15 Aralık '01
Sayı: 39


  Kızıl Bayrak'tan
  Direniş, katliam ve düşen maskeler
  İlk etapta yüzbin kamu emekçisini sokağa atmaya hazırlanıyorlar... Kamu işçisi bu oyunu bozmalıdır!
  "Genel grev genel direniş"i tabandan örgütleyelim!..
  DGM'lerin kapsamına ilişkin yasa ikinci kez kabul edildi... Hortumcular, çete-mafya ve kontr-gerilla elemanları kapsam dışı
  Üniversitelerde faşist terör dalgası
  Filistin halkıyla dayanışmaya!..
  ABD ve İsrail'in sinsi planı
  Gece çalışması üzerine
  Aymasan işçilerinden direniş değerlendirmesi: Direniş mücadele eden işçiler lehine bitmiştir
  Devrimci irade teslim alınamaz
  19 Aralık'ta: Katliamcılar yenildi
  19 Aralık'ta: Bir kez daha biz kazandık!
  "Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya için, işçilerin birliği halkların kardeşliği!
  Devrim yürüyüşümüz sürüyor!..
  Şan olsun Yeni Ekimler'in partisine!
  Yaşasın devrimci dayanışma!
  Gelecek umudunu Türkiye işçi sınıfına bağlayanlara...
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Aymasan işçilerinden direniş değerlendirmesi:

Direniş mücadele eden işçiler lehine bitmiştir

Sermaye, “yeni dünya düzeni”, “küreselleşme” adı altında uluslararası düzeyde merkezileşirken; işçi ve emekçilere, İMF ve Dünya Bankası’na bağımlı politikalarla işsizlik, yoksulluk ve açlık dayatılıyor. Taşeronlaştırma, özelleştirme, esnek üretim gibi uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılıyor. Ülkede üretim ortadan kaldırılıyor, tamamen dışa bağımlı politikalarla emperyalizmin uşaklığı yapılıyor.

İşçilerin çıkarlarını koruması gereken sendikalar ise, işverenlerden önce krizi gerekçe göstererek, işçiler aleyhine olan her türlü uygulamayı kabul ediyorlar. Hatta bununla da yetinmeyerek, işverenleri kendi yarattıkları krizden kurtarma çabası içine girerek fon aktarma cüretini bile gösterebiliyorlar. Örgütlü olunan yerlerde bile işçilerin, yaşanan ekonomik ve siyasi baskılar karşısında kendi sınıflarının karşıtı düşünce ve ideolojilere savrulduğu olumsuz bir süreçten geçiyoruz.

Biz Aymasan işçileri de yaşanan bu genel sorunlardan payımıza düşeni aldık. Fakat saldırılar karşısında sessiz kalmadık, kabullenmedik. 31 Mayıs sabahı işe geldiğimizde kapıların yüzümüze kapandığını gördük. Bu son dönemde hiç de yabancı olunmayan bir durumdur. Kriz bahanesiyle işverenlerin tümü bu yola başvuruyor, bir bir fabrika bacaları sönüyor ve her geçen gün işsizler ordusuna yenileri katılıyor. Yapılan bu haksız uygulama karşısında, hak almanın yolunun mücadeleden geçtiği inancıyla, sendikamız Deri-İş önderliğinde direnişe başladık.

Direniş sürecine gelmeden önce, çalıştığımız süre boyunca da ödemelerde sıkıntılar yaşıyorduk. Her türlü fedakarlığı göstermemize rağmen işverenin bir anda tüm işçileri kapıya koyması karşısında, işçiler emek-sermaye çelişkisini somut olarak yaşadılar. İşverenin amacı taşeronlaştırmak, esnek çalışmaya geçmek, örgütsüz, sendikasız çalıştırmaktı. Yani saldırı esas olarak örgütlülüğe karşı yapılmış bir saldırıydı.

Direnişin başında ilk olarak direniş komiteleri kurarak çalışmalarımıza başladık. Bunlar, kendi iç örgütlülüğümüzü sağlamlaştırmak, direnişe katılmayan işçilerin katılımını sağlamak için oluşturulan iç komiteler şeklindeydi. Amacı mahalle halkını, çeşitli kitle örgütlerini ve kamuoyunu bilgilendirmek, direnişimize maddi-manevi katkılarını sağlamaktı. Bu çerçevede basın komiteleri, mali komiteler vb. komiteler kurduk.

