10 Kasım 2006 Sayı: 2006/44 (44)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı öncü işçileri göreve çağırıyor!
  Ecevit’in ölümü işçi ve emekçilerin bilincine yönelik bir saldırıya dönüştürüldü…
  Azılı bir devrim düşmanı, azılı bir Kürt düşmanı ve sinsi bir emekçi düşmanı!..
  Ecevit’in zor ölümü!
Ecevit’in misyonu ve sendikacıların gözyaşları
YÖK protestolarından.
6 Kasım’da yansıyanlar…
 Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi (Orta Sayfa)
  “Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” çalışmalarından…
  Sınıf bilinçli işçiler Kurultay’a çağırıyor!..
  Vi-Ko Elektrik’te sendikal örgütlenmeye patron saldırısı
  UNO patronu işçilerin sendikalaşma talebine saldırıyor!
  ODTÜ’de soruşturma terörü: Baskılar bizi yıldıramaz!
  Nikaragua halkı Amerikan tehditlerine boyun eğmedi!
  ABD-İsrail ikilisi Lübnan’da iç çatışmaları kışkırtıyor
  Siyonistlerden Beyt Hanun’da Nazi uygulamaları!
  Irak hezimeti neo-faşist çetenin birliğini parçaladı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

ABD-İsrail ikilisi Lübnan’da iç çatışmaları kışkırtıyor

Lübnan’a yerleştirilen BM’ye bağlı işgal gücü UNIFIL’in Hizbullah gerillalarını silahsızlandırma gücünden yoksun olduğu kısa sürede anlaşıldı. UNIFIL’in İsrail adına Hizbullah’la savaşı göze alması ise en azından şimdilik olası görünmüyor. Siyonist İsrail ile Washington’daki hamilerinin bu durumdan rahatsız olduğu, İsrail uçaklarının UNIFIL güçlerini taciz etmeye başlamasıyla açıklık kazandı. Provokasyonlarla dışavuran rahatsızlığın nedenini anlamak güç değil. Zira ABD-İsrail ikilisi her vesileyle UNIFIL’ın temel işlevinin Hizbullah’la savaşmak olduğunu söylüyor.

Görünen o ki, BM işgal gücünden umduğunu bulamayan Washington-Tel Aviv merkezlerinde üslenen haydut takımı, kirli emellerine ulaşabilmek için Lübnan’daki bazı güçleri kullanmaya çalışıyor. Suriye, İran ve Hizbullah’ın Lübnan’da hükümet darbesine hazırlandığını iddia eden Beyaz Saray kaynaklı uydurma haberlerin yayılması, bu karanlık planın bir parçasıdır. Planın hazırlığı sıkı yapılıyor olmalı ki, konuyla ilgili açıklama bizzat Bush’un sözcüsü Tony Snow tarafından yapıldı. Sözcü, Suriye, İran ve Hizbullah’ın elele vererek Lübnan hükümetini devirmeye çalıştığına dair kanıtların giderek çoğaldığını öne sürdü. Bush’un sözcüsü, “İster güdümlü sokak gösterileri olsun, ister şiddet olayları ya da liderlere yönelik tehditler, hepsini ülkenin egemenliğini çiğnemeye yönelik adımlar olarak görüyoruz” diyerek küstahça tehditler savurdu. Kendilerine, “Lübnan’ın egemenliğini koruma” misyonu biçen savaş kundakçıları, bu ülkenin İsrail ordusu tarafından yakılıp yıkılmasına destek vererek ne tür bir egemenlik peşinde olduklarını ortaya koymuşlardı.

“Hükümet darbesi” haberlerinin yayıldığı günlerde Lübnan’da gözlenen bazı gelişmeler de, emperyalist/siyonist güçlerin Lübnanlılar’ı birbirine kırdırtmak için zemin hazırlığı içinde oldukları kanısını pekiştirdi.

