08 Eylül 2006 Sayı: 2006/35 (35)
  Kızıl Bayrak'tan
   Ankara’daki işbirlikçiler halka rağmen
Amerikancı tezkere’yi çıkarttılar!Emperyalist savaş taşeronluğuna karşı mücadeleyi büyütelim!
  Tüm Amerikancılar tezkerenin kabulu
için sıraya girdi
  Sendikalar ve tezkere
  Amerikancı tezkereye karşı binlerce kişi Ankara sokaklarındaydı
  5 Eylül tezkere karşıtı eylemlerden
1 Eylül eylemlerinden
AL-CO işçileri grev kırıcıların saldırısına uğradı
Basın-İş Genel Başkanı Kamil Kartal ile röportaj; Burjuvazinin attığı adımlara yanıt üretilmelidir
   Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 2. Toplantısı Sonuç
Bildirgesi… Emperyalist saldırganlığa ve
ticari eğitime karşı birleşik devrimci
mücadeleye! / Orta sayfa
  Emperyalizmin askeri, YÖK'ün kölesi olmayacağız!
  6-7 Eylül olayları ya da linç ve yağma kültürü!
  İsrail’in misket bombaları: Lübnanlı çocuklara ölüm tuzağı!
  Meksika’da hileli seçim karşıtı eylemler sürüyor
  Karşı devrimciler Venezüella seçimlerine hazırlanıyor
  Köln ve Düsseldorf’ta 1 Eylül eylemleri
  Örgütlenmenin önündeki engelleri aşacağız!
  Gençlik ve sınıf çalışması
  Asalak patronlardan hesap soralım!
  İsrail'in Lübnan saldırısı ve sonrası gelişmeler
  Emperyalist saldırganlık insanlığı ve doğayı yokediyor
  Titanik güvertesinde şezlong kapmaca 1
  İsrail: Amerika'nın Rottweiler'ı / Uri Avnery
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 2. Toplantısı Sonuç Bildirgesi…

Emperyalist saldırganlığa ve ticari eğitime karşı birleşik devrimci mücadeleye!

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 2. toplantısı yaklaşık 15 üniversiteden öğrencinin katılımı ile başarılı bir biçimde gerçekleştirildi. Yeni dönem gençlik mücadelesinin gündemleri, hedefleri ve sorunlarının tartışıldığı toplantıda birleşik ve devrimci bir gençlik mücadelesi ihtiyacı tekrar ortaya konularak, bu ihtiyaç çerçevesinde devrimci, ilerici güçlere düşen sorumluluklar tartışıldı.

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 2. toplantısında Gençlik Koordinasyonu'nun misyonu ve gençlik politikası, yeni dönem gençlik mücadelesi, gündemler ve hedefler, gençlik hareketinin güncel sorunları, 6 Kasım ve gençlik mücadelesi başlıkları tartışıldı. Yaklaşık 6 saat süren tartışmalar sonrasında toplumcu mühendislik ve mimarlık komisyonu, toplumcu eğitim öğrencileri komisyonu, kültür-sanat ve yerel yayın komisyonu ile nükleer karşıtı çalışma komisyonları ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Yaklaşık 2.5 saat süren komisyon toplantılarında, ilgili başlıklar çerçevesinde yeni dönemin hedeflerinin belirlenmesi ile Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu toplantısı sonlandırıldı.

Yeni dönem gençlik mücadelesinin sorun ve ihtiyaçlarının tartışıldığı Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 2. toplantısının sonuç bildirgesini sunuyoruz:

 

1) Birleşik ve devrimci bir gençlik mücadelesi ihtiyacı ve Gençlik Koordinasyonu:

a) Gençlik mücadelesinin yaşadığı sorunların temelini politik planda yaşadığı daralma oluşturmaktadır. Bugün gençlik mücadelesi yaşadığı darlığı aşmanın olanaklarına fazlasıyla sahiptir. Üniversitelerde her geçen gün derinleşen ticari eğitim uygulamaları, emperyalist savaş ve saldırganlığın geniş yığınlar üzerinde yarattığı tepkiler, üniversitelerde ve liselerde yaşanan anti demokratik ve baskıcı uygulamalar gençlik mücadelesinin gelişmesinin nesnel olanaklarını göstermektedir. Ancak tüm bu olanakları güce, kitlesel bir gençlik mücadelesine dönüştürmek, doğru hedefli ve soluklu bir politik müdahaleyi zorunlu kılmaktadır. Kitlesel ve devrimci gençlik mücadelesinin önündeki en temel zaaf ve zayıflık bu alanda karşımıza çıkmaktadır.

