11 Ağustos 2006 Sayı: 2006/31 (31)
  Kızıl Bayrak'tan
   Halkların birleşik devrimci gücü, işçi ve emekçilerin devrimci sınıf savaşı karşısında emperyalizm kağıttan kaplandır!
  Milletvekillerinden timsah gözyaşları.... Kim kimin dostu kim kime düşman?
  Katliam ortaklığına izin vermeyelim, kardeş halklarla dayanışmayı yükseltelim!
  İşbirlikçi uşak takımı ABD emperyalizminin Ortaoğu'daki taşeronluğuna hazırlanıyor
  DİSK yönetimi siyonist temsilciyi DİSK Genel Merkezi'nde ağırladı! İşçi sınıfı bu hainlere artık dur demelidir!
Sağlık alanında saldırılar sürüyor!
Elektrikte zam kapıda
Öncü AŞ işçileriyle sendikalaşma süreci üzerine konuştuk
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi / Orta sayfa
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali onbini aşkın işçi ve emekçinin katılımı ile gerçekleşti.
  İran emperyalist/ siyonist saldırganlığın maşası BM'nin dayatmalarını reddetti
  Siyonist zorbalar Filistin meclis başkanını da tutukladı
  ABD işgal ordusu Bağdat'taki Sadr kentine saldırdı
  Lübnan yönetimi saldırgan İsrail'i savunan BM tasarısını reddetti
  Dünyada emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı eylemlerden
  Almanya'da doktorların grevi yayılıyor
  Meksika'da milyonlar ayakta
  Batı, İsrail ve ortadoğu / Abu Şehmuz Demir
  Yedi aydından savaşa karşı ortak bildiri: İtham ediyoruz!
  Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı gündemde
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşçi Kültür Evleri için çok yönlü bir sınav...

Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi

Üç yıldır Mamak'ta gerçekleştirilen kültür-sanat festivali, sınıf devrimcileri açısından kültürel alan faaliyetinde elde edilen toplam deneyim ve birikimin çok yönlü bir sınanma alanına dönüşmüş durumda. Özellikle geride bıraktığımız festival süreci bunun imkanlarını büyük oranda sağlamıştır. Yerel bir çalışma olarak başlayan festival süreci son iki yıldır İşçi Kültür Evleri açısından irdelenmesi gereken bir dizi deneyimi açığa çıkarmıştır. Gelinen yerde kitle çalışmasından kurumsal gelişime, sanatsal faaliyetlerden düşünsel birikime kadar geniş bir çerçevede değerlendirilmesi gereken bu deneyimlerden sonuçlar çıkarmak, geliştirmek ve kalıcılaştırmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Asıl sınav bu alanda verilmelidir, ki festival çalışmasının bir kısır döngüye girmesini ve giderek tüketilen bir araca dönüşmesini engellemenin yolu da buradan geçmektedir. Bu eksende üçüncüsünü örgütlediğimiz kültür-sanat fesivali, ortaya çıkardığı olanaklar üzerinden asıl sonuçlarını önümüzdeki süreçte verecektir.

Bu çerçevede kültür sanat mücadelesinde bir araç olarak üç yıldır kullanılan festival çalışmasını kendi içerisinde amaçlaşan bir bakıştan çıkararak, İşçi Kültür Evleri'nin gelişim süreci üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Başarı ve başarısızlık temelinde yapılacak her tespit bu temelde ele alınmalıdır. Bununla birlikte, elbette festival süreçlerinin kendine özgü yönleri, yereli kesen özgüllükleri bulunmaktadır. Bu nedenle, yapacağımız değerlendirmede bir bütün olarak geride bıraktığımız festival deneyimlerinin toplam sonucunu ele almaya çalışacağız.