İsrail saldırısının püskürtülmesinden sonra Ulusal Birlik Hükümeti kurulmasını savunan Hizbullah, diğer siyasi güçlere çağrı yaparak, bu süreci birlikte yürütme önerisinde bulunmuştu. Hizbullah’ın önerisi, Meclis başkanı Nebih Berri liderliğindeki Şii Emel örgütü, Maruni Hıristiyanları’nın en etkili ismi Mişel Aun ile Ömer Kerami ve Selim el-Hıs gibi Sünni liderler tarafından da destekleniyor. 14 Martçılar diye anılan kesimler ise bu çağrıdan pek hoşlanmadı. Zira Hizbullah’ın önerdiği şekilde bir hükümet kurulursa, 14 Martçılar’ın kabinedeki etkisi zayıflayacak.

Buna karşın Nebih Berri’nin çağrısıyla, tüm tarafların katıldığı bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantı öncesinde El Menar Televizyonu’na demeç veren Hizbullah lideri Hasan Nasrullah, UNIFIL’in Lübnan’ın içişlerine karıştırılmaması noktasında 14 Martçılar’ı uyarmıştı. UNIFIL’in mevcut yapısıyla Hizbullah’ı silahsızlandırmak gibi bir hedefinin de, bunu yapabilecek bir gücünün de bulunmadığını belirten Nasrullah, “biz iktidardaki partilerin bu güçleri Lübnan’daki iç siyasi çekişmelerin içine çekmeye çalışan tutumundan endişe ediyoruz” dedi. 14 Martçılar’ın ulusal birlik hükümeti kurulmasına engel olmaları durumda ise, Hizbullah’ın kitle eylemlerine başlayacağını vurgulayan Nasrullah, 14 Martçılar’ı siyasi baskı altında bıraktı.

ABD-İsrail ikilisine yakın duran 14 Martçılar, Hizbullah’a karşı ihtiyatlı bir tutum içinde görünmekle birlikte, bu güçlerin de silahlanmaya başladığına dair haberler basında yer almaya başladı. Örneğin Lübnan’da yayınlanan el-Diyar gazetesi, ülkedeki siyasi gerginlikten dolayı bazı grupların muhtemel bir iç savaş için hazırlık yaptığını savundu. Haberini ismini açıklamadığı “güvenilir” bir kaynağa dayandıran gazete, söz konusu kaynağın “Lübnan’daki bazı partiler, ülkenin çeşitli bölgelerinde lojistik hazırlıklar yapıp silahlı birlikler oluşturarak muhtemel iç çatışmalara hazırlanıyor” dediğini yazdı.

Bu arada Lübnan’da İsrail adına casusluk faaliyetlerinde bulunmak, silah ve insan kaçakçılığı yapmak suçlamasıyla tutuklanan Faysal Mukallid adlı ajan, İsrailliler’den aldığı silahları Lübnan’daki bazı siyasi gruplara dağıttığını itiraf etti.

Bir başka haberde ise, 14 Martçılar’ın önde gelen isimlerinden Saadeddin Hariri, Semir Caca ile Velid Canbolat’ın ailelerini Lübnan dışına çıkardıkları belirtilirken, Semir Caca’ya bağlı Lübnan güçlerinin ciddi bir şekilde silahlandığı açıklandı. Nitekim Şark el- Evsat gazetesine demeç veren Semir Caca da, Lübnan sokaklarını karışıklıkların kaplayacağını belirtmişti. Tüm bunlara, ABD’ye giden Dürzî hareketin lideri Velid Canbolat’ın, New York’taki BM binasında ABD’nin BM daimi temsilcisi John Bolton ile İngiltere temsilcisiyle görüşmelerde bulunduğu haberi eklendi.

Peşpeşe yaşanan bu olayların, Lübnan’ı karıştırma çabası içinde olan emperyalist/siyonist güçlerin kirli planlarından bağımsız olması düşünülemez. Bu planların uygulanması ise, ancak iç dayanakların kullanılmasıyla mümkündür. 14 Martçıların ABD-İsrail çizgisine çekilecek yapıda olması, bu riski arttırıyor. Fakat tüm bu risklere rağmen, Lübnan’da iç savaşı göze almak kolay değil.

