12 Haziran'04
Sayı: 2004/23 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ya ABD askeri olunacak ya da sosyalizmin neferi!
  İMF ile kölece ilişkiler sürüyor...
  Sermaye düzeni tepeden tırnağa bir mayfa düzenidir!.
  BM şemsiyesi de işgalcileri rahatlatmaya yetmeyecek!
  İncirlik bölge halklarına yönelik bir saldırı üssü olarak kullanılacak!
  İtalya ve Fransa’da onbinler katil Bush’u protestolarla karşıladı!
  NATO karşıtı faaliyetlerden..
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Büyük Ortadoğu Projesi ve Kürdistan sorunu
  İnsert’ten atılan bir işçinin kaleminden İnsert deneyimi...
  Özelleştirme saldırısını işçilerin birleşik-militan mücadelesi püskürtebilir
  DİSK 12. Genel Kurulu’ndan notlar
  DİSK Genel Kurulu’nda delege konuşmalarından...
  DİSK Genel Kurulu’nda delegelerle konuştuk...
  İsrail meclisi Filistin topraklarını gaspetme tasarısını onayladı.
  Arjantin: İşçilerin eylemleri ve hükümetin çıkmazı
  Kızıl Bayrak 10 yaşında!
  Genç komünistlerle nice 10 yıllara!
  “Kızıl Bayrak, güneşin önündeki bulutları dağıtan rüzgardır”
  Kızıl Bayrak karanlıkları yırtan aydınlık oldu
  Casstleblair işçisi mücadelesine ve toplusözleşmesine sahip çıkmalıdır!.
  Devrimci değerlerden elinizi çekin!
  TÜPRAŞ yargıya rağmen satılır mı?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Casstleblair işçisi mücadelesine
ve toplusözleşmesine sahip çıkmalıdır!

Kıraç’taki Casstleblair fabrikasında işçilerin örgütlü olduğu DİSK-Tekstil sendikası ile işveren arasında Mart ayından bu yana sürdürülen toplusözleşme görüşmelerinde bir sonuca varılamadı ve uyuşmazlığa gidildi. İşçilerin daha ziyade seyirci konumunda kaldığı toplusözleşme sürecinin Eylül ayına kadar sürebileceği ifade ediliyor. Bu da yılbaşında ücretlerine zam yapılmayan, düşük ücretlerle çalışmaya devam etmek zorunda olan işçileri tedirgin ediyor.

İskoç sermayeli bir şirket olan Casstleblair fabrikasındaki işçiler, bundan yaklaşık bir yıl önce, düşük ücret zamlarına ve esneklik dayatmasına karşı bir eylemlilik yaşamışlardı. Düşük ücret ve esnek çalışma dayatmasına boyun eğmeyen Casstleblair işçileri bu durumu kabul etmeyeceklerini önce iş yavaşlatarak, sonra da üretimi durdurarak göstermişlerdi. İşverenin 25 kadar işçiyi kapının önüne koyması, işçileri sindirmemiş, tersine çalışanlar arasındaki birlik ve dayanışmanın en üst düzeye çıkmasına neden olmuştu. İşveren gelişen direnişi kıramayınca geri adım atmış, attığı işçileri geri aldığı gibi, ücret zamlarını da arttırmak durumunda kalmıştı.

Bir yıl önce işverenin saldırısına karşı birlik ve dayanışma içinde davranmasını bilen Casstleblair işçileri üretimden gelen güçlerini ve örgütlü davranabilmenin önemini bu süreç içinde yaşayarak öğrendiler. Sonraki dönemde sendikalaşma çabasına da girdiler ve nispeten kısa bir zamanda DİSK-Tekstil Sendikası’nda örgütlendiler.

İşyerinde toplusözleşme görüşmeleri Mart ayında başladı. Fakat geçen zaman içinde görüşmelerde kayda değer bir ilerleme sağlanamadı. Mayıs ayında da uyuşmazlığa gidildi. Durum, işverenin son ana kadar toplu sözleşme görüşmelerini sürüncemede bırakmaya kararlı olduğunu göstermektedir. İşçilerin örgütlü olduğu DİSK Tekstil’in izlediği “verileni alma” politikası da sürecin uzamasında rol sahibidir. Sendikal bürokrasinin, sözleşme görüşmelerinde uzlaşmacı, sorunları görüşmelerle çözme yanlısı bir çizgide durduğu, işçilerin çıkarlarını ve sendikal örgütlülüğün meşruluğunu savunmayı ise bir kenara bıraktığı gözlenmektedir. Sendikacılar, sendikal örgütlülüğün meşruluğunu ve işçilerin çıkarlarınısınıfın üretimden gelen gücüne yaslanarak tok bir biçimde savunmak ve sonuç almak yerine pasif bir tutumla yasal süreçlerin tamamlanmasını beklemekte, işçileri de edilgen bir sürecin içine itmektedirler. Ardına sığındıkları bahaneler ise ülkenin ekonomik-siyasal gerçekliği, toplusözleşme ve grev yasasının işçilerin aleyhine hükümlerle dolu olmasıdır.

İşçiler toplusözleşmelerine sahip çıkmalıdır

Sendikalaşma bahane edilerek yılbaşında ücretlere zam yapılmamış olması, işverenin sendikalaşmadan sonra gündeme getirdiği performans dayatması ve tutanak uygulaması işçileri canından bezdirmektedir. Toplusözleşme sürecinin zamana yayılması ise kafaların karışmasına neden olmaktadır.

Bugün Casstleblair işçisi iki şey istiyor. Birincisi hak ve çıkarların korunup geliştirildiği bir toplusözleşmenin bir an evvel imzalanması. İkincisi ise işverenin baskı ve dayatmalarının son bulması. Özellikle performans sisteminin ve tutanak tutma uygulamasının kaldırılması.

Bunların elde edilmesi ise işveren ve sendika üzerinde oluşturulacak örgütlü basınca bağlıdır. Hakların mücadele edilmeden kazanıldığı görülmüş, duyulmuş şey değildir. Son bir yıllık süreç işveren ve sendikacılar hakkında pek çok şey öğretmiş olmalıdır. Bu nedenle işçiler, sorunlarının çözümünü sendikacılara havale edip bekleme tutumundan bir an evvel vazgeçmelidir. İşçiler toplusözleşme sürecine daha aktif katılmalı, işveren ve sendika üzerinde örgütlü bir basınç oluşturmak için kendi aralarındaki birlik ve dayanışmayı daha da geliştirmelidir.

Casstleblair işçisi bir yıldır örgütlü olmanın ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmiştir. Bugün bu örgütlülüğü daha da güçlendirmek gibi bir sorumlulukları vardır. Patrona işçilerin hakları konusunda istediği gibi at oynatamayacağını gösterebilmek için bu gereklidir. Çalışmaysa çalışma, üretimse üretim. Peki neden hep işçiler fedakarlık göstersin? İskoç patron kendi ülkesinde kazandığının 15 katını buradaki işçilerin sırtından kazanıyorsa işçiler neden daha fazlasını istemesin?

Sendikayı işçilerin haklarını, çıkarlarını savunan bir konuma getirmek de tabanda yaratılacak birlik ve dayanışmaya bağlıdır. Öte yandan Casstleblair işçisinin Kıraç, Esenyurt, Beylikdüzü gibi yakın bölgelerdeki tüm sınıf kardeşlerine karşı da sorumluluğu vardır. Onların hak ve çıkarlarını örgütlü mücadeleyle koruyup geliştirmeleri, yeni haklar kazanmaları, çevre fabrikalardaki örgütsüz, kölece çalışma koşulları içinde yaşamı karartılan on binlerce işçiye de bir örnek oluşturacaktır. Onların örgütlü mücadeleye atılmalarının önünü açacaktır. CB işçileri bu büyük sorumluluğun farkında olmalı ve ona göre davranmayı bilmelidir, örgütlülüğünü pekiştirmeli, mücadelesini daha ilerden örmelidir.

CB işçileri samimi, tüm kaygıları işçilerin hak alma mücadelesine omuz vermek isteyen öncü işçiler ve onların dostları etrafında kenetlenerek hak alma mücadelesine katılmalıdır.

Hak verilmez alınır!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Yaşasın işçilerin birliği!

(İşçi Bülteni’nin Haziran 2004 tarihli
ilk sayısından alınmıştır...)




Kıraç İşçi Derneği Girişimi’nin çağrısı...

Bu sesi duyun, bu çabaya omuz verin!

Kıraç’ta çalışan, yaşayan işçi ve emekçiler! Kardeşler! Çağrımız sizlere!
Hepimiz sabahın erken saatlerinden, akşamın geç vakitlerine kadar çalışıyoruz. Hiçbir sosyal hakkımız yok. İnsanca yaşayabileceğimiz bir ücret almıyoruz ve dahası buna rağmen kölece koşullarda çalıştırılıyoruz. Çalışma koşullarımızın Ortaçağ döneminin çalışma şartlarından hemen hiçbir farkı yok.

Buna rağmen ay sonunu getiremiyoruz. Ev kirasını, elektrik-su-telefon faturalarını ödemekte zorlanıyoruz. Öte yandan çocuğumuzu istediğimiz şekilde okutamıyoruz, okutsak bile ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamıyoruz. Yeri geliyor sağlıklı bir şekilde beslenemiyoruz, hastalandığımızda tedavi masraflarını nasıl karşılayacağımızı kara kara düşünüyoruz. Özetle, emeğiyle, alınteriyle yaşama çabamızın bedeli yoksulluk, sefalet ve insanlık dışı koşullar olarak çıkıyor karşımıza.

Bugün Kıraç’ta onlarca fabrikada patronlar tarafından gün be gün öğütülen, köle gibi çalıştırılan bizler, hangi birimiz benim çalışma koşullarım iyi, çalıştığım fabrikada patron bizim hakkımızı veriyor ben insanca yaşıyorum diyebiliyor. Yeri geliyor kapının önüne koyuyorlar, yeri geliyor maaşlarımızı mesailerimizi vermiyorlar. Yeri geliyor bizleri istedikleri gibi aşağılıyor, hakaret ediyorlar.

Peki bizler ne yapıyoruz? Tam anlamıyla hiçbir şey. Neden? Çünkü örgütlü değiliz, birbirimize güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. Birlik olmanın, beraber hareket etmenin eksikliğini, kaygısını duymuyoruz. Kendi sorunlarımıza duyarsızlaşıyor, kendi emeğimizin hakkını istemekten geri duruyoruz. Böylece patronlar için sömürü cennetinin yollarını da ellerimizle düzlemiş oluyoruz.

Oysa iyi koşullarda çalışmak, insanca bir yaşam sürmek herkes gibi Kıraç’taki işçilerin de en doğal hakkıdır. İşçiler olarak bu sorunlarla baş edebilmek için örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka yolumuz yoktur. Ya bu sömürüye, sefalete, kölece çalışma koşullarına boyun eğeceğiz. Ya da örgütleneceğiz, emeğimizin hakkını patronlardan söke söke alacağız.

Bunun için artık yeter diyoruz!

Kıraç’ta işçilerin örgütlenmesinin daha fazla ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Kendimizi geliştirmek, eğitmek ve örgütlenip patronlara karşı mücadele etmek için her türlü aracın ve imkanın değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İşte bu amaçla Kıraç İşçi Derneği’ni kuruyoruz. Bu derneği, patronların saldırılarına karşı işçilerin elinde bir mücadele mevzisi haline getirmek istiyoruz.

Dernek, bir yandan Kıraç’taki işçilerin örgütlenme ihtiyacını karşılayacak, bir yandan da daha yaygın ve ileri örgütlenme çabalarının kaldıracı olacaktır. Derneğimiz işçileri kendi sorunları hakkında bilgilendirmek için değişik konularda toplantılar, paneller, seminerler düzenleyecektir. Böylelikle işçilerin kendi çıkarlarını savunmaları için bilgilenmelerine, bilinçlenmelerine katkıda bulunacaktır.

Sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemek, böylelikle Kıraç’taki tüm işçilerin birbiriyle kaynaşmasını, dayanışmasını sağlamak derneğimizin bir diğer önemli amacıdır.

Kardeşler!

Derneği kurmak için çalışmalara başladık. Fakat yolumuz uzun ve zorludur. Yapılması gerekenler öyle beş-on insanın altından kalkabileceği işler değildir. Hepinizin desteğine, katkısına ihtiyaç vardır. Derneğimiz, örgütlülüğümüz ve mücadelemiz ancak sizlerin desteği sayesinde gelişebilir, büyüyüp güçlenebilir. Derneğimizin gelişip güçlenmesi ise bütün işçilerin yararınadır.

Kıraç’ta oturan ya da çalışan işçi ve emekçiler! Bu dernek hepimizin. Gelin siz de dernek kurma çalışmalarına katılın; emeğinizi, katkınızı, desteğinizi katın. Gelin, patronlara karşı güçlerimizi birleştirelim, sömürü ve zulme karşı mücadelede omuz omuza olalım! Unutmayalım; Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya da hiçbirimiz!

Kıraç İşçi Derneği Girişimi

(İşçi Bülteni’nin Haziran 2004 tarihli
ilk sayısından alınmıştır...)