6 Kasım '04
Sayı: 2004/44 (36)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist barbarlık ve kapitalist yıkımın pençesindeki dünyada emekçilerin geleceği
  Felaket tsunaminin değil emperyalizmin eseridir.
  Deprem ve onbinleri yutan dev dalgalar
  Özelleştirme talanı sürüyor!
  Soruşturma terörü yine sahnede!
  2004 yılında sınıf hareketi
  2004 yılı ve kamu emekçileri hareketi
  Başbakan'ın Suriye gezisi
  Ekonomik büyüme ve işsizlik
  Kürt liberallerinin AB hüsranı
  BDSP'den sempozyuma çağrı
  Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olmayalım!
  Gençlik hareketi ve komünist gençliğin görevleri-2 / Orta sayfa
  İÜ'de ortak çalışmamız güçlenerek sürüyor
  Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri gözetleniyor
  YTÜ Davutpaşa Kampüsü'nde şenlikli eylem
  Irak'ı işgal eden emperyalist ordular acz içinde
  İşgalci askerler katlettikleri Iraklılar'ın organlarını da çalıyor
  Ertelenen Ukrayna seçimleri yeniden yapıldı
  2005'e girerken.../2
  Genç İşçi Bülteni'nden
  Esenyurt-Kıraç İşçi Bülteni'nden
  Toplumcu şair Şükran Kurdakul'u yitirdik
  Katliamlara karşı direniş kazanacak!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



Başbakan'ın Suriye gezisi...

Amerikancı Tayyip ve avanesi
efendileri için koşturuyor

Sermaye basını, Başbakan Tayyip Erdoğan?ın kalabalık bir heyetle 22-23 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen Suriye ziyareti üzerinde pek durmadı. Erdoğan?ın, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Başbakan Naci Otri ile yaptığı görüşmelerin yanısıra, çok sayıda heyetler arası görüşme gerçekleştiği halde, neler konuşulduğuna dair kamuoyuna kayda değer bir bilgi verilmedi.
Kokuşmuş sermaye medyası, Erdoğan?ın yanlışlıkla cumhurbaşkanı olarak anons edilmesini, İstiklal Marşı?nın yanlış çalınmasını, karşılama töreninde göndere çekilen Türk bayraklarının kırışmış olmasını vb. öne çıkarmayı tercih etti. Oysa Erdoğan?ın ziyaretine her iki ülke yetkilileri tarafından da büyük bir önem atfedildi.
Yine de Türkiye-Suriye ilişkilerinin seyri, Erdoğan?ın gezi öncesi hazırlıkları ve kulislere sızan bilgiler biraraya getirildiğinde, bu gezide nelerin konuşulduğunu tahmin etmek güç değil.