Komitelerimiz ve sendikamızla birlikte toplantılar yaparak önümüze hedefler koyduk. Direniş ruhunu canlı tutmaya çalışarak, çadır önünde, Bölge Çalışma Müdürlüğü’nde, Kartal Meydanı’nda ve İHD’de basın açıklamaları yaparak, direnişimizi kamuoyuna duyurduk. Patron Duran Akbulut’un başkanlığını yaptığı Büyük Klüp önünde oturma eylemi yaptık. Yine patronun yalısı önünde basın açıklaması yaparak işvereni görüşmeye çağırdık. Eylemde saldırıya uğradık, gözaltına alındık. Yapılan bu saldırılar karşısında ilk defa devletin güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelen işçilerin birlikte ve kararlı karşı duruşları, belleklere kazınacak şekilde bir etki bıraktı.

Saldırıların sadece Aymasan’a yönelik bir saldırı olmadığının, genel ve sistemli saldırıların bir parçası olduğunun bilinciyle diğer eylemliliklere de katıldık. Küreselleşmeye karşı da alanlarda yerimizi aldık. İşçiler fabrikaları, kitle örgütlerini, çevre halkı dolaşarak bildiriler dağıttılar, kendilerini ifade ederek mücadelede aktifleştiler. İşçilerin emek ürünü olan etkinlikler gerçekleştirildi. Bu arada, direnişi ziyarete gelen sınıf dostlarımız gözaltına alınarak gözdağı verilmeye, direniş yalnızlaştırılmaya çalışıldı. Tüm baskı ve gözdağlarına rağmen direnişimiz kararlılıkla devam etti.

Varolan diğer direnişlerle (Aktif Dağıtım, Göktaş gibi) ortak komiteler oluşturuldu. Direnişleri bütünleştirme çabalarımız oldu. Direnişlerin tek başına dar eylemliliklerle kendisini ifade etmesinin mümkün olamayacağını, genel eylemliliklere dönüşemeyeceğini biliyorduk. Direnişlerin kendi özgül sorunlarının genel sorunlardan bağımsız olmaması, genel sorunlara karşı koyuşun hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktaydı. Bu düşünceyle biraraya geldik ve deneyimlerimizi birbirimize aktardık. Kısmen olumlu sonuçlar veren bu iyi niyetli çabalarımıza rağmen, bu ortaklık somut olarak genel eylemliliklere dönüşemedi.

Direniş süreci içinde işçilerin direnişe bakışı, gelişen ve dönüşen bilinç düzeyleriyle birlikte farklılaşmaya başladı. Çadırda birlikte üretmeyi ve paylaşmayı öğrendik. İşverene karşı ortak çıkarlarımız için birlik ve beraberlik içerisinde mücadele etmeyi öğrendik. Senelerdir çalıştığımız işyerinde farkında olamadığımız gerçeklikleri çadırda gördük. Sorunlarımızın genel olarak işçi sınıfının sorunu olduğu bilincimize yerleşti ve bu yüzden direnişimizi işçi sınıfının direnişi olarak kabul ettik.

6 aylık süreçte işçilerde genel olarak politikleşme ve bilinç sıçraması yaşandı. Bu gelişim ve dönüşümde sosyalist basının çabası ve katkısı büyüktür. Direnişin ilk günlerinde sosyalist basına yabancı olan, tanımayan işçiler çeşitli kaygılarla tepkili yaklaşmışlardı. Fakat süreç içerisinde bu kaygılar dostluklara ve ortak üretime dönüştü. Zaman zaman düşen direnişin ivmesinin yükseltilmesinde sosyalist basın büyük ölçüde etkili oldu. Zamanla dostumuzu, düşmanımızı tanıdık. Kuponlarını aldığımız, dedikodu haberlerini takip ettiğimiz boyalı basın ve medya değil, geceli-gündüzlü bize çadırda destek veren sosyalist basın yanımızdaydı. Bugüne dek kurtuluşumuzu vaadeden, oy vererek umut beslediğimiz düzen partileri de yanımızda yoktu. Halkın güvenliğini sağladığın düşündüğümüz devletin emniyet güçleri bizlerin değil, sermayenin korumalığını yapıyorlardı.

Çadırımıza Topselvi halkı ilk günden beri destek verdi ve sahiplendi. Yalı eyleminde gözaltına alındıktan sonra çadıra döndüğümüzde, bizleri geniş katılımlı bir şekilde bekleyerek, bizi her yönüyle sahiplendiklerini gösterdiler. Fakat çevre halkla oluşturulan bu ağı ciddi mahalle komitelerine dönüştürememek de bizim eksikliklerimizden biri oldu.

