11 Ağustos 2006 Sayı: 2006/31 (31)
  Kızıl Bayrak'tan
   Halkların birleşik devrimci gücü, işçi ve emekçilerin devrimci sınıf savaşı karşısında emperyalizm kağıttan kaplandır!
  Milletvekillerinden timsah gözyaşları.... Kim kimin dostu kim kime düşman?
  Katliam ortaklığına izin vermeyelim, kardeş halklarla dayanışmayı yükseltelim!
  İşbirlikçi uşak takımı ABD emperyalizminin Ortaoğu'daki taşeronluğuna hazırlanıyor
  DİSK yönetimi siyonist temsilciyi DİSK Genel Merkezi'nde ağırladı! İşçi sınıfı bu hainlere artık dur demelidir!
Sağlık alanında saldırılar sürüyor!
Elektrikte zam kapıda
Öncü AŞ işçileriyle sendikalaşma süreci üzerine konuştuk
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi / Orta sayfa
  Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali onbini aşkın işçi ve emekçinin katılımı ile gerçekleşti.
  İran emperyalist/ siyonist saldırganlığın maşası BM'nin dayatmalarını reddetti
  Siyonist zorbalar Filistin meclis başkanını da tutukladı
  ABD işgal ordusu Bağdat'taki Sadr kentine saldırdı
  Lübnan yönetimi saldırgan İsrail'i savunan BM tasarısını reddetti
  Dünyada emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı eylemlerden
  Almanya'da doktorların grevi yayılıyor
  Meksika'da milyonlar ayakta
  Batı, İsrail ve ortadoğu / Abu Şehmuz Demir
  Yedi aydından savaşa karşı ortak bildiri: İtham ediyoruz!
  Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı gündemde
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Elektrikte zam kapıda

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nihayet baklayı ağzından çıkardı. Geçen hafta Ilısu Barajı'nın temel atma töreninde yaptığı konuşmada, yakın bir zaman içinde elektriğe zam yapılacağını dolaylı sözlerle ifade etti. Hükümet olarak 3 yıldır elektriğe zam yapmamak için direndiklerini söyleyen Erdoğan, “biz hala elektriğe zam yapmama konusunda gayret ediyoruz. Yine direneceğiz ama zam yapmamız gerektiği anda, gelen sinyaller öyle, bunu milletle paylaşacağız'' dedi. Başbakan'ın sözleri son zamanlarda peşpeşe gelen akaryakıt ve doğalgaz zamlarına çok geçmeden elektrik zammının da ekleneceğini gösteriyor.

Başbakan elektriğe yapılacak zammı petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışa bağlıyor. “Göreve geldiğimizde akaryakıtın varil fiyatı 22 dolardı, şimdi 75 dolara kadar çıktı” diyor. Doğalgaz fiyatlarındaki artışın çevrim santrallerindeki elektrik üretim maliyetlerini arttırdığını öne sürüyor.

Ham petrol ve doğalgaz fiyatlarının yakın dönemde ciddi oranda arttığı doğru. Fakat başbakanın sözleri tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Elektriğe yapılması düşünülen zammın arkasındaki tek neden bu değil.

Birincisi elektriğe yapılacak zammı özel sektördeki elektrik üreten firmalar istiyorlar. Bu şirketler doğalgazın nispeten ucuz olduğu dönemde çevrim santrallerinde ucuza elektrik üretip bunu devlete fahiş fiyatlarla satarak büyük kârlar elde ediyorlardı. Santrallerde kullanılan teknoloji eskimesine rağmen bu şirketler verimliliği arttırmak için kârlarından kısıp yatırım yapmaktan kaçındılar. Zaten buna ihtiyaç da duymadılar, zira devlet kendilerine girdi maliyetleri arttığı vakit bunu fiyata yansıtabilecekleri, ürettiği elektriği kamuya daha pahalıya satabilecekleri yönünde garanti vermişti.

Doğalgaz fiyatları artmaya başlayınca bu şirketlerin kârları düşmeye başladı. Kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmesini, ürettikleri elektriğin devlet tarafından daha pahalıya alınmasını talep etmeye başladılar. Öte yandan sermayenin diğer kesimleri de ihracatta rekabet olanaklarının arttırılması için devletten elektrik fiyatlarını daha da ucuzlatmasını talep ediyorlar, bu konuda önemli bir basınç uyguluyorlardı. Bu güçlü basınç nedeniyle sattığı elektriğe zam yapamayan hükümet santral işleten şirketlerin isteklerini görmezden gelmeye çalışıyordu. Fakat geçen ay elektrik üreticisi şirketler taleplerini elde etmek için işlettikleri santralleri koz olarak kullanma yoluna gittiler. Santrallerin bilinçli bir biçimde devreden çıkartılmasıyla pek çok kent bir süreyle elektriksiz bırakıldı. Elektrik üreticileri, “bize muhtaçsınız, eğer istediğimiz zammı yapmazsanız üretimi durdururuz” mesajı veriyorlardı.

Aslına bakılırsa, bu şirketlerle yapılan anlaşmalara göre, santrallerin bu şekilde durdurulması düpedüz suç teşkil ediyordu. Hükümetin yapması gereken, sözleşmelerin verdiği yetkiye de dayanarak bu santralleri kamulaştırmaktı. Fakat hükümet işin bu yanını görmezden geldi. Çünkü bunu yapmak sektöre ilişkin özelleştirme planlarından tümüyle vazgeçmek anlamına gelirdi. Hükümet bunun yerine santral sahibi şirketlerle görüşmeler yoluyla çözüm bulmaya çalıştı. Aslında yapmak istediği vakit kazanarak kamuoyunu olası bir elektrik zammı için hazır hale getirmekti. Bu arada zam yapmak istemiyor görüntüsü özenle korundu. Nihayet zam konusunun kıvama geldiğine karar verdikten sonra da başbakan ve enerji bakanı üzerinden bunu dile getirmeye, şirketlerin istediği zam için gerekli adımları atmaya başladılar.

