21Ocak 2006 Sayı: 2006/02 (02)
  Kızıl Bayrak'tan
  Çok yönlü bir hazırlıkla karşılanması gereken bir dönemecin eşiğindeyiz
  Ordu kontrgerilla olarak inkar ettiğini Özel Harp Dairesi olarak savunuyor
  Devlet için kurşun atan Ağca serbest bırakıldı
  Kuş gribi yayılıyor...
İnsan ölümleri umurlarında değil
Neler anlatır kısa hikayeler... Suçlu kim!
  Devlet hastanelerinin alacakları silindi
TEKEL’de tasfiyeye karşı direniş!
  Tekel işçileriyle konuştuk... “Bedel ödemeden kazanamayız!
  Avrupa Birliği, sosyal güvenlik ve işçi
sınıfı: Dünden bugüne / Yüksel Akkaya
  2005 yılında sınıf hareketi-1: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları (Orta sayfa)
  Kurultaylara çağrı
  Ümraniye İşçi Kurultayı
Sonuç Bildirgesi
  Amerikan İşbirlikçileri İran Cumhurbaşkanı’nın Ankara’ya gelmesini
engelleyecek formül arıyor.
  Alman emperyalizmi de emperyalist savaşın suç ortağı!
  Filistin genel seçimleri 25 Ocak’ta yapılıyor
  Kanlı tiranlar geçici,
direnen halklar kalıcıdır!
  Berlin’de kitlesel Rosa Luxemburg ve
Karl Liebknecht anması
  Devrim Okulu 13-17 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi...
  Bültenlerden...
  Yeni bir dünya hedeflenmeden
yeni bir kültür yaratılamaz!
  Devrimci veDemokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu’nun
açıklaması
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Devlet hastanelerinin alacakları silindi...

İMF direktifleri yerine getiriliyor!

Her yıl çıkarılan yönetmeliklerle, vergi ve prim aflarıyla sermaye sahiplerinin borçlarının silindiğini biliyoruz. Bu kez, genellikle işçi ve emekçilerin aleyhine olan borç silme operasyonu farklı bir şekilde karşımıza çıktı. 2006 bütçe taslağına son anda eklenen bir maddeyle, devlete ait sağlık kurumlarının (devlet hastaneleri, sağlık ocakları) SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kartlı hastalara verdiği hizmet karşılığı olan 3.5 katrilyon TL'lik alacakları silindi.

Bu alacağın silinmesinin ne anlama geldiğini devlete ait sağlık kurumlarının bütçesini incelediğimizde görürüz. Bu kurumların bütçesi büyük oranda sosyal güvenlik kuruluşlarından sağlanan gelirlerle, geri kalan kısmı ise genel bütçeden karşılanmaktadır. Sosyal güvenlik kuruluşları bu kurumlara kayıtlı hastaların sağlık giderlerini karşılayamadığı zaman, bu açık genel bütçeden sosyal güvenlik kurumlarına aktarılan kaynakla kapatılmaktadır. Bu koşullarda sağlık kurumlarının alacaklarının silinmesi, devletin sosyal güvenlik kurumlarına ödemesi gereken 3.5 katrilyonu doğrudan kesmesi, kaynak aktarımına son vermesi anlamına gelmektedir. Devlet sosyal güvenlik kurumlarının borçlarını silerek, sağlık kurumlarını önemli bir gelirden mahrum bırakmaktadır. Bir başka deyişle bu, devlet hastanelerinin, sağlık ocaklarının ödeneklerinin borç silme adı altında genel bütçeden karşılanmayacağının beyanıdır.

Devlet hastanelerinin 3.5 katrilyon TL alacaklarının silinmesi, bu kurumların büyük bir darboğaza girmesi, en az hizmeti verebilmek için malzeme dahi alamayacak olması demektir. Son aylarda Ankara Numune Hastanesi'nde yaşananlar çarpıcı bir örnektir. Burada çalışan kadrolu memurlar iki ay boyunca döner sermayeden pay alamamışlardır. Ücretleri döner sermayeden karşılanan sözleşmeli, taşeron işçiler ise haklarını alamamışlardır. Başhekimlik bunun nedenini, bütçeden hastaneye kaynak aktarılmaması ve sosyal güvenlik kuruluşlarından alacaklarının tahsil edilememesi olarak belirtmiştir.

2006 bütçesinde sağlığa ayrılan pay %4.7'dir. Bu paya SSK giderleri de dahildir. Ayrılan tutar ancak sağlık kurumlarında çalışanların ücretlerine yetmektedir. Sosyal güvenlik kurumlarından aktarılan kaynak kesildiğine göre, tıbbi malzeme, ilaç, araştırma gibi giderlerin finansmanı nasıl sağlanacaktır? Devletten/genel bütçeden sağlık giderleri için kaynak aktarılmayan hastanelerde hizmet hangi yolla verilecektir?

İMF direktifleri!

Bilindiği üzere İMF tarafından uzun zamandır sosyal güvenliğin bir yük olduğunun altı çizilmektedir. Bu yükten kurtulmanın bir yolu olarak emeklilik yaşının arttırılması, ücretlerin düşürülmesi öne sürülürken diğer taraftan sağlık harcamalarının azaltılması öngörülmektedir. AKP hükümeti sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamaları için ihtiyaç duyduğu kaynağı keserek İMF'nin ardı arkası kesilmeyen direktiflerine uygun hareket etmiş oluyor.

Büyük borç silme operasyonuna karşı tepkileri azaltmak için Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ olayın “teknik bir hata” olduğunu söylemişlerdir. Ancak söylenenler yalandan ibarettir. Bunu meclis belgeleri ve son niyet mektubuna bakarak da anlayabiliriz. Son imzalanan 19. Stand-By anlaşmasına ilişkin Niyet Mektubu'nda şunlar belirtilmiştir, “Harcamalar açısından (GSMH'ya oran olarak) 2006 yılı bütçesi sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin kontrol altına alınması ve tahsilatlarının iyileştirilmesi vasıtasıyla sosyal güvenlik transferleri düşürülecektir”. Uzun zamandır dillendirilen, sosyal güvenlikten kaynaklandığı söylenen “büyük kara delik”in bundan böyle bütçeden ödenmeyeceği, işçi ve emekçilerden tahsil edileceği açıkça görülmektedir.

İMF'nin dayattığı talan ve yıkım programlarını harfiyen uygulamayı kendine ilke edinmiş olan sermaye hükümeti, bu borç silme operasyonuyla devlet hastanelerinden yararlanan emekçilerin sağlık hakkını bir kez daha gaspetmiştir. Kısa vadede sosyal güvenliğe ayrılan pay azaltılırken, orta vadede sağlık sistemi tamamen özelleştirilerek, herkese parası kadar sağlık hizmeti uygulaması getirilecektir.

Hastanelerin alacakları olan 3.5 katrilyon devlet bütçesinden ödenmelidir. Sağlık ve sosyal güvenliğe devletin desteği resmileştirilmeli ve süreklileştirilmelidir. Bu kurumlara bütçeden düzenli ve yeterli kaynak aktarılmalıdır.

Bizler işçi ve emekçilere karşı yürütülen bu topyekûn saldırı dalgasına biraraya gelerek karşı koyabiliriz. Tek çözüm yolu birlikte örgütlü mücadele etmekten geçiyor.

Sosyalist Kamu Emekçileri/Ankara

------------------------------------------------------------------------------------------

Sağlıkta özelleştirmenin faturası emekçilere

Sermaye iktidarı özelleştirme politikaları ile sağlık hizmetini devletin sağlamakla yükümlü olduğu bir hizmet alanı olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Tıpkı eğitim ve sosyal güvenlik alanlarında olduğu gibi sağlık da  piyasa koşullarında üretilmesi ve satılması gereken bir “ticari mal” olarak görülüyor. Bu nedenle özel sektörün egemenliğini pekiştirecek bir çizgide hareket ediliyor. Sermayeye kaynak aktarılarak sağlık harcamalarına ek yükler getiriliyor. Açıklanan rakamlar tüm gerçeği ortaya koyuyor.

Özelleştirmenin ek yükü 4.5 milyar

Geçen yıl 20 Şubat tarihinden itibaren Sağlık Bakanlığı'na devredilen SSK hastanelerinin sağlık harcamaları son bir yıl içinde %51.1 oranında artmıştır. 2004 yılında 6.6 milyar YTL olan sağlık harcamasının, 2005 yılında 27.2'lik artışla 8.4 milyar YTL olduğu kaydedildi.

Sözkonusu devir işleminin kuruma ek yükünün 2005 sonu itibariyle 4.5 milyar YTL olduğu hesaplandı. SSK'nın 144 hastane, 11 ağız diş merkezi, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonunun Sağlık Bakanlığı'na devrinin ardından sağlık giderleri ve ek yükünün artması faturanın emekçilere ödetildiğini anlatıyor. Dünyanın en büyük tekellerinden olan Roche'un bir ilacı ecza deposuna 88 milyona sattığı halde SSK'ya 230 milyona vermesi ilaç tekelleri ile SSK arasında yıllardır dönmekte olan kirli çarkı tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş bulunuyor.

İlaç giderleri %40 arttı

Sağlık harcamaları içinde ilaç önemli bir yer tutuyor. SSK'nın devri ilaçta maliyeti yüzde 30 artırdı. SSK'nın toplam sağlık harcamalarının yaklaşık %50'sini ilaç oluşturmaktadır ve ilaç kaleminin özellikle son yıllarda toplam sağlık harcamaları içindeki oranı katlanarak artmaktadır.

SSK'nın toplam sağlık harcamalarındaki %51.1'lik artışa karşın son bir yıl içinde ilaç fiyatları %16.1 oranında artmış, SSK'lı nüfus %3.2 artarak 35.3 milyona ulaşmıştır. SSK'ya başvuran hasta sayısı ise %3.8 oranında artmış, SSK'nın verdiği ilaç sayısı %1.6, yatan hastaya verilen ilaç ise %5.5 azalmıştır.

Bu durumda SSK'nın sağlık harcamalarındaki artışın arkasında yatan nedenler gayet açıktır. SSK'ya sağlık hizmeti satan şirketlerin başında ilaç tekelleri gelmektedir. Türkiye'nin ilaç konusunda 6 milyar dolarlık bir pazar potansiyeli bulunuyor. Türkiye'de ilaca toplam 9 katrilyon lira harcanıyor.

Sadece Türkiye'de değil dünyada ilaç harcamaları toplam sağlık harcamaları içerisinde çok yüksek bir paya sahiptir. İnsan sağlığını hiçleştirerek metalaştıran kapitalist ekonomi içerisinde ilaç sektörü dünyanın en kârlı iş alanı durumundadır. Dünya ilaç piyasasının büyük bölümünü az sayıda çok uluslu ilaç şirketleri elinde tutmaktadır. İlaç tekelleri insanlığın en büyük soyguncusudur.

Uluslararası ilaç tekellerine bağımlı olan sağlık sisteminin bedelini işçi ve emekçiler ödemektedir. Metalaştırılarak sermayedarların kasasına akıtılan doğrudan insan hayatıdır.