b) Gençliğin politik ihtiyaçlarına ve sorunlarına yanıt vermek, gençlik hareketinin yaşadığı daralmanın aşılmasının da temel halkasını oluşturmaktadır. Bunu başarabilmek, politik planda hedefli, planlı ve sonuç alıcı bir mücadeleyi birleşik bir biçimde hayata geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bunun dışındaki her tartışma ve çaba, gençliğin ihtiyaçları ve sorunlarından kopmak, aynı anlama gelmek üzere gençlik mücadelesinden kopmak ve apolitizme sürüklenmek olacaktır.

c) Gençlik mücadelesinde sonuç alıcı bir tartışma sürecinin başlatılması acil ve ertelenemez bir sorumluluktur. Gençliğin biriken sorunları ortak bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Mücadelenin her alanında ve düzeyinde bu hedefle hareket etmeyen bir çabanın gençliğin ihtiyaçlarına yanıt verme şansı bulunmamaktadır. Öyleyse yapılması gereken, zaman kaybetmeksizin yeni dönem gençlik mücadelesinin gündem ve ihtiyaçları temelinde geniş bir tartışma sürecini başlatmak olmalıdır.

d) Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu birleşik ve devrimci bir gençlik mücadelesi ihtiyacının yakıcı önemini ortaya koyarak, gençliğin sorun ve ihtiyaçlarının tartışıldığı bir kürsü olma misyonunu hayata geçirmek için etkin bir çaba ortaya koyacaktır. Zira bugünün gençlik mücadelesi, sınırları ne olursa olsun, apolitizme ve kendiliğindenciliğe karşı kararlı bir duruşu zorunlu kılmaktadır. Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu bu zorunluluğu yerine getirmek için etkin bir çaba ortaya koymak, geniş gençlik kesimlerinin bir tartışma kürsüsü haline gelmek için yeni dönemde kararlılıkla mücadele edecektir.

e) Bu çerçevede özellikle emperyalist savaş ve ticari eğitim gündemlerinin tartışılması ve birleşik devrimci bir 6 Kasım'ı örgütleme ihtiyacı yeni dönem açısından önem taşımaktadır. Tüm devrimci ve ilerici güçler, yeni dönemin bu temel gündemlerini birleşik ve devrimci bir gençlik mücadelesi hedefi ile ele almalı ve günü kurtarmak değil geleceği kazanmak için planlı, hedefli ve birleşik bir mücadele hattının önünü açmalıdır.

2) Yeni dönem gençlik mücadelesi ve gündemleri:

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu yeni dönem gençlik mücadelesinin gündemlerini ticari eğitim ve uygulamaları, emperyalist savaş ve saldırganlık, faşist-şoven gericiliğe, baskı ve teröre karşı mücadele, nükleer santral gündemi olarak belirlemiştir.

a) Ticari eğitim uygulamaları ve sonuçları:

Gençlik ticarileşen eğitimin çok yönlü sorunları ile karşı karşıyadır. Birleşik ve devrimci bir gençlik hareketinin temel dinamiğini bu gündemin gençlik içerisinde nasıl bir mücadele pratiğine konu edildiği belirleyecektir. Bugüne kadar ticari eğitime karşı verilen mücadele bir kısırlık taşımış ve gençliğin geniş kesimlerinin mücadele gündemi haline dönüştürülememiştir. Bunun nedeni ise ticarileşen eğitim sürecinin ortaya çıkardığı sonuçların yeterince kavranamamasıdır.

Birincisi; eğitim hizmetlerinin paralılaşması ve olanaklı olduğu ölçüde özelleştirilmesidir. Bu sorun bugün işçi ve emekçi kökenli gençlik güçlerinin en temel sorunlarından biridir. Paralı eğitim uygulamaları ve özelleştirme saldırıları tüm üniversitelerde üniversite gençliğinin karşısına çıkmaktadır. Ticari eğitime karşı mücadele aynı zamanda eğitim hizmetlerinin paralılaştırılmasına ve özelleştirilmesine karşı mücadeledir.

İkincisi; ticari eğitimin gençliği işsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya bırakmasıdır. Bu sorun artık yüksek öğretim gençliğini de kesmektedir. Yüksek öğretim, işsizlik ve geleceksizliği 4 yıl ertelemek dışında bir şey ifade etmemektedir. Sistem gençliğe üniversite sonrasına dair hiçbir gelecek sunamamaktadır.

