1 Mayıs'04
Sayı: 2004/17 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne Denizler'in anısından güç ve ilham alarak hazırlanalım!
  Geleceğin devrimci 1 Mayıslar'ına doğru!..
  12 Eylül ürünü cübbeli faşist terör aygıtı olarak DGM'ler...
  Varşova polis işgali altında!
  Telekom'da özelleştirme süreci başladı!
  Emperyalizme karşı mücadele programı ve EMEP
  BDSP'nin "İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!" pikniği başarıyla gerçekleştirildi...
  Mamak BDSP 1 Mayıs çalışmalarından...
  "Kamu Reformu", sendikalar ve KESK'in tutumu
  TKİP, geçmişin devrimci mirasının biricik gerçek savunucusu ve temsilcisidir
  Irak halkı emperyalist barbarlığa teslim olmuyor
  Siyonistler Arafat'ı ölümle tehdit ediyor!
  İsrail barışın bedelini ödemek istemiyor"
  ABD emperyalizminin Kosova planları
  Medya: "Güç bende artık"!
  Eğitim-Sen Ege Bölge toplantısı yapıldı...
  Kıbrıs ve Annan Planı
  Bültenlerden...
  Bir roman: "Direnen Haliç"
  İsrail: Bir Büyük Cephanelik
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bush’tan tam destek alan kasap Şaron küstahlıkta sınır tanımıyor...

Siyonistler Arafat’ı ölümle
tehdit ediyor!

Filistin direnişinin önderlerini katleden siyonistler, pervasız saldırılarına dolu dizgin devam ediyorlar. İsrail ordusu tanklar, zırhlı araçlar eşliğindeki yüzlerce askeriyle mülteci kamplarına, Filistin kent ve kasabalarına günübirlik giriyor, her saldırıda katliamlarına yenisini ekliyor. Öldürülen Filistinliler’in önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. “Güvenliği” sağlamak için Filistin topraklarını işgal ettiğini sık sık yineleyen kasap Şaron ve çetesi, sadece ikinci intifadanın başlamasından bu yana 800’ü aşkın Filistinli çocuğu katletti. Arap rejimleri ve “uygar dünya” bu katliamları kanıksamış durumdalar. Baştan savma açıklamaları hiçbir değer taşımıyor.

Özellikle Bush-Şaron görüşmesinden sonra daha da azgınlaşan İsrail rejimi, bir kez daha Arafat’ı hedef tahtasına koydu. Kural tanımazlığın tipik bir örneği olan konuyla ilgili son açıklamayı bizzat kasap Şaron yaptı. Şaron, İsrail’in “Channel Two” televizyonuna verdiği demeçte, Arafat’la ilgili fikir değişikliğini geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Bush’a ilettiğini söyledi; “Arafat’a fiziksel olarak zarar vermeme yönündeki Bush’un talebini 3 yıl önce yaptığımız ilk görüşmede kabul etmiştim. Ama bu sözden feragat ediyorum” dedi

Bu açıklama, Almanya, Rusya ve bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke tarafından tepkiyle karşılandı. Washington yönetimi de, Şaron’u Filistin lideri Arafat’ı öldürmemesi için uyardı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Bush’un, İsrail Başbakanı’na, Arafat’ın hayatına kastedecek bir girişime karşı olduğunu açık bir ifadeyle ilettiğini açıkladı ve Arafat’ın öldürülmesinin ciddi sonuçları olacağını belirtti. İngiliz Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da, “İsrail ve Başbakan Şaron’un Yaser Arafat’a zarar vermeme sözünü yerine getirmesini bekliyoruz ve ona karşı bir eyleme şiddetle karşıyız” denildi. Benzer açıklamalar bölgedeki gerici rejimler tarafından da yapıldı.

Siyonist teröre karşıymış gibi izlenim veren, her önemli olayda sık sık yinelenen bu tür açıklamalara alışıktır bölge halkları. Aslında Arafat’ı sahiplenir gibi görünen söz konusu tepkiler, gerçekte tüm gerici odakların asıl kaygılarını ortaya koyan cinstendir. Çünkü dile getirilen tepkilerin özünü oluşturan vurgu, “çatışmaların kontrolden çıkabileceği” üzerinedir. Arafat’ı hedef alan tehditlere bu kadar tepki gösteren bu güçler, İsrail’in günübirlik katliamlarına ses çıkarmıyorlar. Ne de olsa bu vahşet henüz çatışmaların kontrolden çıkmasına yol açmıyor.

