiye’de en yaygın kamu hizmeti alanlarından birisi olan eğitim sektöründe kadrolu, sözleşmeli, geçici, vekil, 4-B, 4-C vb. statülerde çalıştırılan eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük hakları bakımından farklı statülerde konumlandırılarak, böylece birbirine rakip haline getirilmeye çalışıldığını ifade etti.

İş güvencesinden yoksun, geleceği hem belirsiz hem de amirinin iki dudağı arasında olan eğitim emekçilerinin sağlıklı bir eğitim hizmeti veremeyeceğini, bakanlığın 4-C statüsünde iş güvencesiz olarak çalıştırdığı emekçileri kadroya alması gerektiğini vurguladı.

Bakanlığın sözleşmeli istihdamın nedeni olarak öğretmen açığını göstermesi üzerin, bu ihtiyacın “mevsimlik işçilik” benzeri geçici çözümlerle değil, kadrolu istihdam yoluyla giderilmesi, sözleşmeli ve geçici statüde çalışan tüm öğretmenlerin kadrolu olarak atanması gerektiğini savundu.


OLEYİS Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı

Genel Kurul delegelerinin talebi doğrultusunda Olağanüstü Genel Kurul’a giden OLEYİS, kurulu 26-27 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşti. 30 Mayıs tarihinde toplanan yönetim kurulunda yapılan görev dağılımı sonucu Genel Başkanlığa Kamer Aktaş yeniden seçildi.

Olağanüstü kurulda Manavgat Bölgesi Şubesi’nin kapatılarak Antalya Bölge Şubesi’ne bağlanması, Nevşehir Şubesi’nin kapatılarak İç Anadolu Bölge Şubesi’ne bağlanması karar altına alındı. Gaziantep’de faaliyet gösteren Güney Doğu Anadolu Bölge Şubesi ve Adana’da faaliyet gösteren Doğu Akdeniz Bölge Şubelikleri ise temsilik haline getirildi. Sendikanın yaşadığı ekonomik ve idari sorunlar nedeniyle bu kararların alındığı açıklandı.

Ayrıca Genel Merkez’in İstanbul’a taşınması karar altına alındı. Kararla ilgili tartışmalarda sendikanın örgütlü olduğu işyerlerinin ve üye sayısının çoğunluğunun İstanbul’da olması ve bu şehirde büyük bir örgütlenme potansiyeli bulunması, DİSK’in Genel Merkezinin ve DİSK’e bağlı sendikaların çoğunun genel merkezinin İstanbul’da olması gerekçe gösterildi.


HABAŞ’ta bir iş cinayeti daha!

29 Mayıs günü Bakırçay havzasında bulunan HABAŞ Demir Çelik ve Liman Tesisleri Fabrikası çelikhane bölümünde, 3. ocak planlı bakımı esnasında meydana gelen arızaya bakmak için yükseğe çıkan elektrik bakım işçisi Fahrettin Köylü aşağıya düşerek yaşamını kaybetti. Köylü’nün emekliliğine üç ay kalmıştı. Köylü düştükten sonra acil müdahalede bulunacak personel olmadığından dolayı zaman kaybı yaşandı. Ambülans geldiği halde revirde bulunan sağlık personeli olay yerine gelmemişti.

Özellikle Bakırçay havzasında iş cinayetleriyle gündeme gelen Habaş Demir-Çelik Fabrikası ölüm saçmaya devam ediyor. İşçiler, son 5 ay içerisinde 4 işçinin yaşamını yitirdiği Habaş’ta ortak tepki gösterilememesinin nedenlerinden birinin fabrikada örgütlü olan hain Türk Metal Sendikası’nın tutumu olduğunu söylüyorlar. Habaş patronu, özellikle vergiden kaçmak için fabrikayı ağır sanayi sektöründe göstermiyor. Çünkü göstermesi durumunda, işçilerin “yıpranmışlık payı, erken emeklilik, ücret artışı” gibi haklarını vermek durumunda kalacak. İşçiler, sözkonusu haklarını kazanmak ve ölümlere dur demek için bir toplantı yapacaklarını ifade ediyorlar.

Kızıl Bayrak/İzmir


Direnişçi Esen Plastik işçisiyle konuştuk...

“Sonuna kadar mücadele edeceğim!”

Yaklaşık 2 aydır her gün fabrika önünde eylem yapan Esen Plastik işçileri haklı davaları uğruna direnmeyi sürdürüyorlar. Düzenli olarak destek ziyaretine gittiğimiz Esen plastik işçileriyle röportaj yaptık...

- Kendinizden bahseder misiniz?

12 yaşından beri işçilik yapıyorum. Çeşitli illerde çalıştım. Ama ilk fabrika olarak çalıştığım yer Esen Plastik. 38 ay çalıştım.

