27 Nisan 2007 Sayı: 2007/16(16)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist saldırganlığa ve savaşa, kapitalist sömürüye ve köleliğe, faşist baskı ve teröre karşı,
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
  Kontrgerilladan hesap sormak için 1 Mayıs’ta Taksim’e!
“Taksim’i kazanmak zincirleri kırmaktır!”
Sermaye patronlarının dikensiz “Gül”ü!
Abdullah Gül tercihi “uygar Batı”nın gerçek yüzünü ortaya seriyor!
 İşçiler 1 Mayıs pikniğinde buluştu!
  Coşkulu 1 Mayıs etkinliği
  “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına, Taksim’e!”
  Neden 1977 1 Mayıs’ının 30. yılında Taksim?
Yüksel Akkaya
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden...
  NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü/3 - H. Fırat
  Hatice Yürekli anmaları...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Tecrit duvarları Bağdat’ta!!
  Siyonist rejimin savaş makinesi
yine ölüm saçıyor..
  Dünyadan...
  Irak merkezli Ortadoğu kaynıyor - Abu Şehmuz Demir…
  Yaşasın 1 Mayıs!
  Tümtis Genel Sekreteri Gürel Yılmaz’la 1 Mayıs üzerine konuştuk...
  Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara çıkalım!
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yaşasın 1 Mayıs!

Sık sık tekrarlayarak vurguladığımız gibi, Kürdistan sorunu, özünde bir emekçiler sorunudur. Bu gerçeklik her tarihsel ve güncel olayda doğrulanmaktadır. Bundan dolayı bu gerçekliğin özünü, ideolojik ve politik gereklerini, anlamını her fırsatta açıklamakta büyük yarar var… Bunu tekrara düşme pahasına yapmak gerekiyor. Kürdistan ulusal sorununun gerçek anlamda çözümü bu gerçekliği kavramaktan geçiyor… Bu gerçeklik Kuzey Kürdistan’da çok daha yakıcı bir düzeydedir. Kürdistan halkının ezici çoğunluğu emekçi, yoksul, işsiz konumundadır…

Kürdistan halkı üzerindeki sömürgeci egemenlik ve son yıllarda daha da yoğunlaştırılarak yürütülen özel savaş uygulamaları, sadece Kürt halkının ulusal kimliğini ve ulusal haklarını ortadan kaldırmıyor; aynı zamanda, onu, sömürü, sefalet, açlık, hastalık, barınaksızlık gibi derin toplumsal sorunların içine sürüklüyor ve yaşamı tam anlamıyla çekilmez hale getiriyor. Sadece yerinden yurdundan edilenlerin mahkûm edildikleri sefalet görüntüleri bu sözlerimizin tartışmasız kanıtlarıdır.

Bu kadar ağır toplumsal sömürü, işsizlik, açlık, barınaksızlık ve geleceksizlik sorunlarını yaşayan milyonların toplumsal sorunlara, taleplere ve her düzeydeki mücadelelere ilgisiz kalması düşünülemez. Bu bağlamda toplumsal mücadeleler tarihinde önemli bir yer tutan, emekçilerin bugünkü mücadelelerinde önemli bir yere sahip işçilerin, emekçilerin “mücadele, birlik ve dayanışma günü” 1 Mayıs’a kayıtsız kalması düşünülemez. Böyle bir tutum, özünde kendisine, kendi sorunlarına ve mücadele değerlerine kayıtsız kalmak anlamına gelir. Bu, salt toplumsal yaşam sorunlarına değil, aynı zamanda ulusal kimlik ve ulusal kurtuluş sorunlarına da kayıtsız kalmak anlamına gelir.

Bunca çabaya, ödenen bedele, uğranılan kayba rağmen ulusal ve toplumsal kurtuluş yolunda neden ciddi bir mevzi kazanılmadı, neden harekete geçirilen toplumsal güce denk politik etki yaratan bir hareket geliştirilemedi sorularının yanıtı çok önemli… Kürdistan halkının, emekçilerin bu soruların doğru yanıtlarını vermeden ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinde ciddi, kalıcı başarılar elde etmeleri mümkün olmaz. Yine mücadele edecekler, yine ağır bedeller ödeyecekler, ama kendileri için değil, başkaları için, başkalarının iktidarı için bunu yapmış olacaklardır.

Kürdistan ulusal sorunu ile emek, emekçiler sorunu arasındaki doğrudan ilişkiyi kavrayan, bunu politik bir program ve stratejiye bağlayan emekçi eksenli bir politik hareket gelişmediği sürece anılan kısır döngü devam edecek. Yani, emekçiler, mücadele edecek, değer üretecek, bedel ödeyecek, ama bunun ürünleri başkaları tarafından, bu düzenle kimi kırıntılar pahasına uzlaşmanın peşinde olan egemen sınıf eksenli hareketler tarafından gasp edilmeye devam edecektir.

Kürdistan sorununun özü, toplumsal kurtuluş, emek ve emekçiler sorunudur. Evet, ama ideolojik ve politik çizgisiyle politik bir emek hareketi ortada yok… Emek eksenli olduğunu iddia edenler ise düzene kabul edilmek için herşeylerini vermeye hazır, toplumsal ve yurtsever güçleri bu hedefe bağlayan, özünde ulusal sorunları olmayan egemenler ve orta sınıf hareketinden başka bir şey değiller.