Kitle inisiyatifini geliştirmenin bir aracı olarak festival

Festival düşüncesi başlangıçta yerel çalışmanın gelişimi ve ihtiyaçları üzerinden hayata geçirilmişti. Buna rağmen ilk deneyim sürecinden itibaren kitle çalışmasında derinleşme ve yarattığı etki alanı devrimci kamuoyunda kısa sürede dikkatleri festivale çekti diyebiliriz. İkinci festivalin daha geniş bir çerçevede, toplamında İKE'ler üzerinden örgütlenmesinin gerisinde bu ilgi yatmaktaydı. Bir deneyim aktarımı ve birikimin toplama maledilmesi noktasında anlamlı bir adım olarak değerlendirebileceğimiz 2. festival süreci bu yönü ile başarılı bir çalışma olarak tanımlanabilir. Fakat festival sürecinin bu kendine has gelişimi içerisinde kitle inisiyatifinin özel olarak geliştirilmesine dönük ilk adımlar ancak bu yıl atılabilmiştir. Geçtiğimiz yıl boyunca süren tartışmalar ışığında ortaya çıkan ve son süreçte somutlaşan “festivali emekçilere maletme” düşüncesi, bu yıl gerçekleştirilen festivalin en temel ayrım noktası oldu. Bu bakışaçısı tek başına çalışmanın mevcut ihtiyaçlarına değil, fakat tam da programatik bir zemine oturmaktadır. “Kültürel ve sanatsal faliyetleri kitlelerin gündelik etkinliğine dönüştürme” bakışının festivalle birlikte güncel bir şekilde ele alınmasının özlü bir ifadesidir. Elbette verili koşullar altında bunun belli sınırlılıkları olduğu açıktır. Ama sorunun bu açıklıkta algılanması, dahası ısrarlı bir çabaya konu edilmesi bakımından ilk adımların atılmış olması dahi ayrı bir anlam taşımaktadır. 3. Kültür-Sanat Fesivali'ni diğerlerinden ayıran asıl yön bu olmuştur. Bu bakışın yeterince hayata geçirilip geçirilmediğinden bağımsız olarak “emekçi meclisi, komisyon ve komiteleşme” çalışmaları gelecek açısından önem taşımaktadır. Bu adımların atılması sadece festivale endeksli bir bakışla da sınırlandırılmamalıdır. Çalışmanın sürekliliği içerisinde kitle inisiyatifinin geliştirilmesi, buna dönük araç ve mekanizmaların oluşturulması yarının değil bugünün sorunudur. Bu yıl yapılan alan anketlerinin irdelenmesi bu açıdan öğreticidir.

3. Kültür-Sanat Festivali ön hazırlık süreci dahil olmak üzere bu bakışın etrafında örgütlenmeye çalışıldı. Çalışmanın götürüldüğü her alanda buna uygun ilk adımlar atılmış oldu ve şimdiden kimi sonuçları alınmaya başlandı. Elbette kitle inisiyatifini geliştirme noktasında henüz istenilen düzeyde bir başarı elde ettiğimizi söyleyemeyiz. Fakat bu yönde atılan ilk adımların pekiştirilmesi, dahası kalıcı hale getirilmesi ve geliştirilmesi önümüzdeki süreç açısından belirleyici olacaktır. Elbette bu sorumluluklar festivalin yapıldığı yerellikle sınırlı algılanmamalıdır. Emekçi inisiyatifini geliştirecek araç ve mekanizmaların etkili bir şekilde değerlendirilmesi, toplamında İKE'lerin gündelik faliyetinde gözetilmesi gereken bir gerçekliktir.

