TTB Halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkı, iş güvencesi, insanca yaşayacak ücret için 5 Kasımda hizmet üretmiyoruz başlığı altında iş bırakma kararı aldı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunun 2004 bütçe görüşmelerini yakından izleyeceklerini belirterek, sağlık bütçesi artırılmadığı takdirde eyleme gideceklerini açıkladı. Tombul, TTBnin eylemine katılarak, 5 Kasımda hekimlerle birlikte iş bırakacaklarını bildirdi.
Bütçeden sağlık için ayrılan pay 1990da %4.7 iken bugün %2.3e kadar düşmüş durumda. Beş yaşın altındaki çocukların %8i tehlikeli düzeyde beslenme yetersizliğine sahip. Kadınların %19u sağlık personeli olmadan doğum yapıyor. İşgüvencesi hakkının gaspı ile yüzyüze kalan işçi ve emekçilerin yanı sıra genç nüfusta işsizlik oranı %20 düzeyinde. Resmi rakamlara göre, 13-14 milyon insan, yani nüfusun yüzde 20si açlık sınırının çok çok altında bir gelirle yaşama savaşı veriyor.
Rakamlarla birlikte eylemin taleplerine bakıldığında, iş bırakma eyleminin anlamı ve önemi bir kat daha artıyor.
Hem sağlık emekçilerinin, hem de emekçi halkın ekonomik ve sosyal hakları için eylem kararı alan örgütlere ahlak dersi vermeye çalışan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sağlık alanında grev, iş bırakma, iş aksatma hiçbir sorunun çözümü olamaz. Zaten halk hastane kapılarında çile çekmektedir, bütün amaç bu çileyi azaltmak olmalıdır dedi. Ardından eyleme katılacakları tehdit etmeyi de ihmal etmedi. Bakan Akdağ, Bir günlük iş bırakma eylemine katılacak hekimlere soruşturma açılacak açıklaması yaptı ve eylem kararı ideolojik yönü ağır basan küçük bir grup tarafından uygulanacak diyecek kadar ileri gitti.
Sağlık emekçilerinin haklı ve meşru eylemine saldırıp tehditler savuran bakan ile hükümeti bir avuç sömürücü asalağın çıkarlarını savunuyor. Eğer bu ülkede çalışabilir nüfusun yalnızca %46sı iş bulabiliyorsa, Türkiyede işgücü nüfusunun %52si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değilse, bağlı olanların sosyal hakları gaspediliyorsa, yoksulluk sınırı 1 milyarı aşmışken emekçiler halen 400-500 milyon ücret alıyorsa, asgari ücret açlık sınırının dahi altındaysa, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetleri parası olanın satın alabileceği bir metaya dönüştürülüyorsa, bu ülkede çöp toplayarak geçimini sağlayanlar varsa, açlıktan dolayı ölümler yaşanıyorsa ve tüm bunlar küçük bir sömürücü anlığın kârlarına kâr katması için yaşanıyorsa; böyle bir ülkenin bir bakanının kalkıp milyonlarca emekçinin sağlığını ve çıkarlarını ilgilendiren bir konuda ahlak dersi vermeye kalkışması tam bir arsızlıktır. Emperyalizme uşaklıkta, sermayeye hizmette kusur etmeyen, komşu halklara savaş ilan eden, 8.5 milyar dolara gençliğin kanını satan bir hükümetin bakanı olarak emekçileri tehdit etmek tam bir y&uul;zsüzlüktür.
İMFye kölelikte, ABDye itaatte sınır tanımayanlar sıra emekçilere gelince dayılanıyorlar. Ülkedeki yoksulluk ve yıkım tablosunu daha da derinleştiren uygulamalara imza atan hükümetin bakanı olarak R. Akdağın uygulamaya çalıştığı saldırı politikalarının ve yaptığı açıklamaların hiçbir meşruluğu ve haklılığı yoktur.
Bu ahlaksızlığa karşı çıkarak mücadele yolunu tutan, milyonlarca emekçiyi ilgilendiren saldırılar karşısında geleceğine, emeğine ve haklarına sahip çıkmak için harekete geçen sağlık emekçilerinin eylemi her yönüyle haklı ve meşrudur. Üstelik, tüm sendikalar ve kitle örgütleri tarafından, tüm işçi ve emekçiler tarafından sahiplenilmesi, desteklenmesi ve büyütülmesi gereken bir eylemdir. Eylemin sonuç alabilmesi, sermaye iktidarına geri adım attırabilmesi buna bağlıdır.