18 Ekim'03
Sayı: 2003 (04)


  Kızıl Bayrak'tan
  Irak halkının son mesajı
  İMF programlarına hayır!
  Büyük olmak ile büyüklenmek
  Savaş ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Kaynaklar emekçiye değil emperyalist savaşa ayrıldı!
  Kızılay'ın Irak seferi
  Irak'ta işgalci olmanın "yol haritası" çizildi
  Kitlelerin öfke ve tepkisini örgütlemek için daha fazla çaba!
  İmam hatip gerilimi uzlaşmayla sonuçlandı...
  Türkiye işçi sınıfı ve Ortadoğu halklarının zorlu dönemi!
  Bilgi edinme yasası!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/1
  Fanset işçisiyle dayanışmayı yükseltelim!
  TKY saldırısına eğitim emekçileri de ortak ediliyor!
  Emperyalist-siyonist saldırganlık azıyor!
  İslam Konferansı Örgütü Malezya toplantısı...
  Bolivya'da büyük halk hareketi...
  Büyük Zindan Direnişi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!
  Savas tezkeresi ve kendini dayatan görevler...
  Tecavüzcü sürüsü!
  Olağanüstü hal başlar mı?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emperyalist savaşı tüm bölgeye yaymak için her yola başvuruyorlar...

Emperyalist-siyonist saldırganlık azıyor!

İsrail’in, geçen hafta Suriye’de İslami Cihad’a ait olduğu öne sürülen bir kampı vurmasının ardından haydutbaşı George Bush, İsrail’in Suriye topraklarını bombalamasının, kendisini savunma hakkı çerçevesinde gerekli olduğunu ileri sürmüştü. ABD-İsrail saldırganlığının yeni bir tescili anlamına gelen bu açıklamadan sonra daha da azan siyonistler, Filistin’deki katliamlarını yoğlaştırdı. Tehditler savurarak bölge ülkelerine yeni saldırılar planladıklarını ilan etti.

İsrail ordusu, Refah mülteci kampına günlerce süren
vahşi bir saldırı gerçekleştirdi

Suriye ile Lübnan topraklarının İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasının ardından siyonistler, Gazze-Mısır sınırında bulunan Refah mülteci kampına 40 tank ve zırhlı araçla iki koldan saldırıya geçti. Saldırı her zamanki gibi sabaha karşı saat 04’te başladı. İsrail ordusu, 70 bin Filistinli’nin yaşadığı kampı üç gün süreyle işgal etti, yıkım ve katliamlar yaptı. İkisi çocuk 9 kişiyi katleden, 70’ini yaralayan siyonistler, hedef aldıkları bölgeyi ise harabeye çevirdiler. Evinde mahsur kalan çok sayıda yaralıya uzun süre tıbbi yardım ulaştırılamadı.

Üç günlük işgalden sonra tekrar kampa saldıran İsrail ordusu, bu saldırının, Filistinliler tarafından Mısır’dan silah kaçırmak amacıyla kullanılan tünelleri yoketmek için 10 Ekim Cuma günü başlatılan 3 gün süreli operasyonun devamı olduğunu belirtti. İsrail ordusu, 3 tünelin imha edildiğini iddia etti. Ordu, yaklaşık 10 tünelde operasyonun hala sürdüğünü de öne sürüyor.

Bu iddialara rağmen İsrail askerleri ne silah bulabildiler, ne de bulunduğu iddia edilen tünelleri basına gösterdiler. Bu da iddiaların tamamen siyonistlerin kampta uyguladıkları barbarca katliam ve yıkımın üstünü örtebilmek için uydurulmuş yalanlar olduğunu gösteriyor.

Refah valisi Mecid el Ghal kampı “afet bölgesi” ilan ederken; bölgeyi ziyaret eden BM Mülteciler Yüksek Komiseri Peter Hansen, gördüklerini “deprem bölgesi” diye niteledi. Hansen, 120 evin yerle bir olduğunu, bu evlerde 250-300 ailenin barındığını, bu yüzden 1500 Filistinli’nin evsiz kaldığını söylerken, yolların, elektrik ve telefon hatlarının tahrip edildiğini belirtti.

İsrail vahşetinin çetelesini tutan BM’nin, siyonist devlete karşı herhangi bir yaptırıma gidecek niyet ve iradeden yoksun olduğu ise bu vesileyle bir kez daha ortaya çıktı.

Suriye’ye ABD-İsrail kıskacı

İsrail’in Suriye’yi bombalamasını destekleyen ABD emperyalizmi, Temsilciler Meclisi’nde aldığı bir kararla, Şam yönetimini ekonomik yaptırımla tehdit etmeye başladı. ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkileri Komisyonu, “terörizmi desteklemek”le suçladığı Suriye’ye ekonomik yaptırım uygulanmasını ön gören bir kararı 2’ye karşı 33 oyla kabul etti.

Şam yönetiminin kitle imha silahlarına sahip olmaya çalışmakla suçlandığı karar metnini kaleme alan ABD’li yetkili, “Bu kararla, Şam ve bütün dünyaya, terörist grupları destekleyen ülkelerin bundan sorumlu tutulacağı mesajını verdik” diye konuştu. Bu arada Amerikan yönetiminden üst düzey bir yetkili, Irak’ın devrik yönetimine ait 3 milyar doların Suriye’de bulunduğunu iddia etti. Time dergisinde çıkan haberde, paranın Suriye hükümeti denetimindeki bankalarda bulunduğu ve bu paranın Irak’ta Amerikan askerlerine düzenlenen saldırılarda kullanılabileceği de öne sürüldü.