Suriye yönetiminin Türkiye'yle
ilişkilere verdiği önem


Gerici Suriye rejimi, emperyalist güçlerle entegrasyon yönünde ilk ciddi adımı ?91 Körfez Savaşı?nda atmıştı. O zaman 10 bin Suriye askeri, ABD ve diğer emperyalist ülke askerleriyle aynı mevzide yeralarak Irak?a karşı savaşmış, fakat bu adım, entegrasyon için yeterli olmamıştı.
Uzun yıllar Sovyetler Birliği ile yakın işbirliği içinde olan Suriye?nin, emperyalist sistemle gereğince bütünleşebilmesi için İsrail?in işgal ettiği Golan Tepeleri?nden çekilmesi gerekiyor. Bu yönde yapılan görüşmeler, siyonistlerin uzlaşmaz tavrı yüzünden çıkmaza girmiş, 2000 yılında ise tamamen kesilmişti.
Geçmiş dönemden kalan Türkiye-Suriye arasındaki sorunlar, ?98 yılında doruğa çıkarak savaşın eşiğine dayanmıştı. Buna karşın iki gerici rejim, Mısır?ın arabuluculuğu ile bir yılın ardından hızla işbirliği sürecini başlattı. Abdullah Öcalan?ın Suriye?den sınırdışı edilmesi ve Suriye?nin bir kısım PKK?liyi Türkiye?ye teslim etmesi, bu süreci hızlandırmıştır.
En son Suriye lideri Beşar Esad?ın Türkiye ziyaretiyle ilişkilerin düzeyi önemli bir noktaya ulaşmış, bu süreçte iki ülke arasındaki su, Hatay gibi yapısal sorunlara kalıcı çözümler getirilemese de önemli adımlar atılmıştı. Özellikle ilişkilerin ekonomi ayağında önemli gelişmeler yaşanmış ve karşılıklı ticaretin artırılması yönünde anlaşmalar imzalanmıştı. Erdoğan?ın Şam gezisiyle ekonomik ve ticari ilişkilerin güçlendirilmesi yönünde yeni anlaşmalar imzalandı.
Örneğin, Asi Nehri üzerinde ortak baraj kurulması, iki taraf arasında engel teşkil eden gümrük tarife oranlarının 2005 yılı başından itibaren kademeli olarak azaltılması, iki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasının imzalanması, Şam yönetiminin Dicle Nehri?nin Türkiye-Suriye sınırından geçen 40 kilometrelik bölümünden su pompalayarak 150 bin hektarlık araziyi sulama isteklerinin Erdoğan tarafından olumlu karşılanması vb.
Ankara rejiminin ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmiyle stratejik işbirliği içinde olmasına karşın bu anlaşmaların Suriye yönetimi için fazlasıyla önemli olduğu görülüyor. Suriye yönetiminin halen ABD emperyalizmi tarafından tehdit edildiği, İsrail?le ilişkilerinin ise gergin olduğu bir süreçte, AB?nin yanısıra Türkiye ile yoğun işbirliğine girmesi, kısmen de olsa Beşar Esad yönetimini rahatlatıyor.

Tayyip Erdoğan, Şam'a gitmeden önce
haydutbaşı Bush'tan talimat aldı


AKP?nin hükümete, Erdoğan?ın Başbakanlığa, ABD?deki siyonist lobinin de katkılarıyla Washington?daki savaş çetesi tarafından hazırlandığı bir sır değil. Hem İslamcı, hem de sonuna kadar Amerikancı bir ?siyasi model? olarak öne sürülen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi?nin (BOP) de ?konu mankeni?dir.
Nitekim Tayyip Erdoğan, Lübnan?da yayımlanan El Müstakbel gazetesine verdiği demeçte, BOP?a bakışlarının olumlu olduğunu söyledi. Arap-İsrail anlaşmazlığı sürdükçe bu projenin hedeflerine ulaşamayacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerine Arap-İsrail anlaşmazlığının çözümü için Türkiye?nin, Ortadoğu ?barış süreci?ne katkıda bulunmaya hazır olduğunu da ekledi.
AKP?nin duruşu bu kadar net olmasına rağmen, bu gerici-dinci çizgiye Ortadoğu?da olmadık meziyetler atfediliyor. Sanki AKP Washington?daki efendilerinden bağımız hareket edebilirmiş izlenimi bırakan değerlendirmeler yapılıyor. Hatta Arap medyasının kimi etkin kalemleri bile, AKP?ye, ciddi ciddi yüzünü Çin, Rusya, İran ve Arap dünyasına dönmesi için çağrılarda bulunabiliyor.
Oysa Tayyip de, partisi AKP de böyle bir yön, istek ve iradeden yoksunlar. Gerek geçen Temmuz ayında İran?a yaptığı ziyaret öncesi, gerekse geçen hafta gerçekleşen Suriye ziyareti öncesinde Erdoğan?ın baş haydut Bush?la yaptığı telefon görüşmeleri, bu gerici takımının gerçekte kimlerin hizmetinde olduğunu ortaya koyuyor.
Sermaye medyasının manşetten verdiği haberlerde Erdoğan?ın telefon görüşmesinde, Bush?a, ?Kongra-Gel?e karşı ortak bir operasyon başlatmayı önerdiği? yazıldı. Fakat savaş kundakçılarının başı Bush?un, Erdoğan?a söylediklerinden sözeden olmadı.
Erdoğan?ın Şam ziyaretini gerçekleştirdiği günlerde, işgal ordusunun komutanlarından savaş çığırtkanı medyaya, Bush?un kabinesindeki savaş çetesinin etkin isimlerinden bu çetenin akıl hocalarına kadar pek çok ABD?li yetkili tarafından yapılan açıklamalarda Suriye tehdit ediliyor.
Irak?ta 30 Ocak?ta sergilenmesi planlanan seçim oyunu yaklaşırken, direnişçilerin eylemleri de yaygınlaşıyor. Haydut çetesi durumun kötüye gidişinden, ?topraklarından terörist sızmaları önleyemediği? gerekçesiyle Suriye?yi sorumlu tutup, bu ülkeyi ?dize getirmek? gerektiğinden sözediyor. Dolayısıyla efendileri tarafından tehdit edilen bir ülkeye giden Tayyip Erdoğan?ın hangi misyonla hareket ettiğini tahmin etmek güç olmasa gerek.
Yine de Türk burjuvazisinin geliştirmek istediği ilişkiler ve bölgede oynamak istediği rol gözönüne alındığında, Erdoğan?ın ziyaretlerinde yaptığı ikili görüşme ve anlaşmaların postacılıktan ibaret olmadığı görülür. Zaten imzalanan anlaşmalar da bunu gösteriyor. Başka bir ifadeyle Erdoğan, hem Türk burjuvazisinin bölgesel çıkarlarını, hem de bölgeye ilişkin ABD-İsrail çıkarlarını gözeten bir misyon üstelenmiştir.

