18 Ekim'03
Sayı: 2003 (04)


  Kızıl Bayrak'tan
  Irak halkının son mesajı
  İMF programlarına hayır!
  Büyük olmak ile büyüklenmek
  Savaş ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Kaynaklar emekçiye değil emperyalist savaşa ayrıldı!
  Kızılay'ın Irak seferi
  Irak'ta işgalci olmanın "yol haritası" çizildi
  Kitlelerin öfke ve tepkisini örgütlemek için daha fazla çaba!
  İmam hatip gerilimi uzlaşmayla sonuçlandı...
  Türkiye işçi sınıfı ve Ortadoğu halklarının zorlu dönemi!
  Bilgi edinme yasası!
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/1
  Fanset işçisiyle dayanışmayı yükseltelim!
  TKY saldırısına eğitim emekçileri de ortak ediliyor!
  Emperyalist-siyonist saldırganlık azıyor!
  İslam Konferansı Örgütü Malezya toplantısı...
  Bolivya'da büyük halk hareketi...
  Büyük Zindan Direnişi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!
  Savas tezkeresi ve kendini dayatan görevler...
  Tecavüzcü sürüsü!
  Olağanüstü hal başlar mı?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
AKP hükümeti 2004 memur maaş zam oranlarını açıkladı...

Kaynaklar emekçiye değil
emperyalist savaşa ayrıldı!

AKP hükümeti memur maaşlarına 2004 yılında yapılacak zam oranlarını açıkladı. Yapılan açıklamaya göre, 2004’ün ilk altı ayında yüzde 6, ikinci altı ayında yüzde 6 olmak üzere toplam yüzde 13.8 zam yapılacak. Zamlara ilişkin açıklamayı yapan hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, bütçe olanakları ölçüsü oranında zam yapabildiklerini, ama yine de verilen oranın hedeflenen enflasyon oranının (yüzde 12) üstünde olduğunu söyledi. Ayrıca sorulan bir soru üzerine, bütçeyi hazırlarken Irak’a asker göndermenin yaratacağı ekonomik faturayı da gözetmek zorunda olduklarını beyan etti.

Hükümet böylelikle İMF’ye verdiği sözü tutarak, aylar önce toplu görüşme sürecinde açıkladığı rakamlardan milim şaşmadığını göstermiş oldu.

Sefaleti yalanla gizlemeye çalışıyorlar!

İnsanca yaşamaya yetecek asgari geçim ücretinin 1 milyarı çoktan aştığı bir durumda, ortalama 650 milyon lira civarında olan mevcut maaş düzeyi ile kamu emekçileri sefalet içerisinde bir yaşam sürdürmektedirler. Hükümetin açıkladığı yeni zam oranları ise kamu emekçilerinin bu sefaletini daha da artırmaktadır.

Hükümet bu açık gerçeği yalanla gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü, altışar aylık dilimler halinde yapılacak yüzde 6’lık zamların bir yıllık toplam karşılığı yüzde 8-9 civarındadır. Dolayısıyla hedeflenen enflasyon üzerinde bir artışı gösteren yüzde 13.8’lik oran açık bir aldatmacadır. Gerçekte kamu emekçileri, hükümetin iyimserlik masallarına gerekçe ettiği kağıt üzerinde düşürülmüş enflasyon oranının da oldukça altında bir zam oranıyla yetineceklerdir. Dahası gerçek enflasyon da hedeflenen enflasyonun çok üzerinde olacağına göre, kamu emekçilerinin maaşları 2004 yılında daha da eriyecektir.

Hükümet ayrıca, maaş zamlarının açıklandığı aynı günlerde çeşitli ürünlere ve Özel Tüketim Vergisi’ne (ÖTV) zam yaparak, böylece 2004’ü bile beklemeyerek, kaşıkla verdiğini kepçeyle alacağını da göstermektedir. Daha şimdiden KİT ürünlerine de okkalı zamlar yapılacağı sinyali verilmektedir. Yeni ek vergiler de yoldadır. Dolayısıyla sermaye iktidarı, kamu emekçilerinin sefaletini daha da katmerleştirecektir.

Emekçiye değil emperyalist savaşa bütçe!

Memura yapılan bu zam oranları, uzun dönemdir alışılageldik biçimde olduğu gibi İMF’ye verilen sözlerin gereği değildir sadece. Sermaye iktidarı, Irak’ta işgalci olmanın bedelini işçilere, emekçilere ve ezilen yığınlara çıkarmaya soyunmuş bulunmaktadır. 2004 bütçesi bunun için bir savaş bütçesi olarak hazırlanmış, memurlara verilecek zam oranları da bu bütçenin gereklerine göre belirlenmiştir. Hükümet sözcüsünün açıklamaları, zaten bu konuda yeni bir şey söylemeyi gereksiz kılacak kadar açık ve nettir. Kamu emekçileri sefalete mahkum edilip, boyunları biraz daha sıkılırken ülke kaynakları Irak’ın işgalinde kullanılacaktır.

Irak’taki faturanın büyümesi durumunda emekçilerin soygunu da büyüyecektir. Dolayısıyla 2004 bütçesinde emekçiye ayrılan pay, daha da küçültülebilecektir. Yani açıklanan bu sadaka zamlar bile kağıt üzerinde kalabilir. Hatırlanırsa geçtiğimiz yıllarda da kriz bahane edilerek benzer örnekler yaşanmıştı. İşçilerin ikramiyeleri gaspedilmiş, 6 aylık zamlarının üzerine yatılmıştı.