Gelen tepkiler üzerine açıklama yapan İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert; “Başbakan Ariel Şaron’un bugün, yarın veya gelecek hafta Arafat’a karşı harekete geçmeye niyeti yok” dedi. Bu küstahça açıklamaya göre Arafat’a dönük saldırı iki hafta sonra gündeme gelebilir.

Bu arada Filistin Başbakanı Ahmed Kurey, Bush’tan, İsrail’in tek taraflı planına verdiği desteği gözden geçirmesini istedi. Kurey, Bush’a gönderdiği mektupta, İsrail’in çekilme planının bölgeyi büyük bir cezaevine çevireceği uyarısında bulunarak, barış görüşmelerinin yeniden başlaması çağrısında bulundu.

Şaron’un tehditlerine de tepki gösteren Kurey, Washington’un taraf tutmasının, İsrail’in Arafat’ın canına kastedecek yeni tehditlerde bulunmasını teşvik ettiğini söyledi ve Arafat’a zarar verilmesinin, İsrail-Filistin barışı ve bölgede yeni bir sayfanın açılması umutlarını sona erdireceğini kaydetti.

Binlerce Filistinli, Arafat’a destek vermek için, Filistin liderinin karargahı önünde toplandı. Kalabalığa hitabeden Arafat, kendisine yönelik bu tür tehditlerin sürekli yapıldığını hatırlatarak, korkmadığını ve görevini sürdürdüğünü belirtti. Şaron’a seslenen Arafat, tehditlere boyun eğmeyeceğini açıkladı.

İsrail işgal ettiği tüm
Arap topraklarından atılmalıdır!

ABD emperyalizminin siyonistlere tam desteği, Şaron ve çetesine “Filistin topraklarının tümünü işgal etme” planını daha pervasızca uygulama cesareti veriyor. Siyonistlerin Bush’a verdikleri sözü bile tutma gereği duymayacak noktaya gelmeleri bu azgınlığın göstergesidir.

Şaron’un küstahça tehditlerine en anlamlı yanıtı veren Filistin Dışişleri Bakanı Faruk Kaddumi oldu. Halen emperyalistlerden medet uman uzlaşmacı Filistin yönetiminin bir parçası olmakla beraber, Kaddumi’nin sözleri bölgenin gerçeğine işaret ediyor. İsrail’in canavarlığının ve suikastlerinin devam ettiğini, İsrailliler’in sivil insanları ve liderlerini öldürdüğünü hatırlatan Filistinli bakan, Bush yönetiminin ikiyüzlü tutumuna da değindi. Kaddumi, direnişlerinin İsrail’in işgal ettiği tüm Filistin topraklarından, hatta Suriye’nin Golan Tepeleri ile Lübnan’ın Şebaa Çiftlikleri de dahil tüm Arap topraklarından çekilene kadar süreceğini kaydetti.

İşgal altındaki toprakları siyonistlerden arındırmayı açıkça dile getirmeyen tüm “çözümler” sahtedir. Anti-emperyalist, anti-siyonist direniş bu sahte çözümlerin Filistin ve bölge halklarına dayatılmasına fırsat vermeyecektir. Bu çerçevede Arafat ve Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltmek ertelenemez bir görevdir.



Mordeçay Vanunu: “Acımasız ve barbarca bir muameleye maruz kaldım. Şu an çok mutlu ve gururluyum...”

Siyonist zindanlarda 18 yıl...

Siyonist İsrail devletinin kitle imha silahları deposu olduğunu artık tüm dünya biliyor. Olmayan silahları bahane ederek Irak’ı işgal eden emperyalistler kaba bir ikiyüzlülükle İsrail’deki silahların sözünü bile etmiyorlar. ABD ve Fransız emperyalistlerinin katkılarıyla kurulan Necef çölündeki Dimona nükleer reaktörünün varlığını ilk kez belgeleriyle dünyaya açıklayan Vanunu olmuştu.

