1 Mayıs'04
Sayı: 2004/17 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne Denizler'in anısından güç ve ilham alarak hazırlanalım!
  Geleceğin devrimci 1 Mayıslar'ına doğru!..
  12 Eylül ürünü cübbeli faşist terör aygıtı olarak DGM'ler...
  Varşova polis işgali altında!
  Telekom'da özelleştirme süreci başladı!
  Emperyalizme karşı mücadele programı ve EMEP
  BDSP'nin "İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!" pikniği başarıyla gerçekleştirildi...
  Mamak BDSP 1 Mayıs çalışmalarından...
  "Kamu Reformu", sendikalar ve KESK'in tutumu
  TKİP, geçmişin devrimci mirasının biricik gerçek savunucusu ve temsilcisidir
  Irak halkı emperyalist barbarlığa teslim olmuyor
  Siyonistler Arafat'ı ölümle tehdit ediyor!
  İsrail barışın bedelini ödemek istemiyor"
  ABD emperyalizminin Kosova planları
  Medya: "Güç bende artık"!
  Eğitim-Sen Ege Bölge toplantısı yapıldı...
  Kıbrıs ve Annan Planı
  Bültenlerden...
  Bir roman: "Direnen Haliç"
  İsrail: Bir Büyük Cephanelik
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Seçimler ve politik çalışmanın imkanları

Sermayenin bir seçim oyununu daha geride bıraktık. 28 Mart’ta oluşan tablo, biz işçi ve emekçiler için hiçbir şey ifade etmiyor.

Sınıf devrimcilerinin yerel seçimlerde yaptığı çağrıya ve çalışmalara ben de çalıştığım fabrika ve bölgeden güç katmaya çalıştım. Öncelikle düzenin seçim oyununu teşhir ederek, bizi bekleyen kapsamlı saldırıları, buna karşı hak ve özgürlüklerimizi kazanmanın yolunun mücadeleden geçtiğini işyerindeki işçilere anlatmaya çalıştım. Yerel seçim gündeminin kendisi başlı başına işçilerle konuşma ve tartışma ortamı yaratıyordu.

Bu süreçte kimi işçilere Kızıl Bayrak’ı, kimilerine Genç İşçi Bülteni’ni, kimilerine ise aday bildirisini verdim. Gece vardiyasında bir işçinin soru sorması üzerine başlayan tartışmamızı duyan yanımızdaki 6 işçi de bize katıldı. Çalışma masası tartışma masasına dönüştü. Onlar sordukça ben cevapladım. MHP’ye sempati duyan bir işçinin “aslında hepimiz yastık altındaki paralarımızı çıkarırsak bu ülke düzelir” demesi üzerine, emek-sermaye çelişkisini, düzenin çözümsüzlüğünü, bu ülkeyi yönetenlerin tek dertlerinin asalak yaşantılarını sorunsuz sürdürmek olduğunu somut örnekler üzerinden anlattım. “Tek bir çözüm varsa o da biz işçi-emekçilerin bir araya gelip sorunlarımıza sahip çıkarak mücadele etmemizdedir. Tek çözüm patonların servetlerine el konularak kamulaştırılması ve işçi sınıfının kendi iktidarını kurmasıdır” demem işçilerde büyük bir şaşkınlık yarattı. Zira yaşamlarında ilk defa birisi cepheden bir işçi-emekçi iktidarından, sermayenin mülksüzleşmesinden vb. bahsediyordu. Kısa süren bu şaşkınlığın yerini yeni yeni sorular aldı.

Bir işin yetişmesi için bütün vardiyayı toplamışlardı. Hepimiz yan yana çalışırken bir işçi oy kullanılmadığı taktirde ceza gelip gelmeyeceğini ve oy vereceksek kime vermemiz gerektiğini sordu. BDSP’nin ilke ve amaçlarını ve seçimlere niçin girdiğini anlatarak, büyükşehir adayımızın bildirgesini verdim. Bu esnada tüm işçiler dönüp bize baktılar. İşçilerden birisi bildirgenin giriş bölümünü yüksek sesle okudu. Yanımda daha fazla bildirge ya da bülten olsaydı tüm işçilere dağıtabilirdim. Bu ortamı yeterince değerlendirememenin burukluğuyla makine başına döndüm. 