Çeşitli demokratik kitle örgütleri ve sendikalar da direnişimize destek sundular. Fakat özellikle sendikalardan, tabanlarını harekete geçirme, direnişi bu şekilde kitleselleştirme ve genelleştirme beklentisi içerisinde olduğumuzu her seferinde dile getirmemize rağmen, bu sağlanamadı.

Sonuç olarak direnişimiz 6. ayında, işverenle yapılan görüşme sonucu bitti. İşveren üretime dönmeyeceğini, dönmesi halinde direnişteki işçileri öncelikle alacağını içeren bir protokol imzaladı. Direnişi esas alan işçiler, direnişe katılmayan işçilerden öncelikli olarak haklarının tamamını aldılar. Bu sonuç, mücadele eden işçilerin maddi anlamda da direnmeyen işçilerden daha kazanımlı olduğunun göstergesiydi.

Aymasan direnişçileri olarak, direnişimizin bitişi ile ilgili yaptığı haberden dolayı, Evrensel gazetesini kınıyoruz. Direniş süresi boyunca çadıra uğramayan, yaşanan olumlu gelişmelerle ilgili haber yapmayı tercih etmeyen, zaman zaman küçük haberlerle geçiştiren Evrensel gazetesi, yaptığı bu olumsuz haberi gazetenin en iyi görünen bir yerinde, bugüne dek yapmadığı bir şekilde yayınlamıştır. Direnişi iki kelimeyle özetlemiş, işçilerin çoğunluğunun direnişle ilgili düşüncelerini almaya gerek duymadan bir habere konu yapmıştır. Sözkonusu haber, direnişin işçilerin kararları dışında, onların istemediği bir tarzda bitirildiği izlenimi vermektedir. Bu tamamen siyasi çıkar gözeten, faydacı ve iyiniyetli olmayan bir yaklaşımdır.

Aymasan direnişi bugüne dek işçiler ve sendikanın ortak toplantılarından çıkan düşünce ve kararlar doğrultusunda yönlendirilmiş ve bu yöntemi esas almıştır. Son olarak direnişin bu şekilde bitirilmesi kararı da yine aynı bakış açısıyla alınmış, işçilerle birlikte direnişin nasıl kazanımla sonuçlanacağı değerlendirmesi yapılarak, direnişi esas alan işçiler lehine bitirilmiştir. Yapılan bu olumsuz haberdeki tavır, işçi sınıfı mücadelesini kendisine misyon biçtiğini söyleyen bir gazeteye uygun bir tavır değildir.

Direnişin değerlendirilmesi yapılırken, eksikler ve hatalar kuşkusuz gözardı edilmemelidir. Direnişin yaşanacak olan direnişlere örnek teşkil etmesi ve işçi sınıfı hareketine katkı sunabilmesi için objektif bir tahlili yapılmalı ve dersler çıkarılarak deneyimleri aktarılmalıdır. Fakat bu yapılırken, kesinlikle sözkonusu örnekteki gibi dar siyasi çıkarlar değil, işçi sınıfının ortak çıkarları gözönünde bulundurulmalıdır.

Direnişin işe geri dönüşle sonuçlanması, bizler ve işçi sınıfı adına en büyük kazanım olacaktı. Bu hedeflere ulaşamamanın altında yatan genel ve özel sebepler vardır. Genel anlamda koşulların olumsuzluğu ve bu hedefin önünde ciddi engeller olması; özelde ise öncü diyebileceğimiz, direnişi yönlendirmeye çalışan işçilerin direniş öncesi ve sonrasında ciddi örgütlülükler oluşturamaması, kolektif çalışmayı gerçek anlamda hayata geçirememesidir. Öncü işçilerin asıl taleplerini ve hedeflerini geniş işçi kitlesine yansıtamamaları ve ortak talepler haline getirememeleri de önemli eksikliklerdendir.

Sonuç olarak, tüm eksikliklere rağmen direniş mücadele eden işçiler lehine bitmiştir. Ayrıca işçilerin direniş sürecinde yaşadığı politikleşme ve dönüşme, işçi sınıfına yeni öncüler kazandırmıştır. Yapılan eylemlilikler ve direnişin genel tavrı, olumlu etki ve deneyimler bırakacak kadar önemlidir.

Aymasan direnişi işten çıkarmaların arttığı, sendikal örgütlülüklerin dağıtılmaya çalışıldığı, tüm örgütlü kesimlere saldırıların alabildiğine yoğunlaştığı olumsuz bir süreçte, işçi sınıfı adına olumlu deneyimler bırakan bir mücadele olmuştur. Sürecin olumlu ya da olumsuz değerlendirmesini yapan herkesin kendisini de sorgulaması gerekir.

Birlik, mücadele, zafer!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Aymasan direnişçileri