Üçüncüsü; ticari eğitim sürecinin zorunlu bir sonucu olan üniversitelerdeki baskı koşullarıdır. Soruşturma terörü, kamera sistemleri, turnikeler vb. anti demokratik ve baskıcı uygulamalar bu saldırıların güncel görünümleridir. Ancak sistemin baskıcı ve gerici uygulamaları bu güncel saldırıları aşan bir kapsama sahiptir. Eğitim müfredatından üniversitelerdeki söz ve karar hakkına kadar tüm eğitim sistemi gerici ve anti-demokratik bir karakterdedir. Eğitim hizmetlerini ticarileştiren sistem, sistemli bir baskı mekanizması ile ortaya çıkabilecek tepkiyi daha başlangıçta sindirmek istemektedir.

Tüm bu başlıklar ticari eğitime karşı mücadelenin temel yanlarını ortaya koymaktadır.

Bu çerçevede Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu aşağıdaki taleplerle gençliği mücadeleye çağırmaktadır:

-Paralı eğitime ve eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesine hayır!

-Tüm özel üniversiteler kapatılsın ve eğitimde özelleştirme uygulamaları durdurulsun!

-Har(a)çlar kaldırılsın!

-Tüm öğrencileri nitelikli ve ücretsiz barınma hakkı!

-Tüm üniversite öğrencilerine iş güvencesi! Kamunun tasfiyesine son!

? Gerici ve anti demokratik eğitime son verilsin!

-Bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim!

-Üniverite öğrencilerine söz yetki ve karar hakkı!

-Özerk-demokratik üniversite!

Dördüncüsü; ticari eğitim üniversiteler ve bölümler arasında işbölümü ve farklılaşmayı doğurmaktadır. Bu temelde farklı bölümler farklı başlıklar ve yoğunluklarla ticarileşen eğitimin sonuçları ile karşı karşıya kalmaktadır.

Bu çerçevede Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu aşağıdaki taleplerle gençliği mücadeleye çağırmaktadır:

-Tüm mühendislik ve mimarlık öğrencileri yetkin mühendisliğe ve sonuçlarına karşı kararlılıkla mücadele etmelidir. Mühendislik ve mimarlık öğrencilerini geleceğin köleleri haline getiren bu saldırıya dur demek için etkin bir politik çalışma yeni dönemde zaman kaybetmeksizin başlatılmalıdır.

-Eğitim fakülteleri öğrencileri üniversite sonrasında işsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik bu saldırının eğitim fakültelerindeki somut biçimleridir. Eğitim fakülteleri öğrencileri sözleşmeli öğretmenliğe ve kamu hizmetlerinin tasfiyesine karşı kararlılıkla mücadele etmelidir.

-Tıp fakülteleri öğrencileri aile hekimliği ve zorunlu hizmet saldırısı ile karşı karşıyadır. Geleceğine ve hekim olma onuruna sahip çıkan tüm sağlık öğrencileri sistemin bu saldırıları karşında etkili bir karşı koyuş örmek zorundadır.

-Hukuk fakültesi öğrencileri karşı karşıya bulundukları kölelik saldırısı olan stayjer avukatlık ve avukatlık sınavı saldırısına karşı mücadele etmelidir.

-Meslek Yüksek Okullarında okuyan binlerce öğrenci staj sömürüsüne, anti bilimsel ve niteliksiz eğitime ve geleceksizliğe karşı mücadele etmelidir.

Beşincisi; güncel planda ticari eğitim uygulamalarının başında mediko sosyal hizmetlerinin özelleştirilmesi ve tüm öğrencilere bu zamana kadar sunulan sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi durmaktadır. Yine tüm ünversitelerde artan soruşturma saldırıları ile kamera ve turnike sistemleri üniversitelerdeki baskı ve terörün güncel biçimleri olarak öne çıkmaktadır.

Öte yandan yeni reform tartışmaları ile yüksek öğrenimde planlanan yasal dönüşümler hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. YÖK-TÜSİAD merkezli planlanan dönüşümler ve yeni reform tartışmaları özelleştirme ve ticarileştirme saldırısının güncel boyutuna işaret etmektedir.

Bu çerçevede Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu aşağıdaki taleplerle gençliği mücadeleye çağırmaktadır:

-TÜSİAD ve YÖK değil, söz ve karar hakkı öğrencilere!

-Mediko hizmetlerinin özelleştirilmesine hayır! Herkese parasız sağlık hizmeti!