Çalışmaya katılan güçleri özneleştiren bir süreç olarak festival

Bugüne kadar sayısız deneyim göstermiştir ki, hedefleri net ve araçları işlevli bir şekilde belirlenmiş politik çalışma üzerinden harekete geçirilen güçler, çok daha hızlı bir şekilde özneleşmektedir. 3. Kültür-Sanat Festivali bize bunu en yalın hali ile bir kez daha kanıtlamıştır. Festival hazırlık çalışmalarının öncesinde kurumlarımıza sadece uğrayan, yer yer çalışmalarımıza “katkı” sunan birçok genç ve emekçi festival sürecinde çalışmanın öznesi haline gelebilmiştir. Öncesinde çekimser hatta mesafeli davranan bir dizi ilişkinin faaliyetin içerisinde sorumluluklara görev bilinci ile sarıldığını yaşayarak gördük. Çalışmaya ilk defa katılan güçler bize ve mücadeleye dair kafalarında biriken köklü önyargılarını, korku ve kaygılarını hızlı bir şekilde aşabilmiştir. 3. Kültür-Sanat Festivali açısından önemle altının çizilmesi gereken bir diğer nokta budur. Son festival bu açıdan yeni bir dizi olanak sağlamıştır. Üç günlük gözlemlerimiz üzerinden şunu açıklıkla söyleyebiliriz ki, yeni tanıştığımız kimi gençler ve emekçiler dahi hızla çalışmanın parçası haline getirildiğine faaliyetin doğal taşıyıcıları olabiliyorlar. Sıradan bir izleyici konumundan festivalin örgütleyenleri arasında hızla yerlerini alabiliyorlar. Davranışlarından düşüncelerine bir dizi gelişimi yoğun bir şekilde yaşayan bu insanlarla kalıcı ilişkiler yaratmanın olanakları böylelikle aralanmış oluyor.

İşçi Kültür Evleri olarak festival süreçlerinde gözlemleyebildiğimiz bu olguları gerek tarihsel deneyimler gerekse kendi pratiklerimiz üzerinden değerlendirmelerimize konu etmiştik. Bu açıdan festivalin ortaya çıkardığı deneyimler önemlidir. Fakat “emekçilerin toplumsal yaşam içerisinde özneleştirilmesi” için verilen çaba İKE'ler açısından dönemsel bir sorun değildir. Tersine alternatif devrimci kültür ve sanat mücadelesi içerisinde süreklileştirilmesi gereken, gündelik çalışmada hassasiyetle gözetilmesi gereken bir alandır. Bu açıdan 3. Kültür-Sanat Festivali yeterli açıklığı sağlamaktır.

Kitlelerle devrimci temelde bütünleşmenin anlamı ve çalışmamızda ortaya çıkan sorun alanları

Bu yılki festival çalışmasının temeline kitle inisiyatifini geliştiren bir çalışma tarzını koyduğumuzun altını yukarıda çizmiştik. Bunda önceki yıllara oranla kısmi başarılarda elde ettik. Bölgede kendi imkanlarımızı aşan bir dizi gücü ve olanağı devrimci bir temelde hareket ettirebildik. Bunu sadece kitle çalışmasının araçları üzerinden değil bir takım kurumsal ve sanatsal faaliyet üzerinden de hayata geçirebildik. Gelinen yerde yılların deneyimi üzerinden kitle çalışmasında önümüze çıkan öznel zayıflıklara eğilmek ve ilk iki festival sürecinin ortaya koyduğu somut deneyimlerden dersler çıkarmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Son festivalin sağladığı olanaklardan etkili bir şekilde yararlanmanın yolu buradan geçmektedir.

3. Kültür-Sanat Festivali vesilesiyle kitle çalışması üzerinden tarif etmeye çalıştığımız temel yönleri bir kez daha vurguladıktan sonra, emekçilerle bütünleşme ve çalışmanın sürekliliği açısından karşımıza çıkan sorun alanlarına çubuğu bükebilir, buradan hareketle, binlerce emekçi ile gündelik faaliyete oranla daha yakın ilişkiler kurma olanağını sağladığımız festival dönemlerinin ardından karşımıza çıkan eksikliklere girebiliriz.