****************************************************************
Milyonlara insanca yaşayacak bir ücreti çok gören Tayyip Erdoğan 30 milyon dolarlık yeni uçak satın aldı...


Haramilerin saltanatını yıkacağız!


R. Tayyip Erdoğan 30 milyon dolarlık uçak alıyor. Yaptığı dış gezilerden birinde Bush?un uçağının bir benzerine binen ve konforundan etkilenen Erdoğan bu uçaktan bir tane de kendisi için almaya karar verdi. Uçağın maliyeti devlet sırrı gibi saklanırken, yapılan araştırmalar sonucu uçağın fiyatının 30 ila 50 milyon dolar arasında değişebileceği söyleniyor.
Bu uçağın faturası da yine bizlerin sırtına yüklenecek, 30 milyon dolar bizlerin cebinden çıkacak. Bu meselenin bir yanı. Diğer yanına gelince, kendi kişisel harcamaları için milyonlarca doları gözden çıkartanlar, sıra işçiye-emekçiye gelince üç kuruşun hesabını yapmaya başlıyorlar. İnsanca yaşamak isteyen işçileri azarlıyorlar. Bu uçak olayıyla paralel bir zamanda asgari ücret tartışmaları yürüyordu. Neticede asgari ücrete komik bir artış yapıldı. Milyar dolaralara uçak alan Tayyip milyonlarca işçiye 350 milyonu reva gördü.
Üstelik devletin kendi kurumları dahi açlık sınırını yaklaşık 500 milyon olarak açıklıyorken. İşçiye, emekçiye sefalet ücreti reva görülürken, milyonlarca emekçi açlıkla, yoksullukla pençeleşirken Tayyip Erdoğan milyonlarca doları havaya savurmaktan çekinmiyor.
İki farklı sınıf, iki farklı yaşamdır sözkonusu olan. Milyonlarca emekçi emeklerinin karşılığında sefalet ücreti alarak kıt kanaat geçinmeye çalışıyor. Tayyip gibi sermaye uşakları ise harcadıkları paranın hesabını bilmeden ve yapmadan, lüks ve sefahat içinde yaşıyorlar. Çıkarttıkları emekçi düşmanı yasalara, yok pahasına satarak özelleştirdikleri işletmelere, sermaye sınıfına yaptıkları ?büyük? hizmetlere borçlular bu lüks içerisindeki yaşamı.
Rakamların diliyle konuşmaya devam edelim ve bir ufak hesap daha yapalım. Asgari ücret dolar üzerinden hesaplanırsa yaklaşık olarak 231 dolar ediyor. Uçağın maliyeti ise en az 30 milyon dolar kabul edelim. Uçağın maliyeti yaklaşık olarak 130 bin asgari ücretlinin bir aylık ücretine denk düşüyor.
Rakamlarla hesabımız bitti, ancak sermaye iktidarından soracağımız hesap sürüyor. Haramilerin saltanatını yıkacak, bu sömürü ve soygun düzeninden elbet bir gün hesap soracağız.