15 Aralık '01
Sayı: 39


  Kızıl Bayrak'tan
  Direniş, katliam ve düşen maskeler
  İlk etapta yüzbin kamu emekçisini sokağa atmaya hazırlanıyorlar... Kamu işçisi bu oyunu bozmalıdır!
  "Genel grev genel direniş"i tabandan örgütleyelim!..
  DGM'lerin kapsamına ilişkin yasa ikinci kez kabul edildi... Hortumcular, çete-mafya ve kontr-gerilla elemanları kapsam dışı
  Üniversitelerde faşist terör dalgası
  Filistin halkıyla dayanışmaya!..
  ABD ve İsrail'in sinsi planı
  Gece çalışması üzerine
  Aymasan işçilerinden direniş değerlendirmesi: Direniş mücadele eden işçiler lehine bitmiştir
  Devrimci irade teslim alınamaz
  19 Aralık'ta: Katliamcılar yenildi
  19 Aralık'ta: Bir kez daha biz kazandık!
  "Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya için, işçilerin birliği halkların kardeşliği!
  Devrim yürüyüşümüz sürüyor!..
  Şan olsun Yeni Ekimler'in partisine!
  Yaşasın devrimci dayanışma!
  Gelecek umudunu Türkiye işçi sınıfına bağlayanlara...
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Gece çalışması üzerine

Gece çalışması 19. yüzyılda büyük ölçekli fabrikaların kurulmasıyla yaygınlaştı. Düzensiz ve kuralsız düzenlenerek sürdürülen gece çalışması, onyıllarca işçilerin ve sendikaların mücadele konuları arasında yer aldı. İnsanlık dışı koşullarda gerçekleşen çalışma sürelerine ve ağır çalışma koşullarına karşı sayısız grev ve direniş yaşandı.

19. yüzyıl boyunca hakim olan koşulları Jurgen Kurcynski “İşçi Sınıfı Tarihi” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“İngiltere’de 19. yüzyılın başlarında buharlı makinalarla çalışan fabrikalar kentlerden uzak yerlere kuruldu ve kısa sürede çok sayıda işçiye gereksinim duyuldu. Bunun üzerine Londra, Birmingham ve diğer yerlerde bulunan kiliselere ait yetimevlerinde yaşayan çocukların işçi olarak çalıştırılması düşünüldü. Yedi ile ondört yaş arası binlerce çocuk fabrikaların bulunduğu bölgelere yerleştirildi. Çocuklar çoğunlukla bir deri bir kemikti. Ama kamçı onları çalıştırmayı başarıyordu. İmalatçıların kârları ise korkunçtu. Onların inanılmaz kârları tamahkarlıklarını daha da kamçılıyordu. Daha çok kâr elde etmek için çocukları gece de çalıştırmaya başladılar. Gündüz çalışması sırasında pestili çıkan grubun yerini gece çalışması için yeni bir grup alıyordu. Günd¨z grubu yatmaya gittiğinde gece çalışması yapacak grubun terkettiği yatak sıcaklığını hala koruyordu. Bu bölgede yataklar yıllarca hiç soğumadı.” (Sendikal Notlar, sayı: 2 Petrol-İş,)

1919 yılında kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) kabul ettiği ilk sözleşmeler, bundan dolayıdır ki, çalışma sürelerine ve gece çalışmasına ilişkin oldu. 1919 yılında kadınların gece çalışması üzerine 4 sayılı ve gençlerin sanayide gece çalışması üzerine 6 sayılı sözleşmeler, İLO’nun kurulduğu yıl kabul edildi. Gece çalışması üzerine ilk kapsamlı İLO sözleşmesi ise 1990 yılında kabul edildi.

İLO sözleşmesinde yer alan maddelere ve ülkemizde yürürlükte bulunan iş yasaları ve bu yasalara bağlı olarak çıkarılan tüzüklere göre, gece çalışmasının iyileştirilmesi üzerine birçok madde var. Gece çalışmasına uygun önlemlerin alınabilirliğinden, sağlıklı ve insani koşullarını sağlanması gerekliliğinden bahseden bu maddeler kağıt üzerinde kalmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Gece çalışması kapitalist patronların daha fazla kâr elde etme hırsından gelmektedir. Her ne önlem alınırsa alınsın, işçilerin çalışma koşulların ağırlaştırmaktan, patronların kârlarını artırmaktan başka işe yaramayacaktır. Bundan dolayı, zorunlu teknik durumlar dışında gece çalışmaları mutlaka yasaklanmalı, uğruna mücadele edilecek taleplerden biri olarak ileri sürülmelidir.