İlk olarak, festival dönemlerinde yürütülen kitle çalışmasının bir kavrayışa dayanmadığı, politik etkisi ve sonuçlarından istenildiği düzeyde faydalanılamadığı koşullarda, yaratılan etkinin tüketilme tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağının altını çizmek gerekiyor. Hedeflerin doğru bir temelde kavranamaması, dahası buna uygun araçlarla kitle çalışmasının geliştirilmemesi, emekçilerle devrimci bir zeminde bütünleşmemizin önünde bir engele dönüşebiliyor. Festivallerin kendi içerisinde açığa çıkardığı başarı, ilerleyen dönemde politik-pratik sürekliliği sağlanamadığı koşullarda, moral ve motivasyon planında yıpranmaya yol açabiliyor. Kavrayış planında yaşanan bu zayıflık içe kapanma, kendine ve kitlelere yönelik güvensizlik eğilimini güçlendirebiliyor. Bunun kendisi bizzat kendi emeğimizle şekillenen festival çalışmasında yaratılan olanakların hızlı bir şekilde heba edilmesine sebep olabiliyor. Festival dönemi ne kadar güçlü ve kitlesel geçerse geçsin, bu noktada yaşanan güvensizlik ve daralma birikimlerin süreklileşmesini ve geliştirilmesinin önünde engele dönüşebiliyor. İlk iki festival deneyimi bu sorunu somut bir şekilde bize göstermiştir.

Elbette mesele sadece festival dönemlerine indirgenemez. Bizim açımızdan festivaller kültürel alan üzerinden yılları bulan toplam çalışmamızın açığa çıkardığı bir düzeyin ifadesidir. Tartışılması gereken bir diğer nokta asıl olarak budur ve sorun bu genişlikte ele alındığında festivali hayli aşmaktadır. Daralma ve kitlelere dönük güvensizlik, toplamında çalışmamızın yılları bulan etkisini de tehtit eden bir olgu olarak zaman zaman karşımıza çıkabilmektedir. Bu yönüyle festival süreçleri kitlelerin doğru bir politik-pratik müdahale üzerinden neler yapabileceğini görmemizi sağlayan özgül örneklerdir. Üç yıldır biz bu gerçeği bizzat kendi pratiğimiz üzerinden gözlemleme olanağına sahip olduk.

Bir diğer sorun alanı ise çalışmanın etkisi üzerinden elde edilen olanakların süreklileştirilmesi ve kalıcılaştırılması yönünden yaşanmaktadır. Bunun gerisinde de festival gibi araçların salt başına kendi içerisinde amaçlaştırılması yatmaktadır. Üç yıldır gerçekleştirdiğimiz festival dönemlerinde binlerce emekçi ile maddi ve moral değerler etrafında anlamlı bir bütünleşme gerçekleştirebildik. Ortaya koyduğumuz politikalar üzerinden emekçileri harekete geçirebildik. Günümüzde belli politik gündemler üzerinden binlerce emekçiyi yanyana getirmenin zorlukları düşünüldüğünde yaptığımız çalışmanın değeri daha iyi anlaşılacaktır. Elbette bu sınırlar içerisinde değerlendirildiğinde, festival çalışmaları bizim açımızdan büyük bir başarıdır. Fakat festivallerde açığa çıkarılan enerji ve ısrar politik faaliyette süreklilik ve ısrara dönüştürülmediği oranda ayakları havada kalmaktadır. Festivali dar ve kendi içerisinde amaçlaştıran bakışaçısı, dönemin etkisi ve yoğunluğu ortadan kalktıktan sonra yerini rehavet havasına bırakabiliyor. Onbinden fazla emekçinin katıldığı ikinci kültür sanat festivalinin sonuçları üzerinden bunu açıkça görebiliyoruz. Aslolan festival yapmakta ısrar değil festivalin politik gündemleri ve yarattığı etki alanı üzerinden çalışmanın sürekliliğini başarabilmektir. Ve ancak bu başarıldığında işçi ve emekçilerle kalıcı bağlar kurulabilir, festivalde yaratılan maddi-manevi ve politik bütünlük korunabilir. Kitlelerle devrimci bir zeminde bütünleşme sorunu olarak tarif edilen şeyin kendisi gerçek anlamda burada cisimleşebilir. Bu çerçevede şimdiden bir dizi dersler çıkarmış durumdayız

