24 Aralık 2005 Sayı: 2005/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist saldırganlığa karşı
komşu halklarla dayanışmayı
yükseltelim!
  17 Aralık eyleminin gösterdikleri
  Çelebi’nin gerçek yüzü ortaya çıktı
  Asgari ücretteki 30 milyonluk artış bir
kavga çağrısıdır
TÜSİAD patronlarının arsızlığı
Sevda Aydın yalnız değildir!
  Katliamcı polisler ödüllendirildi; Uğur’u unutturamayacaklar!
  19 Aralık katliamını protesto eylemlerinden...
  Şemdinli eylemleri...
Katil devlet hesap verecek!
  Ümraniye İşçi Kurultayı’nda Kurultay
Hazırlık Komiteleri
adına sunulan tebliğ
  Ortadoğu’da gelişmeler ve sermaye
düzeninin büyüyen açmazları /Orta sayfa
  Orhan Pamuk sevdası ve emperyalist
dünyanın ikiyüzlülüğü
  Orhan Pamuk: Burjuva demokratların yeni misyoneri
  Hedef genişleten
NATO dünya halklarını tehdit ediyor
  Hong Kong; Emekçiler emperyalist-kapitalist yağmaya karşı ayakta!
  Filistin halkı iradesini
emperyalist/siyonist zorbalara teslim
etmiyor
  Alman burjuvazisi polis devletine yönelik
adımlara hız veriyor
  “Emek” Partisi nereye?
  19 Aralık katliamı ve direnişi
  Ekim Gençliği’nden
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ümraniye İşçi Kurultayı’nda Kurultay Hazırlık Komiteleri adına sunulan tebliğ...

“Sınıfımızın kurtuluşu davasına sahip çıkalım!”

Dostlar,

Burada yoğun bir emeğin, 4 aydan fazla süren bir hazırlığın sonucu olarak bir araya geldik. Ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretmek hedefiyle başlattığımız kurultay hazırlıklarını, metal işçileri, İMES işçileri ve kadın işçiler tarafından kurulan komiteler üzerinden yürüttük. Komitelerimiz, hazırlıklar çerçevesinde sayısız propaganda materyalinin, anket, imza kampanyası ve benzeri araçların kullanıldığı; gezi, panel, tartışma toplantıları, basın açıklamaları gibi bir dizi etkinlik ve eylemin yapıldığı bir seferberlik içinde oldular. Bu süreçte gerçekleşen Cola ve Serna-Seral direnişleriyle etkin bir dayanışma örgütlemek için büyük bir çaba harcadılar. Çeşitli işyerlerinde gelişen tepkileri bilinçli tutumlara dönüştürmeye çalıştılar. Tüm bu çabalar, çoğumuzun her gün 8-10-12 saatini götüren işlerde çalışıyor olmamıza rağmen sarf edildi. Karşımıza çıkan her türlü imkanı, bağımsız taban inisiyatifimizin ve örgütlenmemizin ifadesi adımları atmak hedefiyle değerlendirmeye çalıştık. Sınıf kardeşlerimizi ısrarla sorun ve sorumluluklarımıza sahip çıkma bilincini kuşanmaya çağırdık. Bu çağrıya yanıt vererek kurultaya katılan sınıf kardeşlerimize ve bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komiteleri adına hoş geldiniz diyorum.

Arkadaşlar,

Bugün tek tek işçiler ve bir sınıf olarak yaşadığımız zorlukların, çektiğimiz cefa ve sıkıntıların, fabrikalarda, evlerimizde, okullarda, hastanelerde, sokaklarda karşılaştığımız sorunların hiçbiri, sömürüye ve zorbalığa dayalı sermaye egemenliğinden bağımsız değildir.

İşçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırılar, ister tek tek kapitalistler, ister onlar adına hizmete koşulanlar tarafından uygulansın, bizzat sermayenin sınıf egemenliğinin ihtiyaçları doğrultusunda şiddetlendiriliyor. Yalnızca ülkemizde değil, bizlere umut kapısı olarak pazarlanan Avrupa Birliği ülkeleri de dâhil tüm dünyada iktisadi, sosyal, siyasal kazanımların tasfiyesinin ve hak gasplarının ardı arkası kesilmiyor. Çünkü artık emperyalistler arasında kızışan pazar kavgası, bunun ivmelendirdiği silahlanma yarışı, halklara karşı yürütülen emperyalist savaş ve katliamlar... işçi ve emekçiler üzerindeki sömürü ve zorbalığın arttırılmasını gerektiriyor. Çoktan beridir tıkanma içinde olan emperyalist-kapitalist sistemin ne bundan başka bir yaşam yolu, ne de insanlığa sunabileceği bir çözümü var.

Aynı şey, sistemin bağımlı bir ülkesi olan Türkiye’deki egemenler payına iki kez geçerlidir. Çünkü Türkiye’deki sermaye iktidarının ipleri, ekonomik, sosyal, siyasal, askeri her alanda emperyalistlerin elindedir. Ekonomisi borç döndürmeye endekslenmiş bir tarzda İMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist mali kuruluşlar tarafından yönetilmektedir. Sosyal ve siyasal yaşamı, hükümetlerin, başbakanların, yüksek yargıçların, köşe yazarlarının, televizyoncuların, hatta kamuoyu gündemlerinin tayin edildiği düzeyde ABD ve AB tarafından belirlenmektedir. Emperyalist bir savaş makinası olan NATO’ya bağlı ordusu, Pentagon’dan kumanda edilmektedir. Daha sayamadığımız binbir bağla emperyalizme bağlanmış işbirlikçi iktidar, MGSB denilen gizli anayasasında, Amerikan emperyalizmine uşaklığı yegâne çıkış yolu olarak gördüğünü özellikle belirtmektedir.

Bu denli derin bir uşaklık çizgisi izleyen yerli egemenlerin korku ve kaygıları, Türkiye’yi çevreleyen bölgedeki gelişmelerin yarattığı belirsizlikler ve bizzat kendi iktidarlarından kaynaklanan iç sorunlar yüzünden sürekli katlanıyor. Onlar, biz işçi ve emekçilere saldırırken, yalnızca emperyalizme bağımlılıktan değil, korku ve çaresizlikleri nedeniyle de ne bir ölçü tanıyorlar ne de sınır... Düşük ücretlerle, çalışma ve yaşam koşullarının ağırlaştırılmasıyla, kölelik yasalarıyla, özelleştirmelerle, sosyal güvenliğin tasfiyesiyle yaşamımızı adeta zindana çeviriyorlar. Faşist baskı ve terör aygıtlarını tahkim ederek bizleri tümüyle kıpırdayamaz hale getirmek istiyorlar. İşçi ve emekçilere karşı böylesine saldırgan olanlar, gençliğe, toplumun öteki ezilen sınıf ve tabakalarına, fakat özellikle haklı ve meşru taleplerinden vazgeçmeyen Kürt halkına yönelik daha acımasız bir terör estiriyorlar. Burada ölçü o kadar kaçmıştır ki, bu devlet, kendi vatandaşlarını illegal olarak bombalayabilmekte, kitle gösterilerini F-16’larla, katliam kurşunlarıyla yanıtlamakta, öğretmenlerini hastanelik edebilmektedir.

Sınıf bilinçli işçiler olarak, bu gidişatın, ancak ve ancak sınıfımızın bağımsız devrimci siyasal kimliği üzerinden mücadele sahnesine çıkmasıyla durdurulabileceğine yürekten inanıyoruz. Sorun ve sorumluluklarımızın da ancak bu genel çerçeve içinde tam olarak anlaşılabileceğini düşünüyoruz.

Sınıfımızın olabildiğince dağınık ve örgütsüz olduğunun farkındayız. En temel mücadele örgütlerimiz olan sendikalarımızın bile bürokrasi eliyle bizlere karşı bir silah haline getirildiği koşullarda, bunun şaşılacak bir yanı kalmıyor. Şaşırmıyoruz, ama yılmıyoruz da! Dahası böyle bir hakkımız da yok! Mensubu olduğumuz sınıfın bilinç ve örgütlülüğünün geri olması, onun toplum içindeki özel devrimci konumunu, bilimsel olarak çoktan kanıtlanmış tarihsel misyonunu değiştirmiyor. Büyük çabaların ve paha biçilemez emeklerin çoğu yerde sınırlı karşılıklar yaratmasına rağmen ısrarla, özveriyle, sebatla yolumuzu yürümemizin gerisinde, tam da bu konudaki sağlam bilincimiz yatıyor.