- Esen Plastik’te çalışma koşullarından biraz bahseder misiniz?

38 ay çalıştım. Bir işçi, bir insan muamelesi görmedim. Yemekleri çok kötü, tozun içinde çalışıyoruz. İşyeri doktoru dahi işyerindeki çayı içmiyor. Çok yoğun çalışıyoruz. Aldığımız ücret asgari. İzin günü de yok. İzin kullanılırsa 3 yevmiye kesiliyordu. Şu an içeridekiler göz göre göre, ezile ezile çalışıyorlar. Çalışırken ellerimiz nasırlaşıyor. İş kazaları oluyor. Bir işçi iş kazası sonucu öldü. İş kazalarına dikkatsizlik raporu veriliyor. Makinelerin hatalarını bize yüklüyorlar. Boruları onlar için daha önemli. Bizim elimizdeki yarayı ya da başka bir sorunu önemsemiyorlar. Bir boru 160 kilo. Bunu 2 kişiye taşıttırıyorlar. O derece kötü ve ağır koşullarda asgari ücrete çalışıyorduk. 3 senedir eziyet çektim. Sonunda bu davaya girdik. Amacımız para değil. Ama bana 25/2 maddeden (hırsızlık vb. yüz kızartıcı suçlardan) bir damga vurdular. Bunun için de dava açtım. Bizim haklarımızı çalıyorlar. Asıl onların yaptığı hırsızlık. İşçinin hakkını yiyorlar. Sömürüyü kabullenmek iyi bir şey değil. Ben alınterimi veriyorsam hakkımı verecek. Biz üretmezsek onlar hiçbir şey. Ona ben kazandırıyorum.

- Sendikal çalışmalara nasıl başladınız?

1.5 yıl önce sendikal faaliyet başladı. Duyulunca birkaç kişi işten çıkarıldı, çalışma durdu. Bekledik, Nisan’ın 5’inde sendika için imzalar atıldı. O gün ben 3:00-11:00 vardiyasındaydım. Saat 17:00’ye doğru sendika önderi birkaç kişi çıkarıldı. 21:00’de ben de çıkarıldım. Parça parça işçi çıkarımı oldu. Toplam 26 işçi çıkarıldı. Bizler 25/2. maddeden çıkarıldık. Farklı gerekçelerle çıkarılanlar da oldu. Esas neden sendikalaştığımız içindi.

- Şu an içerideki durum nedir?

İçerisi hakkında net bilgimiz yok. Sendika yönetimi ilgileniyor. İçeride baskı vardı ve daha da arttı. Bir yandan da vaadler var. Fabrikada bir günlük istirahat 3 günlük üretime mal oluyor. Biz sendikalaşınca bizi “fabrikayı kapatırım” diye tehdit ediyor. Şimdi de bizim direnişimizden dolayı fabrika hafta sonu iki günlük tatil yapıyor, işçileri sendikadan uzaklaştırmak için. Bayramlarda, resmi tatillerde çalışılıyordu. Şimdi cumhuriyet mitinginde tatil yaptı, fabrikaya bayrak astı.

- Direnişte son durum nedir?

1 Haziran’dan itibaren çeşitli tarihlerde mahkemelerimiz var.

- Mahkemeden sonra neler olabilir?

Bizim düşüncemiz bizi işe almaz. Parayı öder. Bizi içeriye almayı göze alamaz. Salih Esen içerideki işçilere “onların yeri belli” diyormuş. “İşe aldıktan sonra verimsizlikten çıkartacağım” diyerek tehdit ediyor. Biz şunu biliyoruz bugün biz içeriye giremesek de yarın sendika kesin girecek.

- Direnişte çözülmeler oldu mu?

Birkaç işçiyi vaadlerle kandırdı. Ama sendikadan istifa için imza alınca az bir miktarda ödeme yaptı. Dönenler pişmanlar ama iş işten geçti. Bizi satanlara diyecek sözüm yok. Ezilmeye katlanmak istiyorlarsa ezilsinler. Eğer sendika olmazsa Kasım ayında hepsi çıkartılacak zaten. İşler yavaşlıyor. İlk elden çıkartılacak olanlar bu geri dönenler olacak.

- Direnişin size kazandırdıklarından biraz bahseder misiniz?

İlk defa yaşıyorum. Hakkımı aramayı, söz sahibi olabileceğimi öğrendim. İlk zamanlar korku vardı. Şimdi hakkımı öğrendim. Güvenim geldi. İşten çıkarılma korkusuyla boyun eğdim. Ezildikçe ezildim. Bundan sonra değişecek. İnsanların nasıl değiştiğini öğrendim. Büyük bir deneyim oldu. Şunu da gördüm ki, direnişte kadınların desteği daha çok oluyor. Dışardan ve diğer fabrikalardaki kadın işçilerin desteği çok anlamlı.

- Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?

Salih Esen bizi 25/2 maddeden attığına üzülmüyormuş, biz “Esen işçisi köle değildir!” diye slogan attığımıza üzülüyormuş. Sendikadan ben kendim yararlanamasam bile başkaları yararlansın. Ben sonuna kadar bu mücadeleyi destekleyeceğim. Başka bir işyerine girsem de yine sendika için mücadele ederim.

- Söyleşiyi yaptığımız sırada direnişçi işçinin annesi de bize katıldı. Anne direniş hakkında şunları söyledi:

“Oğluma destek için ben de her gün fabrika önüne gitmek istiyorum, ama sağlık problemlerim var. Ben 3 aydır kira ödeyemiyorum. Oğlumun çalıştığı yeri bilmiyorum ama eve her gün kan ter içinde geliyordu. Oğlumu destekliyorum. Evdeki tek sigorta onun. Sağlığım onun üzerinde. Ne yapayım, dilencilik mi yapayım? Sendika kazansın diye dua ediyorum. Çocuğumun alınteri, ödediği bedel boşuna gitmesin. Ben çocuğumu Salih Esen’e köle olsun diye doğurmadım. Kendisinin lüks arabaları var. Bizler 3 yıl önce Malatya’dan geldik. Ben ev hanımıyım. Biz ezilmeyiz. Oğlum hırsızlık yapmadı. Alnım açık. İşçi parasını yiyen Salih Esen asıl hırsız. Onlar utansın. Zorluklara göğüs gereceğiz. Ama en sonunda biz kazanacağız. Sabredeceğiz. Direne direne kazanacağız!”


Türkter Tersanesi’nde direniş kazandı!

Tuzla Tersaneler cehenneminde ücret gasplarının ardı arkası kesilmiyor. Hemen her gün Tersane İşçileri Birliği Derneği’ne ücret alacakları için başvuran işçiler, derneği umut olarak görüyorlar.

En son Türkter Tersanesi’nde AVEG isimli taşerondan uzun süredir ücretlerini alamayan 5 işçi, haklarını istedikleri için kapı dışarı edildiler. Bunun üzerine işçiler Tersane İşçileri Birliği‘ne başvurdular. Dernek ile AVEG firması arasında yapılan görüşmelerde taşeron firma ücretlerin sadece bir kısmını ödeyebileceğini söyledi. Dernek bu öneriyi kabul etmedi. Sonrasında işçilerle yapılan toplantıda 2 Haziran sabahı direnişe başlama kararı alındı. 2 Haziran sabahı Tersane önünde toplanan dernek üyeleri ile işçiler ajitasyon konuşmaları eşliğinde direnişe destek çağrısı yaptılar. “Direne direne kazanacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Ücret hakkımız gaspedilemez!” sloganlarını coşkuyla haykırdılar.

Bir süre sonra polis tersaneyi ablukaya aldı. Daha sonra Tersane’nin İdari Müdürü Salim Öztürk direnişe geçen işçilere tehditler savurarak uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak sert ve kararlı bir tutumla karşılaşınca, bu kez orada bulunan özel güvenlikleri devreye soktu. Güvenlikle yaşanan arbede sırasında dernek üyeleri ve işçiler kararlı bir tutum gösterdiler. Bu arada olaya pek “bulaşmayan” polisler Salim Öztürk tarafından azarlandı. Öztürk’ün “Her gün buranın ekmeğini yiyorsunuz, bunları buradan uzaklaştıramadınız” sözlerine karşı polisler sessiz kalmayı tercih etti. Tersane patronlarıyla polisin sıkı fıkı ilişkisi ancak bu kadar net özetlenebilirdi.

Direniş ücretlerin eksiksiz ödenmesinden sonra kazanımla sonuçlandı. Bu arada tersane önünde başka bir taşeronda çalışan iki işçi, direnişi duyarak ücret alacaklarını talep etmeye geldiler. Bu işçiler de direniş üzerinden paralarını eksiksiz aldılar.

Ücret gasplarının yoğun olarak yaşandığı bu dönemde TİB-DER’e başvurular sürüyor. Bu direnişin örgütlendiği sırada başka bir işçi grubu da ücretlerini alamadıkları için Birlik’e başvuruda bulundular.

Hak gasplarına ve kölece çalışmaya karşı izlenmesi gereken yol birleşik direniş olmalıdır. Tersane İşçileri Birliği ise bunun öncüsü konumundadır.

Tersane İşçileri Birliği