8 Ocak 2005
Sayı: 2005/02(02)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD-İsrail şer ekseninin hizmetindeler
  Sağlıkta özelleştirmenin kılıfı; Sağlıkta Dönüşüm Projesi
  Özelleştirmeler durdurulsun, kölelik yasaları çöpe atılsın!
  Sosyal saldırılara karşı sınıf mücadelesi!
  Sefalet ücreti politikası 2005 yılında da devam edecek
  Patronlar kıdem tazminatını 15 güne indirmek istiyor
  DİSK'in 2004 daporu üzerine
  CHP'de patlayan "cerahat"
  Abdullah Gül siyonist şeflerin huzurunda
  "Yardım koalisyonu", "Bağdat fatihi" feneralden sorulacak
  Tasfiyecilik, sahte dostlar ve ötesi
  Birleşik gençlik kurultayı için ileri!/Orta sayfa
  Birleşik bir gençlik kurultayı için harekete geçildi
  2004'te gençlik hareketi
  Mimar Sinan'da tepki büyüyor
  İşgal karşıtı direniş seçim oyununu bozmaya aday
  Filistin halkının cellatları Irak'ta işbaşında!
  İsrail işgali altında "özgür seçimler"
  Almanya;Burjuva demokrasisinin iç yüzü
  OSİM-DER 1. Olağan Genel Kurulu yapıldı
  Bültenlerden
  BEKO'da kitlesel işçi kıyımı
  Ya barbarlık ya sosyalizm!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Sağlıkta özelleştirmenin kılıfı:

‘Sağlıkta dönüşüm projesi'!

‘Sağlıkta dönüşüm projesi' uzun zamandır sermayenin gündeminde yeralmaktadır. Sermayenin yoluna devam edebilmesi, bir başka ifadeyle yapısal uyum programlarının kamuda başarıya ulaşması sağlık ve sosyal güvenlik sisteminde yapılacak yeniden düzenlemelere bağlı.
Ancak, işçi sınıfının tepkisinden çekinenler -içinde işçi ve kamu emekçileri sendikaları ile demokratik kitle örgütü temsilcilerinin de yeraldığı- Sosyal Güvenlik Danışma Kurulu'nu hayata geçirmeyi hedeflemektedirler. Bu amaçla 5 Ocak tarihinde Sosyal Güvenlik Danışma Kurulu toplandı. Toplantıya devletin kurumları dışında TESK, TOBB, TİSK, TMMOB, Diş Hekimleri Birliği, Eczacılar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk-İş, DİSK, Hak-İş, KESK, Kamu-Sen birer temsilciyle katıldılar. Toplantı sadece 10 dakika sürdü ve anlaşıldığı kadarıyla 10 madde üzerinden çıkan anlaşmazlık üzerinden tasarı meclis gündemine sevkedildi.
Hatırlanacağı gibi, iş kanunu hazırlık sürecinde de devlet ‘sosyal uzlaşı' adına işçi ve işveren sendikalarını biraraya getirmiş, sonuçta sendika bürokratları aracılığıyla işçi sınıfına kölelik yasasını kabul ettirmişti. Bugünde toplumsal uzlaşma adı altında yapılmak istenen budur. İşçi sendikaları yeniden sınıfı kontrol ve ikna etmenin araçları olarak kullanılmak istenmektedir.

Reformlar neyi amaçlıyor?

‘Sağlıkta dönüşüm projesi'nin ilk ve en önemli hedefi sağlık hizmetlerini işletme esasına göre yeniden yapılandırmaktır. Sağlık hizmetinde kârı öncelikli kılmaktır. Bu amaca ulaşmak için öncelikle sağlık hizmetlerinin finansmanı ve hizmetin alındığı kurum birbirinden ayrılacaktır. Sağlık hizmetlerinin finansmanı genel bir sağlık vergisinden sağlanacaktır.
Bir süredir İMF de dahil olmak üzere sermayenin gündeminde olan ve sağlıkta dönüşüm projesinin önemli bir parçası olan sosyal güvenlik reformu ise SSK'nın tasfiyesini de içeren dört yasadan oluşmaktadır. Nüfusun tümünü kapsaması öngörülen genel sağlık sigortası, sosyal hizmet ve yardımların tek elde toplanması, tek bir emeklilik sisteminin kurulması ve Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK'nın birleştirilmesi.
Sosyal güvenlik reformuna genel olarak baktığımızda hizmetlerin merkezileştirilmesi istemini görmekteyiz. Ve bu pekçok kişi için kaynak israfı, bürokratik yapılanmayı engellemek vb. nedenlerle ikna edici de olabilmektedir.  Ancak hedeflenen hiç de kaynak israfını engellemek değildir. Amaç sosyal güvenlik sistemi içinde önemli bir yer tutan SSK'yı tasfiye etmek, sosyal güvenlik sistemini pazara açmak, SSK eliyle verilen sağlık hizmetlerini özelleştirmektir.
SSK'yı diğer sosyal sigorta kurumlarından farklı kılan hem hizmet hem de prim toplama işlemlerinin aynı çatı altında olmasıdır. SSK prim topladığı insanlara aynı zamanda kendi kurumlarında sağlık hizmeti sunmaktadır. Aynı durum Emekli Sandığı ve Bağ-Kur için geçerli değildir. SSK'yı sermaye için cazip kılan da budur. SSK bugün Türkiye nüfusunun %53'üne sağlık hizmeti sunmaktadır. Bunun sermaye için anlamı nüfusun %53'ünün özel sağlık birimlerinden yararlanmayacağıdır. Oysa herbir hastayı müşteri olarak düşünen ve müşteri kapmak için rekabet edenler için bu kabul edilemezdir. SSK'nın tasfiye edilmesiyle birlikte SSK'da diğer sağlık kuruluşları gibi hizmet üreten değil, hizmet satın alan bir kuruluşa dönüştürülecektir. Böylelikle neo-liberal saldırı dalgasının sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması amacına da ulaşılacaktır. Zaten İMF ile yapılan stand-by anlaşmaları da bu yeniden yapılanmayı garantilemektedir.
Yapılması öngörülen değişiklikler içinde SSK bünyesinde Sağlık Tesisleri İşletme Daire Başkanlığı ve Sağlık Hizmetleri Satınalma Daire Başkanlığı'nın kurulması da sağlık birimlerine işletme, sağlık hizmetlerine ise satın alınacak bir mal gözüyle bakıldığını açıkça göstermektedir. Satınalma Müdürlüğü dışardan alınacak sağlık hizmetlerini belirleyip protokol imzalarken, işletme müdürlüğü varolan sağlık birimlerinin nasıl daha iyi -kâr getirici- bir biçimde kullanılabileceğiyle ilgilenecektir. İlk etapta Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi öngörülen SSK'lar, sonrasında kamu yönetimi temel kanununa dayandırılarak belediyelere devredilecek. Böylelikle SSK'nın tasfiye süreci de bitirilmiş olacak.
Özelleştirme programı sağlık çalışanlarının köleleştirilmesiyle eş zamanlı yürütülecektir. Sağlıkta dönüşüm projesiyle birlikte sağlık çalışanları sözleşmeli personel haline gelecek ve performans ücret belirlemede temel kriter olarak ele alınacaktır. Döner sermaye uygulaması temel ücret ödeme kaynağı olarak kullanılacaktır. Özetle sağlık çalışanları güvencesiz, örgütlenme hakkından yoksun ve düşük ücretli çalışma koşullarına mahkum edilecek, işyeri hekimliği alanında ise Türk Tabibler Birliği'nin görevlendirme ve ücretlendirme yetkisi elinden alınacak ve şu an gündemde olan yasa taslağıyla birlikte iki de bir hükümetin sağlık politikalarına kafa tutan TTB üyesi hekimler de hizaya getirilecektir.

