21Ocak 2006 Sayı: 2006/02 (02)
  Kızıl Bayrak'tan
  Çok yönlü bir hazırlıkla karşılanması gereken bir dönemecin eşiğindeyiz
  Ordu kontrgerilla olarak inkar ettiğini Özel Harp Dairesi olarak savunuyor
  Devlet için kurşun atan Ağca serbest bırakıldı
  Kuş gribi yayılıyor...
İnsan ölümleri umurlarında değil
Neler anlatır kısa hikayeler... Suçlu kim!
  Devlet hastanelerinin alacakları silindi
TEKEL'de tasfiyeye karşı direniş!
  Tekel işçileriyle konuştuk... “Bedel ödemeden kazanamayız!
  Avrupa Birliği, sosyal güvenlik ve işçi
sınıfı: Dünden bugüne / Yüksel Akkaya
  2005 yılında sınıf hareketi-1: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları (Orta sayfa)
  Kurultaylara çağrı
  Ümraniye İşçi Kurultayı
Sonuç Bildirgesi
  Amerikan İşbirlikçileri İran Cumhurbaşkanı'nın Ankara'ya gelmesini
engelleyecek formül arıyor.
  Alman emperyalizmi de emperyalist savaşın suç ortağı!
  Filistin genel seçimleri 25 Ocak'ta yapılıyor
  Kanlı tiranlar geçici,
direnen halklar kalıcıdır!
  Berlin'de kitlesel Rosa Luxemburg ve
Karl Liebknecht anması
  Devrim Okulu 13-17 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi...
  Bültenlerden...
  Yeni bir dünya hedeflenmeden
yeni bir kültür yaratılamaz!
  Devrimci veDemokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu'nun
açıklaması
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yeni bir dünya hedeflenmeden yeni bir kültür yaratılamaz!

Yeni bir kavga yılının ilk günlerinde Mamak İşçi Kültür Evleri olarak genel bir süreç değerlendirmesi yapmak istiyoruz. Bugüne kadar kültür sanat cephesinde yaratılan birikimlerin geliştirilmesi, toplama maledilmesi için bunun bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

2005 yılı gelişimimizin aynası oldu

Geçtiğimiz yıl birçok açıdan Mamak'ta yürüttüğümüz kültür-sanat faaliyetinin geldiği noktaya ayna tutmaktadır. Elbette bu ayna sadece çalışmanın olumlu yönlerini yansıtmıyor. Aynı şekilde sorun alanlarımıza da ışık tutuyor. Kurumsallaşmadan kitle çalışmasına, sanat faaliyetinden bölgede yaratılan etkiye kadar gelişimimiz elbette belli özgünlükleri içerisinde barındırıyor. Ama deneyimlerin tamamı toplam kültür-sanat mücadelesinin sorunlarını da kesen bir muhtevaya sahip diyebiliriz.

Bu ön açıklamanın ardından yıl değerlendirmesine geçebiliriz. Kendi sınırlarımızı zorlayan bir yılı geride bıraktık. Ve bunun ürünlerini de kurum içi ve dışı tüm faaliyetlerimizde doğrudan görebildik. Bunun en somut örneği ve doruk noktası onbini aşkın insanı biraraya getirdiğimiz festival sürecidir. Elbette festival tek başına ele alındığında tabloyu yansıtmaya yetmez. Çünkü onun gerisinde yılları bulan bir ön süreç, öncesinde yaratılan birikimlerin toplamı vardır. Bu açıdan festival bir sonuçtur aynı zamanda.