Şundan bundan yakınmanın hiçbir derde deva olmayacağını en sıradan arkadaşımız bile deneyimleriyle biliyor. Sınıf bilinci olanların, öncülük vasfı taşıyanların ya da bu iddianın sahiplerinin ise ne yakınmaya hakları, ne de buna ihtiyaçları var! Bizler, sınıfımızı tarihsel devrimci konumuna ve misyonuna layık bir bilinç ve örgütlenme düzeyine ulaştırmakla mükellefiz. Bu yalnız kendimize, yalnız sınıfımıza karşı değil, tarihe ve insanlığa karşı da bir kenara bırakamayacağımız bir sorumluluğumuzdur!

Bu sorumluluğun gereklerini elbette başlangıçta sahip olduğumuz imkân ve araçlar nelerse, onları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışarak yerine getirebiliriz. Sendikalarımızın kötürümleştirildiği bir yerde, bağımsız taban inisiyatifiyle davranmanın, tabandan örgütlenmeye çalışmanın dışında bir imkânımız yok. Özdeneyim temelinde bilinçlenmeye dayalı taban örgütlenmesini, sendikalarımıza sınıf sendikacılığı çizgisini hâkim kılarak onları sınıf mücadelemizde gerçek birer kaleye dönüştürmenin başlıca yolu olarak görüyoruz. Kaldı ki sınıf sendikalarının olduğu bir yerde bile, hem sınıf mücadelesini güçlü bir tarzda yürütmenin, hem de böylesi sendikaların varlığını sürdürebilmesinin yegâne güvencesi, işçilerin, taban örgütlenmeleri temelinde söz, karar ve eylem süreçlerine bilinçli ve aktif katılımlarıdır.

Kurultay toplamayı, yalnızca sorunlarımızı tartışmak için değil, hele de kendi içinde tartışmalar yürütmek için hiç değil, tam da tabandan örgütlenme adımlarını büyütmenin bir gereği olarak kararlaştırdık. Tüm hazırlık sürecini bu temelde örgütlemeye çalıştık. Sınıf hareketine katkısı ve bu hareketi geliştirmesi bakımından, taban inisiyatiflerini açığa çıkaracak, örgütlenme adımlarını büyütecek kurultay, panel, seminer ve daha bir dizi farklı etkinliğin süreklileştirilmesini ise, yalnızca bölgemizde değil, daha genelde tüm sınıfımızın bir ihtiyacı olarak görüyoruz.

Arkadaşlar,

Bugün bu ihtiyaca mütevazı sayılabilecek bir adımla yanıt vermeye çalışıyoruz. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek, buradan güçlü bir iradeyle, şimdi ve sonrası için sonuç getirici kararlarla çıkmak, bu salonda bulunan her bir sınıf kardeşimizin gücünü ve katkısını sunmasına bağlıdır. “Bu işçilerle bir şey yapılamaz” diyenlere inat, her şeyin ancak “bu işçiler” tarafından yapılabileceğini, bu devranın ancak “bu işçiler” tarafından değiştirilebileceğini gösterelim.

İnsanca yaşamaya yeten ücret mücadelesini yükseltmek için,

Sigorta, sendika, işgüvencesi hakkını savunmak için,

Kölelik yasalarına ve uygulamalarına dur demek için,

Sınıfımızı ve sendikalarımızı patronların tahakkümünden kurtarmak için,

Dağınıklığa ve örgütsüzlüğe son vermek için... sınıfımız içindeki güvensizliğin, yılgınlığın, korkunun kalelerini yıkalım.

İnsanca yaşam ve çalışma koşulları kavgasını büyüterek sınıfımızın kurtuluşu davasına sahip çıkalım!

Son olarak kurultayımızın başarıyla geçmesi dileğiyle, sizleri, Kurultay Hazırlık Komitelerimiz adına sınıf kardeşliğinin en içten duygularıyla selamlıyoruz...

Kurultay Hazırlık Komiteleri