11 Ağustos 2006 Sayı: 2006/31 (31)
  Kızıl Bayrak'tan
   Halkların birleşik devrimci gücü, işçi ve emekçilerin devrimci sınıf savaşı karşısında emperyalizm kağıttan kaplandır!
  Milletvekillerinden timsah gözyaşları.... Kim kimin dostu kim kime düşman?
  Katliam ortaklığına izin vermeyelim, kardeş halklarla dayanışmayı yükseltelim!
  İşbirlikçi uşak takımı ABD emperyalizminin Ortaoğu'daki taşeronluğuna hazırlanıyor
  DİSK yönetimi siyonist temsilciyi DİSK Genel Merkezi'nde ağırladı! İşçi sınıfı bu hainlere artık dur demelidir!
Sağlık alanında saldırılar sürüyor!
Elektrikte zam kapıda
Öncü AŞ işçileriyle sendikalaşma süreci üzerine konuştuk
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi / Orta sayfa
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali onbini aşkın işçi ve emekçinin katılımı ile gerçekleşti.
  İran emperyalist/ siyonist saldırganlığın maşası BM'nin dayatmalarını reddetti
  Siyonist zorbalar Filistin meclis başkanını da tutukladı
  ABD işgal ordusu Bağdat'taki Sadr kentine saldırdı
  Lübnan yönetimi saldırgan İsrail'i savunan BM tasarısını reddetti
  Dünyada emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı eylemlerden
  Almanya'da doktorların grevi yayılıyor
  Meksika'da milyonlar ayakta
  Batı, İsrail ve ortadoğu / Abu Şehmuz Demir
  Yedi aydından savaşa karşı ortak bildiri: İtham ediyoruz!
  Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı gündemde
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sağlık alanında saldırılar sürüyor!

Sağlık Bakanlığı “sağlıkta dönüşüm” programı çerçevesinde yayınladığı tebliğlere yenilerini ekliyor. Aile hekimliği pratikte yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Düzce'den sonra Eskişehir'de uygulanmaya konulmuş, böylelikle tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılacağı beyan edilmişti. Ardından sağlık hizmetleri “paket fiyat” sistemine uygun olarak verilmeye başlanmıştır. Uygulama, ayakta tedavide, sağlık kuruluşlarına, her hastaya tıbbi rahatsızlığı çerçevesinde uygulanacak özel işlemler dikkate alınmadan “vaka sayısı esas alınarak” paket fiyat üzerinden ödeme yapmayı öngörmektedir. Yani hastalığın değil, paranın elverdiği kadar hizmet sunulmaktadır. Bununla yetinmeyen Sağlık Bakanlığı, 119 ilacı ödeme listesinden çıkararak uygulamalarına devam etmiştir.

Aynı dönemde hastanelere kaynak aktarımı kesilerek, sağlık hizmeti verilmesi fiiliyatta imkansız hale getirilmiştir. Sadece sağlık hizmetinden yararlananlar değil, sağlık emekçileri de saldırıdan payına düşeni almıştır. Bu süreçte İbn-i Sina Hastanesi ve Ankara Üniversitesi Cebeci Hastanesi sözleşmeli çalışan sağlık emekçilerini, kaynak yokluğu nedeniyle, ücretsiz izne zorlamıştır. Ancak yayınlanan tebliğlerin, saldırıların burada durmayacağı/durmadığı, kısa zamanda, Atama Nakil Yönetmeliği genelgesinin yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır.

Öyle anlaşılıyor ki saldırıların duracağı yer, tüm sağlık hizmetlerinin piyasaya açıldığı an olacaktır; eğer sağlık hizmetlerinden yararlananlar ve bu hizmetleri sunan emekçiler buna dur demezse.

Kadrolaşmaya hız veriliyor

Sağlık Bakanlığı uzun zamandır politik kadrolaşma faaliyetleri yürütmektedir. AKP hükümeti, göreve gelir gelmez üniversite hastanelerinde kendilerine yakın hekimleri yönetime getirmek için uğraş vermiş, bunun için klinik şef ve şef yardımcılarının ataması için sınav önkoşulunu kaldıran yasal bir düzenleme yapmıştır. Düzenleme yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen uygulama sürdürülmüştür.

AKP, sağlık emekçilerinin özlük haklarını savunan ve AKP'nin sağlık politikasını eleştiren Türk Tabipler Birliği'nin çalışmalarını baltalamak, seçimlerde kendine yakın bir yönetim seçtirmek için elinden geleni yapmıştır. Bu uygulamalarla amaçlarına tam olarak ulaşmayan AKP hükümeti şimdi de sağlık emekçilerinin “kitlesel sürgün” olarak adlandırdığı “hizmet puanları” sistemine göre yapılacak personel dağılımını devreye sokmaya hazırlanıyor. Sistem kısaca, personel dağılım cetvellerine göre, hizmet puanları da dikkate alınarak, fazla kadroların bir havuzda toplanmasını ve buradan illere, ilçelere, köylere dağıtımını öngörüyor.

Atama Nakil Yönetmeliği genelgesi ile yürürlüğe konulan uygulama ile Sağlık Bakanlığı, merkezde birikmiş sağlık emekçilerini taşraya kaydırarak sağlık hizmetlerinin sunumunu tabana yaymayı hedeflediğini iddia etmektedir. Ancak bunun göz boyamadan ibaret olduğu açıktır; çünkü Türkiye'nin hiçbir yerinde personel fazlalığı bulunmamaktadır. Tam tersine merkez hastanelerde bile iki sağlık çalışanının yapacağı iş nöbet ve mesai sistemiyle tek bir emekçiye yaptırılmaktadır.

Genelgeyle kapitalizmin biricik dayanağı rekabet sağlık sistemi hakim kılınmaya çalışılacaktır. Yerinden edilme korkusu yaşayacak olan emekçi iş arkadaşıyla rekabete girecek, “ben gideceğime o gitsin” anlayışı hakim kılınacaktır. Sağlık Bakanlığı'nın hizmet puanlamasını neye göre yapacağının bilinmezliğini koruması da kendini kurtarma telaşını besleyecektir. Ekip çalışmasının sağlık hizmeti üretimi noktasındaki önemi gözönüne alındığında bu durum kaosu daha da arttıracaktır. Ancak Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetiyle değil, parayla ilgilenmektedir.

Sözleşmeli çalışmaya son, tüm çalışanlara iş güvencesi!

Genelgenin sağlık alanının özelleştirilmesine ek olarak, sağlık emekçilerini sözleşmeli çalışmaya zorlamak gibi bir amacı da bulunmaktadır. Yerinden edilmek istenmeyen sağlık emekçisi sözleşmeli çalışmaya rıza gösterecektir. Türkiye'de binlerce hemşire ve sağlık çalışanı kadro için sırada beklemektedir. Sağlık Bakanlığı Türkiye'nin her yerinde varolan ancak özellikle Kürt illerinde hat safhaya çıkan personel eksikliğini sözleşmeli değil, kadrolu elemanlarla gidermelidir. Mevcutların sırtına bir kat daha yük bindirmek ya da yerlerinden atmak sorunu daha da katmerleştirecektir.

Ayrıca alt yapı hizmetleri olmadan sağlık hizmetlerinin sunulamayacağı açıktır. Gerekli donanımın olmadığı bir yere sağlık emekçisinin gitmesinin hiç kimseye bir faydası yoktur. Alt yapı hizmetleri ise sağlığa ayrılan payın arttırılmasıyla mümkündür ki, bu da IMF politikalarıyla uyuşmamaktadır.

Atama Nakil Yönetmeliği genelgesi AKP hükümetinin kendine muhalif sağlıkçıları ücra köşelere göndererek etkisizleştirme, emekçiler arasındaki rekabeti körükleyerek örgütlülüğü tamamen dağıtma genelgesidir. Sağlık emekçileri bu genelgeye karşı çıkmalı, sınıf dayanışmasını öne çıkarmalıdır. Bunun yolu ilk elden işten atılan sözleşmelilere sahip çıkmaktan geçiyor. Sağlık Bakanlığı'nın dayatması kabul edilmemelidir. Sağlık çalışanları kendilerini ilgilendiren tüm kararların tarafı olarak sözünü söylemelidir.

---------------------------------------------------------------------------------------

Kızılay'ın kiraya verilmesine İTO'dan protesto...

İstanbul Tabip Odası (İTO), Sağlık Bakanlığı ve Kızılay yöneticilerinin bazı Kızılay şubelerini kiraya vermesini Altıntepe Tıp Merkezi önünde yaptığı basın açıklamasıyla kınadı.

İTO Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Çerkezoğlu yaptığı açıklamada; Sağlık Bakanlığı'nın devlet hastanelerine kâr amaçlı işletmeler gözüyle baktığını Adatepe, Altıntepe Tıp Merkezleri ve Atıfet Duhani Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezlerinin gayrimenkulleriyle birlikte kiraya verilmesinin daha fazla kâr sağlama anlayışının bir ayağı olduğunu ifade etti. Burada hala çalışmakta olan personelin bu saldırıyla iş güvencesinin ortadan kalktığını vurgulayan Çerkezoğlu, yanlış kararların iptal edilmesini istedi ve herkesi Kızılay'a sahip çıkmaya çağırdı. İTO İstanbul Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen ise, sağlık alanındaki Kızılay ve benzeri kurumlara paket olarak bakıldığını söyleyerek, herkesi 18 Temmuz'da yapılan ihaleyi takip etmeye davet etti. Konuşmanın ardından basın açıklaması sona erdi.

Kızıl Bayrak/Kartal