27 Nisan 2007 Sayı: 2007/16(16)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist saldırganlığa ve savaşa, kapitalist sömürüye ve köleliğe, faşist baskı ve teröre karşı,
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
  Kontrgerilladan hesap sormak için 1 Mayıs’ta Taksim’e!
“Taksim’i kazanmak zincirleri kırmaktır!”
Sermaye patronlarının dikensiz “Gül”ü!
Abdullah Gül tercihi “uygar Batı”nın gerçek yüzünü ortaya seriyor!
 İşçiler 1 Mayıs pikniğinde buluştu!
  Coşkulu 1 Mayıs etkinliği
  “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına, Taksim’e!”
  Neden 1977 1 Mayıs’ının 30. yılında Taksim?
Yüksel Akkaya
  Eğitim emekçilerinin eylemlerinden...
  NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü/3 - H. Fırat
  Hatice Yürekli anmaları...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Tecrit duvarları Bağdat’ta!!
  Siyonist rejimin savaş makinesi
yine ölüm saçıyor..
  Dünyadan...
  Irak merkezli Ortadoğu kaynıyor - Abu Şehmuz Demir…
  Yaşasın 1 Mayıs!
  Tümtis Genel Sekreteri Gürel Yılmaz’la 1 Mayıs üzerine konuştuk...
  Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara çıkalım!
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Tecrit duvarları Bağdat’ta!

Irak bataklığında çırpınan işgal ordularının bu ülke halklarına karşı işledikleri suçların haddi hesabı bilinmiyor. Yüz milyarlarca dolarla finanse edilen, son teknoloji ürünü silahlarla donanmış, ne yasa ne de kural tanıyan işgalciler, yine de fiyasko üzerine fiyasko yaşamaktan kurtulamıyor. Başarıya ulaşmak için sürekli taktik değiştirmek durumunda kalan emperyalist orduların onbinlerce yeni askerle takviye edilmesi de beklenen sonucu yaratamadı.

Irak hezimetini kabul etmek istemeyen Bush liderliğindeki savaş kurmayları, işgalin kirli hedeflerine ulaşmak için çırpınıp dururken, hiçbir “formül” onları bataklıktan çıkarmaya yetmiyor. Buldukları son formül ise, Bağdat’ı duvarlarla parçalara ayırmak. Bağdatlıları Şii-Sünni diye duvarlarla yalıtmaya çalışan işgalcilerin, halkları birbirine kırdırma politikasına yeni boyutlar katmaya çalıştığı gözleniyor.

Bu arada duvar inşaatlarından ilkinin Sünni Araplar’ın yaşadığı Ademiye’de 10 Nisan’da başladığı bildirildi. Zırhlı araçlarla korunan işgalci Amerikan askerlerinin geceleri çalışarak ördükleri duvarın bu ay sonunda tamamlanması hedefleniyor.

Duvar inşaatlarının devam edeceğini söyleyen işgal ordularının şefleri, Bağdat’taki dört semtin daha 3.6 metre yükseklikte, 5 km uzunluktaki duvarlarla çevrileceğini açıkladılar. Listenin başında Sünni semtleri Amiriye, Hadra ile Şii-Sünni Araplar’ın birlikte yaşadığı doğu ve batı Reşid semtleri var. Bu uygulama çerçevesinde Bağdat’ta barikatlarla birbirinden ayrılacak çeşitli bölgelere bir diğerinde yaşayan Iraklıların girebilmesi için kimlik kontrolünden geçirileceği bildiriliyor.

Himaye edip besledikleri siyonist İsrail’in Filistin topraklarında ördüğü ırkçı duvarı örnek alan ABD emperyalizmi, “Bağdat’ın Yeni Güvenlik Planı” adı altında başlatılan kapsamlı saldırının tamamlayıcısı olarak gündeme getirdiği bu vahşi uygulama ile Bağdat’ı üstü açık hapishanelere çevirme niyetinde olduğunu ortaya koymuştur. Öte yandan Pentagon’un savaş kurmaylarının “yeni güvenlik planı”nın başarısı için işgal ordularını 40 bin askerle takviye etme hazırlığı içinde olduğu da söylenmektedir.

Emperyalist orduların Şii ve Sünni Arapları duvarlarla birbirinden ayırma girişimini tepkiyle karşılayan Iraklılar ise, bu uygulamanın mezhep çatışmalarını körükleyeceğini dile getiriyor. Duvar örülmesine karşı çıkan Azamiye sakinleri de, toplu cezalandırmaya tabi tutulduklarını, semtlerinin hapishaneye çevrildiğini dile getiriyorlar.

Duvar örülmesine Bağdat’taki kukla hükümetin başı Nuri El Maliki’nin yanı sıra Sünni, Kürt ve Şii partilerin liderleri de karşı çıkıyor. “Bize başka duvarları anımsatan bu duvarın öngörülemeyen etkileri olabilir, bu nedenle reddediyoruz” açıklamasını yapan Irak “başbakanı” Nuri el Maliki, başkent Bağdat’ta Sünnilerin semtlerini Şiilerin yaşadığı semtlerden ayıran duvarın inşaatının durdurulması emri verdiğini söyledi.

Göründüğü kadarıyla işgal orduları, El Maliki’nin verdiği emri dikkate almıyor. Zira duvar inşaatının durdurulduğu veya duvarların örülmesinden vazgeçildiğine dair herhangi bir belirti görünmüyor. Amerikan ordusunun bu küstah tutumu, kukla hükümetin ne kadar “iradeli” olduğunu birkez daha ortaya koymuştur.

