29 Mayıs'04
Sayı: 2004/21 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizme ve siyonizme karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Barbarların NATO Zirvesi için İstanbul'da fiili sıkıyönetim...
  NATO karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  NATO karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  NATO karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  NATO karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  NATO dağıtılsın!
  DİSK 12. Genel Kurulu'na doğru...
  DİSK Genel Kurulu öncesi sendika yöneticileriyle konuştuk...
  Sermaye işbirlikçisi sendika ağaları yeni saldırılar için mesaide!
  Erdoğan TOBB Genel Kurulu'nda işsizliğe çare buldu!
  Gericilerin Çağlayan mitingi ve EMEP
  Yaz dönemi çalışmasının çok yönlü gündemleri
  Ekim'in Mayıs 2004 tarihli 236. sayısı çıktı...
  Devlet-mafya-futbol üçgeni...
  Ebu Garib'ten Ulucanlar'a...
  "Pişmanlık yasası" yeni hazırlanan TCK ile süresiz hale getiriliyor...
  Siyonist cellatlar Filistin'de etnik temizlik yapıyor
  Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Irak'taki işkence vahşeti bakanlık onaylı!
  Arap Birliği Zirvesi...
  Uluslararası hareket...
  EMEP'ten düzenle barışmanın yeni adımları...
  Edirne şenliğinde polis terörü...
  YÜT 8. Geleneksel Bahar Şenlikleri...
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Irak’taki işkence vahşeti
bakanlık onaylı!

Emperyalist işgalcilerin Irak’ta uyguladıkları işkencenin resmi devlet politikası olduğu, yaygın ve sistematik yapıldığı, işkencecilerin özel eğitimden geçirildiği belgelendi. Vahşetin doğrudan bakanlıklar tarafından onaylı olmasının yanısıra, işkence seanslarının, Irak’taki işgalcilerin en üst düzey askeri komutanları tarafından bizzat izlendiği de ortaya çıktı.

İşkence vahşetin belgeleri kamuoyuna yeni açıklandı ama işkence işgalle beraber başlamıştı. Yeni yayınlanan Kızıl Haç raporunda, Mayıs ‘03’te işkence ve kötü muameleye ilişkin 200 iddia ile Temmuz ‘03’te sadece Bağdat yakınındaki Camp Cropper’da 50 farklı işkence olayının işgal güçlerine bildirildiği kaydediliyor.

Raporda yaygın biçimde uygulanan işkence yöntemlerinin listesi de yer alıyor. Kafaya torba geçirme, plastik kelepçeyle elleri bağlama, kaba dayak, yere yatırıp yüzüne postalla basma, kendine ve ailesine yönelik tehditler, çırılçıplak soyma ve karanlık hücrelerde günlerce çıplak olarak tutma, uyku uyutmama, yiyecek vermeme, açık havaya çıkarmama, duş/temizlik yapmasına izin vermeme, çırılçıplak ve toplu olarak resmi geçit yürüyüşü yapmaya zorlama, vb... Basında yeralan işkence fotoğrafları Kızıl Haç raporunu doğruluyor. Ayrıca yayınlanmayan yüzlerce fotoğrafın yayınlananlardan çok daha iğrenç olduğu Amerikan kongre üyeleri tarafından da itiraf edildi. Sadece resmi olarak açıklanan “işkencede ölüm vakası” sayısı 37.

ABD Adalet Bakanlığı: İşkence serbest!

Savaş kundakçılarının önde gelen isimlerinden Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in doğrudan işkenceden sorumlu olduğu daha önce açıklanmıştı. Bu haydut suçunu itiraf ederek özür dilemişti. Ama görülüyor ki, başka bakanlıklar da işkence vahşeti için onay vermiş.

Amerikan Adalet Bakanlığı avukatlarının Bush’a gönderdikleri “bilgi notu” ABD basınında yayınlandı. Notta, “ABD ordusunun teröre karşı savaşı sırasında ve tutuklulara muamelede uluslararası hukuka uymak zorunda olmadığı (...) Savaş hukuku da dahil olmak üzere, hiçbir uluslararası hukuk kuralının ABD için bağlayıcı olmayacağı” vurgulanıyor. Bu notta, savaş esirlerine muamele konusunda uyulması gereken kuralları öngören Cenevre Sözleşmesi’ne de uymak gerekmediği söyleniyor. Bu bilgi notu, ABD emperyalizminin adalet anlayışını gösteren veciz bir örnektir.