Nitekim Nebih Berri’nin çağrısıyla gerçekleşen toplantıdan yansıyanlar, tarafların halen çatışmadan uzak durmaya çalıştığını gösterdi. “Taraflar sorunların birlik ve beraberlik içerisinde çözümlenmesinin zaruretini ifade ettiler, sonuçta siyasi havaya hakim olan buzlar eridi. Herkes, sorunların birlik ve dayanışma ile çözümlenmesinden yana” diyen Berri, medya ve propaganda alanındaki havanın yumuşatılması yönünde de bir anlaşmaya varıldığını söyledi. Ulusal birlik hükümetinin kurulması ve seçim yasasında değişiklikler yapılması gündemiyle yapılan üç saatlik toplantının olumlu bir havada geçtiğini ifade eden Berri, toplantıya ciddi bir katılımın olduğunu ve görüşmelere devam edileceğini belirtti.

Hizbullah’ın önerdiği Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulabilmesi ABD emperyalizmi ile bölgedeki tetikçisi İsrail’i hüsrana uğratır. Bundan dolayı onlar, her halükarda halkları birbirine düşürmek için kirli oyunlarına devam edeceklerdir. Lübnan halklarından güçlü destek alan direnişin başarısı ise, bu kirli planları boşa düşürmesiyle daha da pekişecektir.


Mehdi Ordusu’ndan mezhep çatışmalarına karşı tutum!

Emperyalist işgalin Irak halklarına ödettiği ağır bedellerden biri, Arapların mezhep çatışmaları tuzağına düşerek birbirini öldürmeye başlamalarıdır. İnsanların salt Şii veya Sünni mezhebine mensup oldukları için öldürülmeleri, Irak halklarının yaşayabileceği en büyük trajedilerden biridir. Bu çatışma, hem emperyalist ordulara karşı süren direnişi zayıflatıyor, hem de Irak toplumunda tamir edilmesi uzun yıllar sürebilecek tahribatlara yol açıyor.

Mezhep çatışmalarının vahim denebilecek bir hal almasına rağmen bu çatışmaları önlemek için çaba harcayan güçlerin olması ise, olayın olumlu yönüdür. Açıklandığına göre, bu yönde somut adım atanlardan biri Mehdi Ordusu’na önderlik eden Mukteda Sadr oldu. Şii güçler içinde doğrudan işgalcilerle çatışan, Felluce halkını hedef alan vahşi saldırıya karşı aldığı tutumla da direnişi açıktan destekleyen Sadr, mezhep çatışmalarına katılanların Mehdi Ordusu’ndan temizlenmesi için harekete geçtiği bildirildi.

Konuyla ilgili açıklamayı yapan Sadr’ın danışmanlarından Nidavi, Mukteda Sadr’ın Mehdi Ordusunun bazı unsurlarına yönelik operasyon yapılmasına izin verdiğini ve Mehdi Ordusunu temizlemek istediğini belirtti. Nidavi, “Bu tavır, kötü unsurların belirlenmesi ve onların yasalara uymaya mecbur kılınması amacıyla alınmıştır. Sadr hareketi, masum insanlara işkence yapan unsurlardan arındırılacaktır” dedi.

Mukteda Sadr’ın bu amaçla bir komite kurduğunu belirten Şeyh Nidavi, “Iraklılar’a işkence yaptığı ve şiddet uyguladığı tespit edilenler Mehdi Ordusu”ndan çıkarılacak ve bunlarla ilgili yasal işlemlerin yapılması sağlanacak” dedi. Sadr hareketine yakın başka bir kaynak ise, temizlik çerçevesinde 40 Mehdi Ordusu yetkilisinin cezalandırılabileceğini belirtti.

Mukteda Sadr’ın attığı bu adımı sonuçlarına ulaştırması, mezhep çatışmalarına karşı alınacak tavır konusunda olumlu bir örnek olacaktır.