29Haziran'02
Sayı: 25 (65)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin artan saldırıları ve devrimci görevler
  Sınıfa yeni saldırıda sendika ağalarının açık suç ortaklığı
  İşçi sınıfının tarihsel mücadele sorumluluğu
  Asgari ücrette sadaka artışı
  Banka operasyonlarının tüm faturası da emekçilere ödetiliyor
  Siyonist İsrail Filistin'i işgal planlarını hayata geçiriyor...
  Bush'un yeni "Filistin Planı" Filistin halkına teslimiyeti ve köleliği dayatıyor...
  MGK ve sonrası
  MHP usulü düzen siyaseti
  Eğitim-Sen Tüzük Kurultayı'na giderken...
  Öncü-devrimci kamu emekçilerine çağrı!
  AB sorunu üzerinden yaşanan çatışmanın anlamı ve sınırları
  İşbirlikçi düzen cephesinde iç dalaşma
   Katliamcı sermaye düzeninden hesabı işçi ve emekçiler soracak!
   "Sermayenin ve savaşın Avrupası"na karşı geniş çaplı kitle gösterileri
   Gençlik
   Esenyurt İşçi Bülteni'nin Haziran sayısından...
   Anadolu Yakası Öncü İşçi-Emekçi Platformu Girişimi Bülteni'ninden...
   Kavgamızda bir buzkıran, geleneğimizde bir kilometre taşı: Nazım Hikmet!
   Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi coşkulu bir etkinlikle açıldı!
   Fransız işçilerinin görkemli Haziran ayaklanması...
   15-16 Haziran ve "çağdaş sendikacılık"
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Siyonist İsrail Filistin’i işgal planlarını hayata geçiriyor...

Kanlı işgal, kirli barış...

İsrail ordusu 20 Haziran’da “Kararlı yol” adıyla Filistin’i kalıcı bir şekilde işgal etme saldırısı başlattı. Filistin Özerk Yönetimi’nin “Şaron’un amacı kalıcı işgal” değerlendirmesinde dile getirilen kaygının maddi olgulara dayandığı bu gelişmelerle anlaşıldı. Bu işgal hareketi, siyonistlerin barış gibi bir dertlerinin olmadığının bir yeni kanıtı oldu.

İsrail Batı Şeria’daki Filistinliler’e ait bütün özerk bölgelerin denetimini ele geçirdi. Böylece “Filistin Özerk Yönetimi A Bölgesi” olarak adlandırılan bölge fiilen yokedilmiş oldu. Saldırının başlamasından sonra bir açıklama yapan Filistinli yetkili Saib Erakat, İsrail’in son saldırıdaki amacının Filistin yönetimini yıkarak yerine 1994 Oslo Anlaşmaları öncesinde olduğu gibi kendi sivil ve askeri yönetimini kurmak olduğunu dile getirdi. Siyonist yönetim tarafından yapılan açıklamalar da bu niyeti açığa vurmaktadır.

Topyekûn askeri işgal altında yaşam mücadelesi veren Filistin halkı fiilen evlerine hapsedilmiş durumda. Bu kuşatma altında işine, okuluna gidebilen tek bir Filistinli’nin bulunmadığı bildiriliyor. Ramallah ve El Halil’de İsrail askerleri hastaneleri kuşatarak, ambulans ve hastaların içeri girmesine engel oluyor. İşine gidemeyen Filistinliler’in beslenme konusunda ciddi sorunlar yaşadığı, insanların açlıkla karşı karşıya olduğu bildiriliyor. Bu sorunlar yaşanırken, İsrail yönetimi gıda ve ilaç yardımı akışını yasakladığını açıkladı. Irak ve İran tarafından gönderilen gıda ve ilaç yardımlarının Filistin’e girişi siyonistler tarafından engellendi. Askeri kuşatmaya ek olarak ekonomik kuşatma ile de Filistin halkı teslim alınmaya çalışılıyor.

