1 Kasım'03
Sayı: 2003 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizme kölece bağımlılık, ...
  Irak halkının direnişi emperyalist işgalcileri sarsıyor!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  NATO Genel Sekreteri Robertson'un Türkiye ziyareti...
  Irak batağında debelenen ABD
  İki farklı Ramazan, iki farklı Türkiye!
  80 yıllık kontrgerilla cumhuriyeti
  25 Ekim "Cumhuriyeti kollama" yürüyüşü...
  Bireysel emeklilik sistemi...
  5 Kasım'da sağlık emekçileri iş bırakıyor...
  Gençlik gruplarından ortak açıklama ve çağrı...
  "Gençliğin sözü söz!" kampanyası hızlanarak sürüyor
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/3
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/Ek bölüm
  Tekelleşen medyanın büyüyen savaşı
  2004 bütçesi ve sendika konfederasyonlarının tepkisizliği...
  Almanya emperyalist askeri müdahalelere hazır!
  Uzlaşmacı ve sınıf işbirlikçi ihanetçi çizgi aşılmalıdır!
  Cumhuriyetin 80. kuruluş yıldönümü...
  Harcanan emek hiçbir zaman boşa gitmez!
  Modern toplumun köle pazarı
  Aaa! Demek bu bir işgalmiş!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Almanya emperyalist askeri
müdahalelere hazır!

24 Ekim Cuma günü federal parlamento, 531 milletvekilinin oyu ile, Alman ordusunun Afganistan’daki görev alanının ilk etapta Kunduz ve diğer kentlere genişletilmesi kararı aldı. Bugüne kadar NATO güçleri çerçevesinde 1.800 askerden oluşan özel bir güç görev yapmaktaydı. Almanya askeri varlığını artırmak amacıyla BM’ye başvurmuş ve 13 Ekim’de bir karar çıkartmıştı.

Burada önemli olan, hiçbir ülkenin Almanya’dan bu konuda herhangi bir askeri “yardım” istememesi, Almanya dışında hiçbir ülkenin Kabil dışında askeri güç konumlandırma isteminde bulunmamasıdır. Panzer ve zırhlı araçlarla silahlanmış bu özel güç, kazanacağı deneyimle Afganistan’ın bütünün denetlemek için hazırlanacak. Savaş bakanı Peter Strack, parlamentoda yaptığı konuşmada, bu askeri önlemin, merkezi Kabil yönetiminin yerel güçlere karşı konumunu düzeltmek ve 2004 yılı için planlanan seçim sürecini hızlandırmak amacıyla zorunlu olduğunu belirterek, öncelikle toplumdan gelebilecek tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Zira, bir kamuoyu araştırmasına göre, Alman halkının %69’u görev alanının genişletmesine karşı ve sadece %27’si hükümetin bu politikasını destekliyor. Parlamentoda sadece PDS milletvekili esine Lötzsch, halkın tepkisi dikkate alınmadan alınan bu kararın, ABD’nin Irak’taki yükünü hafifletmek ve savaşın aktif bir tarafı olarak yer almak amacıyla yapılan bir gizli anlaşmanın sonucu olduğunu vurguladı.

SPD-Yeşiller hükümetinin Almanya’yı yeni emperyalist bir güç olarak hızlı bir şekilde silahlandırdıkları gözden kaçmıyor. Bosna’da konuşlandırılmış ve “istikrarı” sağlamakla görevli SOFOR askeri güçlerinin sorumluluğu 2004 yılından itibaren NATO’dan Avrupa Birliği ordusunun denetimine verilecek.

Yeni Avrupa askeri yapısının bu yılın Mayıs ayında göreve hazır olduğu bildirildi ve yıl sonunda 60 bin kişilik bir orduya sahip olacakları duyuruldu. Almanya bu ordunun kumandasını yürütecek ve ordunun üçte birlik kesimini oluşturacak. Bosna’da 2004 yılından itibaren 6 bin özel güç konuşlandırılacak.

Ayrıca NATO çerçevesindeki hızlı müdahale grubu Almanya tarafından oluşturulacak. Bu askeri müdahale grubunun, 15 Ekim’de, 9 bin kişilik gücüyle, “insani yardım” için göreve hazır olduğu kamuoyuna duyuruldu. Bu askeri gücün sayısı 2006 yılına kadar 21 bin kişiye çıkarılacak.

Oluşturulacak bu yeni gücün görev alanını belirlemek için, Ekim ayı başında Donald Rumsfeld diğer savaş bakanı arkadaşlarına videodan bir savaş senaryosu izletmişti. Senaryoda Ortadoğu’da Corona adında bir ülkede bir “teör örgütü” yönetimi ele geçiriyor. Batılı ülkenin vatandaşlarını korumak için NRF gücünün zaman kaybetmeden müdahalede bulunması gerekiyor. Yeni “teörist yönetim”in böyle bir müdahaleyle karşı karşıya kalmasıyla bir gerginlik yaşanıyor. “Teröristler” NATO üyesi İtalya’yı biyolojik ve kimyasal silahlarla tehdit etmeye başlıyorlar.

Tam da burada film son buluyor. Rumsfeld, böyle bir ülkenin dünyanın birçok yerinde bulunduğuna, hızlı askeri müdahale için yeni karar mekanizmalarının zorunluluğuna dikkat çekiyor.