Ayrıca bazı işçilerle farklı konu ve sorunları da tartıştık. Bir işçi “Sana katılıyorum, fakat senin dediğin gibi devrim olmasa dahi, en azından ekonomik-demokratik hak ve taleplerimizin yerine getirilmesi gerekir. Sömürünün bu kadar çok katı olmaması gerekir. Birileri buna dur demeli, bunu engellemeli” dedi. Bir başka işçi de, “fikren sana katılıyorum, fakat biliyorsun biz Kürtler DEHAP’a vereceğiz oyumuzu, bizim cephemizde gidişatın daha da kötüye gittiğini bilmeme rağmen...” Seçim sonrası bu işçiyle yaptığım sert tartışmalar onu epey sarstı. Soyunma odasında verdiğim Kızıl Bayrak’ın iç sayfalarına bakarken, 5-6 işçi de etrafına toplanıp yazıların başlıklarını okumaya çalışıyordu.

28 Mart yerel seçim ortamı devrimci siyasal faaliyet bakımından önemli imkanlar sundu. Sınıf devrimcileri bu ortamı devrimci çalışmayı güçlendirmenin ve büyütmenin zeminine çevirmeye çalıştılar. Yukarıda aktardığım sınırlı deneyim bile sınıf içerisinde sürdürülecek ısrarlı ve sistemli bir çalışmanın önemini ve sonuçlarını almanın zor olmadığını gösteriyor. Herşey bizim göstereceğimiz çaba ve inisiyatife bağlı.

Sınıf devrimcisi bir işçi/İstanbul



“Yüreğimiz kavga bayraklarının yükseldiği alanlarda atıyor olacak...”

“... Üstü örtülmemiş çocuksun hala
gölgesinde gecenin
ellerin soğuk ve ıslak
ellerin kirli
yağmurlar birikmiş avuçlarında
akşam üstü hüznünden kalma
geceye sürülen kanın
akmakta damla damla
yıldız kesiği yaralarından...
Ak yüreğim,
Çözemedin bakışların denklemini
künyesizsin hala
haberin yok!..”

Merhaba...

Emperyalist-kapitalist sistem dünya işçi ve emekçilerinin yaşamını her geçen gün daha da ağır bir sefalete ve açlığa sürüklüyor. Sömürü ve kölelik koşulları daha da ağırlaşıyor. Ezilen halkların özgürlük istemleri emperyalistler tarafından baskı, terör ve imhayla karşılanıyor. Emperyalist haydutlar dünyanın çeşitli bölgelerinde oluk oluk kan akıtıyorlar. Tüm bunlara karşı dünya ölçüsünde işçi sınıfı ve emekçilerin öfkesi de her geçen gün daha da büyümekte, kurtuluşa giden yol her geçen gün daha da güçlenmekte ve olgunlaşmaktadır.

İşte böyle bir dönemde ve bu koşullarda, bir kez daha tüm dünya işçileri ve emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. 1 Mayıs’a gelecek güzel günlere olan inancımız, kararlılığımız ve düşlerimizle girerken, yüreğimiz kavga bayraklarının yükseldiği alanlarda atıyor olacak. Bu duygularla tüm yoldaşlara selamlarımı gönderiyor, özlemle kucaklıyorum.

Yaşasın 1 Mayıs!..

Erol Turan
Edirne F Tipi Cezaevi
22 Nisan ‘04



Ayağa kalk

Elimde resimlerin
Ve direngen bildirilerin kaldı...
Kısa bir arada yaşayıp aşkı
Okyanus ötesine mi çekildin şimdi?

Dağların başı çok sisli sevgilim,
sen gittin gideli...
karıştı diyorlar da:
at izi, it izine...
Hangi çıkar yoluna geleceksin ülkelerin...
Bunca sis, bunca barut ortasındayken
Ortadoğu...
Sen yine de kuşan öfkeni,
Safi direniş ol Irak’ın ortasında...
Ayaklan artık,
Ayağa kalk;
Bunca aşağılanırken halk.

Rahime Henden