21Ocak 2006 Sayı: 2006/02 (02)
  Kızıl Bayrak'tan
  Çok yönlü bir hazırlıkla karşılanması gereken bir dönemecin eşiğindeyiz
  Ordu kontrgerilla olarak inkar ettiğini Özel Harp Dairesi olarak savunuyor
  Devlet için kurşun atan Ağca serbest bırakıldı
  Kuş gribi yayılıyor...
İnsan ölümleri umurlarında değil
Neler anlatır kısa hikayeler... Suçlu kim!
  Devlet hastanelerinin alacakları silindi
TEKEL’de tasfiyeye karşı direniş!
  Tekel işçileriyle konuştuk... “Bedel ödemeden kazanamayız!
  Avrupa Birliği, sosyal güvenlik ve işçi
sınıfı: Dünden bugüne / Yüksel Akkaya
  2005 yılında sınıf hareketi-1: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları (Orta sayfa)
  Kurultaylara çağrı
  Ümraniye İşçi Kurultayı
Sonuç Bildirgesi
  Amerikan İşbirlikçileri İran Cumhurbaşkanı’nın Ankara’ya gelmesini
engelleyecek formül arıyor.
  Alman emperyalizmi de emperyalist savaşın suç ortağı!
  Filistin genel seçimleri 25 Ocak’ta yapılıyor
  Kanlı tiranlar geçici,
direnen halklar kalıcıdır!
  Berlin’de kitlesel Rosa Luxemburg ve
Karl Liebknecht anması
  Devrim Okulu 13-17 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi...
  Bültenlerden...
  Yeni bir dünya hedeflenmeden
yeni bir kültür yaratılamaz!
  Devrimci veDemokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu’nun
açıklaması
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Filistin genel seçimleri 25 Ocak'ta yapılıyor...

Temel olan siyonist işgale karşı direniştir!

25 Ocak'ta yapılması beklenen genel seçimlere az bir süre kala Filistin'de hareketli günler yaşanıyor. Siyonist işgal ordusunun rutin saldırıları/katliamları devam ederken, Filistin yönetiminde daha etkin bir rol alabilmek için çaba harcayan örgütler, seçim faaliyetlerine ağırlık vermeye başladı. Yansıyan tabloya bakılırsa, seçimlerde El Fetih'in yanısıra Hamas'ın da yüksek oy alması bekleniyor. Anketlere göre Hamas yüzde 35 civarında oy alarak, Filistin yönetiminde ikinci etkin güç olacak.

İşgalci İsrail'in Doğu Kudüs'teki Filistinliler'in seçimlere katılmasını engelleme girişimi, kısmen de olsa boşa düşürüldü. Gelen tepkiler üzerine İsrail Bakanlar Kurulu, Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinliler'in seçimlerde oy kullanmalarına onay verdi. Ancak siyonist zorbalar belli sınırlamalar da getirdi. İsrailli üst düzey bir Başbakanlık sözcüsü BBC'ye yaptığı açıklamada, Hamas'ın Doğu Kudüs'te seçim kampanyası yürütmesine izin verilmeyeceğini, ayrıca bu bölgede dağıtılacak oy pusulalarında Hamas'ın adaylarının yeralamayacağını söyledi. Nitekim Doğu Kudüs'te seçim çalışmaları yürüten Filistinliler, sık sık İsrail polisinin keyfi terörüne maruz kalıyor.

Mahmut Abbas'la ekibi ise, Doğu Kudüs'te olası bir engellemenin seçimleri anlamsız kılacağını savunarak seçimleri ertelemeye hazırlanmıştı. Erteleme olsaydı El Fetih içindeki parçalanmanın aşılması için Abbas ekibi zaman kazanmış olacaktı. Hamas ise baştan beri ertelenmesine karşı çıkarak seçimlerin yapılmasından yana tavır koydu.

Bu seçimlerden sonra Hamas'ın etkin bir politik güç olarak Filistin yönetiminde yeralması bekleniyor. Filistin halkının Hamas'a yönelmesi, örgütün dinci çizgisinden çok direnişçi çizgisine verilen desteğin ürünüdür. Sol çizgideki örgütlerin zayıf ve geçmişten gelen bir yıpranmışlığı yaşıyor olması, El Fetih'in ise özellikle bürokratlaşmış yaşlı kuşak şahsında yozlaşmış, yolsuzluğa batmış bulunması Hamas'ın durumunu güçlendiriyor. Abbas ekibi, direnişçi lider Mervan Barguti'yi liste başı yaparak olası bir parçalanma ve çöküşü kısmen de olsa önledi.

Seçimler arifesinde Gazze Şeridi'nde test yayınına başlayan EL Aksa TV ile faaliyetine ağırlık veren Hamas'ın, genel seçimler öncesinde “yumuşama” yönünde önemli bir adım attığı bildiriliyor. Buna göre Hamas, seçim bildirgesinden “İsrail'in yokedilmesi” talebini çıkardı. Bunun yerine, “Hamas'ın seçimlere katılacağı, çünkü bu katılımın, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına katkı sağlayacağı” ifadeleri yeraldı.

Hamas'ın attığı adımları, “örgüt sistem içine kayıyor” diye sevinçle karşılayanlar var. Buna karşın Hamas yetkilileri direnişten vazgeçilmeyeceğini söylüyor. Örgütün Gazze'deki adaylarından Gazi Hamad, 1967 sınırlarına dayanan geçici bir devletin kurulmasını kabul ettiklerini, ancak İsrail'in devlet olarak tanınıp tanınmaması konusunda kararı gelecek nesillere bıraktıklarını belirtti. Hamad, “Hamas, henüz İsrail'in varolma hakkını tanımaya hazır değil. Silahlı mücadele hakkından ise vazgeçemeyiz, çünkü Batı Şeria ve Doğu Kudüs topraklarımız işgal altında. Bu toprakları kurtarmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

Filistin seçimlerinin özgür bir ortamda yapılması sözkonusu değil. Doğu Kudüs'te zaten İsrail zorbalığı alabildiğine yaygın durumdadır. Diğer bölgeler ise siyonist ordunun kuşatması altında bulunuyor. İsrail ordusunun cinayet işlediği, keyfi baskınlar yaptığı, kitlesel tutuklamalara gittiği yönündeki haberler eksik olmuyor. Ayrıca Washington'daki savaş çetesi de Filistin genel seçimlerine burnunu sokuyor. Filistin halkının bu cellatları, Ramallah'ta kendileriyle işbirliği yapacak bir ekibi başta görmek için uğraşıyorlar. Bu gerici kervana AB emperyalistlerinin de katıldığını eklemek gerek. İsrail'le beraber bu güçler, Hamas üzerinde basınç uygulayarak, Abbas ekibinin başta kalmasını sağlamak için çaba harcıyor.

Bu şartlarda genel seçimlerin daha çok Filistinli gruplar arası siyasi bir hesaplaşmaya sahne olması bekleniyor. Farklı örgütlere mensup Filistinli militanlarla (El Fetih'e bağlı El Aksa şehitleri Tugayı militanları da bunlara dahil) Abbas başkanlığındaki yönetim arasında silahlı çatışmaya kadar varan sert sürtüşmeler yaşanıyor. Bu çatışmalar, Filistin iç politikasında daha etkin rol alma mücadelesidir aynı zamanda. Pek muhtemeldir ki, bu çatışmalar devam edecektir.

Filistin seçimlerinin yönetim kademesinde yeni düzenlemelere yolaçması kaçınılmaz görünüyor. Bu düzenlemede El Fetih'in etkisinde zayıflama olurken, Hamas'ın etkin bir güç olarak yönetimde yeralması bekleniyor. Ancak bu düzenlemeleri, Filistin halkının temel talepleriyle karıştırmamak gerek. Tüm sorunlar özü itibarıyla yerli yerinde kalacaktır. Dolayısıyla siyonist işgale karşı her tür direnişin taşıdığı hayati önem hiçbir şekilde ortadan kalkmayacaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

Haddam emperyalist-siyonist saldırganların safında

Suriye üzerindeki ABD-İsrail ablukasının pervasız boyutlar aldığı bir dönemde piyasaya çıkan eski Suriye Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, bazı yayın organlarına verdiği demeçlerle emperyalist-siyonist saldırganların safında olduğunu göstermişti. Lübnan eski başbakanı Refik Hariri'nin Şam yönetimi tarafından planlanan bir suikastla ortadan kaldırıldığını iddia eden Haddam, Beyaz Saray'daki savaş çetesi mensuplarıyla aynı dili konuşmuştu.

Bu açıklama üzerine Baas partisinden ihraç edilen Haddam, vatana ihanet ve yolsuzlukla suçlanmış, birçok şirketin sahibi olduğu belirtilen Haddam ailesinin mal varlığına da el konulmuştu. Şam yönetiminin attığı adımlar, 40 yıla yakın süreden beri Suriye yönetiminin kilit noktalarında yeralan Haddam'ı, daha da saldırganlaştırdı. İşi, Suriye halkını (ABD-İsrail saldırganlarının da istediği şekilde) silahlı ayaklanmaya çağıracak kerteye vardırdı.

Bir süredir Paris'te yaşayan Haddam, El Şark El Avsat gazetesine verdiği demeçte, “Suriye halkının mevcut rejimi devirmesi için uygun ortamın yaratılması amacıyla, muhalefet partilerini biraraya getirmek istiyorum” diye konuştu. Haddam, Suriye'deki yönetimle reform olamayacağını, rejimden zorla kurtulmaktan başka çare olmadığını da savundu. Beşar Esad ise Haddam'ı, reformların önünde engel olduğu gerekçesiyle başkan yardımcılığı görevinden uzaklaştırmıştı.

Haddam'ın bu çıkışı açık ki yeniden rejimin yüksek mevkilerinde bir yer edinme çabasıdır aynı zamanda. Bu emeline ulaşabilmek için de ABD-İsrail rejimlerinin vereceği desteğe dayanmak zorundadır. Haddam'ın kısa sürede bu kadar düşkünleşmesi, burjuva sınıflar adına siyaset yapanların kaypaklıkta sınır tanımadıklarının güncel bir örneğidir.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Şili'de 28 bin bakır işçisi greve gitti

Dünyanın en büyük bakır üreticisi olan Şili'de, ücretlerin arttırılması talebiyle greve çıkan maden işçileri polisin saldırısına uğradı. Kolluk kuvvetlerinin saldırısına karşı direnen bakır işçileri grevin kırılmasına izin vermedi. Çıkan çatışmada 2 polis yaralandı, 42 işçi gözaltına alındı. Polisin işçilere yönelik saldırısı, grev kırıcıların madenlere girmesinin engellenmesi nedeniyle gerçekleşti.

Uluslararası piyasalarda bakır fiyatlarının rekor seviyelere yükseldiği bir döneme denk gelen greve, devlete ait Codelco bakır şirketinin 28 bin sözleşmeli işçisi katılıyor. İşçiler fiyat artışları sayesinde tekellerin büyük kârlar elde ettiğini dile getirerek, bu durumun kişi başına 960 dolarlık bir ek ödemeyle kendilerine de yansıtılmasını istiyorlar. Grevcilerin talepleri arasında, genel olarak ücretlerin artırılması ve çalışma koşullarının düzeltilmesi de bulunuyor.

Tamamı sendikasız olan sözleşmeli işçiler, sendikalı işçilerin daha yüksek ücretler aldığını söyleyerek, kendi ücretlerinin de aynı seviyeye çıkarılmasını da talep ediyorlar.