Washington Post gazetesine açıklama yapan Amerikalı bir yüzbaşı, bazı tutsaklar sorgulanırken ya da onlara kötü muamelede bulunulurken, Irak’taki işgalci Amerikan güçlerinin komutanı Korgeneral Ricardo Sanchez’in de bizzat orada bulunduğunu söyledi.

Oysa Bush, Cenevre Sözleşmesi’nin kurallarına Irak’ta “tam olarak uyulduğunu” iddia etmişti. Bu iddiayı yayınlanan işkence fotoğrafları ile Adalet Bakanlığı’nın “bilgi notu”nun yanısıra, Irak’taki cezaevlerinden sorumlu general de yalanlıyor. İşkenceci Tuğgeneral Janis Karpinski, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’ne bir mektup göndererek “bazı tutsakların sorgulanmasında Cenevre Sözleşmesi’ne uyulmadığını, özel istihbarat verebilecekleri belirtilen Iraklı tutsakların, sorgulamalarında, Sözleşme’den ayrı tutulmalarının askeri gereklilik olduğunu” açıkladı. Ancak ortaya saçılan görüntüler barbarca uygulamaların neredeyse tüm tutsaklara uygulandığını ortaya çıkardı.

İşkence devam ediyor

İşkencenin yaygınlığını kanıtlayan bir başka gelişme ise, Rumsfeld haydutunun ABD askerlerine getirdiği yasaktır. Savunma bakanlığı askerlerin fotoğraf çeken cep telefonlarını kullanmasını yasakladı. Bu yasağın nedeni, işkence fotoğraflarının bazılarının bu telefonlarla çekilmiş olmasına bağlanıyor. Bu yasak aynı zamanda işkencenin devam ettiğini gösteriyor.
İşkencenin yaygın ve sistematik olduğu, bunun işgal öncesinden planlandığı Irak’a gönderilen infaz memurları ve gardiyanlardan da bellidir. ABD’nin ABC televizyonu bu kirli gerçeği açığa çıkardı. Görüntülü yayınlanan haberde, Irak’a gönderilen hapishane yöneticileri, infaz memurları ve gardiyanların, haklarında işkence nedeniyle dava açılmış görevliler arasından seçildiği ortaya çıktı.
Emperyalizmin şiddet, yıkım, işkence, katliam ve zorbalık demek olduğu gerçeği Irak’ta yaşananlarla her gün yeniden kanıtlanıyor. Ne haydut takımının özür dilemeleri, ne serbest bırakılan birkaç yüz tutsak, ne de Ebu Garip cezaevinin yıkılması yönünde alınan karar bu gerçeği zerre kadar değiştirmiyor.



İşgalciler ile uşakları
birbirine düştü

Amerikan emperyalizminin uşaklığını yapan Irak’taki soysuzlar, işgalci orduları harekete geçirmek için her yola başvurmuşlardı. Zira Irak’ın işgalinden sonra başa geçmenin hesabını yapıyorlardı. Emperyalistler, bu işbirlikçilerin CIA ile birlikte hazırladıkları belgeleri -tümünün yalan olduğu ortaya çıktı- gerekçe göstererek Irak’ı yakıp yıkarak işgal etmişlerdi. Ancak kirli hesaplar tutmayınca, işgalciyle uşaklar anlaşmazlığa düştü.
Elbette yağma planlarını boşa düşüren Irak halkının direnişi oldu. İşgalcilerin atadığı kukla yönetim hem iradeden yoksun, hem de Irak halkları nezdinde gayr-ı meşru olduğu için hiçbir varlık gösteremiyor. Gelinen aşamada ne soysuz takımı beklediğine ulaşabildi, ne işgalciler bu işbirlikçileri ile Iraklılar’ı kandırabildiler.

Uşaklar aşağılanmaya mahkumdur

Zorba ile yalakaları arasındaki balayı uzun sürmedi. Amerikan uşaklarının önde gelen ismi Ahmet Çelebi’nin bile kafasına silah dayayan ABD askerlerinin tutumu, uşaklara biçilen değeri göstermesi açısından ibret vericidir. Bu gelişme, her türden Amerikan uşağının ders alabileceği niteliktedir.
Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi ve Irak Ulusal Kongresi lideri Ahmed Çelebi, eviyle bürolarına düzenlenen baskınların ardından işgal yönetimiyle ilişkilerini kopardığını açıkladı. GYK’nin olağanüstü toplantısına katılan Samir El-Askari adlı yetkili de, “GYK, Çelebi’nin bürosuna yapılan baskını oybirliğiyle kınadı ve bundan koalisyon güçlerini sorumlu tuttu” dedi.
Oysa ABD emperyalizmi ‘02 yılından itibaren Çelebi’ye, Savunma Bakanlığı’nın istihbarat teşkilatı aracılığıyla her ay düzenli olarak 335 bin dolar ödüyordu. Ahmed Çelebi, toplam 27 milyon doları bulan bu yardımla, Irak savaşı öncesi Washington için Irak’ta istihbarat faaliyetinde bulunmuştu. Pentagon’dan kasasına akan dolarlar kesilen Amerikan ajanı Çelebi, artık Irak’ın işgalini “fiyasko” olarak tanımlıyor. CIA Başkanı George Tenet tarafından da “İran ajanı olmak”la suçlanıyor.

“Yönetim devri” şimdiden sorun yumağı

Amerikan emperyalizmi, 30 Haziran’da yönetimi Iraklılar’a devredeceğini, 1 Temmuz’dan itibaren ülkeyi Iraklılar’ın yöneteceğini iddia ediyor. Bu iddianın gerçeklikle bir ilgisi olmadığı, Irak’taki durum şimdi nasılsa, 1 Temmuz’da da çok farklı olmayacağı açıktır. Zira işgalin yarattığı yıkım ve kaos, kağıt üzerinde yapılacak bir işlemle değiştirilecek bir durum değil. Ayrıca sözde “yeni” yönetimi de ABD seçecek. Bu da şimdiki kuklaların yanısıra, sahneye yeni kuklalar sürüleceğini gösteriyor. Bir kısmı sahneden çekilirken, yenileri onların yerini alacak. Bu yönetim devrinden çok nöbet devri olacak.

Baş uşak Çelebi ile arası açılan işgalciler, şimdi de diğer uşakları hoşnut edecek bir formül arayışındalar. 30 Haziran’a hazırlanan bu çevrelerin ortak bir noktada uzlaşmaları zor görünüyor. Kürt liderler Celal Talabani ile Mesut Barzani, kurulacak geçici hükümette devlet başkanlığı veya başbakanlığın kendilerine verilmemesi halinde yeni yönetimi boykot edeceklerini açıkladılar. Ayrıca, Irak’ta bir İslam devleti kurulmasına da karşı olduklarını, bunu önlemek için silaha sarılabileceklerini belirtiyorlar. ABD’li yetkililerle görüşen Talabani, Kürtler’in Washington’a sadakatini anımsatarak, daha iyi bir pozisyonu hakettiklerini söylerken, BM temsilcisi Lahdar Brahimi’nin planına göre, yeni yönetimde Kürtler’e devlet başkan yardımcılığının verilmesi öngörülüyor. Kürtler’in bu manevrasına bir çuml;züm bulunamaması halinde geçici hükümet oluşum sürecinin uzayabileceği belirtiliyor.

El Hayat gazetesinin haberine göre, Irak’taki politik gruplar, Brahimi’nin gözetiminde vardıkları uzlaşma uyarınca, devlet başkanlığını Sünniler’in, başbakanlığı ise Şiiler’in alacağını yazdı.

Etnik yapı üzerine şekillenmesi beklenen “yeni” yönetimin oluşumu işgalcileri içinde bulundukları bataktan çıkarmaya yetmeyeceği gibi yeni sorunlara da yolaçabilir. İşbirlikçilerin beklentileri farklı olduğu için ABD’yi rahatlatacak adımlar atabilmeleri pek olası görünmüyor. Bu sorunları gündeme getiren Washington’un kimi akıl hocaları, Irak’ın üç bölgeye ayrılmasını önermeye başladılar. Çözüm diye önerilen bu planların gündeme gelmesi bile, işgalcilerin içinde bulunduğu çıkmazın vardığı boyutu gösteriyor.