Bushtan tam destek alan kasap Şaron küstahlıkta sınır tanımıyor...
Siyonistler Arafatı ölümle
tehdit ediyor!
Filistin direnişinin önderlerini katleden siyonistler, pervasız saldırılarına dolu dizgin devam ediyorlar. İsrail ordusu tanklar, zırhlı araçlar eşliğindeki yüzlerce askeriyle mülteci kamplarına, Filistin kent ve kasabalarına günübirlik giriyor, her saldırıda katliamlarına yenisini ekliyor. Öldürülen Filistinlilerin önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. Güvenliği sağlamak için Filistin topraklarını işgal ettiğini sık sık yineleyen kasap Şaron ve çetesi, sadece ikinci intifadanın başlamasından bu yana 800ü aşkın Filistinli çocuğu katletti. Arap rejimleri ve uygar dünya bu katliamları kanıksamış durumdalar. Baştan savma açıklamaları hiçbir değer taşımıyor.
Özellikle Bush-Şaron görüşmesinden sonra daha da azgınlaşan İsrail rejimi, bir kez daha Arafatı hedef tahtasına koydu. Kural tanımazlığın tipik bir örneği olan konuyla ilgili son açıklamayı bizzat kasap Şaron yaptı. Şaron, İsrailin Channel Two televizyonuna verdiği demeçte, Arafatla ilgili fikir değişikliğini geçen hafta Washingtona yaptığı ziyaret sırasında Busha ilettiğini söyledi; Arafata fiziksel olarak zarar vermeme yönündeki Bushun talebini 3 yıl önce yaptığımız ilk görüşmede kabul etmiştim. Ama bu sözden feragat ediyorum dedi
Bu açıklama, Almanya, Rusya ve bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke tarafından tepkiyle karşılandı. Washington yönetimi de, Şaronu Filistin lideri Arafatı öldürmemesi için uyardı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Bushun, İsrail Başbakanına, Arafatın hayatına kastedecek bir girişime karşı olduğunu açık bir ifadeyle ilettiğini açıkladı ve Arafatın öldürülmesinin ciddi sonuçları olacağını belirtti. İngiliz Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada da, İsrail ve Başbakan Şaronun Yaser Arafata zarar vermeme sözünü yerine getirmesini bekliyoruz ve ona karşı bir eyleme şiddetle karşıyız denildi. Benzer açıklamalar bölgedeki gerici rejimler tarafından da yapıldı.
Siyonist teröre karşıymış gibi izlenim veren, her önemli olayda sık sık yinelenen bu tür açıklamalara alışıktır bölge halkları. Aslında Arafatı sahiplenir gibi görünen söz konusu tepkiler, gerçekte tüm gerici odakların asıl kaygılarını ortaya koyan cinstendir. Çünkü dile getirilen tepkilerin özünü oluşturan vurgu, çatışmaların kontrolden çıkabileceği üzerinedir. Arafatı hedef alan tehditlere bu kadar tepki gösteren bu güçler, İsrailin günübirlik katliamlarına ses çıkarmıyorlar. Ne de olsa bu vahşet henüz çatışmaların kontrolden çıkmasına yol açmıyor.
Gelen tepkiler üzerine açıklama yapan İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert; Başbakan Ariel Şaronun bugün, yarın veya gelecek hafta Arafata karşı harekete geçmeye niyeti yok dedi. Bu küstahça açıklamaya göre Arafata dönük saldırı iki hafta sonra gündeme gelebilir.
Bu arada Filistin Başbakanı Ahmed Kurey, Bushtan, İsrailin tek taraflı planına verdiği desteği gözden geçirmesini istedi. Kurey, Busha gönderdiği mektupta, İsrailin çekilme planının bölgeyi büyük bir cezaevine çevireceği uyarısında bulunarak, barış görüşmelerinin yeniden başlaması çağrısında bulundu.
Şaronun tehditlerine de tepki gösteren Kurey, Washingtonun taraf tutmasının, İsrailin Arafatın canına kastedecek yeni tehditlerde bulunmasını teşvik ettiğini söyledi ve Arafata zarar verilmesinin, İsrail-Filistin barışı ve bölgede yeni bir sayfanın açılması umutlarını sona erdireceğini kaydetti.
Binlerce Filistinli, Arafata destek vermek için, Filistin liderinin karargahı önünde toplandı. Kalabalığa hitabeden Arafat, kendisine yönelik bu tür tehditlerin sürekli yapıldığını hatırlatarak, korkmadığını ve görevini sürdürdüğünü belirtti. Şarona seslenen Arafat, tehditlere boyun eğmeyeceğini açıkladı.
İsrail işgal ettiği tüm
Arap topraklarından atılmalıdır!
ABD emperyalizminin siyonistlere tam desteği, Şaron ve çetesine Filistin topraklarının tümünü işgal etme planını daha pervasızca uygulama cesareti veriyor. Siyonistlerin Busha verdikleri sözü bile tutma gereği duymayacak noktaya gelmeleri bu azgınlığın göstergesidir.
Şaronun küstahça tehditlerine en anlamlı yanıtı veren Filistin Dışişleri Bakanı Faruk Kaddumi oldu. Halen emperyalistlerden medet uman uzlaşmacı Filistin yönetiminin bir parçası olmakla beraber, Kadduminin sözleri bölgenin gerçeğine işaret ediyor. İsrailin canavarlığının ve suikastlerinin devam ettiğini, İsraillilerin sivil insanları ve liderlerini öldürdüğünü hatırlatan Filistinli bakan, Bush yönetiminin ikiyüzlü tutumuna da değindi. Kaddumi, direnişlerinin İsrailin işgal ettiği tüm Filistin topraklarından, hatta Suriyenin Golan Tepeleri ile Lübnanın Şebaa Çiftlikleri de dahil tüm Arap topraklarından çekilene kadar süreceğini kaydetti.