-Turnikeler ve kameralar kaldırılsın! F tipi üniversite istemiyoruz!

-Soruşturmalara son verilsin!

b) Emperyalist savaş ve saldırganlık:

Gençlik mücadelesinin yeni dönem gündemlerinin bir diğerini ise emperyalist savaş ve saldırganlık oluşturmaktadır. Lübnan, Irak ve Filistin üzerinden devam eden emperyalist kuşatmaya karşı verilecek mücadele öncelikli olarak birleşik, kitlesel ve militan bir gençlik mücadelesi geliştirmeyi hedeflemek, dönemin olanaklarına bu gözle bakmak zorundadır.

Birincisi; savaş karşıtı süreç ideolojik ve politik planda güçlü bir arka plana sahip bir biçimde oluşturulmalıdır. Geçmiş dönemin savaş karşıtı mücadelesinin temel zaafı politik planda hedeflerinin net olmaması idi. Bu nedenle genel bir savaş karşıtlığı üzerinden gelişen rüzgâr güçlü bir politik çerçeveye sahip olmadığından hızlı bir biçimde dağıldı. Yeni dönemde savaş karşıtı mücadelenin güçlü bir anti emperyalist temel üzerinden ele alınması güncel bir zorunluluktur. Bugün gelişen savaşın arka planına baktığımızda, bu bağın dolaysız bir biçimde kurulmasını olanaklı kılacak onlarca neden söz konusudur. Bu nedenle savaş karşıtı gençlik mücadelesi anti emperyalist bir gençlik muhalefeti yaratma hedefine kilitlenmek zorundadır.

İkincisi; savaş sürecinin bugün öne çıkan bir diğer yanı, Lübnan'a emperyalistler için savaşacak asker gönderilmesidir. Bu ABD merkezli saldırganlığın taşeronluğunu yapmak adına ülkemiz gençliğinin emperyalistler için vurucu güç haline gelmesi demektir. Bu sorun aynı zamanda anti emperyalist mücadeleyi içteki dayanaklarına karşı da bir mücadele haline getirerek daha tutarlı bir anti emperyalist temel oluşturmaktadır. Bu nedenle “Lübnan'da ABD askeri olmayacağız, emperyalizmin askeri olmayacağız!” vb. şiarlar yeni dönem gençlik mücadelesinin temel mücadele şiarları olacaktır.

Üçüncüsü; savaş karşıtı mücadele iki yönlü olarak eğitim sisteminin sorunları ile birleştirilmek zorundadır. Birincisi, savaş karşıtı mücadelenin gençliğin ileri unsurlarına daralmasını engellemek için bu mutlaka gereklidir. İkinci olarak ise, savaş karşıtı sürecin ortaya çıkardığı olanaklar ancak birleşik ve kitlesel bir gençlik mücadelesi hedefi temelinde kazanıma dönüştürülebilir. Bu nedenle “Savaşa değil eğitime bütçe! Emperyalizmin askeri, YÖK'ün kölesi olmayacağız!” sloganları yeni dönem mücadelesinin temel şiarları olacaktır.

Dördüncüsü; emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı mücadele aynı zamanda tüm ilerici ve devrimci çevrelerin ortak mücadelesini zorunlu kılmaktadır. Bu doğrultuda tüm ilerici ve devrimci güçleri bir araya getiren savaş ve ticari eğitim karşıtı yerel platformlar veya komiteler zaman yitirmeksizin kurulmalıdır. Savaşa ve ticari eğitime karşı mücadelede bu yerel örgütlenmeler mücadelenin daha hedefli ve planlı örgütlenmesini sağlarken, aynı zamanda gündemlere duyarlı tüm kesimlerin içerisine katan bir zeminde ele alınmalıdır. Ancak bu zemin savaş karşıtı süreci gençliğin geniş kesimlerinin katıldığı bir sürece dönüştürebilir ve ancak bu zemin üzerinden gençlik muhalefeti politik planda başarılı sonuçlar elde edebilir.

c) Faşist-şovenist gericiliğe, baskı ve teröre karşı mücadele:

Sermaye devleti açısından baskı ve terör hiçbir zaman nedensiz olmamıştır. Bugün de Ortadoğu'da süregiden savaşa taşeronluk görevi ve aynı zamanda sosyal saldırıların artmasının kitle mücadelesi açısından ortaya çıkardığı olanaklar sermaye devletini içte ve dışta saldırgan politikalar izlemeye itmektedir.