Şaron tarafından devre dışı bırakılmak istenen Arafat’ın bir ay içerisinde üçüncü kez karargahı kuşatıldı. Helikopter destekli 130 tankla Ramallah’ı işgal eden siyonist ordu, 70 tankla Arafat’ın karargahını abluka altına aldı. Arafat’ın yardımcıları ve Filistin Özerk Yönetimi’nden üst düzey yetkililer de mahsur kaldılar. Bu arada İsrail ordusu Gazze ve Batı Şeria’da ev ev arama yaparak tutuklama furyasını sürdürüyor.

Irkçı politikalarını pervasızca hayata geçiren İsrail, intihar eylemi gerçekleştiren Filistinliler’in ailelerini sürgün etme kararı aldı. Evleri yıkılan aileler Gazze’ye sürgün edilecekler.

İşgali gerçekleştiren siyonist ordu, yedek askerlerden iki bin kişiyi göreve çağırdı. İşgali kalıcılaştırmayı hedefleyen İsrail yedek askeri kuvvetlerini de harekete geçiriyor. İşgal’in ardından AFP ajansına konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, yapımına 16 Haziran’da resmen başlanan Batı Şeria’yı İsrail’den ayıracak duvarın inşası bitene dek işgalin süreceğini söyledi. 110 kilometrelik duvar ve elektrikli dikenli tellerin bir yılda bitirilmesi öngörülüyor. Bu da işgalin en az bir yıl devam edecek şekilde planlandığını gösteriyor.

Bu kanlı işgali dünyanın hiçbir ülkesi kınamadı bile. Hakim gericilik odaklarının tümü Filistin halkının diz çöktürülmesi için uygulanan vahşetin suç ortağı durumundalar.

İşgalin ertesi günü bir açıklama yapan haydut başı Bush ise, her zamanki tutumuna uygun olarak, “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” tekrarlayarak işgale tam destek verdi. Bush’un açıklaması ile ilgili bir açıklama da Ecevit hükümetinden geldi. Uşaklar bir kez daha efendilerine destek verdiler. Hükümetin açıklamasında Bush’un yaklaşımı “ümit verici” bulundu!

Bush’un kirli barış planı hükümsüzdür

İşgalin tamamlanmasından bir gün önce Bush “barış planı”nı açıkladı. Yeni bir şey söylemeyen haydut başı tüm siyonistler tarafından alkışlandı. Kasap Şaron’un her zaman söylediklerini tekrarlayan Bush, Arafat’ın teröre destek verdiğini, artık devre dışı bırakılması, Filistin yönetiminde reform yapılması, teröre karşı daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi, sorunun çözümü için yeni bir yönetimin başa gelmesi gerektiğini vb. bir kez daha tekrarladı. Filistin halkına yönelik son derece küstahça bir saldırıydı bu.

Sözde “barış planı”nın açıklanmasından sonra verilen tepkiler, bu planın ne menem bir şey olduğunu kanıtlamaya yetiyor. İletişim Bakanı Reuven Rivlin, “Bush’un konuşma metni Likud Partisi’nin sertlik yanlısı bir üyesi tarafından yazılabilirdi” diyerek memnuniyetini dile getirdi. İsrail gazeteleri “Ağız Bush’undu, ancak açıklamayı yazan el Şaron’du”, “Şaron’un diplomatik zaferi” şeklinde değerlendirmeler yaptılar. Üst düzey bir İsrailli yetkili ise, “Bush siyonizm madalyasını hak ediyor” açıklamasını yaptı.

Amerikan basınında bile “tek yanlı” ve “yetersiz” olduğu değerlendirmelerine konu olan Bush planı, AB, Türkiye, Mısır, Ürdün vb. gerici devletler tarafından desteklendi. Topyekûn işgalin sözünü eden ise olmadı.

Filistin yönetimi tarafından “barış planı”yla ilgili yapılan açıklamalarda farklı yaklaşımlar gündeme geldi. Arafat çizgisi her zamanki gibi umudunu emperyalistlere bağlayarak, planın bazı yönlerinin müzakere edilebileceğini savundu. Görüşmeleri sürdüren Saib Erakat ile Batı Şeria’daki sağlık sorumlusu Dr. Mustafa Barguti gibi isimler ise planın kabul edilemez olduğunu söylediler.

