1 Kasım'03
Sayı: 2003 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizme kölece bağımlılık, ...
  Irak halkının direnişi emperyalist işgalcileri sarsıyor!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  NATO Genel Sekreteri Robertson'un Türkiye ziyareti...
  Irak batağında debelenen ABD
  İki farklı Ramazan, iki farklı Türkiye!
  80 yıllık kontrgerilla cumhuriyeti
  25 Ekim "Cumhuriyeti kollama" yürüyüşü...
  Bireysel emeklilik sistemi...
  5 Kasım'da sağlık emekçileri iş bırakıyor...
  Gençlik gruplarından ortak açıklama ve çağrı...
  "Gençliğin sözü söz!" kampanyası hızlanarak sürüyor
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/3
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/Ek bölüm
  Tekelleşen medyanın büyüyen savaşı
  2004 bütçesi ve sendika konfederasyonlarının tepkisizliği...
  Almanya emperyalist askeri müdahalelere hazır!
  Uzlaşmacı ve sınıf işbirlikçi ihanetçi çizgi aşılmalıdır!
  Cumhuriyetin 80. kuruluş yıldönümü...
  Harcanan emek hiçbir zaman boşa gitmez!
  Modern toplumun köle pazarı
  Aaa! Demek bu bir işgalmiş!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Sınıf çalışması deneyimlerimizden...

Harcanan emek hiçbir zaman boşa gitmez!

Sermaye devletinin sınıfa yönelik saldırıları tüm hızıyla sürüyor. Kölelik yasasıyla birlikte asalak patronlar saldırılarında sınır tanımıyor, kölelik zincirlerine her gün bir halka daha ekliyorlar.

Doğu Sanayi Sitesi işçileri de bu saldırılardan kendi paylarına düşeni alıyorlar. Genelde asgari ücretin uygulandığı sanayide ikinci altı ay zamları birçok yerde yapılmadı. Kimi işyerinde ise yüzde 5-10 gibi komik zamlar yapıldı. Buna karşılık site işçileri örgütsüz ve dağınık oldukları için genelde bireysel hareket ettiler. Ya tek tek çıkıp müdürlerle konuştular, ya da çözümü işyeri değiştirmekte buldular. Oysa ki her zaman vurguladığımız gibi, biz işçi sınıfının örgütlenip mücadele etmekten başka kurtuluş yolu yok.

Geçtiğimiz günlerde Doğu Sanayi Sitesi’nde “Genç İşçi” bülteni dağıtılmıştı. Çalıştığım işyerindeki arkadaşlardan bazıları bülteni almış ve işyerine getirmişlerdi. 8 kişi yemek arası oturmuş dinlenirken bülten üzerine konuşup tartışık. Arkadaşların hepsi bültenin sayfalarını ilgiyle çevirmeye başladılar. Yanımıza biraz muhafazakar bir abla gelip ne okuduğumuzu sordu. Ben hemen bülteni kendisine uzattım. Aramızda şöyle bir diyalog geçti:

- “Dışarıda dağıtıldı. Doğu Sanayi işçilerinin yazdıkları yazılar da var bültende.”

- “Ben ne yapayım ki bunu?”

- “Oku, bilinçlen, başka işyerlerindeki işçiler ne yapıyor, dünyada gelişen olaylar hakkında ne düşünüyor, öğren!”

- “Öğrenip, bilinçlenip ne yapacağım ki!”

- “Olur mu abla, zaten başımıza ne geliyorsa bu bilinçsizliğimizden geliyor. Bir işçi olarak senin ne tür hakların var, sorunlarımız karşısında nasıl davranmamız gerekiyor. Bilinçlendikten sonra sadece bu işyerinde değil, başka işyerlerinde ve tüm yaşamın boyunca sana gerekli olan şeyler bunlar. Örneğin meclis asalak patronlar için yeni bir iş kanunu çıkardı. Bu kanunla kazanılmış haklarımız gaspediliyor, hafta sonu tatili kaldırılarak çalışma koşullarımız esnekleştiriliyor.”

- “Evet öyleymiş, ben de duydum.”

- “Sen bir kadın işçisin. Çifte sömürüyü yaşıyorsun. Bu işyerinden çıktığında işin bitmiyor, çocuk bakımı, temizlik, yemek derken ev ile iş arasında yaşamın monotonlaşıyor. İşte bu bülten biz işçilerin gerçek anlamda yaşadığı sorunları yazıyor, bilinçlendiriyor, mücadele etmeye çağırıyor.”

Abla beni ilgiyle dinledi. Diğer işçiler onun muhafazakarlığına takılarak, “Sen ona boşuna anlatıyorsun, o anlamaz, okumaz, kadınlar okumasın” biçiminde konuştular. Ben ise yanlış düşündüklerini, bu işyerinde aynı sorunları yaşıyorsak (bültenin ön kapağındaki kolkola girmiş üç işçi figürünü göstererek) kadın-erkek birlikte mücadele etmek zorunda olduğumuzu anlattım. Bültenin sayfalarını çevirerek Doğu Sanayi işçileriyle yapılan röportajı okuyarak, “Bizim burada da aynı sorunları yaşıyoruz, doğru demişler... Bak usta penseyle dişlerini kırmış” sözlerimi ilgiyle dinlediler. Başka bir kadın işçi bir köşede oturmuş bülteni okuyordu. Mola saati bitince yanımıza gelerek “bültende güzel yazılar varmış” dedi.