Toplu görüşme oyununun son perdesi!

Memur maaş zamları, diğer yanıyla da sermaye iktidarının kamu emekçilerinin talep ve istemlerini yok sayması anlamına gelmektedir. Bu esasta toplu görüşme sürecinin anlamsızlığının bir kez daha tescil edilmesidir. Bundan iki ay kadar önce hükümet ile kamu emekçileri konfederasyon temsilcileri arasında başlayan toplu görüşme sürecinde hükümet, aynı zam oranlarını masaya sürmüştü. Günlerce devam eden görüşme trafiğinde hükümetin geri adım atmaması üzerine top “Uzlaştırma Kurulu”na atılmış, bu kurul da memur maaş zamlarının gelecek yıl için yüzde 15’ler düzeyinde arttırılması kararını vermişti. Oysa hükümet aldığı son kararla başta öne sürdüğü zam oranlarında küçük dahi olsa ileriye dönük bir adım atmayacağını göstermiş oldu. Böylelikle “Toplu görüşme” adı altında oynanan oyununun son perdesi de kapandı.

Bu durumda, “Toplu görüşme” oyununa katılan ve böylelikle kamu emekçilerinin aldatılmasında rol oynayan sendika temsilcileri de hesap vermek zorundadırlar. Çünkü karşılaşılan bu durum yeni, dolayısıyla bilinmez de değildir. Geçen yıl da her şey benzer biçimde gelişmiş ve hükümetin bildiğini okumasıyla sonuçlanmıştır. Buna rağmen konfederasyon yönetimleri, sermaye iktidarı tarafından hazırlanan mizansenin gönüllü katılımcıları olarak, kamu emekçilerinin aldatılmasında suç ortaklığı yapmışlardır.

Dolayısıyla maaş zam oranlarının açıklanmasının ardından esip gürleyen konfederasyon başkanlarının bu tavırları, sahte ve aldatıcıdır. “Toplu görüşme süreci” boyunca göstermelik eylemlerle yetinip hükümet temsilcileriyle yaptıkları kapalı görüşmeleri sendikacılık olarak lanse eden bu bürokratların eylem tehditlerini kim ciddiye alabilir.

İşgal ortaklığına ve savaş bütçesine
karşı mücadeleye!

Görülmektedir ki, sermaye iktidarı 2004 yılının bütçesini savaşa göre ayarlamıştır. Kaynaklar büyük ölçüde Irak’taki direnişi ezmek için ayrılmış, emekçilerin payına ise açlık ve sefalet düşmüştür. Böylelikle işgale suç ortaklığının faturası şimdiden emekçilere kesilmiş bulunmaktadır. Sadaka düzeyindeki maaş zamlarının ortaya koyduğu en önemli gerçek budur.

Dolayısıyla, kamu emekçileri için işgalci suç ortaklığına karşı mücadele, ekonomik talepler için verilecek mücadeleden ayrılamaz bir bütünlük oluşturmaktadır. Kamu emekçileri sadaka zamlarına karşı verecekleri mücadelenin hedefine Irak işgalini, sermaye iktidarının işgalci suç ortaklığını ve buna bağlı olarak hazırlanan savaş bütçesini koymalıdırlar.

Ücret artışları ile bir kez daha kanıtlandığı üzere, hak verilmez ancak söke söke alınır. Bunun içindir ki, toplu görüşme maskaralıkları ve sendika bürokratlarının yasak savma eylem biçimleriyle zaman harcamanın hiçbir anlamı yoktur. Sermaye iktidarının tam bir savaş düzeni içerisinde hareket ettiği bu dönemde, açıktır ki, emekçiler de mücadeleyi tam bir seferberlik ruhu içerisinde yürütmek zorundadırlar. Bu, fiili-meşru-militan mücadele hattında bir eylem ve direniş ruhuyla hareket etmeyi gerektirmektedir.

Bu kadarı bugün için kamu emekçileri için bilinmez bir gerçek değildir. Bilinmeyen, ya da daha doğru bir ifadeyle belirsizliğini koruyan, mevcut sendikal tablonun iç karartıcı durumudur. Bu durumun nasıl aşılacağıdır. “Toplu görüşme süreci” fiyaskosunun hükümetin son kararıyla tescillenmesi kamu emekçileri nezdinde sendika yöneticilerine olan güvensizliği büyütmüş, ancak beraberinde sendikalara karşı mevcut uzaklığı daha da arttırmıştır. “Sadaka değil, toplu sözleşme!” sloganında ifade kazanan bilinci zayıflatmış, kazanma inancındaki kırılmayı büyütmüştür.

Mevcut sendikal tabloyu değiştirmek öncü devrimci ve sosyalist kamu emekçilerinin göstereceği inisayatife bağlıdır. Sendika bürokrasisinin öncü bir irade ile aşılarak değiştirilememesi halinde, sermaye iktidarına karşı mücadele zayıf ve sonuçsuz kalmaya devam edecektir. Dolayısıyla öncü devrimci ve sosyalist kamu emekçileri, dönemsel görev ve sorumluluklarını bu bilinçle kavramalı, buna uygun bir enerji ile hareket etmelidirler. İşbirlikçi iktidarı etkisizleştirmenin ve teslimiyetçi sendikal çizgiyi aşmanın anahtarı bu olacaktır.