24 Nisan'04
Sayı: 2004/08


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs'a doğru belirsizlikler tablosu
  DİE raporunun yeni itirafları ve gizledikleri
  İkinci DEP davası sounçlandı...
  Düzen ordusu nasıl demokratlaştı?!
  NATO: Halklara karşı bir kirli savaş örgütü!
  Ordunun asli görevi burjuva düzenin güvenliğidir!
  Devrimci tutsaklardan açıklama...
  İmzalar KESK MYK'sına ulaştırıldı...
  Liseli gençlik yanıt vermek için 1 Mayıs'ta alanları doldurmalı!
  1 Mayıs'ta alanlara!
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  Uluslararası işçi sınıfı hareketi tarihinde ve Türkiye'de 1 Mayıs
  Bush-Blair çetesinden kasap Şaron'a tam destek...
  İşgalci haydut takımı "Irak batağı"ndan çıkış yolları arıyor!
  BM'de "insan hakları" ikiyüzlülüğü
  Bugün 23 Nisan, neşe dolamıyor insan!
  1 Mayıs ve Kürdistan emekçileri
  İzmir Eğitim-Sen 3 No'lu 1. Olağanüstü Genel Kurulu
  Bültenlerden...
  Bir-Kar 4. Gençlik Kampı başarıyla gerçekleştirildi...
  Ateş saçan Yürekli yoldaş mezarı başında anıldı
  "Plana hayır, önemli olan ortak eylem"
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Türkiye’de çocuk gerçeğinin öteki yüzü...

Bugün 23 Nisan, neşe dolamıyor insan!

Çocukluk hep masumiyetle özdeşleştirilir. Çünkü çocuk, henüz yetişkinlerin dünyasında kirlenmemiş, onun kirli çıkar ilişkileri yumağına dolanmamıştır. Bu nedenle masumiyet çocukla anlatılır hep.

23 Nisan Çocuk Bayramı nedeniyle yine etrafımızı masum çocuk yüzleri kapladı. Olanca sevimlilikleriyle televizyonlardan, gazetelerden yüzümüze gülen temiz çocuk yüzleri. Gazeteler, televizyonlar bu önemli gün için onlara oldukça albenili gelecek armağanlar sunuyorlar. Çizgi filmler, oyuncaklar, boyama kitapları…

Bir de 23 Nisan gazeteleri var tabii. Çocukların hazırladıkları şiirlerden, yazılardan oluşan gazete ekleri. Çocuk masumluğuyla yazılmış, “çocukça” şeyler. Çocuklukları yaşlarının küçük olmasından değil, masum kalabilmelerinden. Yoksa onların pek çok yaşıtı çocukluklarını çoktan geride bıraktılar bile. Onları 23 Nisan çocuk gazetelerinde bulamazsınız. O eklere hiç giremediler çünkü. Onların adlarının sadece baş harfleri var. Onları bulmak için yetişkin gazetelerine bakmalısınız.

A.T. geçtiğimiz yıl uğradığı tecavüz sonunda hamile kalmış ve bir çocuk sahibi olmuş, tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanan (ona “genç kadın” diyen utanmaz medyaya inat) bir çocuk. Yaşı 13, A.T. taşımalı eğitimle devam ettiği ilköğretim okulunun dördüncü sınıfındayken 22 yaşındaki F. Ç.’nin tecavüzüne uğramış. 18,5 yıl hapis cezası alan F. Ç. cezadan kurtulmak için A.’nın ailesi ile anlaşmış. Bu durumda A., yaşı büyütülerek F. Ç ile evlendirilecek. Çünkü TCK’da “Kaçırılan, alıkonulan kız veya kadın ile maznun veya mahkumlardan biri arasında evlenme vukuunda, koca hakkında hukuku amme davası ve hüküm verilmişse cezanın çektirilmesi tecil olunur” deniliyor. Oysa A. okumak ve öğretmen olmak istiyor. “Beni okuldan almalarına izin vermeyin” diyor.

