10 Kasım 2006 Sayı: 2006/44 (44)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı öncü işçileri göreve çağırıyor!
  Ecevit’in ölümü işçi ve emekçilerin bilincine yönelik bir saldırıya dönüştürüldü…
  Azılı bir devrim düşmanı, azılı bir Kürt düşmanı ve sinsi bir emekçi düşmanı!..
  Ecevit’in zor ölümü!
Ecevit’in misyonu ve sendikacıların gözyaşları
YÖK protestolarından.
6 Kasım’da yansıyanlar…
 Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi (Orta Sayfa)
  “Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” çalışmalarından…
  Sınıf bilinçli işçiler Kurultay’a çağırıyor!..
  Vi-Ko Elektrik’te sendikal örgütlenmeye patron saldırısı
  UNO patronu işçilerin sendikalaşma talebine saldırıyor!
  ODTÜ’de soruşturma terörü: Baskılar bizi yıldıramaz!
  Nikaragua halkı Amerikan tehditlerine boyun eğmedi!
  ABD-İsrail ikilisi Lübnan’da iç çatışmaları kışkırtıyor
  Siyonistlerden Beyt Hanun’da Nazi uygulamaları!
  Irak hezimeti neo-faşist çetenin birliğini parçaladı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Vi-Ko Elektrik’te sendikal örgütlenmeye patron saldırısı

Vi-Ko Elektrik, aydınlatma alanında piyasanın %40’ını elinde bulunduran bir fabrika. 2005 yılı rakamlarına göre 65 milyon dolar ciroyu hedefleyen Vi-Ko, elbetteki kârını tümüyle işçinin aşırı sömürüsü üzerinden elde ediyor.

Çoğunlukla 18-20 yaş arası işçi çalıştıran, askerlik dönemi gelince işçileri işten atan Vi-Ko patronu, çocuk emeği sömürüsü üzerinden kendine bir düzen oturtmuş. Vi-ko Elektrik’in bünyesinde aynı zamanda bir çıraklık okulu bulunuyor. Anlaşmalı olduğu ilköğretimden mezun olan gençleri çıraklık okuluna alıyor. Böylelikle çocuk işçi çalıştırıyor. Çıraklara ödenen ücret ise son derece düşük. Dersler iptal ettirilerek çocuk işçiler fazla mesaiye zorlanıyor. Böylece Vi-Ko patronu çocuk emeğinin aşırı sömürüsü üzerinden servetine servet katıyor.

Düşük ücret, sosyal haklardan yoksunluk, uzun çalışma saatleri, zorunlu mesailer birçok fabrikada olduğu gibi Vi-Ko’da da uygulamakta. Tüm bu ağır çalışma koşullarının yanı sıra her an uygulanan baskı, hakaret ve aşağılamalar işin cabası. Takım şefleri ve ustabaşlarının her an denetimi ve baskısı, kişilikleri ezecek tarzda yapılan hakaretler, en ufak bir davranış üzerine bildirim raporunun istenmesi, tuvaletlerin kilitlenmesi, hatta tuvalette geçirilen zamanın tek tek rapor edilmesi, iş kazalarında masrafların işçiden kesilmesi, işyerinin psikologunun işçiler üzerinde baskı aygıtı gibi çalışması vb…Tüm bunları tamamlayan bir uygulama olarak işçiler hakkında kapsamlı dosyaların tutulması ve bir yıl öncesine kadar tüm işçilerin parmak izlerinin alınarak fişlenmeleri, Vi-Ko’yu tam anlamıyla bir cehenneme çevirmektedir.

Bu ve sayamadığımız onlarca uygulama karşısında Vi-Ko işçileri artık örgütlenmek için harekete geçtiler. Ayları bulan sendikal örgütlenme çalışmasını açığa çıkaran asalak Vi-Ko patronu, geçtiğimiz hafta işçilere azgınca saldırdı. Örgütlenme çalışmasını yürüten işçiler her türlü yol ve yöntem kullanılarak işten atıldı. Ağır hakaretlere maruz kaldı. Sendikal örgütlemeyi açığa çıkarabilmek için işçilere ajanlık teklif edildi. İşçiler gece yarıları patron taşeronları tarafından sorgulanmak üzere fabrikaya zorla götürüldü. İşçiler yoğun psikolojik baskı altında tutuldu, dini duyguları istismar edildi (zorla Kur’ana el bastırma, zorla yemin ettirme vb.)

İşçilerin yaşlarının küçük olmasından dolayı aileler devreye sokuldu. Aileler sendikal örgütlenmeyi dağıtmak için kullanıldı. Öncü işçiler bu saldırılara maruz kalırken, tüm Vi-Ko işçilerine yönelik de bir saldırı başlatıldı. İşçiler bant bant ve teker teker sorguya çekildi. Psikolojik baskı uygulandı, tehdit edildi. Sendikal çalışma yürüten işçiler tek tek tespit edilerek işten atıldı.

Son günlerde saldırı bir parça hafiflemiş olsa bile, Vi-Ko patronunun korkuları devam ediyor. Yıllardır özel baskı politikalarıyla sindirilen ve ezilen genç işçilerin bugün kafa tutuyor olması, Vi-Ko patronunun korku duyması için yetiyor.

Sendikal örgütlenmenin açığa çıkarılması ve işçiler saldırılar sonucu geriletilmesine rağmen Vi-Ko’da insanlık dışı uygulamalar hüküm sürüyor. Bu koşullar devam ettiği sürece, Vi-Ko işçisi er ya da geç örgütlenmeyi başaracaktır.

Ümraniye’den sınıf devrimcileri


Vi-ko işçisinden mektup...

Bizim birleşmemizden ne çok korkuyorlar!