Bu saldırganlığın ilk sonucu şovenizmin ve milliyetçiliğin körüklenmesi olmaktadır. Kürt halkının haklı ve meşru özgürlük talebine karşı Türk milliyetçiliği tırmandırılmakta, linç girişimleri gibi Kürt halkına dönük faşist saldırılarla bu şovenist histeri derinleştirilmektedir. “Vatandaş tepkisi” olarak nitelenen bu saldırıların arka planında sermaye devletinin terör politikaları vardır. Bu saldırganlığın bir yanını Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini bastırmak hedefi oluştururken, öteki yanını emperyalist-siyonist saldırganlığın taşeronluğunu üstlenme ve bunu meşrulaştırmak çabası ve sosyal saldırılar karşısında hoşnutsuz olan geniş işçi ve emekçi yığınlarını sindirmek hedefleri oluşturmaktadır.

Üniversiteler cephesinden de durum farklı değildir. Son dönem artarak devam eden soruşturma saldırısı sermaye politikasının üniversiteler cephesindeki yansımasıdır.

Bu çerçevede ilk olarak, baskı ve terör uygulamalarının karşısına çıkmak, savaşa ve ticari eğitime karşı etkili bir mücadele hattı örmekle aynı anlama gelmektedir. Sermayenin bizi sıkıştırmaya çalıştığı cendereyi yırtarak geniş gençlik yığınlarını mücadele çekmek, baskı ve teröre karşı mücadelenin en etkin yoludur.

İkincisi, güncel planda Kürt halkının haklı mücadelesine destek olmak, faşizme ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini savunmak anlamına gelmektedir. Sermayenin Kürt ve Türk halkları ve tabii ki gençliğini karşı karşıya getirmeye çalıştığı bir dönemde halkların kardeşleşmesi şiarı şovenist histeriye karşı mücadelenin temel halkasını oluşturmaktadır.

Üçüncü olarak ise üniversitelerde yaşanan özgün sorunları (kameralar, turnikeler, soruşturmala vb.) etkin bir biçimde işlemek, bu saldırıları boşa düşürmek için savaşa ve ticari eğitime karşı geniş gençlik yığınlarını harekete geçirmek temel bir zorunluluktur.

d) Nükleer santral gündemi:

Gençlik mücadelesinin yeni dönem gündemlerinden bir diğerini ise Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santral oluşturmaktadır. Nükleer santrallerin çevre, doğa ve insan yaşamına zararları geniş gençlik kesimlerinin haklı tepkisine konu olmaktadır.

Nükleer santral kurma girişimini değerlendirirken birkaç yönü işlemekte fayda var:

Birincisi; nükleer santraller doğal yaşamı ve insan hayatını tehlikeye atmaktadır. Kapitalist sistemin kâr hırsı bu santralleri yanı başımızdaki birer nükleer bomba haline getirmektedir. Son dönem ülkenin dört bir yanında ortaya çıkan zehirli atıklar, nükleer santrallerin yaşamımızı nasıl bir tehlike ile karşı karşıya bıraktığını açık bir biçimde göstermektedir.

İkincisi; nükleer santrallerin Avrupa ve Amerika'da terkedilirken, Türkiye'ye öneriliyor olmasıdır. Nükleer santraller emperyalist devletlerin/tekellerin çıkarları doğrultusunda gündeme getirilmektedir. İşte bu nedenle nükleer karşıtı mücadele aynı zamanda anti emperyalist bir mücadeledir.

Üçüncü olarak, nükleer santral girişimlerinin dünya çapında nükleer silahlanma yarışına girildiği bir sürece denk gelmesi hiçbir biçimde rastlantı değildir. Her nükleer santral aynı zamanda nükleer silah anlamına gelmektedir. Ve nükleer santral kurma çabası Türkiye açısından nükleer silahlanma çabasının bir göstergesi sayılmalıdır. İşte bu nedenle nükleer santrallere hayır demek, emperyalist savaş ve saldırganlığa hayır demektir.

Dördüncü olarak, bugün nükleer karşıtı çalışmalar tüm eksiklerine karşılık NKP (Nükleer Karşıtı Platform) çatısı altında yürütülmektedir. Bu nedenle NKP eksiklerinden arındırılarak, gerçek bir kitle platformu haline getirilmeye çalışılmalıdır. NKP'nin yürütmeye çalıştığı nükleer karşıtı çalışma üstte bahsettiğimiz belirlemeler ışığında politik ve hedefli bir biçime sokulmalıdır. NKP'nin çeşitli üniversitelerde yerel ayakları oluşturulmaya çalışılarak nükleer gündemi yerellere taşınmaya çalışılmalıdır.