İsrail Genelkurmay Başkanı Moşe Yaalon, Suriye’nin “terörist devlet” olduğunu ilan etti. Washington’da alınan kararla Tel Aviv’den yapılan bu açıklamanın çakışması, aradaki yakın işbirliğini gösteriyor. Siyonist şef, İsrail’in bu ülkeye karşı hareket etmeye devam edeceğini söyleyerek, Suriye’ye yeni saldırılar planladıkları sinyalini verdi. İsrail Savunma Bakanı’nın siyasi danışmanı Orgeneral Amos Gilad ise, ikinci saldırının Suriye’yi politikalarını değiştirmeye zorlamak için yapılacağını açıkladı. Siyonist general, Suriye’nin Irak ve İsrail’de terörizme destek vermeye devam ettiğini iddia ederek önceki saldırının mesajlarının anlaşılmasına yetmediğini söyleme küstahlığında da bulundu. Görüldüğü üzere arsızlıkta sınır tanımayan emperyalist-siyonist saldırganlar, savaşı bölge sathına yaymak i&ccedl;in her yola başvurmaya hazırlar.

Bu küstah tehditler üzerine bir açıklama yapan Suriye Genelkurmay Başkanı General Hasan Türkmeni, ülkesinin Ortadoğu’da kapsamlı ve adil bir barış istediğini söyledi. Türkmeni ABD’nin Ortadoğu politikasının başarısızlığa uğradığını, büyük hatalar yaptığını kabul etmek yerine Suriye’yi terörizme destek vermek ve Irak’ta ABD güçlerine yönelik direnişi artırmakla suçladığını söyledi.

Suriye’ye ekonomik yaptırım uygulanmasını öngören karar tasarısını kabul eden ABD Temsilciler Meclisi’nin bir komisyonunun, ülkesinin adını lekelemeyi amaçladığını söyleyen Türkmeni, Arap ülkelerini, “Irak’ın dış güçler tarafından işgaliyle ortaya çıkan tehlike ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron’a karşı birlikte hareket etmeye” çağırarak, “Tüm Arapların varlığı, refahı ve geleceği hedef halinde” dedi.

İsrail, İran’ı da tehdit ediyor

Bilindiği gibi Amerikan/İsrail saldırganlığının hedefindeki bir diğer bölge ülkesi İran’dır. Irak bataklığında çırpınan ABD emperyalizmi, şimdilik İran’la uğraşacak durumda olmadığı için taşeronluğu yine İsrail’e devretmiş. Nükleer silah deposu İsrail, “kitle imha silahı üretiyor” diye İran’a saldıracağını, hatta bu amaçla plan hazırladığını bile ilan edebiliyor. Alman Der Spiegel dergisinin, İsrail güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, İsrail İstihbarat Teşkilatı MOSSAD, nükleer silahların üretildiği düşünülen İran’daki 6 tesisi vurmak için bir saldırı planı hazırladı.

Özel bir MOSSAD ekibinin iki ay önce planları hazırlamak için talimat aldığını yazan dergi, “MOSSAD, seçilen hedeflerin F-16 savaş uçaklarıyla tamamen yokedilebileceğini belirledi” ifadesine yer verdi. Gazeteye bu bilgiyi, adlarını açıklamak istemeyen ABD yönetiminden iki yetkilinin verdiği, İsrailli bir resmi yetkilinin de bu bilgileri doğruladığı kaydedildi. Irak’ta Saddam Hüseyin yönetiminin yıkılmasından sonra İsrail, İran’ı kendisine yönelik en önemli tehdit olarak tanımlamaya başladı.

İran’ı, nükleer silah üretecek diye vurmakla tehdit eden İsrail, hem kitle imha silahı deposu haline gelmiş, hem de tüm denetimlere kapalı. Tüm bölge halklarını tehdit eden İsrail nükleer tesisleri doğrudan ABD tarafından korunuyor. Ancak siyonistler, depoladıkları silahlarla yetinmeyip sürekli yeni nükleer başlıklı füzeler üretiyorlar. Son olarak Los Angeles Times gazetesinin verdiği bir habere göre, İsrail nükleer başlık yerleştirebilmek amacıyla denizaltılarda bulunan cruise füzelerinde değişiklik yapmış. Böylece İsrail ordusu hava, kara ve deniz kuvvetlerinde nükleer silah kullanma yeteneği kazanmış oldu.

Ülkeleri, hiçbir somut delil olmadan nükleer silah üretiyor diye işgal eden ABD emperyalizmi, siyonist İsrail’in nükleer tesislerini bizzat korumaya alarak iki yüzlü politikasını tüm dünyaya gösteriyor. Bu iki haydut devlet ile işbirlikçileri, bölge halklarının geleceği açısından ciddi bir tehlike arzediyorlar. Şu günlerde Irak, Filistin örneklerinden de gördüğümüz gibi saldırganlıkta sınır tanımıyorlar. Amaç bu politikanın ABD’ye uşak olmayı reddeden her ülke, halk, parti, örgüt, hatta kişilere karşı uygulanmasıdır.

Nükleer, biyolojik, kimyasal, konvansiyonel vb. her tür silahla donanmış bu saldırgan haydutların savaşı bütün Ortadoğu sathına yaymalarını engellemek için etkili bir direniş, bu direniş için de, tüm bölge halkları arasında enternasyonal dayanışmanın güçlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.