Dünyanın en uzak köşesine en çok beş günde müdahalesi öngörülen bu özel gücün, BM kararı olmadan, misyonunu yerine getirmesi gerekiyor.

Alman savaş bakanı Sturk, bu toplantıdan hemen sonra, parlamento dışında bu konuda hızlı karar verecek bağımsız bir komisyonun oluşturulmasını gündeme getirdi. Parlamentoda bulunan bütün partiler “Almanya’nın çıkarlarını korumak ve savunmak” konusunda aynı düşüncedeler. Bu, Alman burjuvazisinin egemenlik tarihinde yerleşik bir gelenek. Bu çerçevede, imparator II. Wilhelm’in, birinci emperyalist savaşın öncesinde, parlamentoya seslenerek söylediği şu sözler hatırlanmalıdır: “Ben ne muhafazakar ne de sosyal-demokrat tanıyorum, şimdi hepimiz Almanız”! Ve parlamento onun bu çağrısına uymuş, “hurra!” çığlıklarıyla emperyalist savaş kararını onaylamıştı.

Almanya ardarda aldığı bu türden kararlarla yeni bir askeri dünya gücü haline gelmenin ilk işaretlerini veriyor. Emperyalist güçler arasındaki mücadele giderek askeri boyutlar kazanıyor ve bu da, gelecekteki yeni bir emperyalistler arası savaşın ilk sinyallerini veriyor.

Emperyalist Almanya’nın önlenemeyen yükselişi bunun somut bir işareti sayılmaldır.



İtalya’da emeklilik yasasına karşı genel grev...

2 milyon işçi ve emekçi alanlara çıktı

24 Ekim günü İtalya’da Berlusconi hükümetinin emekli yasasında yapmak istediği değişikliğe karşı gerçekleştirilen genel greve, sendikaların yaptığı açıklamaya göre, çalışanların yaklaşık %80’i katıldı. Böylece sendikaların beklentisinin üstünde bir katılım gerçekleşti.

Genel grev Berlusconi hükümetinin emeklilik planlarına karşı ilk büyük eylem niteliğinde.

Burjuvazinin emeklilik yasasında yapmak istediği değişikliğe göre, emekli yaşı 2008 yılına kadar 60’dan 65 yaşına çıkarılacak. Bunun yanı sıra 40 yıl çalışıldıktan sonra emekli olunabilecek. Bu kriterleri yerine getirmeden emekli olanların emekli ücretinde büyük kesintiler gerçekleşecek. İtalyan burjuvazisi bu değişikliği, toplumun yaş ortalamasının artması nedeniyle mevcut emekli yasasıyla emekli maaşlarının artık finanse edilemeyeceğini ileri sürerek yasalaştırmak istiyor.

İşçi sınıfı ve diğer emekçilere doğrudan saldırı anlamına gelen bu “reform” ilk kez ülkenin bütün sendika federasyonlarının birlikte eylem yapmasına yol açtı. CSIL, CGIL ve UIL sendikalarının emeklilik yasasında yapmak istediği değişikliğe karşı yaptığı genel grev çağrısına yüksek bir katılım gerçekleşirken, İtalya genelinde 2 milyon işçi ve emekçi aynı zamanda alanlara çıktı. Ülkenin 100 ayrı kentinde büyük kitlesel yürüyüşler ve mitingler yapıldı. En büyük gösteri Milano’da yaklaşık 200 bin işçi ve emekçinin katılımıyla gerçekleşti. Roma’da 150 bin, Napoli ve Bologna’da ise yaklaşık 100 biner işçi ve emekçi sokaklara dökülerek saldırıyı protesto ettiler.

4 saat süren genel grev süresince İtalya’da yaşam adeta durdu. Sendikaların yaptığı açıklamalara göre; mağazalar 4 saat boyunca açılamadı, bankalar öğlene kadar kapalı kaldı, postahaneler kilitlendi, otobüs, tren ve uçak seferleri yapılmadı.

Genel grevin bir gün sürdüğü kamu sektöründe ise katılım %100 oranında gerçekleşti.

Genel grevden bir gün önce de radyo ve televizyon çalışanları 24 saatlik bir grev gerçekleştirdiler.

İtalyan işverenler örgütü Confindustria genel greve çalışanların yalnızca üçte birinin katıldığını ileri sürerken, diğer işverenler katılımın daha yüksek olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar. Otomobil üreticisi FIAT’ın açıklamasına göre, kendi şirketlerinde greve giden işçilerin oranı %70.

Genel grevi devletin resmi televizyon kurumu RAI sessizlik içinde boğma yolunu seçti. İtalyan Başbakanı Berlusconi Eylül sonunda İtalya’da birçok kanalda aynı anda yayınlanan konuşmasında, emekli yasasında yapmak istediği değişikliğin reklamını yapmıştı. Müthiş bir tekelleşmenin yaşandığı medya sektöründe Berlusconi de dev bir medya kuruluşunun başında yeralıyor. Medya tekellerini de arkasına alarak toplumun direncini kırmaya çalışan İtalyan burjuvazisine en iyi yanıt İtalyan işçi ve emekçilerinden geliyor: “Bizim ortak yayınımız sokaklarda gerçekleşiyor!”