Gerek kurumsallaşma noktasında gerekse kitle çalışmasında geçtiğimiz yıla kadar sayısız deneyim biriktirdik. İrili ufaklı onlarca süreç örgütledik. Bu süreçlerde kültür-sanat faaliyetinin sorunlarını tartıştık ve çeşitli yöntemler geliştirdik. Neredeyse tüm çalışmalarımız bu eksende ele alındı. Sanat faaliyeti yine aynı bakışla sürece denk düşen bir tarzda ve özgünlükleri gözetilerek örgütlendi. Mevcut gelişimimizi toplam politik sürecin gelişiminden ayrı ele alamayız, ki, bu aynı zamanda bir zorluk alanına da işaret ediyor. Kültür-sanat faaliyeti ile politik süreçlerin birbirleri ile nasıl ilişkilendirildiği ve etkileşim içerisinde olduğu önemlidir. Kültür ve sanat çalışması buradan hareketle yeterli bir düzeyde kendisini üretmediği koşullarda politik süreçlerin birer eklentisi haline gelebiliyor ya da tamamen dışında kalabiliyor. Oysa bu diyalektik bir bütünlük içerisinde kendisini karşılıklı üretebilir. İşte Mamak İKE kurulduğu günden beri bu temel sorun alanı içerisinde onlarca deneyim yaşadı. Yer yer her iki uç noktaya denk düşen bir tablo yansıtan süreçlerden geçti. Fakat 2005, bu çerçevede sorunların asgari yaşandığı bir yıl oldu.

Bugün gerek kitle çalışmasında gerekse kültür-sanat faaliyetinde anlamlı bir yol katettiğimizi, gelinen yerde bir eşiğe dayandığımızı söyleyebiliriz. Biz buna sıçrama noktası da diyebiliriz. Bu aşamadan itibaren kültür-sanat faaliyeti ve politik süreçlerin birbirleri ile olan diyalektik etkileşimi içerisinde dengeyi oluşturabilmek ve süreçlere bu eksende müdahale edebilmek, bir başka deyimle sınıf mücadelesi içerisinde kendi özgünlükleri ile yerini alabilmek Mamak İKE açısından önümüzdeki sürecin önemli bir tartışma konusudur. Elbette bu sorun kültür ve sanat çalışmasında katedilecek yol ve buna paralel bir yetkinleşme ile birlikte ele alınmalıdır.

Burada 2005 yılına damgasını vuran ayrı bir değerlendirme konusu da kültürel-sanatsal çalışmalardır. Mamak İKE'nin bugüne kadar yaşadığı en temel sorunlardan birisi de sanat faaliyetinin doğru tarzda örgütlenmesi alanında olmuştur. Bu alanda hala sıkıntılar yaşansa da geçtiğimiz yıl yine de sanat çalışmalarında anlamlı adımlar atıldı. Müzik, şiir, tiyatro vb. konularda asgari bir düzey yakalandı. Fakat dün olduğu gibi bugün de en temel sıkıntı, yaratılan bu düzeyi koruma, geliştirme ve istikrarlı bir çizgiye oturtma noktasında yaşanıyor. Belli politik süreçlerin itici gücü ile yaratılan atmosfer ve çalışma düzeyi bunun ortadan kalktığı dönemlerde kaybedilebiliyor ya da gerileyebiliyor.

Tüm bunların yanısıra kültür-sanat çalışmalarında paralel bir gelişim düzeyi bir türlü yaratılamadı. Her dönem belli alanlarda yol katedildi, fakat bütünlüklü bir tablo yaratılamadı. Festival gibi süreçler dışında sanat çalışması gerekli ilgiyi bir türlü hakettiği düzeyde örgütleyemedi. Bu bir bakış sorunundan ziyade güç ve nesnelliğin yarattığı bir takım zorlanma alanlarının yanısıra sanat eyleminde yetkinleşme sorunu olarak da adlandırılabilir. Buna teorik ve pratik planda sanat faaliyetinde yetkin güçler yaratma sorunu demek de mümkün. Sonuçta, 2005 yılında sanat çalışması her ne kadar bu sorunları içerisinde barındırsa da, Mamak İKE açısından anlamlı bir gelişim sağlanabildi. Sanat faaliyetini örgütleyebilecek bir güçler tablosu yaratılabildi. Geriye mevcut değerlendirmeler ve ihtiyaçlar ışığında bu alana gereken ilgiyi ve enerjiyi kanalize etmek kalıyor.