Belirtmek gerekir ki, Bağdat’ı duvarlarla parçalara ayırmak da, işgalci zorbaları bataklıktan kurtarmaya yetmeyecektir. ABD emperyalizminin suç dosyası en kabarık olan akıl hocalarından Zbigniew Brzezinski, durumun vahametini kabul ederek, Bush liderliğindeki savaş kundakçılarına Irak’tan çekilme önerisinde bulundu. “Geniş yetkilerle donanmış işgal komutanlığı” teklifini reddeden emekli generaller de, Irak’ta başarı şansı bulunmadığı için, bu “cazip” görevi üstlenmeyi göze alamadılar. Yani haydutbaşı Bush yönetimi, işgale komutan bulmakta bile güçlük çekmeye başladı.

Fakat işgalciler için asıl “kötü haber” direnişçilerden geldi. Irak direnişine yakın kaynaklara dayandırılan haberlerde, “Irak’ın özellikle güneyinde etkili olan Şii direnişçilerin, Sünnilerle ortak eylemler düzenlemek amacıyla bir çatı örgütü kurdukları, güney ve orta Irak’taki saldırıların artık “Irak Direnişi Halk Cephesi’ (IDHC) adlı bu örgüt tarafından gerçekleştirileceği” belirtiliyor. Haberde, ilk kez böyle bir karar alan direnişe mensup 15 Şii ve Sünni grubun IDHC çatısı altında yer aldığı vurgulanıyor. IDHC tarafından yapılan açıklamada da, bu bilgiler teyit edilerek, direnişçilerin mezhep ayrılıklarına da karşı duracağı ifade edildi.

IDHC çatısı altında birleşen direnişçi grupların konumu ve direniş içindeki etkileri konusunda bir bilgi olmasa da, Şii ve Sünni direnişçilerin tek çatı altında toplanmaları önemli bir gelişmedir. Vahşi işgale son vermenin yolu da, bu veya benzer birlikteliklerin derinleştirilip pekiştirilmesinden geçecektir.


Iraklılar’ın toplu katliamı “savaşın önemsiz olayları”ndan!

“Amerikan askerleri kapıyı çaldılar. Babam, açmaya gitti. Onu kapının ardından vurarak öldürdüler. Sonra kapıyı açtılar ve üzerine yine ateş ettiler. Annem ve kardeşlerimle bulunduğum odaya girmeden önce el bombaları attılar. Sonra bir Amerikan askeri geldi ve hepimizi taradı. Ölü taklidi yaptım.”

Bu sözler, 19 Kasım 2005’te işgalciler tarafından gerçekleştirilen Hadisa katliamından sağ kurtulan tek Iraklı, 12 yaşındaki Safa Yunus’a ait. Bu katliamda ABD askerleri bir araçtan indirdikleri 5 silahsız Iraklı’yı kurşuna dizmiş, daha sonra kasabayı basarak, yataklarında uyuyan ve aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 24 Iraklı’yı katletmişlerdi.

Katil ABD askerleri, yola konulan bir bombayla saldırıya uğradıklarını, daha sonra evlerden üzerlerine küçük silahlarla ateş açıldığını iddia etmişlerdi.

Amerikan ordusu, haftalar boyunca Iraklılar’ın “isyancılar tarafından öldürüldüğünü” iddia ederek, suçu direnişçilerin üzerine atmaya çalışmış, ancak ölü taklidi yaparak katliamdan sağ kurtulabilen çocuğun anlattıkları gerçekleri ortaya çıkarmıştı. Katliamı “gizleme” suçunun ise, işgalci ordunun tetikçilerinden en üst kademelerindeki şeflere kadar birlikte işlendiği anlaşılmıştı.

Katliamı direnişçilerin üstüne atma girişimi fiyaskoyla sonuçlanınca, işgalci ABD ordusu 8 tetikçi asker hakkında dava açmak zorunda kalmıştı. Vahşi katliamın üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen, katil askerlerin davası sonuçlanmadı. Katiller arasında yer alan bir çavuş ise, “kasten adam öldürme ve yanlış rapor verme” suçlamaları düşürülerek beraat ettirildi. Anlaşıldı ki, söz konusu dava tetikçileri cezalandırmak için değil, “aklamak” için açılmıştı. Tıpkı Uğur Kaymaz ve babasını katleden polislerin beraat etmesi gibi.

ABD ordusu orgeneral Eldon Bargewell’ı Hadisa katliamıyla ilgili rapor hazırlamakla görevlendirmişti. 104 sayfadan oluşan sözkonusu raporun Washington Post gazetesi tarafından “ele geçirilip” yayınlanması, işgalcilerin iğrenç zihniyetini dolaysız bir şekilde, bizzat ABD ordusunun generalleri tarafından ortaya serilmesine vesile oldu.

Emir komuta zinciri içinde “açık kanun dışı hareketlerin görmezden gelindiği” tespitini yapan rapor, işgalci ordu komutanlarını, “masum Iraklılar’ın hayatlarını kaybetmesinin, savaşın önemsiz olaylarından görülmelerine yol açan bir iklim yaratmakla” suçluyor.

“Her komuta kademesinde sivil ölümlerini, bunlar büyük sayıda olsalar bile, rutin ve doğal gibi ve isyancıların taktiklerinin sonucu olarak görme eğilimi var” denilen raporda, Hadisa katliamı soruşturması sırasında sorgulanan askerlerin ve komutanlarının verdikleri ifadeler buna kanıt olarak gösterildi. ABD askerlerinin ifadelerinde, “Iraklı sivillerin hayatlarının ABD’lilerinki kadar önemli olmadığını açıkça dile getirdiklerini” vurgulayan raporun geçen Haziran ayında hazırlandığı belirtildi.

İşgalcilerle suç ortaları Irak’ta “teröre karşı savaş” verildiğini iddia ediyor. Oysa kendi raporları bile, dünyanın en büyük “terör örgütü”nün ABD ordusu olduğunu gözler önüne seriyor.