Arafat hala emperyalistlerden medet umuyor

Filistin yönetiminin “barış planı”na yönelik açıklaması, Arafat’ın nasıl iflah olmaz bir uzlaşmacı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bush onu tasfiye etmek için Şaron’la elele verirken, Arafat Bush’un “barış sürecinin yeniden başlatılmasına ciddi katkıda bulunabilecek fikirlerini” olumlu karşıladığını açıkladı. Arafat, “Bu fikirlerin uygulanmasını sağlamak amacıyla ayrıntıların incelenmesi için Amerikan yönetimi ve Arap kardeşlerle ikili görüşmelerin başlatılması” çağrısında bulundu. Tam bir aymazlık içinde bulunan Arafat, hala Filistin halkının düşmanlarıyla işbirliği yapmak için çırpınıyor. Oysa onlar Arafat’ı fiilen işlevsiz bir “özerk yönetimin” başkanı durumuna getirdiler.

Buna rağmen Arafat emperyalistlere ve siyonistlere kendini kabul ettirebilmek için Filistinli gruplara karşı operasyonlar başlattı. Son günlerde Gazze’de Hamas lideri ve üyelerine karşı harekete geçen Filistin polisi çok sayıda kişiyi tutukladı. Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin’in evini kuşatan Filistin polisi ile Hamas yanlıları arasında çatışma çıktı. Polis Şeyh Yasin’in evine doğru yürüyüşe geçen kitleye ateş açtı. Bir Hamas yanlısı yaralandı. Hamas tarafından yapılan açıklamada, “Bu çirkin adım, siyonist düşmanın memnun edilmesi ve Amerika’nın isteğinin yerine getirilmesi için atılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Ancak Arafat’ın Filistinli gruplara karşı harekete geçmesi onun itibarını arttırmadı. Arafat ve onun çizgisinde olanlar, Filistin halkının iradesini bir kenara atan politikalarla bir çözüme ulaşabileceklerini sanıyorlar. Bu politika tüm umutların emperyalistlere bağlanmasından başka bir anlam taşımıyor. Gerçekte bir politik iflası anlatıyor.

Filistin halkıyla enternasyonal dayanışmanın örülmesi büyük bir önem taşıyor. Mart ayında başlayan Filistin işgaline karşı anti-emperyalist, anti-siyonist tepkiler yaygın olmuştu. Yüzbinlerce insanın sokaklara taşan öfkesi siyonist işgali lanetlemiş, Filistin halkının onurlu direnişini selamlamıştı. İşgalin hız kesmesinden sonra bu tepkiler geri çekildi. Bu gelişmeler, gerici cephenin İsrail’e destek vermesi ve gerici Arap rejimlerinin siyonizme yedeklenmesi sonucu Kasap Şaron, Filistin’i işgal etme hevesini yaşama geçirecek fırsatı yakalamış oldu. Zaman geçirmeden bu kirli amaç doğrultusunda harekete geçti.

Şu anda Filistin işgal altında olduğu halde kayda değer bir tepki verilmemektedir. Emperyalist güçlerin işçi sınıfına ve ezilen halklara azgınca saldırdıkları bir dönemde, bu saldırılara karşı ortak bir duruş sergilemek, ortak bir direnişi örmek için harekete geçmek ihmal edilemez bir görevdir. Bunun potansiyelleri fazlasıyla mevcuttur. Sorun bu potansiyelin etkin bir şekilde harekete geçirilmesidir.

Filistin halkı onu yok sayan, iradesini hesaba katmayan tüm kirli hesapları boşa çıkaracak bir kararlılığa sahiptir. Bush’un “barış planı” eğer doğma fırsatı bulursa, ölü doğacaktır. Emperyalistlerden medet uman anlayışlar hüsrana uğrayacaktır. Bugün Filistin direnişinin en temel sorunu devrimci bir önderliğin yaratılmasıdır. Güçlü bir enternasyonel dayanışma Filistin halkına bu konuda da önemli avantajlar sağlayacaktır.