2005 yılı üzerinden bir başka önemli değerlendirme konusu kurum faaliyetinin kitle çalışmasında ortaya koyduğu düzeydir. Yaklaşık birbuçuk yıl önce bu eksende sürdürülen tartışmalar ışığında kitle çalışmaları hedeflendi ve hayata geçirildi. Genel politik gündemler üzerinden kültür ve sanat kurumu olarak kendi özgüllükleri ve çalışma tarzı ekseninde kampanyalar örgütlendi. Merkezinde sosyal yıkım saldırılarının yeraldığı bu kampanyalarla Mamak İKE olarak bir dizi deneyim elde edildi. Kamu yönetimi temel kanunu üzerinden başlatılan bu kampanyalar süreci bir kültür-sanat kurumu için, genel toplumsal süreçlere bir taraf olarak müdahale etmenin, söz söylemenin aslında sınıflar mücadelesinde kendi varedebilmesinin bir gereği olduğunu pratikte gösterdi. Kapalı devre bir sanat kurumu değil bir taraf olarak gündemlere müdahale etmek, bunu kendi alanının özgünlükleri üzerinden başarmak, kitlelerle bağ kurmanın temel zemini oldu. Yoksulluk ve yozlaşma karşıtı sürdürülen kampanyamız ise kitle çalışmasında son yıllarda benzerine az rastlanan ve Mamak sınırlarını aşan bir etki ve düzey yarattı diyebiliriz.

Fakat bu olumlu tablo içerisinde çok temel bir zaafiyet alanına işaret etmek istiyoruz. Onca emekle örülen devrimci kitle çalışmasının sonuçlarından ne düzeyde yararlanabildiğimiz temel sorunlarımızdan birisidir. Bölgede güçlü bir etki yaratan devrimci bir faaliyet örgütlemek bir başarıdır, fakat onun yarattığı olanaklardan yeteri kadar faydalanamamak bir o kadar zayıflıktır. Üzerinde durulması ve döne döne tartışılması gereken en temel sorunlarımızdan biri budur.

2005 yılı yol gösteriyor

Önümüzde kazanımlarımıza yaslanarak zayıflıklarımıza yüklenebileceğimiz koca bir yıl duruyor. Kendisini tekrar eden bir çalışma düzeyinden kurtulup günbegün kendisini yeniden üreten, mevcut sınırlılıkları zorlayan ve aşan bir çalışma düzeyini artık yaratma sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. Bu güce ve iradeye sahibiz. Daha da önemlisi devrimci bir sınıf programına sahibiz. İşte bu programdan aldığımız güçle faaliyetimizin tüm sorunlarına yüklenmeliyiz. Tarihsel olarak birçok zorluğu aşarak bugüne geldik. Yeni bir geleneğin kültür-sanat cephesinin neferleri olarak üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur. Yeter ki bu tarihsel birikimden öğrenmesini bilelim.

Yeni bir dünya, yeni bir kültür için ileri!

Mamak İşçi Kültür Evleri

------------------------------------------------------------------------------------------

Asgari ücret kampanyası üzerine...

“İnsanca yaşamaya yeten ücret!” talebimizi kazanana kadar mücadeleye devam edeceğiz!

Bizler için bir yıl geçerli olacak sefalet ücreti 380 YTL olarak belirlendi. Bu çok şaşırtıcı değil. Çünkü İMF heyeti zam oranının %5 olacağını aylar öncesinden beyan etmişti. Bunu uygulamak, İMF uşağı AKP'ye düştü. Göstermelik olarak toplanan sendikacı ağaları, hükümet ve patron temsilcileri asgari ücreti belirlemeye çalıştılar. Maksat çalışıyor görünsünler! Daha sonra çıkıp “uzun uzun tartıştık, enflasyonu da gözönüne alarak %8'lik bir artış yaptık” diyebiliyorlar. Yıllardan beri aynı orta oynu oynandığı için bu toplantılardan en fazla %7 veya 8'lik bir oran çıkacağını biliyorduk.

Çiğli İşçi Platformu olarak, işçi sınıfını açlığa, yoksulluğa ve köleliğe mahkum edenlere karşı bulunduğumuz fabrikalarda bir şeyler yapabilmek için “İnsanca yaşamaya yeten bir asgari ücret!” kampanyası başlattık. Platform'un yürütme toplantılarında kampanya ile ilgili neler yapabileceğimizi tartıştık. Tartışmalar sonucunda alınan kararları uygulamaya başladık.

İlk olarak Çiğli Organize işçilerinden ve organize işçilerinin oturduğu semtlerden “Sefalet ücretine hayır! İnsanca yaşamaya yeten bir ücret istiyoruz!” talebiyle imza topladık. “Asgari ücret=Sefalet ücreti” konulu bir söyleşi gerçekleştirdik. Çiğli Belediyesi önünde iki hafta sonu imza standı açarak imza kampanyamızı sürdürdük. Yanısıra Çiğli İşçi Platformu'nun sesini geniş işçi kitlelere duyurabilmenin önemli araçlarından biri olan Çiğli İşçi Bülteni'ni yaygın bir şekilde dağıttık.

Çiğli İşçi Platformu olarak asıl amacımız kampanyayı fabrikalarda, atölyelerde işçilerin gündemine sokabilmekti. Bizler asgari ücret görüşmelerinden bağımsız olarak fabrikalarımızda biraraya gelerek insanca yaşamaya yeten bir ücret talep edebiliriz. Çünkü hepimiz sefalet ve yoksullukla boğuşuyoruz. Bu durumu değiştirmek ancak bulunduğumuz fabrikalarda insanca yaşamaya yeten bir ücret talebi etrafında örgütlenmekle mümkün olabilir. Bunun için geç değildir. Asgari ücretin belirlenmiş olması bizlerin insanca yaşamaya yeten bir ücret talebinden vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Çünkü asgari ücreti belirleyen bizler değiliz. Onlar belirlediler. Herşeyi üreten, yaratan bizler olduğumuza göre insanca yaşanabilecek ücreti de bizler belirlemeliyiz. Çiğli İşçi Platformu olarak bu bilinçle hareket ettik.

İmza kampanyası boyunca 1500 imza topladık. İmza toplarken işçi ve emekçiler bize “imzalarla bir şey değişecek mi” diye sordular. Kuşkusuz tek başına topladığımız imzalarla asgari ücreti değiştiremeyeceğimizi biliyoruz. Ancak imza kampanyası boyunca asgari ücreti işçilerin gündemine taşımak, sefalet koşullarına duyulan tepkileri açığa çıkarmak ve işçileri mücadeleye çağırmak bizim temel amacımızda. Tüm çalışmamız boyunca da bu bakışla hareket ettik.

İmzaları 23 Aralık ‘05 tarihinde Çiğli Postanesi önünde yaptığımız bir basın açıklamasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na gönderdik. Böylelikle kampanyamızı sonlandırmış olduk.

Baştan beri vurguladığımız gibi asgari ücretin belirlenmiş olması mücadelenin bitmiş olduğu anlamına gelmiyor. Asıl görev ve sorumluluklarımız bundan sonra başlıyor. Çiğli İşçi Platformu olarak yeni yılda, yeni hedeflerle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bizler buradan bir kez daha yineliyoruz: Asgari ücret insanca yaşamaya yeten bir seviyeye çıkarılsın!

Bizler bu talebimiz gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bütün Çiğli Organize işçilerini de Çiğli İşçi Platformu'nun mücadelesine destek vermeye, aynı saflarda mücadele etmeye çağırıyoruz!

(Çiğli İşçi Bülteni'nin Ocak 2006 tarihli son sayısından alınmıştır...)