A’nın öyküsü çocuk gazetesinde asla yayınlanmayacak, çünkü dünya üzerinde geçirdiği bu kısacık zamanda yaşadıkları hiç de çocukça değil. Duruma el koyduğunu belirten Vali, evliliğe izin vermeyeceğini, gerekirse A’nın Çocuk Esirgeme Kurumu’na yerleştirileceğini söylüyor. Şayet evlendirilmezse, A’yı ve bebeğini Çocuk Esirgeme Kurumu’nda neler bekliyor?

Çocuk Esirgeme Kurumu çocukları esirgeyemiyor. Geçen hafta çocukların durumuna ilişkin gazetelere yansıyan haberler ise hiç iç açıcı değildi. Habere göre İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı Şeyh Zayed Çocuk Yuvası’nda kalan 12 yaşındaki bir erkek çocuğu, yaşça büyük çocukların tecavüzüne uğramıştı. Olay hakkında fikir beyan eden Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit, tam bir pişkinlikle, varolan yurt sisteminde bu tip olayların normal olduğunu, koğuş sisteminin bu tip olaylara neden olduğunu söyledi. Bu, ne ilk ne de son olacak. Yurtta dayak, taciz vs. haberleri sıkça duyuluyor. Yardıma muhtaç çocuklar, korunması gereken bu kurumlarda korunmasız biçimde yaşam mücadelesi veriyorlar. Elbette onlar, sokaklarda yaşayan çocuklara göre bir parça daha şaslılar.

Sokaklarda yaşayan binlerce çocuk var. Pek çoğu madde bağımlısı olan çocuklar, yaşamın kıyılarına sürükleniyorlar. Her türlü tehlikeye maruz kalıyorlar. Çocukluk onlar için tineri ciğerlerine çektiklerinde gördükleri hayallerden ibaret. Masumiyet ise onlara çok uzak. Onlar çocuk değil, tinerci terörünün zavallı “teröristl”eri ve her türlü kötü muameleye karşı korunmasızlar.

İHD Diyarbakır Şube’nin açıkladığı rapor, Diyarbakır’daki çocuklara yönelik insan hakları ihlallerinin anlatıyor. Rapora göre, 2002-2003 döneminde mayınlar nedeniyle 18 çocuk öldü, 44’ü de sakat kaldı. 185 çocuk gözaltına alındı. 47 çocuk işkence ve kötü muamele gördüğünü açıkladı. 63 çocuk bunalım sonucunda intihar etti. Oyun oynamaları gereken yaşta çocukları bunalıma sokan baskılar yaşam koşullarının ağırlığı ile de birleşince küçücük yaşlarında ölümü seçiyor bu çocuklar. Diyarbakır’da 28 bin çocuk sokaklarda çalışıyor. 1200 çocuk madde bağımlısı. Diyarbakır’da çocuk olmak çok zor. Onlar için çocukluk boyama kitapları, oyuncaklar değil. Diyarbakır’ın çocukları için çocukluk koşup oynamak değl karanlık istatistiklerde birer sayı olmak.

Kapitalizmin kâr hırsı ne çocuk tanıyor ne de masumiyet. Greenpeace’in hazırladığı bir rapor, Miki farenin gerçek yüzünü ortaya serdi. Rapora göre, Disney şirketinin çocuklar için hazırladığı giysilerde, insan sağlığını tehlikeye atacak toksik maddeler bulunuyor. Türkiye’de de satılan bu giysilerin PVC baskılarında yüksek oranda kurşuna rastlandı. Kurşun, çocukların sinir sistemi gelişimini olumsuz yönde etkiliyor, zeka düşüklüğüne neden oluyor. Diğer kimyasalların deriye teması sonucunda lenf kanseri, sperm sayısında azalma, böbrek hastalıkları görülebiliyor. Çocukların çizgi filmlerden tanıdıkları Disney, daha fazla kâr uğruna bu giysileri dünyanın dört bir yanında satmaya devam ediyor. Lüks mağazalarda pahalı etiketlerle satılan bu giysiler, çocukların sevdikleri çizgi film kahramanlaıyla bezeli olduğu için, çocukları cezbediyor. Miki fare kılığına girmiş şeytan çocukları zehirlerken, dünyanın dört bir köşesinde satılan zehirli giysilerin kârları Disney’in kasasına akıyor.