Kapitalistler için daha fazla kâr amacı taşıyan uygulamaların işçilere sağlıklı çalışma koşulları ve insanca yaşam sunması mümkün değildir. Gece çalışması için de bu böyledir. Çünkü gece çalışması işçilerin çalışma koşullarını ağırlaştırdığı gibi, sosyal ve sağlık açısından da işçi üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır.

Gece çalışması işçi ve emekçilerin çevreyle uyumlu etkileşiminin, sosyal-kültürel yaşamla bütünleşebilmelerinin önünde engeldir. İşçi uyuması gereken saatte çalışıp, çalışması gereken saatte dinlendiğinde, sosyal çevresiyle, en başta ailesi ile uyumu bozulmaktadır. Ne fiziken, ne de psikolojik olarak dinlenebilmektedir.

Gece çalışması insan yaşamını alt-üst ettiği, sosyal, siyasal, kültürel yaşamı zaafa uğrattığı içindir ki; TKİP Programı’nın Emeğin Korunması bölümünde yasaklanma talebi ile yer almaktadır: “Teknik nedenlerle ya da toplumsal durumların gerektirdiği zorunlu durumlar dışında, gece çalışmasının (22:00-06:00) yasaklanması. Zorunlu gece çalışmasında 4 saatlik işgünü ve artı ödeme.”

Teknik nedenler ve toplumsal hizmet nedeniyle gece çalışmak zorunda olan işkolları (sağlık kurumları, ekmek fırınları, demir-çelik fabrikaları gibi) dışında kalan yerlerde gece çalışmasının yasaklanması, çalışılan yerlerde de 4 saatlik işgünü ve artı ödeme yapılmasını diğer taleplerle birlikte ileri sürmeliyiz.



Gece çalışması üzerine bir işçi ile konuştuk...

“Gece çalışması sınırsız sömürüye dayalı kâr amacına hizmet ediyor”

Gece çalışması yaşamınızı nasıl etkiliyor?

En başta hiçbir şeyle uyum sağlayamıyorum. Sanki yaşamla tüm bağlarım kopuyor. Sosyal yaşantımı öldürüyor. İnsani ilişkiler yok. Ruhsal dengem bozuluyor. Bu da psikolojik ve fiziksel sorunlara yol açıyor. Sosyal ve kültürel etkinliklere katılamıyorum.

Evli olan bazı arkadaşlar anlatıyorlar, onlar için durum daha da zor. Eşi de çalışıyorsa birbirlerinin yüzünü hiç göremiyorlar. Çocukları ile ilgilenemiyor, aynı zamanda evde olamıyorlar. Biri geliyor, biri gidiyor. Gece çalışması komşu ve akrabalarla ilişkiye geçme imkanı da vermiyor. Kısaca günlük yaşamı ve insan bünyesinin dengesini bozuyor. İlişkileri tepetaklak ediyor.

Patronlar gece çalışmasına neden ihtiyaç duyuyorlar?

Tamamen aşırı kâr isteğinden. Makinalaşma ile beraber aşırı işgücüne ihtiyaç duyulurken, patronlarda aşırı kâr hırslarından dolayı işçileri gece-gündüz çalıştırmaya başladılar. Özellikle bu noktada çocuk emeğinden yararlandılar. Daha sonraları işçi sınıfı hak alma mücadeleleri ile belli kazanımlar almasına rağmen, sınıfın mücadeleden uzaklaştığı günümüzde bu haklar patronlar tarafından gasp edilmeye başlandı. Bu haklar kağıt üzerinde kalan boş yazılara dönüştü. Bugün artık çalışma koşulları 1800’lü yıllarda işçilerin iliklerine kadar sömürüldüğü koşullarda farklı değil. Derinleşen rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için gün geçtikçe tüm sosyal haklardan yoksun çalışma koşullarını dayatıyorlar. Yani kanımızla yaşıyorlar. Gece çalışması da sınırsı sömürüye dayalı kâr amacına hizmet ediyor.