3) Birleşik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kasım için ileri:

Gençlik mücadelesinin bir diğer önemli gündemini 6 Kasım oluşturmaktadır. Geçmiş dönemin ortaya çıkardığı dersler ışığında 6 Kasım sürecinde tüm ilerici ve devrimci gençlik güçler aşağıda ifade edilen temel sorumlulukların bilincinde hareket etmeli ve birleşik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kasım için azami bir çaba sarf etmelidir:

a) 6 Kasım'ın alanlarda yaratacağı politik etkinin ve gençlik hareketi cephesinden ortaya çıkartabileceği imkânların asıl belirleyeni, eylemin ön çalışma sürecine ilişkin tartışmalar ve eylemin gençlik hareketinin ihtiyaçları ile kurduğu ilişkidir. Bu açıdan 6 Kasım bir süreç olarak algılanmalıdır. 6 Kasım'ı bir süreç olarak algılamak demek, eylemin öncesini ve sonrasını tartışmak, planlamak ve eylemi güçlendirmek için ortaya konulan her çabanın özünde gençlik hareketinin yaşadığı tıkanmayı aşmayı hedefleyen bir çaba olduğunu kavramak demektir.

b) 6 Kasım'ın bir diğer önemli yanını gençlik mücadelesinin gündemleri ile kurduğu bağ oluşturmaktadır. İşte bu nedenle bu yıl 6 Kasım eylemleri YÖK'e, ticari eğitime ve emperyalist saldırganlığa karşı birleşik ve devrimci bir gençlik mücadelesini geliştirme hedefi ile ele alınmalıdır.

c) Birleşik bir 6 Kasım'ı başarmanın ve sonraki sürece anlamlı sonuçlar bırakabilmenin en önemli koşulu ise kitle inisiyatiflerini açığa çıkartabilmektir. Bugün 6 Kasım'a ilişkin olarak yürütülen tartışmalarda hemen olumlanan bu bakışın kendisi bir temenni olarak kalmayacaksa, geçmiş seneleri aşan bir çaba ile birleşik bir tarzla bu çalışmalar derhal başlatılmalıdır. Kitle inisiyatifleri 6 Kasım'ı belirleyecek gündemler etrafında açık kitle platformları veya komiteleri aracılığıyla hızlı bir biçimde oluşturulmaya başlanmalıdır. Bu alanda sağlanan başarı 6 Kasım'ı öncesiz bir süreç olmaktan çıkaracak ve 6 Kasım sonrasının da güvencesi olacaktır.

d) 6 Kasım eylemleri, hareketin eylem dinamizmi hesaba katılarak bu dinamizmi geliştirmek hedefine kilitlenmek zorundadır. Kitlelerden kopuk bir eylem çizgisi, ne kadar devrimci bir giysi içerisinde sunulursa sunulsun, gençlik hareketinin kısır bir çerçeveye sıkışmasının başlıca nedenlerinden birisidir. Merkezi ve yerel eylem biçimlerini belirleyen, kitle hareketinin verili durumu, ihtiyaçları ve imkânları olmalıdır, bu çerçevede her türlü yapay zorlamadan kaçınılmalıdır.

Yerellerde etkin bir kitle çalışmasına konu edilmemiş, asgari örgütsel dayanaklar oluşturamamış bir merkezi eylemin başarı şansı bulunmamaktadır. Kitle hareketinden kopuk, kendi içerisinde amaçlaşmış bir eylem çizgisi, gençlik hareketine yarardan çok zarar vermektedir. Son birkaç yıldır eylem alanları üzerinden yapılan tartışmalar eylemin araç olma özelliğini yok saymakta, politik amaç ve hedef kaybolmakta, eylem kendi içerisinde amaçlaştırmaktadır.

e) Bu temel hedefler doğrultusunda 6 Kasım eylemleri birleşik, kitlesel ve devrimci bir zeminde örgütlenebilmelidir. Geçmiş yıllarda ortaya çıkan parçalı 6 Kasım eylemleri, eylemlerin gücünü ve etkisini zayıflatmakta, öte yandan bu parçalı tablo gençlik mücadelesinin gelişmesinin önünde bir engele dönüşmektedir. İşte bu nedenle önümüzdeki 6 Kasım'ın çağrısı, birleşik devrimci bir 6 Kasım olmalıdır!

2 Eylül 2006

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu