12 Haziran'04
Sayı: 2004/23 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ya ABD askeri olunacak ya da sosyalizmin neferi!
  İMF ile kölece ilişkiler sürüyor...
  Sermaye düzeni tepeden tırnağa bir mayfa düzenidir!.
  BM şemsiyesi de işgalcileri rahatlatmaya yetmeyecek!
  İncirlik bölge halklarına yönelik bir saldırı üssü olarak kullanılacak!
  İtalya ve Fransa’da onbinler katil Bush’u protestolarla karşıladı!
  NATO karşıtı faaliyetlerden..
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Büyük Ortadoğu Projesi ve Kürdistan sorunu
  İnsert’ten atılan bir işçinin kaleminden İnsert deneyimi...
  Özelleştirme saldırısını işçilerin birleşik-militan mücadelesi püskürtebilir
  DİSK 12. Genel Kurulu’ndan notlar
  DİSK Genel Kurulu’nda delege konuşmalarından...
  DİSK Genel Kurulu’nda delegelerle konuştuk...
  İsrail meclisi Filistin topraklarını gaspetme tasarısını onayladı.
  Arjantin: İşçilerin eylemleri ve hükümetin çıkmazı
  Kızıl Bayrak 10 yaşında!
  Genç komünistlerle nice 10 yıllara!
  “Kızıl Bayrak, güneşin önündeki bulutları dağıtan rüzgardır”
  Kızıl Bayrak karanlıkları yırtan aydınlık oldu
  Casstleblair işçisi mücadelesine ve toplusözleşmesine sahip çıkmalıdır!.
  Devrimci değerlerden elinizi çekin!
  TÜPRAŞ yargıya rağmen satılır mı?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İncirlik bölge halklarına yönelik
bir saldırı üssü olarak kullanılacak!

Amerikan emperyalizmi yıllarca İncirlik Üssü’nden kaldırdığı uçaklarla Irak halkının üstüne bombalar yağdırdı. ABD, Türkiye ile yaptığı anlaşmalara göre, İncirlik Üssü’nde 45 uçak bulunduruyor. Irak halkının yanısıra bölgenin diğer halklarına da saldırmaya hazırlanan haydut takımı, bomba yağdıracak daha fazla sayıda uçağa ihtiyaç duyuyor. ABD Türkiye ile efendi-uşak temeline dayalı ilişkilerinden dolayı küstahça taleplerde bulunmakta bir sakınca görmüyor.

NATO’nun namluları Ortadoğu
halklarına çevriliyor

Halkların katili savaş örgütü NATO’nun namluları kurulduğu dönemde emperyalist-kapitalist dünya düzeninin dışına çıkan Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ve Kuzey Kore ile Çin halklarına çevrilmişti. Güya bu ülkeler “batı demokrasileri”ni tehdit ediyordu, NATO da bu tehdide karşı savunma amacıyla kurulmuştu. Bu iddiaya göre Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO’nun gereksizleşmesi gerekiyordu. Zira “tehdit” olduğu iddia edilen ülkeler kapitalist sistemle bütünleştiler. Ancak lağvedilmesi bir yana, NATO daha da tahkim edildi. Bu da NATO’nun savunma değil, işçileri, emekçileri ve halkları hedef alan bir saldırı ve terör örgütü olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu.

Emperyalist-kapitalist sistemin doğasında sömürü, zorbalık, yıkım ve yağma vardır. Bu saldırganlığın hedefi günümüzde Ortadoğu halklarıdır. Ancak Filistin ve Irak örneklerinde görüldüğü üzere ezilen halklar çapulculara teslim olmayı değil direnişi seçiyor. Askeri yığınağı daha da artırarak bu direnişi bastırmayı uman ABD emperyalizminin gözünü diktiği ilk yer ise İncirlik Üssü.
İncirlik Üssü üzerinden yürütülen kirli pazarlıklar her zaman olduğu gibi Türkiye halkından gizleniyor. Ancak Amerikan basınında yer alan haberler sayesinde bizi doğrudan ilgilendiren konular hakkında bölük pörçük bilgiler edinebiliyoruz. Nitekim ABD’nin Almanya’daki askeri varlığını azaltmayı, buradaki güçlerinin bir kısmını İncirlik Üssü’ne kaydırmayı planladığını da bu şekilde öğrenebildik.

İncirlik: Emperyalist savaşın
merkez üssü

ABD 72 adet F-16 savaş uçağının İncirlik’e kaydırılmasını, uçakların kullanımı için geniş bir serbestlik alanı tanınmasını istiyor. Yani emperyalist haydutların planı, istedikleri sayıda savaş uçağı ile istedikleri miktarda bombayı halkların üstüne yağdırabilmek.

ABD emperyalist yağma savaşını yayma hazırlıkları içinde. Amerikan askeri gücünü bu saldırı için seferber etmek gerektiğini savunan savaş çetesi, vurmak için yeni bir saldırı beklemeyeceklerini söylüyor. Buna göre; ABD birliklerinin Ortadoğu, Orta Asya ve diğer olası çatışma alanlarına daha kolay gönderilebilmesinin sağlanması, bunun için de bölgeye yakın bir yerde mevzilenmesi gerekiyor. Başta İncirlik olmak üzere Türkiye’deki üslere göz diken ABD bir takım istemler dayatıyor. Bu da Türkiye’nin komşu halklara karşı yürütülecek emperyalist bir savaşın merkez üssü olması anlamına geliyor.

Ankara’daki Amerikan uşakları, Bush ve savaş çetesinin bu taleplerini hala gizlemeye çalışıyor. Ne var ki mızrak çuvala sığmıyor. Dışişleri Bakanı A. Gül “Bununla ilgili yeni bir durum yok” diyor. Ancak Amerikan basını bu kekeme yalanları boşa çıkarıyor. G-8 zirvesine çağrılan T. Erdoğan’ın huzura çıkması, haydutbaşı Bush’un da NATO zirvesinden iki gün önce Ankara’ya gelecek olması da bu kirli pazarlıkların devam ettiğini gösteriyor.

Türkiye’de bulunan NATO ve Amerikan üsleri Ortadoğu halklarına ölüm ve yıkım kusmak için etkin bir biçimde kullanılmak istenmektedir. Bu nedenle üslerin kapatılması talebinin yükseltilmesi büyük bir önem taşımaktadır.


Birleşmiş Milletler emperyalist
işgale “şemsiye” oluyor!

ABD emperyalizmi Irak işgali öncesinde Birleşmiş Milletler’i (BM) çöpe attığını ilan etmişti. Çünkü BM diğer emperyalist güç odaklarının etkisiyle işgale doğrudan destek vermemişti. Direnişin gelişimiyle BM’nin kapısını aşındırmaya başlayan işgalci haydutlar, sonunda, işgali meşrulaştıran bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkartmayı başardılar. Bu karar tasarısının kabul edilmesi elbette emperyalist güçler arasındaki kirli pazarlıklarda sağlanan anlaşmanın bir ürünüdür.

ABD ile Irak kukla yönetimi, BM Güvenlik Konseyi’ne gönderdikleri mektuplarda, ülkedeki askeri operasyonlarda anlaşma taahhüdünde bulunarak, yeni hükümet hakkında çıkarılması planlanan kararın kabul edilmesini talep ettiler.

Allavi mektubunda, geçici hükümetin 30 Haziran’da iktidara gelmesini onaylayan ve “barışı korumak için gerekli önlemleri alacak” çokuluslu güce yetki veren kararın bir an önce çıkarılmasını istedi ve “Hava, kara ve denizde kendi güvenliğimizi sağlayabilecek duruma gelene kadar Güvenlik Konseyi ve uluslararası topluluğun desteğini istiyoruz” dedi. Allavi’nin bir CİA ajanı olduğu gözönüne alındığında, bu satırların kimler tarafından kaleme alındığı kolayca anlaşılır. Bu kukla başbakana destek veren Iraklılar’ın sayısı sadece yüzde 5’tir.

Iraklılarla tüm konularda işbirliği yapma taahhüdünde bulunan ABD dışişleri bakanı Colin Powell ise, ABD önderliğindeki çokuluslu gücün göreve devam etmeye hazır olduğunu ifade etti. Powell, Irak’taki çokuluslu gücün Irak güvenlik güçleriyle her seviyede eşgüdümlü olarak çalışacağı taahhüdünde bulundu. Allavi ve Powell’in mektupları Güvenlik Konseyi’nde görüşülen yeni Irak tasarısına eklenecek.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri tarafından hazırlanan bir raporda, Saddam yönetiminin yıllardır süren ihlallerini işgalin sona erdirdiği iddia ediliyor. Bu rapor ile hem Irak işgali savunuluyor, hem de emperyalist orduları övülüyor. Raporda, “Saddam Hüseyin’in gitmesi, Irak halkına sıkıntı veren, sarsıcı ve sistematik insan hakları ihlallerinde bulunan bir hükümeti ortadan kaldırdı” deniliyor. İşkence vahşetinin tüm iğrençliğiyle açığa çıkmasından sonra yayınlanan bu rapor BM’nin gerici misyonunu çarpıcı bir şekilde açığa vuruyor.

Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier, Güvenlik Konseyi’ndeki Almanya temsilcisi ve Rusya lideri Vladimir Putin de tasarıya destek vereceklerini açıkladılar.

Tasarının son halinde birkaç noktada “önemli” değişiklikler yer alıyor. Metinde Irak geçici hükümetine işgal güçlerinden ülkeyi terketmelerini isteme yetkisi veriliyor. Fransa’nın Irak’taki çokuluslu gücün düzenleyeceği geniş çaplı askeri operasyonlarda, geçici hükümete veto yetkisi tanınması talebi ise karşılanmıyor. Ancak metinde Irak Başbakanı Allavi ve ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın mektuplarına atıfta bulunularak, güvenlik politikalarında uzlaşma sağlamak için birlikte çalışılacağı belirtiliyor.

Yeni metinde Irak’ın “bağımsızlığı”na da vurgu yapılıyor. Ayrıca Rusya’nın uluslararası bir konferans düzenlenmesi talebine karşılık olarak, Irak hükümetinin istemesi halinde BM’nin bir konferans düzenleyebileceği kaydediliyor.

Kirli pazarlıklar sonucu varılan anlaşma, işgal karşıtı direnişin şimdikinden daha çetin koşullarda devam etme ihtimalini yükseltiyor. Nitekim işgalciler ile uşakları da çatışmaların şiddetlenebileceğinden sözetmeye başladılar. Iraklı direnişçiler ise daha en baştan, işgalin ABD, NATO veya BM tarafından yönetilmesinden bağımsız olarak, “ülke özgürleşene kadar direniş devam edecektir!” açıklamasını yapmışlardı.