8 Haziran 2007 Sayı: 2007/22(22)

  Kızıl Bayrk'tan
   Devrimci mücadele çağrısını gür sesle
yükseltmenin zamanıdır!
  Polis terörüne yol veren yasa meclisten geçti…
BDSP bağımsız devrimci sosyalist adaylarını açıkladı...
“Sınır ötesi operasyon” tartışmaları
Rant kavgası nedeniyle DYP-ANAP birleşmesinin sonu geldi!
Dinar’da ortaya saçılan pislik!
  Düzen partileri söylemde bile asgari ücretin adını anmıyorlar...
  ÖSS’ye ve geleceksizliğe karşı Liselilerin Sesi yükseliyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Ne seçim, ne meclis, ne Amerikancı-İMF’ci kokuşmuş düzen partileri!.. Çözüm işçilerin ve emekçilerin devrimci ücadelesinde!..
  BDSP’nin seçim çalışmalarından.
  G8 protestolarından...
  G8 günlüğünden...
“Direniş verimlidir!”
  Artık örgütlenme zamanı / Mumia Abu-Jamal.
  Lübnan’da çatışmalar devam ediyor!
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır / III - M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen siyaseti dikiş tutmuyor...

Rant kavgası nedeniyle DYP-ANAP birleşmesinin sonu geldi!

Seçim oyununda adayları belirleme aşaması, düzen partilerini karıştırdı. Amaç koltuk paylaşmak ve koltuk sayısı üzerinden elde edilecek ranttan başka bir şey olmayınca kıyamet koptu. Partiler arası transfer ve istifalar yoğunlaşırken, düzen siyaseti tam manasıyla pazar yerine döndü. Bu rant kavgasının en çarpıcısı düzenin sağ kulvarında “merkez”i tuttuğu iddia edilen DYP ile ANAP arasındaki birleşme sürecinin sona ermesiyle sergilendi. Güya “merkez sağda birlik” adına karşılıklı büyük “özveriler”le biraraya gelen bu partiler, iş adayların belirlenmesine gelince birbirlerine girdiler. DP adı altında sağlanacak birliğin seçimlerde barajı geçme olasılığı belirince, daha önce kimsenin itibar etmediği bu partilerin kapısında büyük kuyruklar oluşmaya başladı. Başlangıçta köhnemiş iki eskici dükkanının birleşmesi çok kolay olmuş, fakat birleşen dükkanlara “nur” yağacağı beklentisi oluşunca dükkancıların kavgası da kaçınılmaz olmuştur.

Bu iki parti arasındaki birleşme süreci herşeyden önce ordunun 27 Nisan müdahalesinin ürünüydü. Öyle ki, iki parti arasında birlik olasılığı en ciddi biçimde bu askeri müdahalenin hemen arkasından gündeme geldi. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin ilk günlerinde bu iki partiden de verilen görüntü, seçimlerde AKP’nin önünü kesecek bir hareket içerisinde bulunulmayacağı biçimindeydi. Fakat ordunun müdahaleleriyle birlikte bu tutumlarından vazgeçtiler ve aralarındaki ilk ciddi yakınlaşma da bu noktada başladı. Ancak bu yakınlaşmanın birleşmeye dönüşmesi 27 Nisan’dan hemen sonra yaşandı. Ordu muhtırasının hemen ardından DYP-ANAP arasındaki birlik görüşmeleri başladı. Kısa sürede birleşmenin biçimi ve zemini belirlenerek şatafatlı törenlerle ilan edildi.

İlk zamanlarda, birleşme sonucu kurulacak olan DP, ordunun başını çektiği cephe tarafından AKP’yi güçten düşürmek üzere önemli bir dayanak olarak görülüyordu. Tekelci burjuvazi de geçmişte kendisine en dolaysız biçimde hizmette bulunmuş bu iki partinin birleşmesiyle ortaya çıkacak yeni partinin AKP karşısında güçlü bir seçenek haline gelme ihtimali nedeniyle başlangıçta bu girişimi heyecanla karşıladı. Fakat çok geçmeden görüldü ki, yeni kurulacak parti AKP’ye bir alternatif oluşturmadığı gibi düzen siyasetindeki parçalanmayı arttırmak dışında bir sonuç da yaratmayacaktır. Diğer taraftan AKP karşısında CHP ve MHP’nin meclise sokulmasıyla sağlanacak tablo, egemen güçlere hem AKP karşısında aradıkları seçeneği, hem de işlerin yolunda yürütülmesi için gerekli siyasi imkanı sağlayacaktır. İşte bundan dolayı, egemen güçler DP’ye başlangıçta verdikleri hararetli desteği geri çektiler. Böylelikle DYP-ANAP birleşmesindeki ilk kriz belirtileri de görülmeye başladı ve bunun üzerine gelen rant paylaşımı kavgası da yolların ayrılmasına neden oldu. Bu rant paylaşımı o denli belirgin biçimde cereyan etti ki, iki parti arasındaki ilk ayrılık sinyali ANAP’ın değerli mal varlıklarının devri üzerindeki anlaşmazlık üzerine verildi. ANAP yöneticileri mal varlıklarının ne denli değerli olduğunu açıklayarak, kendilerine DP yönetiminden daha fazla pay verilmesini talep ettiler.