Düşünsel birikim planında bir ilk adım: “Kültür Sempozyumu”

Bu yıl gerçekleştirdiğimiz festivalinin değerlendirilmesi gereken bir başka yönü ise sempozyum çalışmasıdır. İKE'ler açısından sempozyumu, kültür-sanat alanında yılları bulan pratik mücadele süreci içerisinde güncel ve tarihsel olarak biriken bir dizi sorun alanına yönelik düşünsel planda atılmış bir ilk adım olarak tanımlayabiliriz. Tüm eksik ve yetersizliklerine rağmen bu alanın ihtiyaçlarına dönük gösterilen bu çabanın anlamı büyüktür. Ve bu sınırlarda düşünüldüğünde başarılı bir çalışmadır da. Fakat toplamında bakıldığında, sempozyum hazırlık sürecinden tartışmaların geldiği noktaya kadar bir dizi yetersizlik varlığını sürdürmektedir.

Kültür sempozyumunun bir başka önemi festival çalışmasında tuttuğu yerdir. Bu açıdan 33. Kültür-Sanat Festivali'ne ayrı bir nitelik katmış, bir bütün olarak İKE'lerde düşünsel birikimin mevcut tablosunu göstermiş, önümüzde duran sorumluluklar daha açık ve net bir şekilde görülebilmiştir. Elbette atılan bu ilk adımlar burada bırakılmadığı, tüm İKE'lerin başlatılan süreç üzerinden kendi önüne görevler koyduğu oranda sempozyum gerçek işlevini yerine getirecektir.

Politik çalışmada sanatsal etkinliğin gücü

Ön hazırlık süreci dahil olmak üzere festival boyunca devam eden eylem ve etkinliklerde güçlü bir politik atmosfer hakimdi. İlk gün seyirci konumuyla motivasyonunu sahne üzerinden sağlayan bir kitle sözkonusuyken, ikinci ve üçüncü gün farklı bir tablo ile karşı karşıya idik. Öyle ki, bir noktadan sonra festival anti-emperyalist bir gösteriye dönüşebildi. Ortadoğu halklarıyla dayanışma ruhunun ve düzene karşı biriken öfkenin açığa çıkarılabildiği bu tablo görülmeye değerdi. Her konuşma ya da etkinlikten sonra anti-emperyalist sloganlar emekçiler tarafından attırılıyordu.

Bu tablonun tek başına politik mücadelenin materyalleri ile yaratıldığını söylemek eksik bir değerlendirme olacaktır. Elbette işin bir boyutu budur ve fazlasıyla önemlidir. Her aracın kendi başına ayrı bir işlevi vardır. Fakat festival çalışması kitlelere yönelik kullanılan bir dizi aracın yanı sıra devam eden sanatsal faaliyetle birlikte düşünülmelidir. İşte emekçilerle yakalanabilen bu anlamlı politik bağda sanatsal çalışmaların yeri büyüktür. Okunan şiirler, oynanan sokak tiyatroları ve söylenen türküler festival boyunca kitlelerle politik bir zeminde bütünleşmenin önemli dayanakları olmuştur. Aynı zamanda emekçilerin çalışmamızı sahiplenmesinde de temel bir rol oynamıştır. Festivalin bu denli güçlü geçmesinde “tanınmış isimlerin” belirleyici olduğunu söyleyenlere en güzel yanıtı yine Mamaklı emekçiler bu vesileyle vermiştir. 3. Kültür-Sanat Festivali'nde belirleyici olan bir başka temel nokta işte budur. Emekçiler tarafından sahiplenilen sanatsal faaliyetleriyle, politikalarıyla birlikte toplamında İşçi Kültür Evleri olmuştur.