İsrail ordusunun Lübnan işgalinde asker olarak görev yapmayı reddeden ve bu yüzden hapis cezasına çarptırılan üniversitedeki profesörü Evron Pollakov’un etkisinde kalan Vanunu, dört Yahudi ve beş Arap öğrenciyle birlikte barış için çalışan “Kampüs” adında bir örgüt kurdu. Filistinlilere sempatisini hiçbir zaman gizlemedi. İsrail güvenlik birimleri tarafından izlenen Vanunu, siyonist politikalara duyduğu tepkinin de etkisiyle gizlice, çalıştığı tesisin fotoğraflarını çekmeye başladı. Dimona nükleer reaktör merkezinde 9 yıl çalıştıktan sonra, görüşleri ve faaliyetleri nedeniyle 1985’te işine son verildi.
İşten atılan Vanunu Avustralya’ya yerleştikten sonra nükleer silahlanma karşıtlarının bir toplantısında İsrail’deki nükleer silah üretiminden sözetti. Daha sonra bir İngiliz gazeteci ile görüşerek nükleer reaktör hakkındaki bilgileri aktardı ve çektiği fotoğrafları verdi. İlgili gazetenin görüşme talebi üzerine İngiltere’ye gelen Vanunu, yaptığı açıklamalar henüz yayınlanmadan, “İsrail politikalarına tepki gösteren Amerikalı turist” kılıklı bir kadın ajan aracılığıyla Mossad’ın tuzağına düşürüldü. Uyuşturularak bir yatla İtalya’dan İsrail’e kaçırıldı.

Kapalı bir mahkemede “vatana ihanet ve casusluk” suçlarından yargılandı ve 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının ilk 12 yılını tek başına hücrede geçirdi. 24 saat boyunca kamerayla izlendiği penceresiz hücresinde yıllarca ışıklar sürekli açık bırakıldı. Bu durum 1998’de, “hücrede en uzun süre kalan mahkum” ünvanıyla Guinness dünya rekorlar kitabına girmesini sağladı.

18 yıllık hapis cezasını tamamlayan 49 yaşındaki Mordeçay Vanunu “özgürlüğüne” kavuştu. Serbest kalması İsrail’in en büyük kaygısını bir kez daha gündeme taşıyacak. Dikkatler bir kez daha Vanunu’nun ifşaatlarıyla varlığı kanıtlanan İsrail’in nükleer silahları üzerinde yoğunlaşacak.

Cezaevinden çıkışında Vanunu’yu yalnız bırakmayan nükleer silah karşıtları ile barış eylemcileri dünyanın dört bir yanından gelerek İsrail’de toplandı.

Cezaevi çıkışında yaptığı ilk açıklamada, “Acımasız ve barbarca bir muameleye maruz kaldım. Şu an mutlu ve gururluyum” diyen Vanunu, “İsrail’in nükleer çılgınlığını açıklamakla doğruyu yaptım. Casus değilim, ama dünyadaki nükleer yarış çılgınlığını sona erdirmek isteyen bir adamım” dedi. Vanunu bir kez daha İsrail’in nükleer silahlarının yokedilmesi gerektiğini belirtti.

Serbest bırakılmasından iki gün önce İsrail’deki Maariv gazetesinde yayınlanan röportajında Vanunu, 18 yıl önce anlattıkları dışında elinde bir bilgi ya da sır olmadığını söyledi. Buna rağmen siyonistler Vanunu’nun her adımını izleyecekler. “Özgürlüğüne” kavuşan Vanunu dışarıda da en az bir yıl hapisteymiş gibi yaşamaya zorlanacak. İsrail Savunma Bakanlığı Vanunu’ya gitmesi yasak olan bölgeleri gösteren bir harita vererek, yasakları sıraladı. Buna göre Vanunu yabancılarla görüşemeyecek ve yazışamayacak, e-mail ve faks kullanamayacak. Nerede yaşamak istediğini seçmesine izin verilecek, ama buradan polis izni olmadan ayrılamayacak. Yabancı büyükelçiliklere, sınırlara, limanlara veya havaalanlarına yaklaşmasına izin verilemeyecek. En az bir yıl için İsrail’den ayrılamayacak. Dimona’da teknisyen iken nasıl çalıştığından ve hangi koullarda İsrail’e kaçırıldığından söz edemeyecek. Bu kısıtlamalar 6 ay sürecek, bu süre sonunda tekrar yenilenebilecek. Eğer bunları ihlal ederse, tekrar mahkeme önüne çıkarılabilecek...

Vanunu’ya getirilen bu kısıtlamalar İsrail’in nükleer ve kimyasal silah deposu olduğu gerçeğinin bir kez daha itiraf edilmesidir aynı zamanda.