Üretim ve teknik koşullar düşünüldüğünde, gece çalışmasının yasaklanması uygulanabilir mi?

Her ne koşulda olursa olsun, çok acil ve zorunlu durumlar olmadıkça, gece çalışmasının olmaması gerekli. Gerekli durumlarda çalışma saatlerinin düşürülmesi ve ek ücret verilmesi zorunlu olmalıdır. Vardiya sistemi, örneğin çift vardiya sistemi ile gece çalışmasının önüne geçilebilir.



Kısa kısa...

Habaş’ta yine iş kazası!

Aliağa Bakırçay havzasında bulunan ve sık sık ölümlü ve ağır yaralanmalı iş kazaları ile gündeme gelen Habaş AŞ Demir Çelik fabrikasında geçtiğimiz günlerde bir iş kazası daha oldu. Fabrikada taşeron işçi olarak çalışan kepçe operatörü Şevket Taşa adlı bir işçi, geçirdiği iş kazası sonucunda bir bacağını kaybetti.

Habaş’ta artık olağan hale gelen bu kazalar üzerine Habaş patronu iş kazaları ile ilgili bir broşür yayınladı. Broşürde, tam bir arsızlık örneği olarak, fabrikada meydana gelen bu kazaların fabrikada üretim kaybına neden olduğundan yakınıldı ve işçilerin bu konuda duyarlı olması istendi. İş kazalarının işçilerin dikkatsizliği ve cahilliği sonucunda meydana geldiğini belirten patron, işçilere bu konuda bazı tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmedi. Oysa Habaş’ta meydana gelen kazaların çoğu yoğun çalışma ve makinaların bakımlarının yapılmaması sonucu gerçekleşmektedir. Bu sorunlar üzerine gidilmediği ve buradan bir çözüm bulunmadığı sürece yeni kazalar kaçınılmaz olacaktır.

Menemen Belediyesi’nde haklara saldırı

Aylardır Menemen Belediyesi’nden geçmiş haklarını dahi alamayan emeklilerden sonra, şimdi de belediyede çalışan işçiler zorunlu ücretsiz izin uygulamasıyla karşı karşıya. Uygulama Türkiye’nin en fakir ve en çok borcu olan belediyesi olma bahanesi ile öne sürülüyor. Zorunlu ücretsiz izin uygulamasına göre, 375 belediye işçisi önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren 30-35 kişilik gruplar halinde birer aylık sürelerle ücretsiz izne ayrılacak.

Menemen Belediyesi’nin hayata geçirmeyi düşündüğü bu uygulama geçtiğimiz aylarda Aliağa’da da uygulanmak istenmiş, ancak Aliağa Belediye işçilerinin belediye önündeki kararlı direnişleri sonucunda geri alınmıştı.

Kırşehir’de eğitim emekçilerinin eylemi

Milli Eğitim Sağlık Eğitimi Vakfı (MESEV) Yönetim Kurulu’nca emekli ve yakınlarından tedavi ve sevk için istenen ücretlere karşı “ücretsiz sağlık hakkı” talebiyle bir eylem yapıldı. 5 Aralık’ta İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde yapılan basın açıklamasına yaklaşık 50 eğitim emekçisi katıldı. Eyleme katılan kamu emekçileri, işyerlerinde sağlığın paralı hale getirilmesine karşı daha iyi bir taban çalışması örgütleyerek sonuç alınabileceğini söylediler. Bu saldırıların yerelde püskürtülmesinin başka kazanımları da beraberinde getireceğini belirttiler.

Bursa’da “Sessiz Ölüm”e yasaklama

27 Kasım’da Tayyare Kültür Merkezi’ndeki cezaevi ve tecriti anlatan “Sessiz Ölüm” adlı film gösterimi polis tarafından engellendi. Filmi izlemeye gelen yaklaşık 500 kişi alkış ve sloganlarla olayı protesto etti. Aynı gün İHD ve filmin yönetmeni tarafından yapılan basın açıklamasında olay kınandı. Basın açıklamasında "Baskılar bizi yıldıramaz!, İçerde dışarda hücreleri parçala!" sloganları atıldı.