Bu açıdan İKE'lerin sanatsal üretim alanında kendi ürünlerini nitelik ve nicelik üzerinden geliştirmesi ve süreklileştirmesinin önemi büyüktür. Kitlelerin bunlardan uzak duracağı, popüler sanatçılar olmadığı sürece emekçilerle ilişki kurmanın başarılamayacağına dönük bakış bir kez daha çürütülmüştür. Festivalden çıkarılması gereken derslerden birisi de budur.

Festivalinin öne çıkan yönü politik içeriği oldu

Bir dizi mitingten kitlesel etkinliklere kadar çalışmada politik içerikten çok etkinlik programlarının, dahası çağırılacak tanınmış sanatçının öne çıkarıldığını görüyoruz. Tüm bunlar etkinliklerin kitlesel geçmesi adına yapılıyor. Elbette bu tarz etkinliklere ilkesel bakışa ters düşmemek kaydıyla sanatçılar çağırılabilir. Burada belirleyici olan politikadır ve etkinlik programına kadar tüm süreçlere politikanın hakim edilebilmesidir. Bu yönüyle kültür sanat festivali sadece bize değil dışımızdaki diğer tüm politik çevrelere de öğretici olmuştur. Bu işin nasıl yapılması gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Evet iddialı konuşuyoruz. Zira 3. Kültür-Sanat Festivali'nden sonra bunu fazlasıyla hakettiğimizi düşünüyoruz. Çünkü çalışma boyunca öne çıkan politikalarımız olmuştur. Tanınmış sanatçı dostlarımızın da bulunduğu etkinlik programları güçlü bir politik kürsüye dönüştürülebilmiştir. Politika gücünü popüler sanatçıların eline bırakmamış, tersine festivale katılan sanatçılar üzerinde dahi etki alanı yaratabilmiştir.

Tümüyle kendi çalışmalarımızın sunulduğu şenliğin son gününde yaratılan politik atmosfer, yaptığımız değerlendirmenin somut bir kanıtıdır. Ön çalışmada yapılan politik müdahalenin kesintisiz bir şekilde festival programına taşınması, politik yönü güçlü bir festival ortaya çıkarmıştır. 3. Kültür-Sanat Festivali'nin her anına politikalarımız hakimiyet kurabilmiş, bir kez daha devrimci politik yaklaşım büyük bir başarı elde etmiştir.

Mamak Kültür Sanat Festivali işçi sınıfı ve emekçilerin elinde gelişip güçlenecek ve geleceğe taşınacaktır

“Geleceği bugünden kucaklamayı bilenler, her gün daha büyük ve daha güçlü adımlara hazırlanıyorlar. Bunu başardık, artık bu kadarıyla yetinmeyeceğiz!”

Geçtiğimiz yıl festival değerlendirmemizi bu sözlerle tamamlamıştık. Dünün sorumlulukları bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmişti. Bu sözleri gerçekleştirmiş olmanın bilinci ile yolumuzda yürümeye devam ediyoruz. Fakat günün sorumlulukları farklılaşmıştır. Kültür-sanat festivalini örgütlemek bizim için üç yıldır bir iddianın ötesinde somut bir gerçektir artık. Bu eksende yarının değil bugünün en acil sorumluluğu ise, emekle yaratılan bu mevziiyi işçi sınıfı ve emekçilerin ellerinde büyütmek, oradan alacağı güçle geleceğe taşımaktır. Gelecekte yapılacak festival süreçlerinin kendisini tekrar eden bir çerçeveye sıkışmamasının yolu buradan geçmektedir.

Binlerce emekçiyi yanyana getirdiğimiz bir festival sürecini daha geride bırakırken, işçi sınıfının yaratıcılığına duyduğumuz sonsuz güvenle ve onun devrimci programından aldığımız güçle yapıyı yükseltmeye devam ediyoruz.

İşçi Kültür Evleri