Zammın bir diğer önemli gerekçesi ise İMF'nin direktif ve beklentileridir. Normalde hükümet, elektrikten aldığı vergileri bir miktar düşürerek yağmacı elektrik şirketlerinin zam taleplerini karşılama imkanına sahiptir. Zira tüketiciden elektrik enerjisi bedeli olarak alınan miktarın çok büyük bir kısmını vergiler ve diğer kesintiler oluşturmaktadır. Eğer isteseydi hükümet bunlar üzerinde ayarlamalar yoluyla zam yapmadan da yağmacıların taleplerini karşılayabilirdi.

Fakat bu kağıt üzerinde böyledir. Gerçekte ise hükümetin ekonomiyle ilgili önemli kararlarda hemen hiçbir söz hakkı bulunmamaktadır. Ekonominin gerçek yöneticisi İMF ısrarla kamu açıklarının azaltılmasını istemektedir. Bunun için vergi gelirlerinin arttırılması, harcamaların da tam tersine kısılması gerekmektedir. Bilindiği gibi tasarruflar işçi ve emekçilerin sağlık harcamalarından yapılmaktadır. Bunun böyle olduğu son niyet mektubunda tüm çıplaklığıyla belirtilmektedir.

Vergi gelirlerinin arttırılması ise mal ve hizmetlere yapılacak yeni zamlar üzerinden sağlanacaktır. Akaryakıt, doğalgaz, elektrik, toplu taşıma ve akla gelebilecek her alanda yapılacak zamlar sayesinde hem sermayeye daha fazla kâr aktarılmış olacak, hem de devletin bunlar üzerinden topladığı vergi miktarı yükselmiş olacaktır. Kısacası elektrikte tüketici fiyatlarına yapılacak zammın bir önemli gerekçesi de vergi gelirlerini arttırmaktır.

Elbette ki sermayeyi bu zamdan korumak için hükümet elinden geleni yapacaktır. Hatta bazı sektörlerde fabrikalara satılan elektriğe zam yapılmaması bile düşünülmektedir. Buradan da anlaşılıyor ki, tıpkı doğalgazda olduğu gibi yapılacak fahiş zamlardan asıl etkilenecek olanlar fabrika sahipleri değil işçi ve emekçilerdir.

Yükselme eğilimine giren enflasyon, temel mal ve hizmetlerin fiyatlarının hızla artması, işçi ve emekçilerin içinde bulunduğu yoksulluk ve sefaleti daha da büyütecektir. Özellikle zorunlu harcamaların artacağı sonbahar aylarından itibaren bu durum dayanılmaz bir hal alacaktır.

İşçi ve emekçiler İMF programlarına karşı seslerini yükseltmedikçe, yoksulluk ve pahalılığa karşı, sömürü ve sefalete karşı mücadeleyi yükseltmedikçe bu durumu tersine çevirmenin olanağı yoktur. Çünkü kapitalizmin acımasız çarkları böyle dönmektedir.

-------------------------------------------------------------------------------------

TÜDEF'in basın açıklaması...

İktidar elektriğe “deve yükü ile” zam yapmaya hazırlanıyor. Tüketiciler uyanın, ekmeğimizi ve geleceğimizi çalıyorlar!

Tüketicilerin satın almış olduğu mal hizmetlerin üretimi, dağıtımı ve kullanma sürecinde karşılaştığı riskler ve tehlikelere karşı alınan önlemler, sağlık ve güvenlik hakları olarak vazgeçilmez haklarıdır. Bu hakkın kullanımı ancak satın alınan mal ve hizmetler hakkında doğru bilgilenme ile bir anlam ifade eder ki bu hak tüketicilerin bilgilenme hakkıdır. Bu hakların kullanılması sonucu, temiz yeterli hava ve su, daha çok yeşil alan, temiz ve çağdaş yaşam alanları, sağlıklı ve kaliteli alt yapı hizmetlerinin verilmesi, kendi içinde tutarlı bir ekolojik denge, sadece bugünü değil geleceği de düşünen, geleceğe felaket değil yaşanabilir bir dünya bırakmak hakkı sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının somutlaşmasıdır. Bu nedenle ülkemizde enerji sorunu ve enerjide karar süreçleri biz tüketicileri çok yakından ilgilendirmektedir.

Ancak bugün sadece tüketiciler değil, bilimde, akılda, sağduyu da ulusal çıkarlar da bu süreçlerden uzak tutulmaktadır. Ülkemiz birkaç haftadır kasıtlı olarak karanlıklara gömülmektedir. Tam da mecliste Danıştay'ın devre dışı bırakıldığı yasanın kabul edildiği gün ülkenin yarısı karanlığa gömülmüştür. Elektrik enerjisinde dışa bağımlılığın pekiştirildiği beş adet yap işlet yöntemi ile inşa edilen elektrik santralin durdurulması durumunda ne olacağının işareti ülkenin yarısı karanlığa gömülerek anlatılmıştır. Bu emperyalist enerji şirketleri ile onun yerli işbirlikçilerinin açık bir saldırısıdır. Siyasi iktidar bu şantaja boyun eğmiş ve Danıştay'ı devre dışı bırakarak beş santralin açılmasını mecliste onaylamıştır.

Bu sürecin hemen ardında artan döviz kurları, elektrik kesintileri, artan maliyetler bahane edilerek ELEKTRİĞE “DEVE YÜKÜ İLE ZAM” YAPILACAKTIR.

(…)

Ali Çetin

Genel Başkan