İşgal altındaki toprakları siyonistlerden arındırmayı açıkça dile getirmeyen tüm çözümler sahtedir. Anti-emperyalist, anti-siyonist direniş bu sahte çözümlerin Filistin ve bölge halklarına dayatılmasına fırsat vermeyecektir. Bu çerçevede Arafat ve Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltmek ertelenemez bir görevdir.
Mordeçay Vanunu: Acımasız ve barbarca bir muameleye maruz kaldım. Şu an çok mutlu ve gururluyum...
Siyonist zindanlarda 18 yıl...
Siyonist İsrail devletinin kitle imha silahları deposu olduğunu artık tüm dünya biliyor. Olmayan silahları bahane ederek Irakı işgal eden emperyalistler kaba bir ikiyüzlülükle İsraildeki silahların sözünü bile etmiyorlar. ABD ve Fransız emperyalistlerinin katkılarıyla kurulan Necef çölündeki Dimona nükleer reaktörünün varlığını ilk kez belgeleriyle dünyaya açıklayan Vanunu olmuştu.
İsrail ordusunun Lübnan işgalinde asker olarak görev yapmayı reddeden ve bu yüzden hapis cezasına çarptırılan üniversitedeki profesörü Evron Pollakovun etkisinde kalan Vanunu, dört Yahudi ve beş Arap öğrenciyle birlikte barış için çalışan Kampüs adında bir örgüt kurdu. Filistinlilere sempatisini hiçbir zaman gizlemedi. İsrail güvenlik birimleri tarafından izlenen Vanunu, siyonist politikalara duyduğu tepkinin de etkisiyle gizlice, çalıştığı tesisin fotoğraflarını çekmeye başladı. Dimona nükleer reaktör merkezinde 9 yıl çalıştıktan sonra, görüşleri ve faaliyetleri nedeniyle 1985te işine son verildi.
İşten atılan Vanunu Avustralyaya yerleştikten sonra nükleer silahlanma karşıtlarının bir toplantısında İsraildeki nükleer silah üretiminden sözetti. Daha sonra bir İngiliz gazeteci ile görüşerek nükleer reaktör hakkındaki bilgileri aktardı ve çektiği fotoğrafları verdi. İlgili gazetenin görüşme talebi üzerine İngiltereye gelen Vanunu, yaptığı açıklamalar henüz yayınlanmadan, İsrail politikalarına tepki gösteren Amerikalı turist kılıklı bir kadın ajan aracılığıyla Mossadın tuzağına düşürüldü. Uyuşturularak bir yatla İtalyadan İsraile kaçırıldı.
Kapalı bir mahkemede vatana ihanet ve casusluk suçlarından yargılandı ve 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının ilk 12 yılını tek başına hücrede geçirdi. 24 saat boyunca kamerayla izlendiği penceresiz hücresinde yıllarca ışıklar sürekli açık bırakıldı. Bu durum 1998de, hücrede en uzun süre kalan mahkum ünvanıyla Guinness dünya rekorlar kitabına girmesini sağladı.
18 yıllık hapis cezasını tamamlayan 49 yaşındaki Mordeçay Vanunu özgürlüğüne kavuştu. Serbest kalması İsrailin en büyük kaygısını bir kez daha gündeme taşıyacak. Dikkatler bir kez daha Vanununun ifşaatlarıyla varlığı kanıtlanan İsrailin nükleer silahları üzerinde yoğunlaşacak.
Cezaevinden çıkışında Vanunuyu yalnız bırakmayan nükleer silah karşıtları ile barış eylemcileri dünyanın dört bir yanından gelerek İsrailde toplandı.
Cezaevi çıkışında yaptığı ilk açıklamada, Acımasız ve barbarca bir muameleye maruz kaldım. Şu an mutlu ve gururluyum diyen Vanunu, İsrailin nükleer çılgınlığını açıklamakla doğruyu yaptım. Casus değilim, ama dünyadaki nükleer yarış çılgınlığını sona erdirmek isteyen bir adamım dedi. Vanunu bir kez daha İsrailin nükleer silahlarının yokedilmesi gerektiğini belirtti.
Serbest bırakılmasından iki gün önce İsraildeki Maariv gazetesinde yayınlanan röportajında Vanunu, 18 yıl önce anlattıkları dışında elinde bir bilgi ya da sır olmadığını söyledi. Buna rağmen siyonistler Vanununun her adımını izleyecekler. Özgürlüğüne kavuşan Vanunu dışarıda da en az bir yıl hapisteymiş gibi yaşamaya zorlanacak. İsrail Savunma Bakanlığı Vanunuya gitmesi yasak olan bölgeleri gösteren bir harita vererek, yasakları sıraladı. Buna göre Vanunu yabancılarla görüşemeyecek ve yazışamayacak, e-mail ve faks kullanamayacak. Nerede yaşamak istediğini seçmesine izin verilecek, ama buradan polis izni olmadan ayrılamayacak. Yabancı büyükelçiliklere, sınırlara, limanlara veya havaalanlarına yaklaşmasına izin verilemeyecek. En az bir yıl için İsrailden ayrılamayacak. Dimonada teknisyen iken nasıl çalıştığından ve hangi koullarda İsraile kaçırıldığından söz edemeyecek. Bu kısıtlamalar 6 ay sürecek, bu süre sonunda tekrar yenilenebilecek. Eğer bunları ihlal ederse, tekrar mahkeme önüne çıkarılabilecek...
Vanunuya getirilen bu kısıtlamalar İsrailin nükleer ve kimyasal silah deposu olduğu gerçeğinin bir kez daha itiraf edilmesidir aynı zamanda.
|