Fabrikaya girişimin başlangıcı… 18 yaşında hayata yeni gözlerini açmış ve çalışmak için bir fabrikaya giriş için form doldurmuş ve işe giriş formum kabul edilmişti. İlk defa böyle bir olayla karşılaşmıştım ve bir o kadar da çekingendim ve ne yapacağım konusunda kararsızdım. Utanıyordum, bu her halimden anlaşılıyordu. Çünkü karşımda öyle bir ortam vardı ki. Sanki herkes patrondu ve ezen bir hava vardı. Görüşmeye gittiğimde kapılar açıldı. Karşılamaları harikaydı. Konuşmaya başladılar. Beni tanımak için sorular soruyorlardı. Bir de yazıma bakmak istediler. Ben sıkıntımdan yazıları yazamamıştım. Oradaki hava hemen değişti. Eleştiri başlamıştı. “Okuman yazmanda mı yok, bu nasıl bir yazı? Senin hemen eğitim alman lazım. Yazını düzelt” deyip, bir de “okuman yazman yok herhalde” deyip sözleşmeyi sesli okudular. Öyle ki beni hiç anlamamışlardı. Çünkü onların davranışları beni itmişti. Ama çalışmak istiyordum. Çalışmaya başladım. İçerisi öyle bir düzenliydi ki, çok güzel geliyordu. Ama daha sonra öyle çirkin ve itici gelmişti ki...

Küçük yaştakiler için eğitim planlaması yapıyorlardı.

Ücretsiz cumartesi size eğitim veriyoruz, sizi geliştiriyoruz gibi sözlerle insanları iki yönden kullanıyorlar. Bir gün, paydosa bir saat kala eğitim var diye topladılar. Yarım saat gibi “Toplam Kalite Yönetimi” anlatıldı. Hayatımda ilk defa duyduğum cümlelerdi ve bir de anket yaptılar, fikirlerinizi yazın diye. Ben de yazdım anlamadığımı. Bence bu eğitim gereksiz bir zaman kaybı diye belirtmiştim. Meğer herkes “çok güzel, iyi” gibi yazıyormuş. Aradan bir ay gibi zaman geçti. Akşam paydosuna 20 dakika vardı. Kış akşamı idi. İnsan kaynakları müdürü ve bölüm şefi beni yazıhaneye çektiler. Başladılar sorgulamaya. Yok efendim, neden anlamadım diye yazdın? “Bir yazı yazdın, ne hakla böyle bir düşünce açıkladın” diye beni suçladılar. Ve ben onlara hep cevap verdim. Tam iki saat yazıhanede bana karşı suçlamada bulundular.

Onlar insanların uyanmasından korkuyorlardı. Ben bunun farkına vardım, ama bunu oradaki arkadaşlara anlatmak zordu. Ne olursa olsun işçi arkadaşlarımı uyarmalıydım. Öyle ki, bizim yaptığımız işi hakir görüyorlar ve vasıfsızsınız diyorlardı. Bize tam bir köle muamelesi yapıyorlardı. Biz çalışırken en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyorduk. Biz su içmek ve lavoboya gitmek için sıra bekliyorduk.

Vi-ko tam bir F tipi cezaevi gibiydi. Çünkü gerçekten çok az para veriyorlar. Kölece çalıştırıyorlar. 12 saat vardiyada çalışıyorsun. Tuvalete gitmek sınırlı. İki defa su içmek için binbir türlü yalvarış gerekiyor.

Vi-ko, işçilere diyor ki; “Biz Samandıra’da en iyisiyiz. Var mı bizim gibi, doktoru, psikologu olan. Sigortanızı ödüyorum, servisinizi aksatmıyorum. Siz yine de memnun değilsiniz.” Evet doktoru var. Ama bir yara bantını kendimiz alıyoruz. Evet işçi sağlığı ve güvencesi verdim diyor, kaza geçiren arkadaşımızı özel hastaneye götürüyor. Parasını maaşından kesip, bir keyfi durum bildirimi yazdırıyor. İş kazası geçiren arkadaşımızın parmağı eziliyor, “geçmiş olsun” yerine “bana yaranmak için yaptın” gibi ağır suçlamalarla arkadaşlarının önünde hakaret ediyor. Ve onu da özel hastaneye götürüyor. Neymiş, “onun işyerindeki bölümünde onun bedel verecek kaza riski yokmuş” O bunlar için önlem alıyormuş.

İşçiye zam vermiyor. Neden “fiziğini beğenmiyorum, gülümsemiyorsun, benim toplantılarımda alkışlamıyorsun, sana zam yok.” Psikolog ise tam bir ajan. Çalışanların uyanmasını engellemek için her türlü yalakalığı yapıyor. Azıcık uyananı fark ettiğinde hemen peşine takılıyor. Ustası, amiri, şefi onu yıldırmak için her türlü suçlamayı yapıyor. Keyfi tutanak, durum bildirimi, ihtar, yazıhaneye çekip fırçalama… vb. “Sen suçlusun, senin huyun, eleştiri yapanlar mutlu olamazlar. Çık mutlu olacağın yere git” diyorlar. İnsanları bu kadar basit görüyorlar.

“Biz bir aileyiz. Her şeyimizi çalışanlarımızla paylaşıyoruz” deniliyor. Ama biz bir istekte bulununca, “Büyük balık, küçük balığı yutar. Kapı orada, siz ne istiyorsunuz ki, Ayşe gider, Fatma gelir. Tercih edin. Biz size para veriyoruz.” deniliyor.

Halbuki ne çok korkuyor bizim birleşmemizden!!!

Peki biz niye birleşmiyoruz?

İşten atılan Vi-Ko işçisi