SSK işçi sınıfınındır!

İş yasası ve bir dizi saldırı yasası hazırlığı öncesi yaptığı gibi sermaye bugün de ‘orta yol bulma', ‘herkesten biraz fedakarlık isteme' adı altında sağlık ve sosyal güvenlik hakkımızı elimizden almaya çalışmaktadır. Bugün üstümüzde bir kambur gibi taşıdığımız sendika bürokratlarını hakettikleri yere atıp işçi sınıfının emeğiyle kurulan SSK'nın tasfiyesine karşı mücadele etmenin zamanıdır. Aksi takdirde görüşmeler, oyalamalar, basın açıklamaları, sonuçsuz protestolar, ‘şunu aldık bunu verdik' arasında sağlık hakkımız da elimizden alınacaktır.

-------------------------------------------------------------------

ACİL EYLEM ÇAĞRISI!

BDSP'den tüm işçi ve emekçilere, ilerici ve devrimci kamuoyuna...
SSK hastanelerinin devrini engellemek için

SOKAĞA, EYLEME, DİRENİŞE!

AKP hükümeti geçtiğimiz aylarda hazırladığı bir yasa tasarısıyla SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devrini gündeme getirmişti. Hükümet, sosyal haklara dönük saldırının bir ilk adımı niteliğindeki bu girişiminden, işçi ve emekçilerin ortaya koyduğu tepki sonucu geri adım atmış, yasa taslağını o gün için meclise sevketmekten vazgeçmişti.
AKP hükümeti şimdi emek güçlerinin içinde bulunduğu dağınıklıktan da cesaret alarak bir baskınla bu yasayı meclisten geçirmeye, SSK hastanelerine el koymaya çalışmaktadır. Sözkonusu taslak Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmek üzere sevkedilmiş bulunmaktadır. Engel olunamadığı takdirde taslağın mecliste görülüp yasallaşması ve uygulamaya sokulması gün meselesidir. Zaten AKP hükümeti, henüz yasa meclisten geçmediği halde, geçen hafta valiliklere gönderdiği bir genelgeyle SSK hastaneleriyle ilgili devir işlemlerinin başlatılması talimatını vermiştir.
Artık bekleyip görülecek, tartışılacak bir şey kalmamıştır! Sermaye sınıfı ve onun hükümeti SSK hastanelerine el koymak için harekete geçmiş bulunmaktadır. Bunu sosyal hakların tasfiyesiyle ilgili diğer saldırıların peşpeşe uygulamaya sokulması izleyecektir.
İşçi ve emekçiler, ilericiler ve devrimciler, sermayenin bu pervasız saldırısına yanıt vermek, sosyal hakların gaspına karşı mücadeleyi yükseltmek ve bu çerçevede gaspedilmek istenen SSK hastanelerine sahip çıkmak göreviyle karşı karşıyadır.
BDSP olarak tüm işçi ve emekçileri, ilerici ve devrimci güçleri sermayenin bu saldırısına karşı hiç zaman yitirmeden pratik tutum almaya, başta işyerleri ve fabrikalar olmak üzere ülkenin her yerini eylem alanına çevirmeye, genel grev-genel direnişi örgütlemeye çağırıyoruz.
Kölelik yasaları iptal edilsin!
Özelleştirmeler durdurulsun!
Tasfiye ve yıkım saldırılarına son verilsin!

5 Ocak 2004
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
(BDSP)