23 Nisan geldi geçti. Göstermelik törenlerle başbakanlık koltuğuna oturtulan çocuklar, onlar bizim geleceğimizdir edebiyatıyla yere göğe sığdırılamayan çocuklar ise bayram yapacak halde değiller. Resmi törenler dünyanın çocuk bayramı olan yegane ülkesi olmakla övüne dursun, bu ülkenin çocukları hiç yaşayamadan veda ediyorlar çocukluklarına. Güneş yüzü görmeden atölyede çalışanından, sokaklarda yalınayak mendil satanına; bunalımlarla intihar edeninden işkence görenine kadar çocuklar. Onlar için 23 Nisan Bayramı, hoş bir hayal sadece. Tıpkı Kibritçi Kız masalındaki kızın donmamak için yaktığı kibritlerin alevinde gördüğü hayaller gibi. Kibrit sönünce hayaller de gidiyor. Geride tüm acımasızlığıyla onları bekleyen bir yaşam kalıyor.



“Bolivya Devrimi”yle Uluslararası
Dayanışma Kongresi

11 Nisan günü Venezuela’nın başkenti Karakas’ta “Bolivya Devrimi”yle Uluslarararası Dayanışma Kongresi gerçekleştirildi. Bu tarihin seçimi raslantı değildi. 11 Nisan 2002 yılında CİA destekli oligark güçler bir darbe girişiminde bulunmuşlar, Chavez’i kısa bir süre için iktidardan uzaklaştırmışlardı. Yoksul emekçilerin kitlesel desteği ve direnişi karşısında karşı-devrimci güçler tutunamamışlar, iki gün sonra Chavez ve hükümeti yeniden yönetime egemen olmuştu.

İki yıl sonra Chavez, hükümet konağında toplanan kongrede, bu olayı değerlendiren ve ABD’yi açıktan uyaran bir konuşma yaptı. Konuşmasında, ABD’nin yanısıra Latin Amerika ve Avrupa ülkelerinde oligarklara destek sunan güçleri net bir dille uyararak, Venezuela’nın hiçbir karşı-devrimci baskıya boyun eğmeyeceğinin altını çizdi. “‘Bolivya devrimi’ dünyayı tümüyle bir ucuz işgücü fabrikasına çevirmek isteyen elitlere karşı bir küresel savaştır” değerlendirmesi yaptı. Bu mücadele, Ekvador’daki Kızılderili halkın, Bolivya’daki kakao üretici köylülerin, Arjantin’deki yoksulların, Meksika’daki Zapatistler’in ve diğer hareketlerin mücadelelerin bir parçasıdır; bu ‘devrim’ alternatif bir toplumsal model için verilen mücadelenin bir parçasıdır, dedi. Hükümetin, bir aınlık grubun ceplerini doldurmak için yapılan kapitalist planları yırtmada kararlı olduğun belirtti.

Başkan Chavez’in ardınan ilk konuşmayı yapan bir emekçi kadın, darbe sırasında televizyon binasını işgal etmek için halkı nasıl örgütlendiğini alkışlar arasında anlattı.

Honduras’ta yoksul köylü önderi olarak tanınan Rafael Alegria, “Bolivya Devrimi”nin bölgedeki olumlu etkisini değerlendirerek, gelecekte de desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

Üç gün süren kongrede, Latin Amerika’nın genel toplumsal-politik sorunları ve ABD’nin hegemonyasına karşı alternatif politik tutumlar üzerinde tartışıldı. Bu bağlamda bölgede yaygınlık kazanan kitlesel yoksul köylü hareketi ve demokrasi sorunu ele alındı. Tartışma sürecinde Venezuela hükümetinin bazı politikaları net bir şekilde eleştirilerek, bazı talepler formüle edildi.

Kongreye bölgedeki kitle hareketlerinin temsilcileri, aydınlar ve tanınmış kişilikler katıldı. Bolivya’dan köylü sendikası başkanı ve parlemento üyesi Evo Morales, Guatemala’dan köylü önderi Juan Tiney, FMLN temsilcisi Blanko Flor Bonilla ve Senegalli ekonomist Manadou Diouf gibi tanınmış isimler katılımcılar arasındaydı.

Kongre Chavez’i düşürme plan ve çabalara karşı anlamlı bir destek oldu. Yeni bölgesel dayanışma kongresinin 2005 yılında yapılacağı duyruldu.