Aslında Kürt halkı mücadele ediyor, her fırsatta taşıdığı potansiyel gücü ve enerjiyi açığa vuruyor. Ancak ona öncülük eden İmralı Partisi bu güç ve enerjiyi boşa akıtıyor, içi boş hedefler doğrultusunda harcıyor. Enerjinin boşa akıtılmasından başka politik bir etki, politik bir sonuç da ortaya çıkmıyor. Bu aynı zamanda kısır bir döngüye de dönüşmüş durumdadır… TC, inkâr ve imha siyasetinde ısrar ediyor, Güney Kürdistan’ı ortadan kaldırmanın hesaplarını ve fiili hazırlıklarını yapıyor. Kuzeyde ise dört bir koldan saldırıyor, bu konuda hiçbir ölçü, sınır ve yasa tanımıyor… Yine halk, bu baskılarla birlikte açlık, yoksulluk, işsizlik gibi ağır toplumsal sorunlar altında soluksuz kalıyor… Peki, bunlara karşı bir program, bir strateji, bunların günlük uygulanması, somut ihtiyaçları yansıtan günlük mücadele taktikleri var mı? Yok!

Var olan ise gerçekten düşünceleriyle, mesajlarıyla, kurduğu iktidar sitemiyle günlük olarak halkımızın bilincini, ruhunu ve yüreğini zehirleyen “Bir adamın” sağlık sorunlarını gündemde tutmak, halkımızın dinamizmini bu doğrultuda tüketmektir… Bu tüketimin dışında politik bir etki yaratmaları ise mümkün olmuyor. Mümkün olmuyor çünkü yaptırım gücü olmayan, bir politikaya bağlanmamış hareketler, ancak alay konusu olabilir, politik etki konusu değil…

Türkiye’de şovenizm, ırkçılık daha açık ve toplumsal dokuya sindirilerek geliştiriliyor. Özel savaş aygıtının eliyle yapıldığı da çok açık… Kürt emekçiler bu ciddi tehlikeye seyirci kalabilirler mi? Bu, herşeyden önce Türkiye emekçilerinin işidir deyip kayıtsız kalabilirler mi? Hayır! Anılan ırkçı, özünde Kürt, Ermeni, Rum düşmanı, aslında kendisinden olmayan her şeye düşman bu hareketi önlemede, daraltmada, sınırlandırmada Kürt emekçilerine önemli bir görev düşüyor. Bunun en etkili yolu şudur:

Türkiye’de Türk ve diğer halklardan emekçilerle ortak sınıf hareketinde, bunun en somut ve güncel platformu olarak 1 Mayıs etkinliklerinde birlikte olmak; bu anlayışı ve mücadele pratiğini içselleştirip güncel yaşamda uygulamak! İşte bütün mesele bu noktada düğümlenmektedir! Ortak sınıf ve emek hareketi ile hem özel savaşa, ırkçı şoven harekete, hem de Kürdistan ulusal kurtuluşunu düzene bağlama çabalarına karşı çok önemli bir barikat örülmüş olacaktır… Hem güncel tehlike ve tehditlere karşı güncel görevlerin başarısı için, hem de stratejik hedeflere doğru sağlıklı ve başarılı bir yürüyüş için bu anlayışın gelişmesi ve günlük yaşamda karşılığını bulması çok önemlidir.

Kürdistan’da ulusal kurtuluşun başarısı sınıf ve emek eksenli bir mücadeleden geçer. Bu, tek başına yetmez; bunun bir devamı olarak, doğası gereği kendisini dar ulusal sınırlara hapsetmek istemeyen emek eksenli ulusal kurtuluş hareketi, Türkiye emekçileriyle, diğer emek eksenli hareketlerle ortak amaç ve hedeflerde buluşmak durumundadır. Başarının sırrı buradadır. Son on yılların pratiği de kanıtlamıştır ki Kürdistan ulusal sorunu, en başta emekçilerin sorunudur. Emekçiler dışındaki sınıfların sorunu, ortaya çıkan devrimci potansiyeli kimi kırıntılar karşılığında düzene ve devlete peşkeş çekmek ve tasfiye etmekten başka bir şey değildir.

Kısaca vurguladığımız gibi, Kürdistan emekçileri kendi sorunlarına, kendi değerlerine kayıtsız kalamaz. 1 Mayıs onun da mücadele, birlik ve dayanışma günüdür. Bu mücadele gününde sınıf kardeşleriyle 1 Mayıs alanlarında, bulunduğu her alanda devrimci gücünü ortaya koyacağından kuşku duymamak gerekir.

Kürdistan emekçilerini, Amed’de, İstanbul’da, Van’da, Adana’da ve daha birçok alanda mücadele bayraklarıyla alanlara, sınıf kardeşleriyle birlik, mücadele ve dayanışma sloganlarını atmaya çağırıyoruz…

Bijî 1 Gulan!

Yaşasın mücadele, birlik ve dayanışma günü 1 Mayıs!

24 Nisan 2007

SOSYALİST-ŞOREŞGER

Kürdistan Devrimci Sosyalistleri