Sonuçta, Susurlukçu kirli savaş şefi Ağar’ın DYP’si ile Özal’ın köhne ANAP’ından isteklerini karşılayacak bir sonuç elde etmek isteyen düzen güçleri bir kez daha hüsrana uğradılar. Böylelikle anlaşıldı ki, kullanıla kullanıla tutar yeri kalmamış olan bu kumaşlar dikiş tutmuyor. Dahası ne kadar cilalanırsa cilalansın, ne kadar yamalanırsa yamalansın bu partiler, diğer tüm düzen partileri gibi varlıklarını esasen rant paylaşımı üzerine dayandırdıkları için, seçilme umudu taşıdıkları her durumda şiddetli bir kavganın adayıdırlar. Bunun için özveri timsali olarak gösterilen DYP-ANAP birleşmesi kısa zamanda en bayağısından bir rant dalaşının sahası haline geldi.

Bu durum, egemen güçlerin basit piyonları olarak tekleşmiş düzen partilerinin ve düzen siyasetinin yapısal sorunlarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bundan dolayı işçi ve emekçiler, hepsi de dikiş tutmayacak kadar çürümüş olan bu düzen partilerine ve bu partilerin oyuncusu oldukları seçim oyununa itibar etmemelidirler. Bunun yerine, çürümüş ve kokuşmuş bu düzeni ve onun çeteleşmiş devletini yerle bir edecek toplumsal bir devrimi hazırlamak üzere seferber olmalıdırlar. Seçim sürecinde “Çözüm ne seçimde ne mecliste, çözüm devrimde kurtuluş sosyalizmde!” şiarını yükselten Bağımsız Devrimci Sınıf Plaftormu’nun seçim programı bu seferberliğin adresidir.



Bursa’da kontrgerilla saldırıları

30 Mayıs günü, bir İşçi-Köylü okurunun babası ve Tuncelililer Derneği üyesi olan Hüseyin Arslan, TİT tarafından kaçırıldı. 4 gün sonra serbest bırakılan Arslan’ın yaşadıklarını bildirmek ve artan saldırıları protesto emek amacıyla 6 Haziran saat 18.00’de Heykel-AVP önünde yaklaşık 30 kişinin katıldığı bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Açıklamada demokratik ve muhalif kimliğiyle bilinen işçi emeklisi Hasan Arslan’ın oturduğu Teleferik semtinde 3 kişi tarafından silahla kaçırıldığı ifade edildi. “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Kahrolsun MGK, MİT, CİA, kontrgerilla!” sloganları atıldı.

Eyleme Tuncelililer Derneği, İHD, ESP, Partizan, DHP, SDP, DTP, EMEP, Halkevleri ve BDSP katıldı.

Bursa’da bundan bir süre önce de Özgür Halk Dergisi eski Bursa temsilcisi Edip Meriç kaçırılarak, darp edilip yol kenarına bırakılmıştı. Meriç’i kaçıranların elinde liste olduğu, dövüldükten sonra isminin üzerinin çizildiği bizzat kendisi tarafından görülmüştü.

Kızıl Bayrak/Bursa


Mahmut Polat sonsuzluğa uğurlandı!

Hıdır Uğur ve Mahmut Polat 27 Mayıs günü Dersim’in Çemişgezek İlçesi Paşacık Köyü’nda TSK tarafından katledilmişti.

Mahmut Polat’ın cenazesi 30 Mayıs günü Gazi Cemevi’nde yapılacak tören sonrası defnedilecekti. Ancak devlet DNA testi bahanesiyle cenazenin İstanbul’a gelmesine izin vermedi. Buna rağmen yoldaşları ve dostları gerçekleştirdikleri yürüyüşle şehitleri sahiplenerek devletin katliamını teşhir etmişlerdi.

1 Haziran günü Gazi Cemevi’ne sabah saat 10.30’da Mahmut Polat’ın cenazesi geldi. Cenaze işlemlerinden sonra saat 11.30’da Gazi Mezarlığı’na doğru yürüyüşe geçildi.

En önde Mahmut Polat’ın cenazesi omuzlarda taşındı. Arkasında “Gerillalar ölmez, yaşasın halk savaşı!/Partizan” pankartı açıldı. Yürüyüşe DHP de “Halk savaşçıları ölümsüzdür!/DHP” pankartı ile katıldı.

Gazi Mezarlığı’na gerçekleştirilen yürüyüş boyunca ve defin sırasında “Mahmut Polat yaşıyor!”, “Hıdır Uğur yaşıyor!”, “Gerillalar ölmez, yaşasın halk savaşı!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Marx, Lenin, Mao, önderimiz İbo, savaşıyor TİKKO!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Patron-ağa devletini yıkacağız, halk iktidarını kuracağız!” ve “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Mahmut Polat ‘94 yılında şehit düşen abisi İsmet Polat’ın mezarının yanına defnedildikten sonra tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra Partizan adına bir konuşma yapıldı. Yapılan konuşmada, emperyalistlerin son dönemde Irak, Afganistan ve Filistin’den sonra tüm Ortadoğu’da terör estirdiği, halkların ise teröre ve katliamlara karşı bugün daha fazla direndikleri ifade edildi. Emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinin ise içerde TMY ile işçi ve emekçilere baskı uyguladığı belirtildi.

Konuşma “Halk ve devrim için yaşayanlar, savaşanlar ve silah elde toprağa düşenler bizim sahiplendiğimiz ve sahipleneceğimiz büyük değerlerdir. O değer ki binbir emekle kanlı gözyaşıyla yaratılmıştır. Hıdır Uğur ve Mamut Polat şahsında tüm devrim şehitlerini bir kez daha saygıyla anıyoruz. Anıları ve ideallerine bağlı kalacağımıza söz veriyoruz” sözleriyle son buldu.

DHP, Mücadele Birliği Platformu, KÖZ ve Odak dergisinin yaptığı konuşmalardan sonra mezar anması sona erdi. BDSP, HÖC ve ESP’nin de destek verdiği anmaya 500 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul