10 Kasım 2006 Sayı: 2006/44 (44)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı öncü işçileri göreve çağırıyor!
  Ecevit’in ölümü işçi ve emekçilerin bilincine yönelik bir saldırıya dönüştürüldü…
  Azılı bir devrim düşmanı, azılı bir Kürt düşmanı ve sinsi bir emekçi düşmanı!..
  Ecevit’in zor ölümü!
Ecevit’in misyonu ve sendikacıların gözyaşları
YÖK protestolarından.
6 Kasım’da yansıyanlar…
 Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi (Orta Sayfa)
  “Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” çalışmalarından…
  Sınıf bilinçli işçiler Kurultay’a çağırıyor!..
  Vi-Ko Elektrik’te sendikal örgütlenmeye patron saldırısı
  UNO patronu işçilerin sendikalaşma talebine saldırıyor!
  ODTÜ’de soruşturma terörü: Baskılar bizi yıldıramaz!
  Nikaragua halkı Amerikan tehditlerine boyun eğmedi!
  ABD-İsrail ikilisi Lübnan’da iç çatışmaları kışkırtıyor
  Siyonistlerden Beyt Hanun’da Nazi uygulamaları!
  Irak hezimeti neo-faşist çetenin birliğini parçaladı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Siyonistlerden Beyt Hanun’da Nazi uygulamaları!

Yolsuzluk ve iğrenç skandallarla çalkalanan siyonist İsrail rejimi kanla besleniyor. İşgalci ordusuna mensup bir askerin kaçırıldığı 25 Haziran’dan Ekim ayı sonuna kadar, sadece Gazze Şeridi’nde 300 Filistinliyi katleden bu ırkçı rejim kana doymuyor. 1 Kasım’da Beyt Hanun kasabasını kuşatan İsrail ordusu, üç gün içinde 25 Filistinliyi katletti, çok sayıda insanı yaraladı. Bölgedeki hastaneyi de kuşatan İsrail ordusu, ambulansların yaralıları hastaneye taşımalarına engel oldu.

Filistinli yerel radyolar, İsrail askerlerinin, Beyt Hanun’u tümüyle kuşattıklarını, ana caddelerde mevzi aldıklarını, evlerin damlarına yerleştiklerini, beldenin, sınır yakınlarında konuşlanan İsrail tanklarının yoğun ateşine maruz kaldığını belirtti. Haber kaynaklarıyla görüşen kasaba sakinleri, kara saldırısına F-16 savaş uçakları, helikopter ve insansız uçakların da destek verdiğini söylediler.

Associated Press haber ajansı ise, saldırının ikinci gününde, helikopterlerin kasabaya füze fırlattığını, tankların sokaklarda devriye gezdiğini, kilit noktalara keskin nişancıların yerleştirildiğini, İsrail askerlerinin kapı kapı dolaşarak arama yaptıklarını ve 16 yaşından büyük tüm erkeklerin sorguya çekmek üzere, silah zoruyla bir okulda toplandığını bildirdi.

Haber kaynaklarıyla görüşen kasaba sakinleri, kara saldırısına F-16 savaş uçakları, helikopter ve insansız uçakların da destek verdiğini söylüyorlar.

Naziler’in mirasına konan İsrail ordusu, vahşi saldırı ve katliamlarını, “Filistinli militanların İsrail’e roket fırlatmasını engellemek” şeklinde gerekçelendiriyor. Oysa emperyalistlerle bir olup aç bıraktıkları Filistin halkının diz çökmeyi reddetmesine kuduran siyonistlerin, savaş makinesiyle bu kirli hedeflerine ulaşma çabası içinde oldukları, artık İsrail basınında bile açıkça dile getiriliyor.

Siyonist rejimi şiddetle kınayan Filistin yönetimi başkanı Mahmut Abbas ile Başbakan İsmail Haniye ise, saldırının “katliam” olduğunu, saldırıyı durdurmak için, “uluslararası toplum”un İsrail’e baskı yapmasını istediler. Ancak bu tür isteklerin, siyonist cellat takımının hamisi olan “uluslararası toplum” nezdinde bir karşılık bulmadığı pekçok deneyimden bilinmektedir. Zaten İsrail’in pervasızlığının bir nedeni de, bu sınırsız destektir.

Hatırlanacağı gibi, saldırı öncesinde kabinesini güçlendiren İsrail Başbakanı Ehud Olmert, azılı bir faşisti yardımcısı yapmıştı. 20 yaşındayken Moldova’dan Filistin’e göç eden Avigdor Liberman adlı bu faşist, Filistin halkını sürgüne gönderip Batı Şeria’nın ilhak edilmesini ve “Araplar’dan arınmış”, “saf Yahudi” bir İsrail devletini savunanların başını çekiyor.

2002’de bakan iken, “Filistinlileri derhal bitirecek” bir plan hazırlayan Moldovalı faşist, hükümete; “Sabah 8.00’de Batı Şeria ve Gazze’deki tüm ticari ofisleri, 12.00’de tüm benzin istasyonlarını, 14.00’te tüm bankaları bombalayalım” önerisinde bulunmuştu. Gazze-Batı Şeria’yı çitlerle çevirip Filistinlileri içine tıkma fikirlerini savunanların başında da bu aynı kişi var.

12 milletvekili olan “İsrail Evimiz” adlı ırkçı-faşist partinin şefi olan bu kişinin, yeniden düzenlenecek İsrail kabinesinde, “İsrail’e karşı tehditlerle savaşma” stratejilerinden sorumlu bir bakanlığa getirileceği bildirildi.

Bu azılı faşistin koalisyon hükümetine katılmasının hemen ertesinde başlayan Beyt Hanun saldırısı, gerçekleşen atamanın tesadüf olmadığını gösterdi. Nitekim saldırıyı kınayan Filistin başbakanı İsmail Haniye’de, “İsrail’in Beyt Hanun saldırısının, İsrail Evimiz Partisi şefi Avigdor Lieberman’ın hükümete girişinin ilk meyvesi” olduğunu söyledi.

Gerçi aralarında “solcu” İşçi Partisi’nin de bulunduğu koalisyon hükümetindeki diğer bakanların da Moldovalı faşistten kayda değer bir farkları olduğu söylenemez. Zira 22 bakandan oluşan İsrail kabinesinden sadece bir kişi, Avigdor Lieberman’ın hükümete katılmasına itiraz etti. Belli ki, siyonizmin faklı tonlarını temsil eden tüm partiler, daha da saldırganlaşacak İsrail devletinin, Moldovalı faşist gibi birilerine de ihtiyacı olduğu konusunda hemfikirler. Tüm bu partilerin Beyt Hanun’daki Nazi uygulamalarının arkasında durmaları da bunun göstergesidir.


Bolivya’da enerji tekelleri boyun eğdi!

Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) lideri Evo Morales, devlet başkanlığı görevine seçildikten kısa süre sonra hidrokarbon kaynaklarının kamulaştırılacağını açıklamıştı. Ülkenin doğusundaki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının kamulaştırılacağını ilan eden Morales, petrol ve gazı işleten yabancı tekellere, yeni anlaşmaya uygun şekilde kendilerini hazırlamaları için 6 ay süre tanımıştı. Morales’in kararına, petrol ve doğalgazı yağmalayan enerji tekelleri ile Bolivya burjuvazisi sert tepki göstermiş, bu yağmacı takımı “ekonomik yıkım” ile yönetimi tehdit etmişti. Ancak işçi sınıfı, emekçiler ve kır yoksullarının desteğini alan Morales, kararının arkasında durmakta güçlük çekmedi.

Karara uymak zorunda kalan yağmacı tekeller, aylar süren pazarlıklardan sonra Morales yönetiminin koşullarını kabul etmek durumunda kaldı. Bolivya Petrol ve Doğalgaz Bakanı Carlos Villegas, tanınan sürenin sonunda, ilgili tüm petrol şirketleriyle anlaşmanın imzalandığını açıkladı. Anlaşmaya göre, yabancı petrol şirketleri, çıkardıkları petrol ve gazı kamu şirketi YPFB’ye devredecek. YPFB onlara, teslim alınan miktarın yüzde 18’i ile yüzde 50’si arasında bir tutarı geri ödeyecek. Petrol ve gazın iç piyasa ve ihracat fiyatını da YPFB belirleyecek.

Anlaşmanın sağlanması üzerine bir açıklama yapan Evo Morales, kendi kaynakları üzerinde söz söyleme hakkına sahip olmaktan mutlu olduklarını söyledi. Morales, şu anda petrol ve doğalgaz kaynaklarından kamuya kalan miktarın sadece 200 milyon dolar olduğunu, mevcut anlaşma ile bu miktarın 4 milyar dolara yükseleceğini belirtti. (Rakamlar arasındaki uçurum, yağmanın vardığı korkunç boyut hakkında fikir vermektedir.)

Elde edilen gelirin orta vadede, ülkenin sorunlarının çözülmesine, yoksulluğun yenilmesine, sosyal adaletsizliğin giderilmesine büyük katkısının olacağını ekleyen Evo Morales, “Şimdi hedefimiz elde edilecek gelirleri halkın yararına kullanmak, ülkenin sanayileşmesine hızla girişmektir” ifadelerini kullandı.

Büyük enerji tekellerinin, Venezüella’nın ardından Bolivya’da da geri adım atmak zorunda kalması, her iki ülkede de emekçilerin yönetime militan destek vermeleri sayesinde mümkün olmuştur. Bu ise örgütlü işçi ve emekçilerin mücadelesi karşısında hiçbir gücün durmayacağını bir kez daha göstermiştir.