Birkaç gün sonra soyunma odasına giderken daha önce bülten verdiğim bir arkadaş, makinede birlikte çalıştığı arkadaşına bülteni göstererek, “Arkadaş, Genç İşçi bültenini okuyacaksın, Türkiye’de ve Doğu Sanayi’de ne olup bitiyor, okuyup bilinçleneceksin” dediğini duydum. İki gün sonra ise diğer arkadaş yanıma gelip benden bülten istedi. Bültenle birlikte Kızıl Bayrak ve Ekim Gençliği’ni kendisine verdim.

Binbir emekle çıkarılan bültenimize sahip çıkmalıyız. Bültenimize işçilerin sahip çıkmasını sağlamalı ve her türlü katkılarını almalıyız. İşçiler bültende Doğu Sanayi ile ilgili yazıları daha bir ilgiyle okuyor, inceliyorlar. Deneyimler göstermiştir ki, harcanan emek hiçbir zaman boşa gitmez.

Kölelik zincirlerimizi kıracak,
haramilerin saltanatını yıkacağız!

Doğu Sanayi Sitesi’nden BDSP’li bir işçi



Sendikalarımızı babalarının
çiftlikleri gibi yönetiyorlar!

Bugüne kadarki işçilik yaşamım küçük ölçekli işletmelerde geçtiğinden bir türlü sendikalı olamadım. Ama sendikanın işçi sınıfının sermaye sınıfına karşı mücadelesindeki önemini bilen biriyim. Geçenlerde sermaye medyasında bir haber okudum (8 Ekim tarihli Yarın gazetesi). Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı Tes-İş yöneticilerinin sendikayı babalarının çiftliği gibi yönettikleri, işçilerden toplanan aidatlarla saltanat hayatı yaşadıkları ve sendikaya ait lüks arabaları gerçek değerinin çok altında yakınlarına sattıkları yazılıydı.

Tabii ki bu olup bitenler yalnız bu sendikayla sınırlı değil Türkiye’de. Düşünebiliyor musun işçi arkadaş, adamlar yaptıklarını gizleme gereği bile duymuyorlar. Şöyle bir bakalım mevcut tabloya. Sermaye sınıfı ve hükümeti mevcut haklarımıza açıktan saldırıp istedikleri yasaları kolayından meclisten geçiriyorlar. Sendikaların başına çöreklenmiş hain bürokratlar gizleme gereği bile duymadan bizleri her defasında sattıkları gibi, eylemsizliğe mahkum ediyorlar. Tabii hava boşaltma eylemleri hariç. Peki sermayenin bu saldırılarından, sendika bürokrasisinin yapmış olduğu hainliklerden rahatsız olmamış tek bir işçi var mı acaba? Doğru rahatsız olmaya rahatsızız, hep yakınırız ama kaygılarımızdan bir türlü kurtulamayız. Sendika bürokrasisine lanetler yağdırır, bir şeyler yapmayı onlardan bekleriz. Bizler çubuğu kendimize bükmediğimiz s&uul;rece sermaye sınıfı elimizdeki son kırıntıyı alana kadar saldırmaya devam edecek. Hain bürokratlar ise sendikaları babalarının çiftliği gibi yönetmekle kalmayıp sermayenin hizmetinde bizlere karşı silah olarak kullanmaya devam edecekler.

Sermaye düzeni devletiyle, partisiyle, sendika bürokrasisiyle, medyasıyla örgütlü bir bütündür. Bizleri o derece kötürümleştirmişler ki, saldırılara karşı koyup haklarımızı savunamadığımız gibi, kendi örgütlerimiz olan sendikalarımıza dahi sahip çıkamıyoruz. Bugün işçi-emekçi hareketinin gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri sendika bürokrasisidir. Sendika bürokrasisine karşı mücadele sermayeye karşı mücadeleden ayrı düşünülemez. Sendika içi demokrasi sağlanmadan, söz-yetki-karar sahibi olmadan bu çarkın kırılması mümkün değil. Nasıl ki sermaye sınıf olmanın bilinciyle hareket ediyorsa, bizler de dostumuzu-düşmanımızı iyi tanıyıp sınıf olma bilinciyle hareket etmek zorundayız.

İşçi-emekçi arkadaş, artık susmanın, beklemenin, kaygılarımızdan dolayı herşeyi sineye çekmenin zamanı çoktan geçti. Hain bürokratları sendikalarımızdan atmanın, haklarımıza, onurumuza, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmanın yolu örgütlenmekten ve mücadele bayrağını yükseltmekten geçiyor.

Öncü arkadaş, öncelikli olarak görev senin omuzlarında. Yeter ki üretimden gelen gücümüzü ortaya koyabilecek örgütlenmeyi gerçekleştirebilelim. Sendika bürokrasisinden bağımsız, tüm üretim alanlarımızdan başlayarak örgütlenmeliyiz. Zaman geçirmeden fabrikalarımızda, işyerlerimizde komiteler kurarak tabanı örgütleyelim. Sektörel düzeyde ve sektörler arasında örgütlenmemizi genişleterek bağımsız devrimci sınıf politikaları doğrultusunda sermaye düzenini hedef alan devrim mücadelesine kenetlenelim. Bu hedeften yoksun tüm mücadeleler düzen içerisinde kalmaya mahkumdur. İşçi sınıfı kendisiyle birlikte tüm ezilenleri kurtaracak bu yolda partisiyle birlikte başarıyla yürüyebilir. Unutmayalım işçi sınıfının sermayeye karşı en büyük silahı örgütlülüğüdür. En üt politik örgütlenmesi partisidir.
İşçiler, emekçiler, haydi parti saflarına, devrim ve sosyalizm mücadelesine!

Bir işçi/Adana