AKP hükümeti yerel seçimlerin geride kalmasıyla özelleştirme sürecini hızlandırdı. Yıllardır özelleştirme kapsamında bulunan ve yerli ve yabancı tekellerin iştahını kabartan Türk Telekom için yeni bir özelleştirme hamlesi başlatılmış bulunuyor. Geçtiğimiz hafta Ulaştırma Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre, Telekom için bir özelleştirme takvimi oluşturulmuş durumda. Bu takvime göre, Mayıs sonuna kadar ilk başvurular alınacak, 15 Temmuz sonrasında ise ihale süreci tamamlanacak. AKP hükümeti Telekomun özelleştirilmesinde ilk önemli aşamayı Mayıs ayına kadar tamamlamayı planlamaktaydı. Ancak uluslararası telekom piyasasındaki belirsizliklere bağlı olarak satış fiyatındaki belirsizlikler, bu süreci biraz daha uzatmış durumda.
AKP hükümeti sadece özelleştirme sürecini hızlandırmakla yetinmemekte, 2001 yılında DSP-MHP-ANAP hükümeti tarafından başlatılan süreci de bir adım ileriye taşımaktadır.
Bilindiği üzere, Kemal Dervişin ekonominin başına atanmasının ardından hükümet içerisinde yaşanan en önemli krizlerden biri Telekomun özelleştirilmesiyle ilgiliydi. DB memuru Kemal Dervişin Telekomun özelleştirilmesi için başlattığı atağın yol açtığı kriz, özelleştirmeye direnen bir bakanın harcanmasıyla doruk noktasına ulaşmıştı. Telekomun güvenlik açısından sahip olduğu stratejik önem nedeniyle ordu ve cumhurbaşkanı da bu yönde bir takım sınırlar çizmişti. Sonuçta dönemin hükümeti tarafından hazırlanan ve 23 Mayıs 01 tarihinde yürürlüğe giren 4673 sayılı kanun ile Telekomun özelleştirilmesinde birkaç sınırlama getirilmişti. Bunlardan ilki, yabancı şirketlerin dolaylı ya da dolaysız olarak Telekom hisselerinin yüzde 45ine sahip olamayacakları biçimindeydi. İkincisi ise, ltın hisse adı altında devletin Telekom üzerinde idari ve denetim hakkını koruyan bir düzenlemeydi. Bu şartlar altında başlatılan Telekomu özelleştirme süreci, gelen taleplerdeki yetersizlikler ve uluslararası telekom piyasalarındaki kriz nedeniyle ertelenmek zorunda kalındı. İdari mahkemenin de ihale sürecini iptal etmesiyle özelleştirme kesintiye uğradı.
AKP hükümeti uluslararası ve yerli tekellerin talebiyle, yeni özelleştirme sürecinde 2001 yılında konulan kısıtlamaları büyük ölçüde kaldırmaktadır. Buna göre Telekomun blok olarak satılacak hisse oranı, yüzde 51lerden yüzde 95lere kadar çıkarılmaktadır. Yabancı şirketlerin önündeki yüzde 45 sınırı ise kaldırılmakta, herhangi bir yerli ortak olmaksızın Telekomun çoğunluk hissesine sahip olabilme hakkı tanınmaktadır. Bununla birlikte, Altın hisse uygulaması ise belirsizliği ortadan kaldıracak şekilde açıklığa kavuşturulacak. Altın hisseye getirilecek açıklık ile şirketin faaliyetleri yönünden hiçbir endişeye yer vermeyecek bir düzenleme sağlanacak.
Dolayısıyla, gerek ekonomik olarak, gerekse güvenlik planında sahip olduğu stratejik önemden dolayı büyük bir değere sahip olan bu kurum, uluslararası tekellere ve tekelci burjuvaziye altın tepside sunulmaktadır.
Uluslararası mali sermayenin dünya çapında gözünü diktiği en büyük sektörlerin başında telekomünikasyon gelmektedir. Dünyanın iletişim ağlarıyla örüldüğü çağımızda, iletişim araçlarında büyük gelişme ile birlikte telekomünikasyon sektörü son derece kârlı bir sektör durumundadır. Uluslararası telekomünikasyon tekelleri, liberalizasyon adı altında ve DB ve İMF aracılığıyla bağımlı ülkelerin telekom kuruluşlarını ellerine geçirmek istemektedirler. Bu istek sadece ekonomik ve mali nedenlerle de değildir. Haberleşme ve iletişim üzerindeki tekelleşme dünya üzerindeki siyasi hegemonya için de büyük bir önem taşımaktadır.
Uluslararası tekellerin yanısıra büyük mali spekülatörlerin Telekomun taliplileri arasında adlarının önplana çıkmış olması ayrıca dikkat çekicidir. Bu durum Telekomun ekonomik değerinden dolayıdır.
Telekomun yeni özelleştirme sürecinin dikkat çeken en önemli özelliklerinden bir diğeri de, ilk kez bir özelleştirme sürecine Koç ve Sabancının işbirliği yaparak girmesidir. Tekelci burjuvazinin bu iki ana grubu, Telekom gibi yağlı ve stratejik bir kurumu ele geçirmek için aralarındaki rekabeti geri plana iterek güçbirliği yapmışlardır.
AKP hükümeti siyasi ve askeri planda olduğu gibi ekonomik planda da emperyalist köleliği, emperyalistlere ve yerli işbirlikçi sermayeye hizmeti en ileri seviyeye taşımakta, geçmişteki hükümetlerin yaptıklarını katlamaktadır. Telekomun özelleştirilmesi için gösterdiği hız ve ataklık onun bu niteliğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Sahip olduğu meclis aritmetiği ve siyasi yıpranmamışlık nedeniyle ülke kaynaklarınının uluslararası tekeller ve işbirlikçi burjuvaziye yağmalatılmasının önündeki her türlü engeli pervasızca kaldırmaktadır.
Telekomun özelleştirilmesi işçi sınıfı ve emekçilere yönelik kapsamlı saldırının önemli bir parçasıdır. Sadece ekonomik yönüyle değil stratejik açıdan da önem taşımaktadır. İşçi sınıfı ve emekçiler bu saldırı karşısındaki mücadele görevlerine bu bütünlük içerisinde bakmalıdırlar.
Telekomun özelleştirilmesine karşı mücadele, emperyalist köleliğe karşı anti-emperyalist, kapitalist sömürüye karşı anti-kapitalist bir içerik taşımalı, Bağımsız sosyalist Türkiye! hedefine bağlanmalıdır.